20 yılını kutlayan Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE)’nün bir marka haline gelen ve bu sene uluslararası bir boyut kazanan kongresi, XIX. Uluslararası Türkiye İç Denetim Kongresi, Kurumsal Şeffaflık İçin Etkili İç Denetim temasıyla 19-20 Ekim tarihlerine yapıldı. Yerli ve yabancı birçok uzmanın görüşlerini paylaştığı Kongre’de, şeffaflık ve iç denetim ilişkisi çeşitli boyutlarıyla ele alınırken şeffaflığın kurumsal ve toplumsal yaşamdaki olumlu dışsallıkları da tartışıldı. Şeffaflığın kurumsal büyümeye katkısı kadar, toplumsal gelişmeye de etkisi olduğu gündeme geldi. Şeffaflığın toplumsal olarak sağladığı katkıların başında kalkınma geliyor.
KALKINMA NEDİR?
Kalkınma kavramı, sanayi devriminden sonra birçok farklı şekilde (gelişme, refah, bölgesel kalkınma, sürdürülebilir kalkınma, vb) kullanıldı. Kelime olarak iyileşme, gelişme, daha iyiye gitme anlamına gelen kalkınma kavramının kapsamı 2014-2018 dönemini kapsayan 10. Kalkınma Planı’nda şu şekilde somutlaştırılıyor:
“Kalkınmanın amacı insanların refahını artırmak, hayat standartlarını yükseltmek, temel hak ve özgürlüklerini güçlendirerek adil, güvenli ve huzurlu bir yaşam ortamı tesis etmek ve bunu kalıcı kılmaktır.”
Bu amaçlara ulaşmak için sürdürülebilirliği merkeze alan bir yaklaşımla hazırlandığı belirtilen kalkınma planı şu dört bölüm üzerinde inşa ediliyor:
· Nitelikli İnsan, Güçlü Toplum
· Yenilikçi üretim, İstikrarlı Yüksek Büyüme
· Yaşanabilir Mekânlar, Sür­dürülebilir çevre
· Kalkınma İçin Uluslararası İşbirliği
Her biri derin analizlerle incelenebilecek nitelikteki bu bölümlere genel olarak bakıldığında iki önemli hususun öne çıktığı anlaşılacaktır:
çağımız modern bireyi devletten ne istiyor? Nasıl bir yönetim anlayışı altında yönetilmek istiyor? 10. Kalınma Planı’nda yer alan amaç ve diğer dört bölüm bu konuda geniş bir çerçeve çiziyor; yüksek hayat standartlarında, güvenli ve huzurlu bir ortamda, artan bir refah ve istikrarlı bir büyüme ortamında nitelikli insan gücünden bahsediliyor.
İkinci önemli husus da, kalkınmanın amaç cümlesi ve diğer dört bölüm, kalkınma kavramının bireyin yaşamını etkileyen bireysel haklardan refaha, toplumsal özgürlüklerden güvenliğe kadar çok çeşitli olgulara bağlı olduğunu göstermesidir.
10. Kalkınma Planı’nda açıklanan kalkınma hedeflerinin temel makro ekonomik veriler bakımından yansıması şöyledir:
2013
2014 (1)
2015 (2)
2016 (2)
2017 (2)
BüYüME
Kişi Başına Milli Gelir (GSYH, Dolar)
10.81
10.537
10.936
11.541
12.229
Toplam Sabit Sermaye Yatırımı (3)
4,5
-1,8
4,2
8,9
9,3
Kamu
20,7
-0,9
-2,1
7,2
3,3
özel
0,7
6,1
10,9
İSTİHDAM
İşgücüne Katılma Oranı (%)
48,3
50,1
50,2
50,3
50,5
İşsizlik Oranı (%)
9,0
9,6
9,5
9,2
9,1
DIŞ TİCARET
İhracat (fob) (Milyar Dolar)
151,8
160,5
173,0
187,4
203,4
İthalat (cif) (Milyar Dolar)
251,7
244,0
258,0
276,8
297,5
ENFLASYON
TüFE Yıl Sonu % Değişme (5)
7,4
9,4
6,3
5,0
Not:
(1) Gerçekleşme tahmini,
(2) Program,
(3) Sabit fiyatlarla yüzde değişimi göstermektedir, (4) Toplam tasarruf-yatırım farkı ile cari açık arasındaki fark, milli gelir hesaplamalarında ihracat ve ithalat ağırlıklı döviz kuru kullanılmasından kaynaklanmaktadır,
(5) 2014 ve 2015 yılı rakamları Kalkınma Bakanlığı tahminidir.
Kaynak: Orta Vadeli Program (2015-2017)
Kalkınma, yüzyıllardır sahip olduğu dinamik yapısıyla sürekli ilerlemeyi, gelişmeyi, bu yolla da insan refahının arttırılmasını ifade ediyor. Bunun yanında kullanıldığı zamanın algısına uygun olarak, dönemin ruhundan da etkileniyor. Bu olguların en güncellerinden biri internetteki gelişmelerdir.
İKİNCİ SPOT
İnternet devrimi ile bilgiye ulaşım çok kolaylaştı. Herkes birbiri hakkında daha fazla bilgiye sahip oluyor, kendisini ilgilendiren konularda bütün detayları öğrenmek istiyor. Artık gizli, saklı, sır gibi kavramlar iki taraf arasında olumsuz bir nitelikte algılanmaya başlandı.
İNTERNET DEVRİMİ VE KALKINMA
Bugün, internet denilen ve kimilerine göre en son devrim olarak kabul edilen bir süreci yaşıyoruz. Bu süreç, küreselleşmenin getirdiği yeniliklerle birleşerek birçok konuya farklı perspektifler getirdi. Farklı fırsatlar ve tehditler ortaya çıkardı. Bu süreç, toplumsal aktörler olan devletleri, şirketleri, sivil toplum kurumlarını ve bireyleri de etkiledi, etkilemeye devam ediyor. Arap Baharı denilen olaylarda sosyal medyanın gücü bu örnekler arasında sayılabilir.
İnternet devrimi ile bilgiye ulaşım hiç olmadığı kadar kolaylaştı. Herkes birbiri hakkında daha fazla bilgiye sahip olurken, kendisini ilgilendiren konularda bütün detayları öğrenmek istiyor. Artık gizli, saklı, sır gibi kavramlar iki taraf arasında olumsuz bir nitelikte algılanmaya başlandı.
Bunun bir sonucu olarak da toplumsal aktörler (devletler, şirketler, bireyler, sivil toplum örgütleri) ilişkilerinde sahip oldukları rollerinin artmasını talep eder hale geldi. Devletler, vatandaşları için “güvenli” alanlar inşa etmek için yaptığı kanunlarla sahip olduğu alanı genişletmek; şirketler, faaliyetlerini daha özgür bir şekilde ve çok fazla kısıtlamaya maruz kalmadan sürdürmek isterken, sivil toplum örgütleri, savunucusu oldukları alanlar için (çevre, hayvanlar, eğitim, dayanışma, vb) daha güvenilir bir ortam yaratılmasını talep ediyor. Bu alanlara daha fazla yatırım yapılmasını istiyor. Bireyler ise refah içinde yaşayacakları, yaşam kalitelerinin artacağı bir toplumsal yapıda ömürlerini geçirmek istiyor.
Toplumsal aktörlerin bu yeni istekleri, yönetim biliminin gündemini de etkiledi. Kurumsal yönetim, şeffaflık, inovasyon gibi kavramlar en yaygın kullanılan kavramlar arasında yer aldı. Dönemin yönetim felsefesini belirleyen bu yeni kavramlardan biri de şeffaflıktır.
ŞEFFAFLIK GİDEREK DAHA çOK öNEM KAZANIYOR
Hem küresel piyasalarda hem de devlet yönetiminde şeffaflık gittikçe önemli bir hale geldi. Bilgiye erişimin kolaylaşması ve küreselleşme gibi gelişmeler şeffaflığın önem kazanmasını sağladı. Şeffaflık, devlet yönetiminde, siyasi olarak kaynakların kullanımı ve bireyin yaşam tarzına doğrudan etki eden politikaların hazırlanması ve uygulanması aşamalarında halkın ve diğer aktörlerin bilgilendirilmesi olarak ifade ediliyor.
Şeffaflık, ekonomi ve finans alanında ise bir kurumun ya da devletin ekonomik performansı hakkında paydaşları doğru bilgilendirmesi anlamında kullanılıyor. Şeffaflık için, bilgiye kolay bir şekilde erişilmesi, bu bilginin konuyla ilgili olması ve tabii bu bilginin tutarlı ve güvenilir olması gerekiyor.
TüRKİYE’NİN ŞEFFAFLIK GöRüNüMü
Türkiye’nin şeffaflık görünümünü gösterebilecek çalışmalardan biri Uluslararası Şeffaflık örgütü (Transparency International)’nun yolsuzluk konusunda hazırladığı endeks olarak kabul edilebilir. Yolsuzluk Algı Endeksi ismiyle ve her yıl yayınlanan bu endeks, 175 ülkeyi kamu sektörü alanındaki yolsuzlukları algılama düzeyine göre sıralıyor. Türkiye’nin son 10 yıllık yolsuzluk sıralaması şöyledir:
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2014
ülke Sayısı
146
159
163
180
178
183
176
177
175
Türkiye‘nin Yolsuzluk Sıralaması
81
69
60
64
58
61
56
54
53
67
Bu tabloya göre, özellikle son yıllarda, Türkiye’nin durumu yolsuzluk algısı endeksinde kötüleşiyor. çeşitli plan ve programlarla hedeflenen bu süreçte başarılı olunmadığı ortaya çıkıyor.
Diğer yandan yeni bir kamu yönetimi anlayışı amacıyla yürürlüğe giren 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda mali şeffaflık başta olmak üzere şeffaf bir yönetim anlayışının oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz.
ŞEFFAFLIK VE KALKINMA
Şeffaflık, devletleri ve piyasaları etkileyerek kalkınma üzerinde olumlu bir etki doğuruyor. Bu nedenle bir fayda olmasının ötesinde bir zorunluluk olarak da kabul edilen şeffaflığın ayrıca etik bir boyutundan da bahsetmek mümkün.
Şeffaflık kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarının faaliyetlerini açıkça sunma fırsatı tanıdığından, bu açık ortam piyasa üzerinde olumlu bir etkiye neden oluyor. Faaliyetler hakkında daha fazla bilgiye sahip aktörler, ilgili kurum veya kuruluşlara daha fazla ilgi göstermeye başlıyor. Yabancı yatırımlar ve sermaye girişleri bu kapsamda değerlendirilebilir.
Devletlerin reform sürecinde şeffaf olması, bu süreçlere katılımı da arttıracağından, reformların kabul görmesi de daha kolaylaşacaktır. Bu da, reform süreçlerinin daha başarılı bir şekilde sonuçlanmasını sağlayacaktır. Demokratik karar süreçlerinin etkinliğini arttıran bu yöntem, önemli düzenlemeler, özelleştirmeler, yönetim reformları gibi değişiklikler üzerinde etkili olmaktadır.
Küreselleşen günümüz piyasalarında, temel ekonomik değerler ve politikalar, yatırımı etkilemeye tek başına yeterli olmuyor. çağdaş yönetim anlayışının bir göstergesi olan kurumların nasıl yönetildiği, şirketler için de söz konusu. Bugün toplumların en önemli aktörleri arasında yer alan şirketlerin kurumsal yönetim ilkeleri doğrultusunda idare edilmeleri, refahın yaratılmasında önemli etkilere sahiptir. Bu şirketlerin kamuoyunu doğru bir şekilde bilgilendirmeleri, piyasa ekonomisinin varlığı için de gereklidir.
Şeffaflığın sağladığı en önemli avantaj, yolsuzlukları engelleme gücüdür. Şeffaf devlet ve kurumlarda, yolsuzluk olma ihtimalinin daha az olduğu biliniyor. Yolsuzluklar nedeniyle ekonomide meydana gelen mali kayıplar şeffaflık sayesinde önleniyor. Bu sene gündemimizi meşgul eden Toshiba, Volkswagen olayları şeffaflığın önemini gösteriyor.
ŞEFFAFLIK VE SİVİL TOPLUM
Şeffaflığın artırılması birçok aktör tarafından istenmesine rağmen bunun uygulamaya geçilememesinin bazı nedenleri bulunuyor. Bunlardan biri, bilgi paylaşımının bir kaynak ve zaman gerektirmesidir. Diğer bir neden de rekabet edebilirlik açısından dezavantaj yaşanması olarak gösterilebilir. Bir firma, ilgili bilgiyi paylaştığında, benzer sektördeki firmaların bu bilgiden faydalanarak rekabet gücünü arttırdığını düşünebilir.
Şeffaflığın arttırılmasının çeşitli kanalları bulunuyor. Kamunun şeffaflığın artmasını sağlayacak düzenlemeleri hayata geçirmesi (basın, düşünce ve ifade özgürlüğü, bilgi edinme hakkı, vb), şeffaflık politikalarına uyulması için teşvik mekanizmalarının geliştirilmesi, şeffaflığın ihlali neticesinde cezai yaptırımların devreye alınması bunlar arasında gösterilebilir.
Şeffaflık konusunda olmazsa olmazlardan biri toplumda iyi işleyen etkin bir sivil toplum yapısının bulunmasıdır. Her aktör kendiyle ilgili konularda taleplerde bulunsa da kolektif taleplerin daha çok sivil toplum kuruluşlarından geldiğini, bu taleplerin daha güçlü ve sistematik olduğunu görüyoruz.
Diğer yandan politika yapma süreçlerine birey ve firmaların katılabildiği ancak sivil toplum kurumlarının bu süreçlere katılımlarının daha etkin olduğunu anlıyoruz. Bu açılardan şeffaflığın sağlanmasında sivil toplum kuruluşlarının politika oluşturma süreçlerine katılarak tartışmalara dahil olmaları, şeffaflığın yaygınlaştırılmasında önemli bir işlev görecektir.
Sivil toplum kuruluşları şeffaflığı sağlamadaki bu rolleri nedeniyle teşvik edilmelidirler. çünkü, güçlü toplum için etkili sivil toplum gerekiyor.
Ali Kamil UZUN
Türkiye İç Denetim Enstitüsü Kurucu Başkanı
Deloitte Türkiye Yönetim Kurulu Danışmanı
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.