Son Haberler

Elbirliği İle Çiftlikbank

TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul edilen yasa tasarısı ile tasarruf finansman şirketlerinin bir ay içinde BDDK’ya başvurarak asgari sermaye tutarlarını 6 ay içerisinde 100 milyon TL’ye yükseltmeleri gerekiyor. Konuyla ilgili bazı önerilerimi yasa teklifi arifesinde gündeme getiriyorum.

1991’den bu yana faaliyetlerine düzenleme ve denetleme olmaksızın devam edebilmiş olan bu şirketlerin sayılarının bugünlerde ise 40’a yaklaşmış olmasına rağmen, düzenleme ve denetime tabi tutulmaması büyük bir soru işareti olmakla birlikte, Çiftlikbank’a dönerek dar gelirli ailelerde büyük bir yıkıma neden olmadan müdahale edilmesi, hakkın ve adaletin tesis edilmesi adına sevindiricidir.

Bu ayki yazımı daha önce de değindiğim ve iki yıl önce kamuoyunu uyarmak adına akademik makale olarak da yayınladığım “Tasarrufa Dayalı Faizsiz Finans” sistemine ayırmak istiyorum.

Kartopu gibi büyüyerek yeni bir Çiftlikbank skandalı yaratma olasılıkları nedeniyle, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul edilen yasa tasarısı ile tasarruf finansman şirketlerinin bir ay içinde BDDK’ya başvurarak asgari sermaye tutarlarını 6 ay içerisinde 100 milyon TL’ye yükseltmeleri gerekiyor. Bu kapsamda düzenleme ve denetimleri ise BDDK’ya bırakılacak.

BU SİSTEME NEDEN İHTİYAÇ DUYULDU?

Son yıllarda bankaların enflasyon yanında hem ülke hem de müşteri düzeyinde artan risk primleri nedeni ile kaynak ve kredi faizleri üzerinde bir baskı oluşmuş, bu da öncelikle uzun dönemli konut kredi faizlerinin yükselmesine ve bankacılık sisteminin artan sorunlu kredi ve kaynak yetersizliği nedeniyle kredi tayınlaması (kredi vermede isteksiz davranma) politikası uygulamasına neden oldu. Gelinen noktada alt (subprime) gelir gruplarının konut edinmesinin önünde önemli bir engel oluşturuyor.

Bununla birlikte inançları nedeni ile faize karşı hassasiyeti bulunan kesimler için de alternatif finansman ihtiyacı her geçen gün artıyor. Gerçek kişilerin sağlıklı olarak barınma ihtiyacını karşılamak üzere uzun yıllar para biriktirdikten sonra ömrünün sonunda değil de esas ihtiyacı olan bugün karşılaması konut değeri kadar tasarruf birikimini gerekli kıldığından bugünkü tasarruf birikimi ile konut değeri arasındaki fark konut finansman yöntemlerinin gelişmesine neden oldu.

ELBİRLİĞİ’NİN GELİŞİMİ

Uzun yıllardır ABD, İngiltere ve Almanya başta olmak üzere pek çok ülkede uygulanmakta olan bu yöntemin Türkiye’de son iki yılda çok hızlı yaygınlaştığı görülüyor. Türkiye’de mevcutta görülen ipotekli konut finansmanı sistemine tek alternatif olarak 1991’den bu yana “Elbirliği” adı ile tanınan sitem literatürdeki karşılığı ile “Tasarrufa Dayalı Faizsiz Finans” olarak adlandırılıyor.

2016 yılına kadar sınırlı kalan sistem, bu yıldan sonra artan faiz ve enflasyon baskısı ile hızlı bir büyüme gösterdi ve bu nedenle de detaylı olarak incelenmesi ve regüle edilmesi ihtiyacı ortaya çıktı. Mevcut yapıda bu sistemin herhangi bir yasal ve düzenleyici altyapısı bulunmuyor.

Sistem katılımcılarının önümüzdeki dönemde mağdur olmaması için sermaye ve diğer yeterlilikler yanında lisanslama, yasal sorumluluk, toplanan mevduatın kullanılması gibi ana başlıklarda acil düzenleme ihtiyacı ortaya çıktı. Sistemin mevcut durumu risk doğurmakla birlikte tamamen ortadan kaldırılması da yüksek talep ile ihtiyaç duyulan uzun vadeli konut finansmanında alternatif yaratılması açısından bir kayıp yaratacak.

SİSTEMİN DEZAVANTAJLARI VE ÖNERİLER

Daha önce 2019 yılında yazmış olduğum makalemde de ortaya koymuş olduğum sakıncaları yasa teklifi arifesinde bir kez daha hatırlatmak istiyorum:

  • 5411 sayılı Bankalar Kanunu’na göre izin verilen bankalarla özel kanunlarına göre yetkili olanlar dışında hiçbir gerçek veya tüzel kişi mevduat toplayamaz. İlgili kanunda değişiklik ve yeni düzenleme yapılmalıdır.
  • Sisteme ilişkin yasal altyapı, sermaye yeterliliği, lisanslama, düzenleme ve denetim bulunmuyor. Sisteme ödenen tutarların sözleşme iptalinde veya organize eden şirketin iflası halinde geri zamanında tam veya hiç alınamama riski bulunuyor. BDDK tarafından TDFFS kurumlarına ilişkin düzenleme yapılarak yeterliliklerine bağlı olarak lisans verilmesi sağlanmalıdır. Yasal yükümlülüklerin çerçevesi çizilmelidir.
  • Sistemi bilmeyen kişilerce bankalar ile kolayca karıştırılabilmesi mümkün olup şubelerin tefrişi ve dış görüntüsü banka algısı yaratıyor. İlgili kurumların şubelerinin görsellerinde halkın banka şubeleri ile karıştırmasını engelleyecek şekilde ayrışmalarını sağlayacak standardizasyona gidilmelidir.
  • Kanunen yasak olmasına karşın tasarruf mevduatı toplanmakla birlikte organizatör şirket veya devlet garantisi bulunmuyor. Organizasyon şirketinin faaliyetlerinin regüle edilerek tasarruf sahiplerinin haklarını koruyacak şekilde düzenlemeler yapılmalıdır.

MEVDUATIN DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN USULLER BELİRLENMELİDİR

  • Toplanan mevduatın organizatör şirket lehine nemalandırılmadığına ilişkin bir netlik ve yaptırım yoktur. Faize karşı hassasiyeti olan tasarruf sahiplerinin bu konuda endişe duymalarına mahal vermeyecek şekilde toplanan mevduatın organizasyon şirketi tarafından değerlendirilmesine ilişkin usuller belirlenmelidir.
  • Katılımcı müşterilerin sistemden ayrılması sistemin bozulmasına neden olurken sistemden çıkmak isteyenlere yapılacak ödemeler ile ilgili organizatör garantisi bulunmuyor. Bu konuda özellikle şikayetvar sitesi üzerinde ilgili firmalar hususunda sistemden çıkışta tasarruf sahiplerinin mağdur edildiğine ilişkin çok sayıda şikayet yer alıyor. Bu konudaki şikayet ve endişelerin giderilmesine ilişkin standart süreçlerin belirlenmesi gerekmektedir.
  • Katılımcı müşterilerin kredibilitesi düşük olup havuz katılımı öncesinde kredibilite analizi yapılmıyor. Bu durum havuzdaki diğer üyeleri de olumsuz etkileyebilmektedir. Katılım havuzlarında yer alan tasarruf sahiplerinin kredibilite yeterliliklerine ilişkin bilgiler alınarak havuzda yer alan katılımcıların bu konuda yaşamaları muhtemel mağduriyetlerin önüne geçilmelidir.
  • Belirli vade sonunda tespit edilen sabit tutar ödenirken aynı vade içinde konut-araba ve emtia fiyatları değişiyor. Konut-arabasını önce alamayanlar için sisteme ödeme yapsalar dahi istedikleri konut ve arabaya alamamaları söz konusudur. Havuz katılımcılarının hak kaybına uğratılarak mağdur edilmelerinin önüne geçilmesi için talep edilen gayrimenkulün güncel değeri dikkate alınarak katılımcıya ödeme yapılması hususunda düzenleme yapılması gerekiyor.
  • Faiz alınmamakla birlikte peşin faiz anlamına gelen ve ev değerinin yüzde 7-12’sine ulaşan komisyon ücreti (organizasyon bedeli) olarak tahsil ediliyor. Ticaret sicilinde emlak müşaviri görünen bu şirketlerde 2018 yılında resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Taşınmaz Ticareti Hakkında Yönetmelik”te belirtilen alıcı ve satıcıdan toplam en fazla %4 komisyon alınır ifadesine uygun olarak sınırlanması gerekiyor.
  • Bankaların uygun bulmadığı, krediye uygun olmayan konut ve arsalar finanse edilebiliyor. Tapusu bulunmayan, hakkında şerh, haciz ve her türlü kısıtlayıcı kayıt bulunan gayrimenkulün alım satımına ilişkin olarak katılımcının karşı karşıya olduğu riskler hususunda bilgilenmesini sağlayacak tedbirler alınmalıdır.
  • Konut teslimleri geç yapılmakta olduğundan havuza dahil olan katılımcı bu süreçte kira ödemeye devam etmekte bu durum yapılan sabit ödemelerin üzerine gayrimenkul alınıncaya kadar ek bir maliyet oluşturuyor. Çekiliş esasına göre bedelin katılımcıya geç ödenmesi halinde katılımcının ödemeye devam ettiği kira ve bunun yanında ödenen organizasyon komisyon ve peşinat bedelleri ve gayrimenkul cari fiyatında yaşanan artış yüklenilecek riski artırmakta olup, katılımcıların bankacılıkta olduğu gibi ödeme tabloları ile bilgilendirilmesi gerekiyor.
  • Şu anki sistemin borç (karz), emanet veya ortaklık akdine mi dayalı olduğu konusunda net bir tanımlama yapılamıyor. Sisteme ilişkin hukuki boşluklar riskin artmasına neden oluyor. Bu nedenle organizasyon şirketlerinin yasal statüsü, sözleşmeleri, tüketicinin korunmasına ilişkin kanun hükümleri de dikkate alınarak düzenlenmelidir.
  • Yetkili kurumlardan İslami fetva alınmadan (ilahiyat öğretim üyelerinin kişisel görüşleri fetva olamaz) İslami finans ürünlerine ilişkin işlem yapılamaz. Uluslararası kurumlardan fetva alınması oldukça meşakkatli bir süreç olup, yasal boşluk nedeni ile organizasyon şirketleri İlahiyat fakültelerinde görev yapan profesörlerinden görüş yazıları almakta ve bu yazıları halkın fetva olarak algılamasına imkan veriyor. İlgili uygulamaya, katılımcıların hassasiyetlerinin sömürülmesine imkan vermeyecek şekilde, son verilerek katılım bankalarının takip etmiş olduğu ürün prosedürleri uygulamaya konulmalıdır.

1991’den bu yana faaliyetlerine düzenleme ve denetleme olmaksızın devam edebilmiş olan bu şirketlerin sayılarının 2019’da 10, 2020’de 20, bugünlerde ise 40’a yaklaşmış olmasına rağmen, düzenleme ve denetime tabi tutulmaması büyük bir soru işareti olmakla birlikte, Çiftlikbank’a dönerek dar gelirli ailelerde büyük bir yıkıma neden olmadan müdahale edilmesi, hakkın ve adaletin tesis edilmesi adına sevindiricidir.

Prof. Dr. Mehmet Yazıcı

Bursa Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi

yazici@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası