Türkiye ekonomisi ile ilgili bu iyimser değerlendirme, Denizbank Genel Müdürü Hakan’a Ateş’e ait. DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, “Türkiye’nin, bu yıl hele ki FED ve diğer merkez bankalarının daha gevşek politikalar sürdürdüğü bir ortamda, enflasyonu düşürmesi ve büyümesini yine yüzde 3,5’in üzerinde, tercihen yüzde 4’lere yakın gerçekleştirmesi mümkündür.” dedi.
Washington’daki temaslarının ardından ABD Merkez Bankası’nın (FED) ana binası önünde soruları yanıtlayan Ateş, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulunun (DEİK) davetlisi olarak katıldığı görüşmelerde, bankacılık sektörüne yönelik temaslar yürüttüğünü dile getirdi.
Ateş, “Washington, 70 trilyon dolarlık dünya ekonomisi içerisinde 17 trilyon dolarlık bir büyüklüğü ve ‘büyük abiliği’ temsil ettiği için buradaki toplantılar çok kapsamlı ve geniş katılımlı oluyor. O nedenle biz de çok yararlanıyoruz tabii.” diye konuştu.
17 trilyon dolarlık ABD ekonomisine yön veren FED’in aldığı son kararları ve Başkan Janet Yellen’in “güvercin” mesajlarını değerlendiren Ateş, “Yellen, ‘güvercin’ diye tanımlanan, daha yumuşak açıklamalar yapmak zorundaydı çünkü Amerikan ekonomisinin belli bir büyüme trendine girdiği doğru ama yarattığı istihdamın kaliteli iş gücü, sanayiye yönelik bir iş gücü olduğu söyleyemiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Ateş, buna karşın tarım dışı istihdam verilerinin 200 binin üzerinde gelmeyi sürdürmesi halinde Amerikan ekonomisi açısından çok negatif bir durum oluşmayacağına, dünyanın diğer bölgelerinin ise daha zor bir dönemden geçtiğine işaret etti.
“FED’in tek faiz artışı yıl sonunda gelir”
Japonya ve Avrupa ekonomilerinin durgunluk ve deflasyondan kurtulamadığını hatırlatan Ateş, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Japonya Merkez Bankasının (BoJ), düşük büyüme ve enflasyonu canladırmak için uyguladığı aşırı genişlemeci politikaların istenen sonuçları henüz sağlamadığını belirtti.
Ateş, “Buradan şu çıkıyor; Avrupa ve Japonya, yapısal reformları Amerika gibi doğru dürüst yerine getirmediği sürece bu tür sancıları çekmeye devam edecek çünkü parasal tedbirler ekonomiyi ayağa kaldırmak için yeterli değil.” görüşünü paylaştı.
Bunun yanı sıra ECB ve BoJ’nin genişlemeci politikalarının, doların diğer paralar karşısında değer kazanmasına neden olduğunu söyleyen Ateş, bunun da FED’in işini zorlaştırdığını belirterek şunları söyledi:
“FED, bu çerçevede yapmayı düşündüğü faiz artırımlarını daha ileri tarihlere öteleyip, sayısını da azaltıyor. Her ne kadar satır aralarında bu sene iki faiz artışı olacak gibi sözü edilen bir olay varsa da bunun tek artış olacağını ve yılın sonlarına doğru olacağını piyasa satın almış durumda. Bu da gelişmekte olan ekonomilerdeki kabus dönemini bitirip, biraz daha olumluya döneceği sinyalini veriyor ve bu da tabii direkt kura yansıyor.”
Ateş, “Dünya ekonomisinin motoru” olarak nitelendirdiği Çin’in yavaşlamasının endişelere yol açtığına dikkati çekerek, “Yüzde 10-11’lik büyüme oranı yüzde 6’lara düşünce, ‘Çin bunun acaba yuanı devalüe ederek mi üstesinden gelecek, yoksa hizmet sektörüne ve iç tüketime yönelerek mi?’ soruları gündeme geldi. Çok şükür, Çin bu konuda çok dikkatli davranıyor ve o tür bir tehdit ortadan kalktı.” değerlendirmesini yaptı.
“Türkiye olumlu ayrışıyor”
Ateş, FED’in faiz artış hızı ve Çin’e yönelik endişelerin azalmasının, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişen piyasalara para girişlerini destekleyeceğini söyledi.
Türkiye’nin 2015’te yaşanan sermaye çıkışlarından diğer yükselen ekonomilere kıyasla daha az etkilendiğinin altını çizen Ateş, “Cari açığımız, bütçe açığımız, kamu borçlanmamız gibi her şeyin çok olumlu gelişmesi, bir de kredi derecelendirme kuruluşlarının yatırım derecemizle oynama riskinin bana göre tamamen ortadan kalkması, Türkiye ekonomisi açısından çok olumlu ve olumlu ayrışmayı da beraberinde getirecek.” şeklinde konuştu.
“Enflasyon yüzde 7’lere gerileyecek, faizler düşecek”
Ateş, Türkiye’de hala yüksek seviyelerde seyreden enflasyonun, yeni merkez bankası başkanının seçilmesiyle kaybolacak belirsizlik sayesinde, yıl sonu itibarıyla yüzde 7’li rakamlara doğru çekileceği öngörüsünde bulundu.
Bununla birlikte faizlerin de düşen enflasyon paralelinde hareket edeceğini dile getiren Ateş, “Risk primi azaldı, onun üstüne enflasyon da düşünce tabii ki faiz düşüşü de buna paralel gelecek.” dedi.
Ateş, turizm sektöründeki gerilemenin de korkulan seviyede olmayacağını, ocak ve şubat verilerinin, Rus turistler yarı yarıya azalmasına karşın diğer ülkelerden gelen turist sayısında artışa işaret ettiğini aktardı.
“Büyüme yüzde 3,5’in üzerinde kalır”
Türkiye’nin bölgedeki diğer ülkelerden çok daha iyi büyüme performansı sergilediğinin altını çizen Ateş, “Geçen yıl son çeyrekte yüzde 5,7 büyüdük ve ülke yıl genelinde yüzde 4 büyüdü. Şimdi çevredeki ülkelere baktığınızda ne gelişmiş ne de gelişmekte olan ülkelerde böyle bir büyüme yok, Çin’i ve biraz da Hindistan’ı bir tarafa koyarsanız… Dolayısıyla bu önemli bir başarı.” ifadelerini kullandı.
Ateş, bu başarıyı daha da geliştirmek ve orta gelir tuzağına düşmemek için iki yol olduğunu belirterek, “Birincisi, ortalama eğitim 7,6 yıldan, orta 2’den terkten Kore’deki gibi 11-12 yıla çıkarabilmek. İkincisi de yapısal reformlara hiç duraksamadan devam etmek ki bunun bir kısmı yapılmaya başlandı.” bilgilerini verdi.
Araştırma-geliştirme harcamaları ve sağlık sektörüne yönelik reformları buna örnek gösteren Ateş, hükümetin 25 ana başlıkta topladığı 1.300’ün üstünde eylem planının sıkı sıkıya takip edilmesi durumunda büyümenin yüzde 3,5’in üstünde kalacağını öngördü.
Ateş, “Bu yıl, Türkiye’nin, hele ki Fed ve diğer merkez bankalarının daha gevşek politikalar sürdürdüğü bir ortamda, enflasyonu düşürmesi ve büyümesini yine yüzde 3,5’lerin üzerinde, tercihen yüzde 4’lere yakın gerçekleştirmesi mümkündür. 2016’nın bir yıl olmasını diliyoruz.” beklentisini dile getirdi.
“Bankaların defter çarpanları düşük”
Küresel bankacılık sektörüne de değinen Ateş, dünyada birçok bankanın finansal kriz sonrasında toparlanamadığını hatırlattı.
DenizBank Genel Müdürü Ateş, bankalara ilişkin şu görüşleri de paylaştı:
“Dünyada birkaç Amerikan bankasını dışarı çıkardığınız zaman, geri kalanların defter çarpanları hala çok düşük, yani borsa seviyeleri, borsa değerleri… Bunun tabii bir nedeni de bankalar çok sıkı regülasyonlara tabi oldular, çok ciddi cezalara maruz kaldılar ve bankacılık düzenlemeleri sıkılaştı. Fakat şimdi bunları biraz gevşetme yönünde hareketler var.
Türk bankacılık sektörü ise küresel krizin dışında kaldı. Bankacılık sektörünün sağlam olmasında, güçlü kamu maliyesi ve doğru makro ihtiyati tedbirler önemli rol oynadı. Hanehalkının aşırı borçlanması engellendi, bankaların aşırı şişmesi engellendi. Fakat bunlar misyonlarını büyük ölçüde doldurdular, en azından misyonunu dolduranlar yerini gevşek politikalara bırakabilir. Dünyada büyüyememe, düşük enflasyonda durgunluk ve negatif faiz var. Dolayısıyla Türkiye’mizin bu çerçevede enflasyonu düşürme politikaları kadar büyümeyi de gözeten bir ekonomik politika izlemesi lazım gelir diye düşünüyorum.”
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.