Son Haberler

Enflasyona endeksli tahviller, finansal sistemi hırpalar…

-Ekonomik göstergeler arasındaki korelasyonu ve enflasyonu bir kenara bırakarak, sadece reel kur seviyelerini öne çıkaran Merkez Bankası, kur belli bir seviyeye geldikten sonra-tahminen 16 TL civarına- KKM yükü nedeniyle tekrar sabitleme çabalarına devam edecektir. Ancak, kurların yukarı yönlü eğiliminin yapısal nedenleri ile mücadele edilmediği için bu aşamada ve sonrasında kur sabitlenme çabalarının beyhude olduğu aşikârdır. Küresel sermaye akıntısının tersi yönünde kürek çeken Türkiye ekonomi politikalarının başarı olasılığı bulunmuyor.

-Merkez Bankası, mevcut uygulamalarını çevresel atmosfere uygun hale getirmez ve ısrar ettikleri paradigmadan geri adım atmaz ise Türkiye ekonomisinin çok kısa süre içerinde tekrar kur ve dış şoklarla karşılaşması ve sermaye kontrollerinin artırılması kaçınılmaz olacaktır. Bugüne kadar döviz satışlarıyla kaçınılmaz olan bu sonucu erteleyen ekonomi yönetiminin satacağı döviz miktarı bitmiş ya da bitmek üzeredir.

-Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürme politikası ve negatif faizi sıfırlayacak niyeti ve gücü bulunmuyor. Makro dengelerde yaratılan tutarsızlıklar, mal grupları arasında fiyat dengelerini bozdu, finansal istikrarı tehdit eder hale gelmiş ve Türk Lirasının değer ölçüm gücünü zayıflattı. Şu anda Türk Lirası mal ve hizmet gruplarının fiyatları arasında olması gereken göreceli dengeleri kurgulayamıyor ve gerçekçi ölçüm görevini yapamıyor.

-Merkez Bankası, mevcut uygulamalarını çevresel atmosfere uygun hale getirmez ve ısrar ettikleri paradigmadan geri adım atmaz ise Türkiye ekonomisinin çok kısa süre içerinde tekrar kur ve dış şoklarla karşılaşması ve sermaye kontrollerinin artırılması kaçınılmaz olacaktır.     Bugüne kadar döviz satışlarıyla kaçınılmaz olan bu sonucu erteleyen ekonomi yönetiminin satacağı döviz miktarı bitmiş ya da bitmek üzeredir.  

-Merkez Bankası’nın 2021 yılında gerçekleştirdiği faiz indirimleri, küresel boyutlarda yükselen enflasyon ve sıkılaşan para politikalarının Türkiye ekonomisi üzerindeki yıkıcı etkilerini daha da artmaya, yatırımcı güvenini zedelemeye ve finansal koşulları paramparça etmeye devam ediyor. Liralaşma diye tabir edilen yüksek aralıklı negatif reel faize dayalı olarak kurgulanan işlevsiz para politikası, dolarizasyon eğilimini iyice artırıp fiyat istikrarını bozuyor.

-Rusya, Ukrayna savaşından çok daha önce Türkiye ekonomisinde başlayan kapsamlı ekonomik bozulmalar ve yoksulluk problemleri, bu savaşla birlikte daha da arttı. Yüksek cari açık riski ve yüksek döviz borçluluğu nedeniyle Türkiye ekonomisi küresel gelişmelerden ve Rusya-Ukrayna savaşından en fazla etkilenen ülke oldu. TL’nin değer kaybına dayalı olarak artan yoksulluk probleminin yanına bu kez artan kamu borçluluk sorunu da eklenmeye başladı.

-Kredi faizlerinin enflasyonun altına kalmaya devam etmekle birlikte kredi artış hızı 2020 yılına göre iki kattan daha fazla düşmesi büyümenin finansmanını göreceli olarak zayıflatıyor.  Kapsamlı yapısal değişim ve dönüşüm politikaları kurgulanmalıdır. Türkiye ekonomisi için para politikası, maliye politikası ve her sektör bazında kapsamlı yapısal değişimler başlıklarını içeren alanlarda geniş kapsamlı yapısal değişim ve dönüşüm politikaları kurgulanmalıdır.

-İş gücü, kira ve arazi maliyetlerini ve en önemlisi hane halkının satın alma gücünü düşürmek amacıyla İthal talebini azaltmak için tetiklenen yüksek kur uygulamasının maliyeti Türkiye ekonomisi için çok çok ağır oldu. Beklenen ve planlanan her şey tersine döndü, düşmesi beklenen enerji fiyatları, ithalat, cari açık, döviz fiyatları ve enflasyon beklenenin tersi yönünde olağan üstü arttı.

Merkez Bankası’nın dört aylık geçen süre için geriye yönelik olarak bankalardan ilave karşılık talep etmesi, bankların öz kaynaklarını da zorunlu karşılık kapsamına alması demektir. Bankalar, mevduat veya diğer yollarla edindikleri yabancı kaynakların bir kısmını zorunlu karşılık (disponibilite) olarak TCMB’ye yatırırlar, bir kısmını da nakdi varlıkları arasında tutarak geri kalanını firmalara, bireylere ve kamu kuruluşlarına kredi olarak plase eder veya menkul kıymet satın alırlar.

Bu kaynak edinimi ve kullandırım mekanizması kurulup bu şekilde tamamlandıktan sonra, artık kaynak tarafına ödenecek faiz, plasmanlardan elde edilmesi beklenen gelirler ve bankanın sağlayacağı kar belirlenmiş olur.

Kaynak kullandırım mekanizması kurulduktan sonra Merkez Bankalarının oyunun kurallarını geriye yönelik olarak değiştirip ilave karşılık talep etmesi halinde, banka bu ek talepleri ancak sahip olduğu öz kaynaklarına dayanarak veya yeni kaynak temin etme arayışına girerek yerine getirebilir. Halbuki zorunlu karşılık uygulamalarının teknik ve teorik olarak öz kaynaklarla hiçbir ilgisi yoktur.

Merkez Bankası’nın 31 Aralık 2021 tarihinden bugüne kadar geçen dört aylık geçen süre için geriye yönelik olarak ilave karşılık talep etmesi, bankların öz kaynaklarını da zorunlu karşılık kapsamına alması demektir.

KREDİ ARTIŞLARININ, TCMB TARAFINDAN KARŞILIK KAPSAMINA ALINMASI CİDDİ BİR POLİTİKASIZLIKTIR

Kredi ivmelenmesi amacıyla bankaların üzerinde yürütülen yönlendirici çaba ve taleplerin sonucunda ortaya çıkan kredi artışlarının, TCMB tarafından bu kez karşılık kapsamına alınması ciddi bir kafa karışıklığı ve politikasızlıktır.

Yabancı para mevduat/katılım fonu zorunlu karşılık oranlarının gerçek kişi dönüşüm oranına göre farklılaştırılması ve yüzde 5’in altında kalan bankaların cezalandırılması, banka-müşteri ilişkilerinde yapay yıpranmalara ve dışarıya yönelik kaynak transferlerine neden olacaktır.

Ayrıca KKM, liralaşmanın devamlılığını sağlayacak olan kalıcı bir kaynak özelliği taşmadığına göre, bu ürünün ortadan kaldırılma mekanizmalarının şimdiden planlanması gerekir. KKM’nin hacminin büyütülerek ilerinde ekonomiye vereceği zararın daha fazla artırılmaması amaçlanmalıdır.  Faktöring, leasing gibi diğer finansal kuruluşlar arasında sadece finansman şirketlerinin yurt içi bankalara olan yükümlülüklerinin zorunlu karşılık kapsamında alınması bariz ve gerekçesiz bir haksızlık oldu.

NEGATİF REEL FAİZE DAYALI OLARAK KURGULANAN İŞLEVSİZ PARA POLİTİKASI, DOLARİZASYON EĞİLİMİNİ İYİCE ARTIRIYOR

Merkez Bankası’nın geçen yıl yaptığı faiz indirimlerinin olumsuz etkileri devam etmektedir. Merkez Bankası’nın 2021 yılında gerçekleştirdiği faiz indirimleri, küresel boyutlarda yükselen enflasyon ve sıkılaşan para politikalarının Türkiye ekonomisi üzerindeki yıkıcı etkilerini daha da artmaya, yatırımcı güvenini zedelemeye ve finansal koşulları paramparça etmeye devam ediyor. Liralaşma diye tabir edilen yüksek aralıklı negatif reel faize dayalı olarak kurgulanan işlevsiz para politikası, dolarizasyon eğilimini iyice artırıp fiyat istikrarını bozuyor.

KKM yoluyla oluşan ve giderek artan mevduatlar dövize endeksli olduğuna göre, Türkiye ekonomisinde dolar ağırlıklı para ikamesi tüm hızıyla devam ediyor demektir. Tek fark ortaya çıkan kur kayıpları, bireylerin ve bankaların üzerinden alınıp kamusallaştırıldı.  Gıda güvenliği, fiyat istikrarı ve borç sürdürülebilirliği için Türkiye ekonomisinde politika yapıcılarının stratejik yol haritaları, önleyici plan ve uygulama ve hazırlıkları bulunmuyor.

ARTAN YOKSULLUK PROBLEMİNİN YANINA BU KEZ ARTAN KAMU BORÇLULUK SORUNU DA EKLENMEYE BAŞLADI

Rusya, Ukrayna savaşından çok daha önce Türkiye ekonomisinde başlayan kapsamlı ekonomik bozulmalar ve yoksulluk problemleri, bu savaşla birlikte daha da arttı. Yüksek cari açık riski ve yüksek döviz borçluluğu nedeniyle Türkiye ekonomisi küresel gelişmelerden ve Rusya-Ukrayna savaşından en fazla etkilenen ülke oldu. TL’nin değer kaybına dayalı olarak artan yoksulluk probleminin yanına bu kez artan kamu borçluluk sorunu da eklenmeye başladı.

Şarta bağlı borçların geniş yaygınlığı, bu türlü borçlanmaların gelecekte ulaşacağı boyutların kamusal alanda yaratacağı belirsizlik risklerini daha da artırıyor. Makro ekonomik çerçeveden yoksun olan maliye ve para politikası güven oluşturamadığı için enflasyon ve kur seviyelerini makul bir seviye de dengeleyemez.

Merkez Bankası’nın enflasyon için öngördüğü çıpalar ekonomik birimlerin inanma alanlarının dışında kaldığı için kur geçişkenliği diğer ülkelere göre oldukça yüksek kalıyor.

Merkez Bankası para politikası yerine makro ihtiyatı tedbir tandanslı maliye politikası uygulamaya başladı. Merkez Bankası, görev ve sorumluluklarını değiştirerek, para politikası yerine maliye politikasına doğru yol aldığı iyice ortaya çıktı. Ekonomik kalkınma, büyümenin, ucuz kredi yaratma, istihdam gibi ana başlıkları sahipleniyor.

ENFLASYONUN ALTINA BİR MALİYET YARATAN HER KREDİ ÇEKİCİLİĞİNİ KORUMAYA DEVAM EDİYOR

Her türlü kredi faizinin enflasyonun altında kalmasına rağmen bazı kredilerin çekiciliğinin azaltılmaya çalışılması çelişki içeren bir politikadır. Ucuz kredi taraftarları yaparak ve tüm kredi türlerinin faiz maliyetlerini enflasyonun altında tutarak, bazı kredilerin büyümesine önlemeye çalışmak çelişkisi içerisindedir. Halbuki enflasyonun altına bir maliyet yaratan her kredi çekiciliğini korumaya devam ediyor.

Merkez Bankası tasarruf sahiplerinin satın alma güçlerini her geçen gün biraz daha fazla tırpanlıyor. Dövizli mevduatlarından KKM türüne geçişi yüksek hızlı olan bankalara, APİ adı altında daha uzun vadeli ve daha düşük maliyetli fonlama yaratılma kararları, mevduat faizlerinin daha da düşmesine yol açacağı için, tasarruf sahiplerinin satın alma güçlerini iyice tırpanlayacak ve cezalandıracaktır.

Reel faizin yüksek miktarlı negatif alanda tutulduğu bu dönemde, bireysel kredilerin devre dışı tutularak kurumsal kredilere teşvikler sağlanması, satın alma güçlerini kaybetmiş olan geniş yığınların yaşam koşullarını biraz daha bozacaktır. Kalıcı fiyat istikrarını sağlamak gerekçesiyle faiz politikasını devre dışında tutmaya devam edeceğini savunan Merkez Bankası esasen kalıcı fiyat istikrarını sağlama görevinden vazgeçerek, kalıcı fiyat istikrarsızlığı halinin devam etmesine sebep oluyor.

Enflasyon tahminini her ay artış yönünde değiştiren Merkez Bankası’nın öngördüğü kontrol ufku, piyasaların gerisinden geldiği için, bir sonraki ayda yine değişeceğinden hiç şüphe yoktur.

Türkiye’nin, jeopolitik gelişmelerin zayıflatıcı etkisini dengeleme kabiliyet artırılmalıdır. Jeopolitik gelişmeler, finans piyasaları ve genel ekonomi üzerinde son bir yıldır ana belirleyicisi ve yön vericisi haline gelmiş olmasına rağmen, Türkiye’nin jeopolitik gelişmelere entegre olup yönlendirme kabiliyeti iyice zayıfladı.

TL’NİN DEĞERİNİ KORUMAYI İHMAL EDEN PARA POLİTİKASI, ÜLKELER ARASI ENFLASYON FARKINI TÜRKİYE ALEYHİNE BÜYÜTÜYOR

Ülkeler arası enflasyon farkı giderek Türkiye aleyhine büyümektedir.  Enerji ve gıda fiyatlarında meydana gelen küresel artışlar, dünya ekonomilerini enflasyon sürecine soktuğu bu ortamda, TL’nin değerini korumayı ihmal eden para politikası, ülkeler arası enflasyon farkını Türkiye aleyhine büyütüyor.

Türkiye ekonomisi kendine özgü bir enflasyonla mücadele politika seti oluşturamamıştır. Enflasyonun temel sebebi talep baskısı olan ABD gibi ülkeler açısından, maliye politikasında genişleme, para politikasında sıkılık, konjonktürün temel politikası haline gelmiştir. Ancak, enerji ve gıda ithaline dayalı olarak ortaya çıkan arz ve tedarik nedenli AB gibi bölge ve benzer durumdaki ülkelerin enflasyonla mücadele yöntemleri ise farklılaşıyor. Bu politika yelpaze içerisinde Türkiye ekonomisi kendine özgü bir politika seti oluşturamadı.

Yatırım, ihracat, finansman gibi temel büyüme faktörlerinin gücü zayıfladı. Mevcut para politikası paradigması devam ettiği müddetçe, enflasyon ve dış finansman tarafında ortaya çıkan riskler nedeniyle düşük tutulmaya çalışılan faiz oranları, beklenen yatırım ve ihracat sıçramasına destek olamayacaktır. Dolayısıyla 2021 yılındaki yüksek büyümenin yarıya yakın kısmını sağlayan yatırım ve ihracat kalemleri aynı desteği 2022 yılında sağlayamayacaktır. Ayrıca enflasyonun yattığı gelir azaltma etkisiyle hane halklarının tüketim harcamaları eskisi gibi büyümeyi güçlü bir şekilde desteklemeyecektir. Doların piyasalardaki arzı azalacağı için net döviz girişi de zayıflayacak ve büyümenin finansman sorunu çok daha artacaktır.

Kredi faizlerinin enflasyonun altına kalmaya devam etmekle birlikte kredi artış hızı 2020 yılına göre iki kattan daha fazla düşmesi büyümenin finansmanını göreceli olarak zayıflatıyor.  Kapsamlı yapısal değişim ve dönüşüm politikaları kurgulanmalıdır. Türkiye ekonomisi için para politikası, maliye politikası ve her sektör bazında kapsamlı yapısal değişimler başlıklarını içeren alanlarda geniş kapsamlı yapısal değişim ve dönüşüm politikaları kurgulanmalıdır.

YÜKSEK KUR POLİTİKASININ TAHRİP MALİYETİ TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN ÇOK ÇOK AĞIR OLDU

Rekabetçi güç elde etmek amacıyla uygulanan yüksek kur politikasının tahrip maliyeti Türkiye ekonomisi için çok çok ağır oldu. İş gücü, kira ve arazi maliyetlerini ve en önemlisi hane halkının satın alma gücünü düşürmek amacıyla ithal talebini azaltmak için tetiklenen yüksek kur uygulamasının maliyeti Türkiye ekonomisi için çok çok ağır oldu. Beklenen ve planlanan her şey tersine döndü, düşmesi beklenen enerji fiyatları, ithalat, cari açık, döviz fiyatları ve enflasyon beklenenin tersi yönünde olağan üstü arttı.

Dış borç ve ithalat ödemelerinde ortaya çıkan riskli alan realitesi nedeniyle, yürütülen döviz satış işlemlerine zorunlu olarak son günlerde ara verilmiş durumda. Bilinçli olarak başlatılan kur artışlarının bu kez tam tersi olarak dizginlenmesi için kamu yönlendirmeleriyle yürütülen döviz satış politikalarına son günlerde zorunlu olarak ara verilmiş durumda.  Zira eldeki satılabilir döviz rezervleri bitmek üzere. Türkiye’nin yüksek dış borçlarının ve yüksek dış alım ödemelerinin yerine getirilmesi riskli alanda konumlanmış durumdadır.

Kur belli bir seviyeye ulaştıktan sonra-tahminen 16 TL civarına- sabitlenme çabaları tekrar başlayacaktır. Ekonomik göstergeler arasındaki korelasyonu ve enflasyonu bir kenara bırakarak, sadece reel kur seviyelerini öne çıkaran Merkez Bankası, kur belli bir seviyeye geldikten sonra-tahminen 16 TL civarına- KKM yükü nedeniyle tekrar sabitleme çabalarına devam edecektir. Ancak, kurların yukarı yönlü eğiliminin yapısal nedenleri ile mücadele edilmediği için bu aşamada ve sonrasında kur sabitlenme çabalarının beyhude olduğu aşikârdır. Küresel sermaye akıntısının tersi yönünde kürek çeken Türkiye ekonomi politikalarının başarı olasılığı bulunmuyor.

GELİŞMİŞ ÜLKELERİN PARA POLİTİKALARI EKONOMİNİN DIŞ FİNANSMAN İHTİYACININ KARŞILANMASINI ZORLAŞTIRIYOR VE PAHALANDIRIYOR

Geçmiş dönemlerde Türkiye açısında yardımcı konumunda seyreden dış ve çevresel konjonktür, bu kez Türkiye Ekonomi politikalarına tezat pozisyonunda yürümektedir. Örneğin, Ukrayna savaşı Türkiye’nin ithalat ihtiyacını iyice artırmakta, gelişmiş ülkelerin para politikaları Türkiye ekonomisinin dış finansman ihtiyaçlarının karşılanmasını zorlaştırıyor ve pahalandırıyor.

Merkez Bankası, mevcut uygulamalarını çevresel atmosfere uygun hale getirmez ve ısrar ettikleri paradigmadan geri adım atmaz ise Türkiye ekonomisinin çok kısa süre içerinde tekrar kur ve dış şoklarla karşılaşması ve sermaye kontrollerinin artırılması kaçınılmaz olacaktır.     Bugüne kadar döviz satışlarıyla kaçınılmaz olan bu sonucu erteleyen ekonomi yönetiminin satacağı döviz miktarı bitmiş ya da bitmek üzeredir.

Ayrıca dış finansman akışları da durmuş durumdadır. Döviz fiyatlarında ve tedarikinde paralel piyasalar tekrar canlanmaya başlamıştır. Gıda fiyatları başta olmak üzere yüksek enflasyon devam edecektir. Enflasyon hesaplamalarına dahil edilen mal ve hizmet grubunun yaklaşık yüzde 80’inde fiyatlar artış yönünde gerçekleştiğine göre, enflasyon genele sirayet etmiş ve bütün mal grupları birbirini tetikleyen duruma gelmiş demektir. En önemlisi Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürme politikası ve negatif faizi sıfırlayacak niyeti ve gücü bulunmuyor.

TUTARSIZLIKLAR, BOZDU, FİNANSAL İSTİKRARI TEHDİT EDER HALE GELDİ VE TÜRK LİRASININ DEĞER ÖLÇÜM GÜCÜNÜ ZAYIFLATTI

Makro dengelerde yaratılan tutarsızlıklar, mal grupları arasında fiyat dengelerini bozdu, finansal istikrarı tehdit eder hale geldi ve Türk Lirasının değer ölçüm gücünü zayıflattı. Şu anda Türk Lirası mal ve hizmet gruplarının fiyatları arasında olması gereken göreceli dengeleri kurgulayamıyor ve gerçekçi ölçüm görevini yapamıyor.

Bir para için en önemli hastalık, ölçüm aracı olma yeteneğini kaybetmiş olmasıdır. Mevcut durumda mal ve hizmet gruplarının alım satım fiyatları arasında anarşi durumu oluşmuş durumdadır. Üretimin yarıdan fazlasının ithal edilen girdilere dayanmış olması, TL’ye uygulanan negatif faiz nedeniyle, döviz talebinin veya para ikamesinin, döviz kurunda oluşan baskının ve üretici fiyat endeksindeki artışın esas ve kalıcı kaynağı haline dönüştü.

Ancak kambiyo kısıtlamaları nedeniyle ödemelerin Türk Lirası üzerinden yapılması gerektiği için hem ödeme aşamasında ve hem de yeniden tedarik aşamasında döviz alış satış farkları çift taraflı olarak reel kesimden finansal kesime karşılıksız gelir olarak aktarılıyor.

Karşılıksız bu gelir transferi üretici fiyatlarının da artmasının da bir başka sebebi oluyor. Dövizle ödeme yasaklarının kaldırılarak kur üzerinde yaratılan baskının ve negatif faiz politikasının ortadan kaldırılması şarttır.

Yüksek enflasyon ve negatif faiz ortamları işletme sermaye ihtiyacını olağan üstü artırıyor ve müşteri finansmanı başta olmak üzere birçok finansman alternatifinin devre dışı kalmasına sebep oluyor.

Merkez Bankası’nın gerçek bir finansal sıkılaşma programı uygulayarak varlık fiyatlarındaki yüksek seviyeleri aşağı çekmesi ve hane halkının kaybettiği satın alma gücünü yeniden kazandırması ve sermaye piyasasındaki vadeleri uzatması gerekir.  Cari açığın, borçlanma ve borçlanmaya dayalı olarak oluşan rezervlerle finanse edilme şekli aynen devam ettiğine göre, düşüş beklentileri anlamsız kalıyor ve bu durum döviz fiyatları üzerinde baskı yapmaya devam ediyor.

İÇ BORÇ KURGUSUNDA YAPILMIŞ OLAN YANLIŞLIĞIN MODEL DIŞI BIRAKILMASI, ÇOK DAHA VAHİM BİR YANLIŞLIK OLDU.

Faiz politikası belirlenirken, iç borç kurgusunda yapılmış olan yanlışlığın model dışı bırakılması, çok daha vahim bir yanlışlık oldu. Kamu iç borçlanma yapısının döviz ve enflasyona endekslenerek kurgulanmış olduğu realitesi dikkate alınmayıp politika faiz oranlarının inatla indirilmesi, döviz kurlarının ve genel fiyat düzeyinin artmasına ve iç borç faiz yükünün anaparayı aşmasına bizzat politika yapıcıları sebep oldu.

Dövize endeksli tahvil çıkartarak enflasyonla mücadele edilemeyeceği gibi, teşvik ve destek paketleri açıklamayla da enflasyonla mücadele edilemez.  Döviz kurlarının artışını dizginlemek için en etkili yol olan faiz artırımından kaçınarak KKM uygulamasıyla oyalanan politika yapıcıları, şimdi de enflasyona endeksli tahvil çıkartmayı planlamayla oyalanıyor. Döviz, faiz, enflasyon, bütçe, ödemeler dengesi, mali ve para politikasında devam eden bozulmalara rağmen politika yapıcıların kısa-orta-uzun vade perspektifli planlamaları bulunmuyor. Makro ihtiyatı tedbir olarak getirilen KKM ve enflasyona endeksli tahvil gibi uygulamaları orta ve uzun vadede ekonomiyi daha fazla tahrip edecek mekanizmalardır.

ENFLASYONA ENDEKSLİ TAHVİLLER BANKALAR AÇISINDAN CROWDING OUT ETKİSİ YAPACAK VE FİNANSAL SİSTEMİ HIRPALAYACAKTIR

Kamunun çıkaracağı enflasyona endeksli süper tahviller, bankalar açısından dışlanma (crowding out) etkisi yapacak ve finansal sistemi epeyce hırpalayacaktır. Negatif faiz problemi sonlandırılmadan KKM ve enflasyona endeksli borçlanma araçları gibi uygulamalar sadece birkaç aylık süreler için reel gelir kayıplarındaki hissiyatı öteleyecek ancak çözmeyip nihayetinde sorunu daha da büyütecektir.

Özellikle kamunun çıkaracağı enflasyona endeksli tahviller bankalar açısından crowding out etkisi yapacak ve finansal sistemi hırpalayacaktır. Merkez bankasının bankacılık sistemini düşük faizden fonlamaya devam etmesi bu crowding out etkisini bertaraf edemeyecektir. Enflasyonun maliyeti tüm toplumla paylaşılmalı, sadece korunmasız geniş yığınların üzerinde bırakılmamalıdır. Ortaya çıkan yoksullaşma etkisi herkes tarafından eşit oranda paylaşılmalıdır. Bazı kesimlerin enflasyon yükünü sahip oldukları ayrıcalıklı konumları gereği diğerlerine aktarması önlenmelidir.

Altı ay için öngörülen bütçe harcamalarının, KKM yükünün de etkisiyle sadece dört ayda tüketilmiş olması, gelecek için biçilen vizyonun içeriğini şimdiden boşalttı ve yok etti.  2021 yılının tamamı için geçerli olan harcamalar 2022 yılının ilk dört ayında harcandı.

Yılın geri kalanında bütçe açıklarının kar topu hızıyla büyüyeceği, Türk Lirasını daha fazla değersizleştireceği, enflasyonu daha fazla artıracağı ve hayat pahalılığını daha da katılaştıracağı kuvvetle muhtemeldir. Zamlar, OTV artışları ve Merkez Bankası’ndan aktarılan gelirlere rağmen hızlanan bütçe açıklarının yılın geri kalanında kar topu hızıyla büyüyeceği, TL’nin daha fazla değersizleşeceği ve enflasyonu daha fazla artıracağı herkes tarafından beklenen yüksek olasılıktır.  Ayrıca dahilde elde edilen KDV gelirlerinde son aylarda yaşanan düşüş eğilimi de bütçe açıklarını gelecek dönemlerde daha da artmasına katkı sunacaktır.

700bp düzeylerinde seyreden CDS primlerinin olağan üstü seviyenin yarattığı fonlama zorluklarının negatif reel faizlerle beslenmeye devam edilmesi, ekonominin uzun süreli küçülme yaşayacağına işaret ediyor.   Fonlama zorluklarının aşılması Türk Lirasının faizlerinin yükseltilmesini gerektirmekle birlikte, Merkez Bankası’nın faiz artırma serbestisi maalesef bulunmamaktadır.

Orhan Ökmen

Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı

okmen@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası