Türkiye’nin uyguladığı 82 Anayasası, ülkesi adına tek başına söz sahibi olan, özel yetkilerle donatılmış Fransa tipi Cumhurbaşkanlığına yakın modeli içeriyor. Ancak ülkemizde icraatın başı Bakanlar Kurulu ve Başbakan olduğu için bugüne kadar göreve gelen Cumhurbaşkanları 82 anayasasında kendilerine tevdi edilmiş anayasal yetkileri çok fazla kullanmadılar. Bakanlar Kurulu’yla çelişmemek adına teamüller bu şekilde işletildi. Ancak ilk kez halk tarafından seçilen 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki teamüllere göre hareket etmeyecek ve anayasal haklarını sonuna kadar kullanacak. örneğin Bakanlar Kurulu’nu toplayacak ve Kurul’a başkanlık edecek. Anayasa gereği Sayın Erdoğan, Bakanlar Kurulu’na teklifte bulunacak. Bakanlar Kurulu muhakkak ki; Sayın Erdoğan’ın liderlik konumunu dikkate alarak, gelen teklifi bir şekilde değerlendirmek suretiyle hayata geçirmeye özen gösterecek. özetle daha proaktif, ülkenin yönetimine dahil olan ve kendi deyimiyle “terleyen” bir Cumhurbaşkanı göreceğiz.
27 Ağustos’ta ortaya çıkan tabloya göre; Başbakan seçilen Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin 2023 hedefleri için kritik önem arz eden mega projeleri devam ettirecek. 2023 Türkiye’sine, yüksek teknolojiye odaklı yeni nesiller yetiştirmesi anlamında Fatih Projesi, 3. Köprü-çevre Yolları, Hızlı Tren, Kanal İstanbul ve 3. Havalimanı gibi projeler ekonomik büyümeyi devam ettirecek. Aynı zamanda bu projeler, Türkiye’nin orta gelir tuzağından kurtulması, orta gelir tuzağını aşması ve önümüzdeki 10 yıl içerisinde kişi başına daha yüksek bir katma değer üretilmesi adına son derece önemli olacak. Bu nedenle Sayın Erdoğan, 12. Cumhurbaşkanı olarak görevi üstlenmesinden itibaren yürekten inandığı bu projeleri en sağlam şekilde takip etme alışkanlığını ve dirayetini sürdürecek. Hatta bu mega projelere Cumhurbaşkanlığı makamı çerçevesinde daha farklı bir konumdan ve daha küresel bir perspektiften yaklaşılarak bu mega projelere daha fazla katkı sağlandığına da şahit olabiliriz.
TOPLUM ŞEFFAF LİDERİ SEVİYOR
Sayın Erdoğan farklı bir üsluba sahip. Yapacağı her şeyi doğrusuyla-yanlışıyla kamuoyundan saklamıyor. Şeffaf bir siyasetçi. Son seçim öncesi de böyle oldu. Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda 82 anayasasının vermiş olduğu tüm yetkileri kullanacağını kamuoyuyla açıkça paylaşarak oy istedi. Sadece iç siyasette değil, dış politikada da açık davranıyor. Suriye, Irak, İran, Rusya, ABD ve Avrupa hakkındaki görüşlerini de tüm açıklığı ile paylaşıyor. Gizli dövüşmüyor, bir şey saklamıyor. 12. Cumhurbaşkanlığı görevini üstlendikten sonra dış politikadaki tutumu muhtemelen; düşünce grupları, akademisyenler ve siyaset dünyasında eleştirilecek. Fakat eleştirilse de göreve gelmeden dış politikada hangi adımları, nasıl atacağını ifade ettiyse aynen böyle davranacak.
3 DöNEM KURALI SİYASET TARİHİNDE BİR İLK OLDU
Erdoğan’ın kararlılığı, ekiplerini profesyonel şekilde çalıştırma azmi ve becerisiyle dünya liderleri arasında öne çıkıyor. çok dirayetli ve mutlaka söz verdiği konuların takipçisi oluyor. Türkiye için yararlı olduğuna inandığı hiçbir konunun arkasını kesinlikle bırakmıyor. Anti demokrat lider eleştirilerine karşın Erdoğan, bugüne kadar hiçbir siyasi partinin cesaret edemediği 3 dönem kuralını hayata geçirdi. Arkadan gelen genç siyasetçilerin önünü açmayı hedefleyen 3 dönem kuralı, Türk siyaset tarihinde demokratikleşme adına atılmış önemli bir adım olarak kayıtlara geçti.
MUHALEFET çöZüM üRETEMİYOR
Muhalefet Türk siyasetinde 21. yüzyılın gerektirdiği profesyonel çalışma tarzını ve kadro tazeleme metotlarını henüz keşfedemedi. Seçimler kaybedildiğinde, dünyanın birçok ülkesinde lider, ya da ekibi değiştirir veya lider değişimin önünü açar. Türkiye’deki temel sorun şu; muhalefet bünyesine nitelikli insanların kazandırılması, projelerle seçmenin gönlünün kazanılması, yeni ekiplerle fikirler oluşturulması ve profesyonel tarzda partiyi yönetecek kadroların kurulmasında zorlanıyor. Bu yönüyle PR ve halkla ilişkilerde toplumla iletişim kurulamıyor. ülkedeki sorunlara çözüm üretmekte Ak Parti’nin sistemsel çalışması başarıyı getiren önemli bir etken oluyor ancak muhalefette bunu göremiyoruz.
TüRKİYE EKONOMİSİ VE KüRESEL REKABET
Lufthansa, THY mücadelesi küresel rekabetin gereği. 2000’li yıllarda özelleştirme kapsamına alınan THY, bugün dünya çapında rekabetçi noktada ulaştı. Bu aşamada diğer havayolu şirketleriyle elbette rekabet yaşanacak. 3. Havalimanının, dünyanın en büyük havalimanları seviyesinde hayata geçecek olması tabii ki rakiplerin hoşuna gitmeyecek. Ama bu durum işin doğasında var. Bunun dışında konuya fazlaca anlamlar yüklemek şimdilik çok reel değil. Rekabeti, küresel siyasi çekişme şeklinde yorumlamak doğru olmayabilir ama rekabet kesinlikle vardır. çünkü THY çok büyük bir çıkış yakalamış durumda. Kanal İstanbul’la ilgili tartışmalarda ise konunun ekolojik boyutuyla ilgili eleştiriler gündeme gelebilir. Bu anlamda tartışmak anlamlı olabilir. Dünyanın enerji ihtiyacı artıyor. Türkiye ile Rusya, İran ve Azerbaycan arasında ayrı ayrı yürütülen doğalgaz ve petrol boru hatları projeleri var. Doğa harikası olan İstanbul ve çanakkale Boğazlarından, bu kadar büyük tonajdaki doğalgaz ve petrol tankerlerinin geçişinin tehlike oluşturabileceği dikkate alınmalı. Bu nedenle mega projeler planlanırken, ekolojik ve teknik koşullar dikkate alınmalı.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.