Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez halkın oylarıyla direkt olarak seçilen 12. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aslında fiili olarak süper yetkilere sahip bir Başkan…
“Yeni Anayasa ve güçlü bir Başkanlık sistemi Türkiye’nin gücüne güç katacak…” Bu ifadelerim, 31 Ekim 2011 tarihinde www.haber1.com isimli internet haber sitesinde “Avrupa Batıyor mu?” başlıklı yazımda geçiyordu. 2011 yılında kaleme aldığım ve arşivlerde mevcut olan yazımda; Türkiye’nin geleceği noktayı ön görmüş, siyasi gidişinin analizini yapmış ve yukarıdaki satırları yazmıştık. Aradan geçen yıllar, analizlerimizin tutarlılığını haklı çıkardı… 2014 Cumhurbaşkanlığı kampanyasını yakından izleyenler de sanıyorum, bu analizimizin izlerini hissetmiş olmalılar. Bugün gelinen noktada, o gün altını çizdiğimiz Başkanlık sistemini geçtik bile. 10 Ağustos seçimi milat oldu. 12. Cumhurbaşkanı fiili olarak, anayasal olarak bir Başkan.
SüPER YETKİLERE SAHİP BAŞKAN
Cumhurbaşkanının doğrudan halkoyuyla seçilmesi siyasi açıdan 9 şiddetinde bir deprem. 1982 Anayasasına göre Cumhurbaşkanı çok güçlüydü ama Meclis tarafından seçilmesi sonucunda gücü Meclis’in gölgesi altındaydı. Halkoyuyla doğrudan seçilen Cumhurbaşkanı şimdi Meclis’in üstüne çıkıyor. On milyonlarca oyla seçilen bir Cumhurbaşkanı Meclis’te birkaç bin oyla seçilmiş Milletvekilinin bin kat üstündedir. Artık teşekkür konuşması yapmak için Meclis’e giden Cumhurbaşkanlığı sayfası kapandı. Cumhurbaşkanı’nın, Meclis’e hiçbir borcu yok! Tam tersine Anayasa Cumhurbaşkanına dilediği zaman Meclis’i feshetmek ve Milletvekili seçimlerini yenilemek hakkını veriyor. ürkme sırası artık yer değiştiriyor.
Doğrudan halkoyuyla seçilen Cumhurbaşkanı çok önemli yetkilere sahip. Cumhurbaşkanı Genelkurmay Başkanını atıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanımına karar veriyor. O Anayasal olarak Başkomutan. Sıkıyönetim ve olağan üstü hal ilan edebiliyor. O’nu, Meclis’in üstüne çıkartacak süper yetkiler bununla da sınırlı değil. Tek başına kanun yapıyor: yani kanun hükmünde kararname çıkartabiliyor. Daha da ötesi: Meclis’i aşarak Anayasa değişikliğine ilişkin yasaları kendisi gerekli gördüğü taktirde halk oyuna sunuyor. Yani dev değişiklikler için halka dönebiliyor. Referandum yapıyor. Meclis çıkacak karara mecburen uymak zorunda kalıyor. Daha da önemlisi: Anayasa Cumhurbaşkanına dilediği kişiyi Başbakan atamak yetkisini veriyor. Cumhurbaşkanı dilediği tarihte Başbakanı görevden alabiliyor ve istifasını kabul ediyor. Cumhurbaşkanı Bakanlar Kuruluna Başkanlık edebiliyor ve kendi başkanlığı altında Bakanlar Kurulunu toplayabiliyor. özet: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin seçilmiş ilk Başkanıdır. özet olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bugünkü konumu bu. O artık süper güçlerle donatılmış fiili Başkan. Tarihle sınavı başlıyor. Büyük Türkiye’yi kurmak için önü açık.
GüçLü İKTİDARLA GüçLü EKONOMİ KURULUR
Türkiye’nin zenginliği mega projelerden geçiyor. Hızlı tren, nükleer enerji, uzay ve havacılık projeleri zaten yola çıktı. üçüncü köprü, İzmit geçişi artık gözle gözüküyor. İstanbul’a yeni havaalanı çalışmaları başladı. Şimdi ağırlık nereye verilmeli? Kanal İstanbul’a, çanakkale Köprüsü’ne. Bu büyük projeler lokal eserler olarak düşünülmemeli. İstanbul, Bursa, İzmir, çanakkale, Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz bu köprü ve otoyollarla birleşiyor. Ekonomi her şey demek. Kürt meselesi çözüme Türkiye’nin son on yıldaki ekonomik performansı sonucu yaklaştı. Türkiye’nin, Avrupa’daki liderlik koşusu da ekonomik performansla yakalanacak. Mega projeler, mega şirketler: Türkiye, tarihinde ilk kez seçimle iş başına gelmiş bir büyük Cumhurbaşkanından şimdi bunu bekliyor. Yıllar sonra geriye dönüp bakanlar bu konularda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, ekonomik performansıyla yorumlayacaklar. Sayın Cumhurbaşkanı’nın tarihle randevusu şimdi başlıyor.
2015 SEçİMLERİNDE TüRKİYE’DE SİYASİ TABLO çOK FARKLI OLACAK
Başkanlık sisteminin iki farklı türü var. ABD sistemi ve Fransa Beşinci Cumhuriyet sistemi. ABD‘de Başkan çok güçlü ama çok da güçsüz. O’nun karşısında Kongre var. Kongre, Başkanı denetliyor. Amerika’da merkezi disiplinli partiler yok. Senatör ve temsilciler meclisi üyeleri özgür. Parti disiplininin ve parti Genel Başkanının olmadığı bu sistemde Başkan’ın gücü çok sınırlı. Başkan eleştiriliyor ve en basit konularda bile frenlenebiliyor.
Türkiye’de bugünkü sistem tıpatıp Fransız Beşinci Cumhuriyetten alınmış. Zaten bugünkü Anayasamız Fransız Beşinci Cumhuriyetin büyük ölçüde tercümesi. Başkanlıkla ilgili maddeleri lütfen karşılaştırınız. Fransa’daki Başkan, Amerikan Başkanı’ndan kat kat daha güçlü. Ama ister Amerikan sistemini alın, ister Fransa’nın bugünkü sistemini her iki durumda da netice aynı, netice süper. Dünyanın en güçlü paraları Dolar ve Euro. En güçlü ekonomileri ABD ve AB. Bu iki ekonomik gücüde Başkanlık sistemleri yarattı. Türkiye iktidar partisi açısından seçimlere 2015 yılında bu müthiş imkanlarla giriyor.
MUHALEFET PARTİLERİ AçISINDAN DURUM
Başkanlık sistemi muhalefet partileri açısından da bir deprem yaratıyor. Başkanlık sistemlerinde fiili olarak iki partili bir durum var. Muhalefet partileri de merkeze doğru gitmek, merkezileşmek ve ideolojiden ekonomiye doğru kayan programlarla seçmenin karşısına çıkmak mecburiyetindedirler. Bu durum 2014 mahalli seçimlerinde ilk meyvelerini verdi. CHP İstanbul ve Ankara’da kendi ideolojik çizgisinde olmayan adaylarla seçime katıldı. Bir ölçüde başarılı oldu da. Her iki şehirde de CHP adayları yüzde 40’ın üzerinde oy aldılar. MHP açısından da durum farklı değil. MHP tarihinde görülmemiş biçimde sağındaki ve solundaki güçlerle yakınlaşarak bir çatı adayı önerdi. Bu aday merkezin oylarına talip oldu. Başarısının yüzde 38’de kalması önemli değil. önemli olan hem iktidar, hem muhalefet partilerinin merkeze yönelmeleri ve programlarına artan ölçüde ekonomiye yer vermeleri.
TüRKİYE NEDEN İLK 10’A GİRMESİN
Ortaya çıkan tablo Türkiye ekonomisi için hayırlı neticeler verecek. Türk halkı zaten ekonomiye çok aşina. Neredeyse tüm televizyon kanalları borsa rakamlarını gün boyu yayınlıyorlar. Dünyanın diğer ülkelerinde buna benzer durumu ben görmedim. Türk halkı ekonomik gelişmeye çok duyarlı. Türk ekonomisi de ister finans ve bankacılık sektörünü alın, ister reel sektörü alın kurumsal açıdan çok gelişmiş. Türkiye’de sorun rakamların küçüklüğünde. Türkiye bugünkü nüfusu ve kültürel gelişmişliğiyle dünyanın on altıncı veya on yedinci ekonomisi olmamalı. Türkiye’den nüfusu daha az olan Fransa dünyanın beşinci büyük ekonomisi.
2015 SEçİMLERİ TüRKİYE İçİN TARİHİ BİR FIRSAT
2015’de siyasi tablonun bir tarafında güçlü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan var. Erdoğan tarihle randevusuna başlıyor. Büyük Türkiye’yi ekonomik planda kurmayı tasarlıyor. Tablonun öbür tarafında muhalefet partileri var. 2014 yılına kadar irili ufaklı tüm muhalefet partileri Türkiye’de kendi tarihlerine ve ideolojilerine tutsaktı. Bu durum artık değişiyor. Başkanlık sistemine geçmek onları merkeze gelmek, birbirlerine yakınlaşmak ve ekonomik konuları da propagandalarının merkezine almak mecburiyetinde bırakıyor. 2015 seçimleri ekonominin daha çok tartışılması açısından bir devrim olacak gibi gözüküyor.
Yorum
Prof. Dr. Bener Karakartal
karakartal@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.