Burada dikkat çekeceğimiz konu bir yumurta tavuk döngüsü hikayesidir
Bu yazıdaki temel argüman :
Büyüyen küresel gelir eşitsizliği ve dünyada hukukun üstünlüğünün eksikliği gelişmekte olan ülkelerdeki sosyal ve ekonomik meselelerin sorunların çoğunun temelini oluşturuyor. Uzmanlar, analistler küresel, bölgesel ve ulusal anlamda kutuplaşma ile neoliberal ekonomik model arasında kayda değer bir bağ olduğuna dikkat çekiyor. Refah devletinden uzaklaşıp, insanların yoksullaşmaya başlamasında “toplumsal kutuplaşmanın” hayli etkili olduğuna işaret edişor. Bu noktada yoksullaşma yoksunlaşma ve gelir dağılımındaki eşitsizlik de manipülasyonu tetikleme potansiyeline sahip ise, bu kutuplaşma diline bizden yani her birimizden başka kim dur diyebilir ki?
TENCEREDEN VE PENCEREDEN GÖRÜNÜM
TUIK 29 Ocak 2024 tarihinde yayımlanan Gelir Dağılımı İstatistikleri (2023) açıklandı. En yüksek gelir grubunun toplam gelir içindeki payı %49,8 oldu. Son yapılan araştırma sonuçlarına göre; en yüksek eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine sahip %20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki seneye nispeten 1,8 puan artarak %49,8’e çıkarken, en düşük gelire sahip %20’lik grubun aldığı pay 0,1 puan azalarak %5,9 oldu.
Böyle bir bilgi okuyucu (ya da haberi dinleyici kişi)tarafından alındığında ilk olarak haberin güvenilir kaynaktan olup olmadığını araştırdı ve emin oldu baremini geçtik diyelim. Teknik jargonunun dışına çıkardığımızda, haberi ekran penceresinden okuyan, ama tenceresi kaynamayan-kaynayamayan kişi için bunun meali şudur: “Zengin daha zengin, fakiri daha fakir, makas daha da açılmış . ! Burada bir nebze daha derin soru şu: Bir ülkede kişi başına düşen gelir kadar, O kişi gelir elde edebiliyor mu yoksa edemiyor mu? Ya da bir başkası kısaca şöyle adlandırabilir durumu “refahın bölüşümünde adaletsizlik”. Tüm dünyada artan kutuplaşma dili bir yandan hemen bununla ilgili göçmenlere de gözünü çevirmiyor değil. Ya da toplumun diğer öteki dediği kişilere. Halbuki biz ISEW (Sürdürülebilir ekonomik refah endeksi) gibi endeksler üzerinden daha sürdürülebilir bir dünya hedefine yönelik konuları konuşmaya hazır halde olabilmeli idik .
“TÜİK tarafından 29 Ocak 2024 tarihinde yayımlanan bu Gelir Dağılımı İstatistikleri (2023) Türkiye’de toplumsal sınıflar arasında olduğu gibi cinsiyete göre eşitsizliğin artış eğilimin devamına da işaret ediyor. Kısaca bunun anlamı da.
VERİLER IŞIĞINDA
Ortada tek bir eşitsizlik durumu yok. Demek ki gelir eşitsizliği ve cinsiyetler arası eşitsizlik de sürüyor. Tipki dünyada da olduğu gibi. Buraya şu anda yeni bir değişken yeni bir parametre geldi demek ki yeni ve çok kaynaktan beslenen başka okumalar da gerekecek. TÜİK’e göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si nazarı dikkate alınarak saptana yoksulluk sınırına göre, yoksulluk oranı 2023 yılında 0,5 puan azalarak yüzde 13,9 oldu. Başka bir soru şu :Acaba bu yoksulluk nedir? Yoksulluk mudur, yoksunluk mudur, açık mıdır, yokluk mudur? Gini Coefficient- Gini Index –Gini Katsayısı Ve Sinir Katsayısı Uluslararası Para Fonu, (İnternational Monetary Fund, IMF), bugün(30 Ocak) “Dünya Ekonomik Görünümü Güncelleme, Ocak 2024” raporunu yayınladı. Söz konusu raporda küresel ekonomi için 2024 büyüme tahminleri ivmesinin yönüne yukarıya doğru revize etti. Bu rapora göre IMF Türkiye ekonomisine dair 2024 büyüme beklentisi öngörüsünü yüzde 3,0’dan 3,1’e yükseltirken , 2025 büyüme tahminini yüzde 3,2 olarak korudu. Kısaca büyüyoruz, gelişiyoruz. Düşen satınalma gücü ile beraber, “Büyürken hep beraber aynı oranda mı büyüyoruz” şeklinde satıhta ama tamami ile de irrasyonel diyemeyeceğimiz,yetersiz soruları dillendiriyoruz. Soruyoruz bu soruları her nevi kitle iletişimlerinde, çarşıda pazarda, kamu toplu taşımalarında. Toplumsal anlamda hoşgörü endekseleri, sinir katsayıları mutsuzluk oranları bunların anlamlarını da bilmeden çözüm odaklı akılcı makul gayretleri bir yana bırakırsak/Hariç tutarsak, ne yazık ki bir yandan da kutuplaşma dilinin taşlarını döşüyoruz ufak ufak…
YOKSULLAŞTIĞIMIZ İÇİN Mİ KUTUPLAŞIP BİRBİRİMİZDEN UZAKLAŞIYORUZ
Mali politikalar, ister küreselleşme sorunları kaynaklı olsun ister vergi politikası ,mirastan edinilmiş servetler olsun gelir eşitsizliğinin çözümü toplumdaki kutuplaşmanın artttırılarak sağlanabileceği bir yoldan geçmemektedir. Yani bu tavuk yumurta hikayesinin döngüsünü bir yerden kırmak gerekiyor kutupsallaştığımız için mi yoksullaşıyoruz yoksullaştığımız için mi kutuplaşıp birbirimizden uzaklaşıyoruz
Esasında ekonomik anlamda bir eşitsizliğin neden sonuç ilişkileri ve analizlerin yarattığı sonuçların çok katmanlı davranış bilimleri alanlarına değen bir mimarisi vardır. Sosyal psikoloji, sosyoloji, psikoloji, ekonomi birbirlerinden ayrı düşünülemeyecek kadar iç içedir. Yani, gelir dağılımındaki eşitsizlik gibi bir konu üzerine söylemler geliştirilirken, Küresel Barış Endeksi, Gayri Safi Milli Refah (GNW), Gayri Safi Milli Mutluluk, mutluluk ekonomisi, davranış bilimleri, sosyal psikoloji, sosyoloji, psikoloji, hepsi iç içe bağlamsallıkları anlaşılması gereken konular ve peşin hüküm ve genellemelere açık kapı bırakmayan bir ve insan yaşamında önemli bir yeri olan hayati bir konu. Misal; geçtiğimiz 2023 yılının sonunda Aralık ayında Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Friedrich Ebert Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin katkılarıyla yürütülen “Toplumsal Kutuplaşmanın Sebepleri ve Boyutu Araştırması Raporu” yayımlamıştı. Buna göre araştırmaya katılanların yüzde 32.4’ü Türkiye’de daha fazla huzur içerisinde yaşayabilmemiz için yapılacak en öncelikli unsurun ekonominin düzeltilmesine vurgu yapıyordu.
Gelişmekte olan ülkeler kategorisindeki Türkiye’de, Türkiye İstatistik Kurumu’na göre son yıllarda Gini katsayısının göstergeleri doğrultusunda yüksek gelir eşitsizliğine sahip olmasına dair olgu, ana akım medyada ve çeşitli ekonomi haberlerinde de dilleniyor. Gini katsayısı- Gini index –Gini katsayısı ya da endeksi gibi terimlerle anılan daha yüksek değerlerin daha yüksek eşitsizliği gösterdiği 0’dan 1’e kadar bir ölçek olan Gini katsayısı son bir senede ülkemizde 0,415’ten 0,433’e yükseldi. Avrupa ile karşılaştırılınca, makas açıklığında sıranın başını çekiyoruz. Buradaki sözden de anlaşıldığı üzere bu indeks 0’a yaklaştıkça da gelir dağılımının iyileştiğini uzaklaşınca da kötüleştiği anlaşılabilir. “Neymiş bu gini katsayısı?” diye araştırıp öğrenmek yerine, yeni duydukları bu kelimeyi içinde bulunduğu topluluk ve ortamda itibar ve değer görebileceğini hissederek /bu saikle ortamlarda cümle içinde bağlamsallığından kopararak anlatıyor.
Madem durum böyle, bir kaç söz söyleyelim de az bilenler, bildiklerini sananlara anlatsınlar. Esasında İtalyan istatistikçi Corrado Gini tarafından 1912’de geliştirilmiş gelir dağılımının istatistiksel ölçümü. mesela herkesin aynı gelire sahip olsaydı bu katsayı sıfır olurdu. Buna mutlak eşitlik deniyor. Yani Birikimli nüfus yüzdesi ve birikimli gelir yüzdesini bir tablo üzerinde X ve Y eksenlerine yerleştirseydik burada açı 45 derece olurdu. Bunu tasavvur edip, merak edenler için matematiksel hesaplamaların nasıl yapıldığına ilişkin ile pek çok kaynak mevcut. Neyi az biliyorsak ve üzerine düşünüp fikir teatisi etmek konusunda bir merak ve hevesimiz varsa onu derinlemesine araştırmak ve farklı kaynaklardan öğrenmek sanırım en iyisi. Bu yüzden bir kaynak da bırakmadım. Kanımca bende pozitif yönde çalışan bu bakış açısı toplum olarak hepimizin bilgi dağarcığını beslerken sorgulama araştırma ve muhakeme yeteneklerini daha da keskinleştirecek.
JARGONLAR – YOKSULLUK MU, YOKSUNLUK MU?
Ekonomi okuryazarlığının ve değerler zincirini es geçen (bilmediği konuda öğrenene kadar sessizliğini korumak yerine bilgiç olmaya çalışmak ve söz söylemenin bir sorumluluk almak olduğunu farkında olmamak gibi) bilişsel, davranışsal etik yoksunluklarla, mikro ve makro ekonomik değerlendirmelerin aktarımları esnasında bazen kavramların da karışmasına neden olabiliyor insan. Açlık sınırı, yoksulluk sınırı ve yoksunluk sınırı, gibi terimler terimler (birbirlerinin yerine yersizce kullanılarak) farklı gelir grupları içindeki insanların hayat pahalılığından söz ederken hepsinin aynı şeyden bahsediliyormuş gibi anlatıyor ve bunu aktarıyor olması toplumda başka yaralari derinleştiriyor. Kısaca toplumdaki barış dili de bundan zarar görmekte ve yine toplumda kutuplaşma ve dahi çatışma ekseni üzerinde, gelir adaletsizliğinin mağdurları nezdinde olumsuz birikimler yaratıyor. Ya da en azından yaratma potansiyeline sahip. Bu birikimler öfke sorunları ya da depresyonlar gibi kişilerde (kendileri ve muhatapları) hasar almalarına yol açacak pek çok farklı şekillerde neticelenebilir. Unutulmamalıdır ki sırf bu halleri nedeniyle insanlar aynı zamanda dezenformasyonların yanıltıcılığına, manipülasyonlara da açık hale gelebiliyorlar. Tabi burada gelecekte yazılarımızda dikkat çekeceğimiz Noam Chomsky’nin “Rızanın İmalatı” kitabından, söz konusu durumun vehametine ilişkin atıflar, kıssalar sunmak konusunda da acele etmiyorum.
Bir misal verelim: Oda parfümü kokusu daha ucuz olduğu için girdiği marketler zincirinde, sınırlı bütçesiyle alışveriş yapan ve paralarını bozukluklarla birleştirmeye çalışan vatandaşa “hadi ne alacaksanız alın da sıra bir an önce bize gelsin bakışı” atarken ve aynı anda telefonda konuşurken, telefondaki muhatabe “yoksullaşıyoruz hep beraber” deyip çoklarca kredi kartı ile dolu cüzdanını açması anı ile vatandaşın bunu izleme anı çakışıyor bazen. Psikolojik ya da Fiziksel anlamda kılıçlar kınından çıkar mı çıkmaz mı belli değil. Tepkiler farklı olabilir. Bu yazının konusu olmasın. Ferasete dayalı hassasiyetlerimizin olması insan olarak bizden zaten beklenir ama bu göz ardı edenler ya da farketmeyenler de olabilir. Onlar için bazı konulara ve terimlere açıklık getirmek ekonomi dili okuryazarlığı konusunda biraz ipuçları verebilir.
Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi (ÇBYE) diye bir kavram var. İnsanların maruz kaldığı kaldığı ciddi yoksunlukları göstermek için tasarlanan bir ölçü kısaca geleneksel gelire dayalı yoksulluk ölçülerini tamamlar nitelikteki ÇBYE çok boyutlu yoksunluğun hem etki hem de yoğunluğunu gösteriyor. Yani bir insan aynı anda kaç yoksunluğu beraberinde yaşamakta gibi düşünebiliriz. Her biri farkli bir amaca hizmet eden bu endekslerin anlamlarını anlamlandırınca bütünsel bir bakış açımız olur ve resmin eksik parçalarını tamamlayabiliriz.
İnsani Yoksulluk Endeksi (HPI), Birleşmiş Milletler tarafından İnsani Gelişme Endeksi’ni (HDI) tamamlamak için geliştirilen ve ilk olarak 1997’de İnsani Yoksunluk Raporunun bir parçası olarak rapor edilen bir ülkedeki topluluk yoksulluğunun bir göstergesiydi. İGE’ye kıyasla, yoksun ülkelerdeki yoksunluğun boyutunu daha iyi yansıttığı düşünülüyordu.[1] 2010 yılında, BM’nin Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi’nin yerini aldı. -Wikipedia SONUÇ…
TÜİK Açıklanan gelir dağılımı rakamları gündemin en sıcak konularından biri idi .Toplumda kutuplaştırıcı dilin önlenmesi yolunda dikkat çektiğimiz farkındalik arttırma dezenformasyondan sakınmak için çok yönlü okumalar, sorular sorma vb çeşitli metodları kullanırken toplumdaki kutuplaştırıcı dili önleyici davranışları içselleştirebilmek hepimiz için mümkün olabilir. Burada bahsedilen tüm hususların beraberinde Konu enflasyonla mücadele için faizler indirilmeli mi yoksa arttırılmalı mı gibi derinlemesine makro iktisadi ve mikro iktisadi bilgi ve içgörü gerektiren konuları konuşmadan önce, toplumun tüm katmanlarında her birimizin akılcılık sayesinde kırabileceği bir döngüdür.
Çiğdem Yorgancıoğlu
yorgancioglu@turcomoney.com
Kaynakça :
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Gelir-Dagilimi-Istatistikleri-2023-53711
ÇİĞDEM YORGANCIOĞLU HAKKINDA…
Çiğdem Yorgancıoğlu, Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Ekonomi Bölümü’nden nezun oldu. Halen üçüncü üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yapıyor(2023 ).
Yorgancıoğlu, yeminli tercüman – bilişim, telekomünikasyon ve enerji, FMCG ve genel üretim ve hizmet sektörü sözleşmeleri ile ilgili risk değerlendirme konusunda Ceza ve Hukuk Mahkemeleri’nde adli bilirkişi – Iİ Sağlığı Ve Güvenliği B sınıfı uzmanı – Adli Psikoloji Uzmanı -Akredİte- Diplomatik medya mensubu, tedarikçi denetçi, MEB onaylı diksiyon eğitmeni, eğitimci, Boğaziçi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi dahil birçok üniversitede ve uyrtdışındaki üniversitelerde visiting profesör olarak seminerler verdi.
Chi ci talks söyleşi yayınlarının kurucusu olan Yorgancıoğlu, 38 yıllık iş deneyimine sahip. Çeşitli şirketlerde Dış Ticaret Müdürü / Finans Müdürü olarak görev yaptı. Turkcell Teknik Satın Alma ve Sözleşme Yönetimi Departmanında kıdemli uzman çalıştığı yıllarda sözleşmelerde vergi hukuku ile ilgili geliştirme projesi Kalite departmanı tarafından ödüle layık görüldü.-
Beş kıtada dolaşan bir dünya gezgini olan Yorgancıoğlu, eğitim konulu çeşitli sosyal sorumluluk projeleri ile de uğraşıyor. İlk kitabı 2003`te yayınlanan Yorgancıoğlu’nun 2. kitabını şu anda 65 bin öğrenci ders kitabı olarak okuyor.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.