-Son üç çeyrekte devam eden ekonomik durgunluk ortamında canlandırıcı seçim politikalarının uygulanmaya başlanması ise TL’nin dış değeri üzerinde yukarı yönlü baskı yaratıyor. Artan ve daha da artması beklenen bütçe harcamaları ve zorlanacak olan kredi kanalları, yüksek dış ticaret ve cari açık seviyeleri üzerinden TL’nin değerini olumsuz etkileyecektir.
– Türkiye’de maliyet veya talep artışlarıyla ilgisi olmayan “fırsatçı-şımarık enflasyon” ve “cehalet enflasyon” türlerinin, üreticiler, toptancılar, perakendeciler ve stokçular arasında oldukça yaygın olması, genel enflasyonun tahribatını daha da artırıyor. Talebe ve maliyete bağlı olmayan fiyat artışlarının toplam enflasyon içerinde önemli ve dengeleri bozucu bir yer işgal ettiği gözleniyor.
-2023 yılında küresel enflasyonda ciddi düşüşler meydana geleceği öngörülüyor. Seçim sonrasında enflasyonla büyüme, negatif faiz gibi politikaların terkedileceği yüksek olasılıktır. 2022 yılında öne çekilen talep, 2023 yılında düşük talep haline dönüşecektir. Düşme yönünde başlayan baz etkisine rağmen, fiyatlarda azalma olmayacağı için ücretliler lehine yaratılan ek satın alma güçleri birkaç ayda eriyecek, büyüme sorunu başlayabilecektir.
-Dış borç arayışları, seçim sürecinde ekonominin döviz ihtiyacına kısa dönemli yardımcı olacak, ancak orta ve uzun dönemde Türkiye’nin yapısal risklerini artıracaktır. Tarımda dışa bağımlılığı artırıcı politikalara devam edilmesi, temel sorunların başında geliyor. TMO’nun alım, fiyatlama ve teşvik politikaları ile vergilendirme politikaları, tarımsal ithalata bağımlılığı daha da arttırıyor. Gıda enflasyonu devam edeceği için toplumsal sefalet daha da yaygınlaşacaktır.
-Cari açığın kritik eşik olan % 5 seviyesine ulaşması ve aşması halinde, dış şoklara yakalanmayı ve döviz krizlerinin realizasyonunu kolaylaştıracaktır. Hazine nakit dengesi bozuldu. Seçim ortamına hazırlık mahiyetinde fazla nakit tutulması amaçlandığı için net borçlanma artış hızı, nakit açığının üzerinde seyrediyor.
– Enflasyonun bizatihi kendisiyle uğraşmayıp, ücret zammı yaparak, fiyat sabitlemelerine başvurarak fiyat artışlarındaki süreklilik önlenemez ve gelir dağılımındaki adalet kalıcı olarak sağlanamaz. Dar ve sabit gelirlilerin, ücretlilerin ve emeklilerin gelirleri 2023 yılında da enflasyonun oldukça altında kalmaya devam edecek, gelir dağılımındaki adalet daha da bozulmaya devam edecektir.
-Türkiye ekonomisinde dalgalı döviz kuru rejimi uygulandığı, serbest piyasa koşullarının olduğu, kur ve fiyatların arz-talep dengesine göre oluştuğu iddia edilemez: Dalgalı döviz kuru rejimi sürdürüleceğini ve döviz kurlarının serbest piyasa koşullarında, arz ve talep dengesine göre oluşacağını hedeflediğini söyleyen Merkez Bankası’nın direkt veya dolaylı olarak rezerv satışı yapmaması gerekir.
Avrupa ekonomilerindeki sorunların azalması, TL’nin 2023 yılı değerinde istikrar eğilimini güçlendirecektir. Döviz kurları üzerindeki baskı ihracatın seyrine, ihracatın seyri ise AB ülkelerindeki daralmanın akıbetine göre şekillenecektir. Enerji fiyatlarındaki gerilemeler, arz kısıtlılığına neden olan tedarik ağlarındaki sıkışıklığın giderilmeye başlaması 2023 yılında AB ekonomilerinde toparlanmayı kolaylaştıracağı bekleniyor. AB ekonomilerindeki dipten dönüş ihracat artışı kanalıyla TL’nin değeri üzerindeki baskıyı zayıflatacaktır.
Son üç çeyrekte devam eden ekonomik durgunluk ortamında canlandırıcı seçim politikalarının uygulanmaya başlanması ise TL’nin dış değeri üzerinde yukarı yönlü baskı yaratıyor. Artan ve daha da artması beklenen bütçe harcamaları ve zorlanacak olan kredi kanalları, yüksek dış ticaret ve cari açık seviyeleri üzerinden TL’nin değerini olumsuz etkileyecektir.
Matematiksel kurallar ve istatistiğin dönemsel ölçüm özellikleri nedeniyle enflasyonda düşüş yönlü baz etkisi başlamış olmakla beraber, alışılmış davranışsal atalet ve katılık, piyasa güveni kazanamamış olan para politikası ve enflasyona karşı ilgisizlik paradigması devam ediyor.
TALEBE VE MALİYETE BAĞLI OLMAYAN FİYAT ARTIŞLARI, DENGELERİ BOZUYOR
Türkiye’de maliyet veya talep artışlarıyla ilgisi olmayan “fırsatçı-şımarık enflasyon” ve “cehalet enflasyon” türlerinin, üreticiler, toptancılar, perakendeciler ve stokçular arasında oldukça yaygın olması, genel enflasyonun tahribatını daha da artırıyor. Talebe ve maliyete bağlı olmayan fiyat artışlarının toplam enflasyon içerinde önemli ve dengeleri bozucu bir yer işgal ettiği gözleniyor. Ayrıca, bu türlü fiyat artışları maliyet artışlarının zaman yayılması gereken yansıma etkisinin daha erken realize olmasına sebep oluyor. “Fırsatçı-şımarık enflasyonu” ve “cehalet enflasyonu” türlerinin önlenmesinin en önemli yolu, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, en son yapılan zammın tarihi ve zam tutarının fiyat etiketlerinin üzerine tüm açıklığıyla not ettirilmesinin zorunlu hale getirilmesidir.
SEÇİM SONRASINDA NEGATİF FAİZ POTİKASININ TERKEDİLECEĞİ YÜKSEK OLASILIKTIR
Canlandırıcı seçim politikalarının abartılması, enflasyonda düşüş yönünde başlayan baz etkisinin çok daha erkenden bitmesine sebep olacaktır. Enflasyonla mücadele maliyetinin önemli bir kısmı 2022 yılına yazıldı, 2023 yılının yükünü ciddi bir şekilde azalttı ve ortaya çıkan bu avantaj, resesyon riskini de hafifletti. Ayrıca, 2023 yılında küresel enflasyonda ciddi düşüşler meydana geleceği öngörülüyor. Seçim sonrasında enflasyonla büyüme, negatif faiz gibi politikaların terkedileceği yüksek olasılıktır. 2022 yılında öne çekilen talep, 2023 yılında düşük talep haline dönüşecektir. Düşme yönünde başlayan baz etkisine rağmen, fiyatlarda azalma olmayacağı için ücretliler lehine yaratılan ek satın alma güçleri birkaç ayda eriyecek, 2022 yılında öne çekilen talep olgusu, bu kez yerini düşük talebe bırakacak, büyüme sorunu başlayabilecektir.
NİSAN AYINDA ENFLASYONUN YÜZDE 37 SEVİYELERİNE İNECEĞİ HESAPLANIYOR
TL’nin dış değerindeki aşağı yönlü eğiliminin döviz satışları yoluyla baskılanması yönündeki politikanın seçime kadar devam edeceği bekleniyor. Enflasyondaki baz etkisinin devamlılığı, döviz satışlarının kur artışına engel olma başarısına, küresel düzeyde enerji fiyatlarında başlayan durulmanın devam etmesine, kamusal olarak yönetilen/yönlendirilen mal ve hizmet fiyatlarında fahiş zamlar yapılmamasına, FED’in sıkılaşma hamlelerinin yavaş yavaş da olsa gevşemesine ve en azından seçim sonrasında parasal koşulların sıkılaşmasına bağlıdır. Bu öngörü ve varsayımları realize olması halinde 2023 TÜFE enflasyonu gelecek Nisan ayında %37 seviyelerine ineceği ve bu seviye civarında da yılı kapatacağı hesaplanıyor. Ancak, yukarıdaki öngörülerimizde oluşacak bozulma yıllık enflasyonu elbette artıracaktır.
GIDA ENFLASYONU DEVAM EDECEĞİ İÇİN TOPLUMSAL SEFALET DAHA DA YAYGINLAŞACAK
Dış borç arayışları, seçim sürecinde ekonominin döviz ihtiyacına kısa dönemli yardımcı olacak, ancak orta ve uzun dönemde Türkiye’nin yapısal risklerini artıracaktır. Tarımsal dışa bağımlılığı artırıcı politikalara devam edilmesi, Türkiye’nin temel sorunlarının başında geliyor. TMO’nun alım, fiyatlama ve teşvik politikaları ile vergilendirme politikaları tarımsal ithalata bağımlılığın daha da artmasına sebep oluyor. Gıda enflasyonu devam edeceği için toplumsal sefalet daha da yaygınlaşacaktır. Hayvan varlığının gerilemesi ve besiciliğin daha da maliyetli hale gelmesi, et ve süt ürünlerinin fiyatlarında başlayan artış uzun süre devam edeceğinin ve dolayısıyla gıda enflasyonunun nedenidir. Tarımsal ürünlerin ithalata bağımlılığı ise maliyetleri dahada artıracaktır. Seçim politikalarının ötesinde sulanabilir alanların artırılması, tarımsal ürün ihracına ilişkin teşvik ve korumacı politikaların bir an önce devreye alınması için hazırlıklara başlanmalıdır.
Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) konusunda seçime endeksli olarak yapılan popülist düzenlemeler, makro düzeyde Türkiye’de sosyal güvenliğin kalitesini, kamusal dengeleri firmaların likidite dengelerini ciddi ölçüde zayıflatacaktır. EYT yoluyla işsizliğin azaltılacağına ilişkin tahminler gerçekçi değil. Zira emekli olanlara bireysel bazda yüksek gelir aktarımları sağlanmayacaktır.
DÜŞÜK FAİZ POLİTİKALARININ BESLEDİĞİ DÖVİZ RİSKLERİ CANLILIĞINI KORUYACAK
Yüksek büyümenin peşinden koşarak işsizliği azaltmak için yüksek enflasyonla reel gelirleri veya alım gücünü aşındırmanın Türkiye ekonomisini nasıl hüsrana uğrattığı açık açık ortaya çıktı. Fiyatlarda ve kaynak tahsisinde ortaya çıkan istikrarsızlık seviyesi devam ettiği müddetçe, iflas riskleri ve düşük faiz politikalarının beslediği döviz riskleri canlılığını hep koruyacaktır. O nedenle fiyat istikrarını sağlamaya yönelik etkili para politikalarına ve yapısal dönüşüm planlamalarına ihtiyaç bulunuyor.
HAZİNE NAKİT DENGESİ BOZULDU
Cari açığın kritik eşik olan % 5 seviyesine ulaşması ve aşması halinde, dış şoklara yakalanmayı ve döviz krizlerinin realizasyonunu kolaylaştıracaktır. Hazine nakit dengesi bozuldu. Seçim ortamına hazırlık mahiyetinde fazla nakit tutulması amaçlandığı için net borçlanma artış hızı, nakit açığının üzerinde seyrediyor. İhtiyaçtan fazla nakit olanağı, Hazine’ye Merkez Bankası üzerinde etkinlik sağlama olanağı veriyor. Erişim ve maliyet zorlukları nedeniyle borçlanmanın dışardan içeriye doğru kaydırılmış olması da özel kesimin yükünü, yatırım ve büyüme olanaklarını daraltıyor. Artan kamusal gelirlere rağmen, tasarruf eğiliminin zayıf olması nedeniyle, hızlıca büyüyen giderleri finanse etmek için yüksek borçlanma yolu tercih edildi. Ayrıca, özelleştirme, TCMB’den kâr payı alma gibi tek seferlik gelir yaratma olanakları da artık azaldı.
DIŞ TİCARET DENGESİNE VE CARİ AÇIKTAKİ OLUMSUZ GÖRÜNÜM DEVAM EDİYOR
İmalat sanayinde ve genel olarak sanayide zayıflama sinyalleri bitmedi. İktisadi faaliyetlerde değişimin ana tetikleyicisi hala yurtdışı talep seviyesidir. Hizmetler dengesi, doğrudan yatırımlar ve turizm potansiyeli ithalat ihtiyacını karşılama gücü hala yetersizdir. Dolayısıyla, dış ticaret dengesinde ve cari açıktaki olumsuz görünüm devam ediyor. Portföy yatırımlarının oynaklığı da özellikle Türkiye ekonomisi açısından devam ediyor. Kredi ve tahvil dahil, dış borç piyasalarına erişim, yüksek maliyetlere rağmen devam ediyor.
Türkiye’nin döviz ihtiyacının yaratacağı risklerin karşısında Merkez Bankası’nın rezervlerinin eksi olması olası riskleri daha da önemli hale getiriyor. Birimlerin kurumsal bağımsızlık seviyelerindeki düşüklük Türkiye ekonomisine ilişkin CDS primlerinin yüksek seyretmesinin ana nedenidir. Türkiye ekonomisi açısından yüksek olasılıklı temerrüt riski söz konuşu olmamakla beraber, spekülatif kategoride olmasına ilaveten birimlerin kurumsal bağımsızlık seviyelerindeki düşüklük CDS primlerinin yüksek seyretmesinin ana nedenidir. Dolayısıyla politik baskılanma CDS primlerinin yüksek seviyede oluşmasında ana etkendir.
GELİR DAĞLIMINDAKİ ADALET, DAHA DA BOZULMAYA DEVAM EDECEK
Enflasyonun bizatihi kendisiyle uğraşmayıp, ücret zammı yaparak, fiyat sabitlemelerine başvurarak fiyat artışlarındaki süreklilik önlenemez ve gelir dağılımındaki adalet kalıcı olarak sağlanamaz. Dar ve sabit gelirlilerin, ücretlilerin ve emeklilerin gelirleri 2023 yılında da enflasyonun oldukça altında kalmaya devam edecek, gelir dağılımındaki adalet daha da bozulmaya devam edecektir.
Yüksek cari açık ve diğer alanlara yansımaları, bir yıl içerinde ödenecek 190 milyar dolarlık dış borcun çevirimi, yetersiz merkez bankası net rezervleri ve fiyat istikrarsızlığı potansiyel kriz riskleridir. Piyasa faizlerinin politika faizinden ıraksama arlığı bir kez daha artmaya başlamış olması, parasal aktarım mekanizmalarının etkinliğini daha da bozuyor.
MERKEZ BANKASI, MİKTAR VE KALİTE YÖNÜNDEN REZERV ARTIRICI POLİTİKA GELİŞTİREMEDİ
Finansal piyasalarda ürün yoksulluğu artıyor. TL likidite yönetiminde APİ kanalıyla yapılan fonlamanın temel fonlama kanalı haline getirilmeye çalışılması ve banka bilançolarının dövizden arındırılması yönündeki stratejiler kaynak/kullanım çeşitliliğini azaltacak, piyasalarda ürün yoksulluğu yaratacaktır. Merkez Bankası miktar ve kalite yönünden rezerv artırıcı politika geliştiremedi. TCMB’ye döviz satışı gibi farklı kanallardan elde edilen katkı ile uluslararası rezervlerde sağlanan artış bankacılık sisteminde çekilen kaynaklar olduğu için, bankaların rezervlerinin Merkez Bankası’na aktarılmasıdır. Ülke düzeyinde bir artış söz konusu değildir.
MERKEZ BANKASI’NIN DİREKT VEYA DOLAYLI OLARAK REZERV SATIŞI YAPMAMASI GEREKİR
Türkiye ekonomisinde dalgalı döviz kuru rejimi uygulandığı, serbest piyasa koşullarının olduğu, kur ve fiyatların arz-talep dengesine göre oluştuğu iddia edilemez: Dalgalı döviz kuru rejimi sürdürüleceğini ve döviz kurlarının serbest piyasa koşullarında, arz ve talep dengesine göre oluşacağını hedeflediğini söyleyen Merkez Bankası’nın direkt veya dolaylı olarak rezerv satışı yapmaması gerekir. Zira döviz kurlarının uzun süredir sabit kalmış olması göz önüne alındığında dalgalı döviz kuru rejimi uygulandığı, serbest piyasa koşullarının olduğu, arz-talep dengesine göre oluştuğu iddia edilemez. Uluslararası fiyatlardaki döngüsel etkiler dışlandığında ekonominin cari fazla kapasitesinin artış gösterdiği şeklindeki bir belirleme tamamen yanlış ve hatalıdır. Zira temel mal gruplarında ithalata bağımlılık devam ettiği ve hizmet geliri yaratan alanlarda yapısal dönüşümler ihmal edildiği müddetçe Türkiye ekonomisi açısından kalıcı cari fazla olasılığı matematiksel olarak mümkün değildir.
Döviz piyasalarındaki sakinlik, bu alanda risk yaratacak taleplerin şimdilik ertelenmesiyle ilgili olup, sorunların çözülmüş olduğu anlamına gelmiyor. Türk Lirası’nın değerini oluşturan en temel faktör, olan faiz oranları eksi alanda bırakılıyor ise Türk Lirası’nın önceliklendirilmiş olduğu iddia edilemez. Zorunlu karşılık oranlarının sıfırlanmış olması, disponibilitenin Merkez Bankası’na ve piyasalara sağlaması beklenen likidite güvenliği unsurunun ihmal edilmesi ve kredi çarpan katsayısının sonsuzluğa limitlenmesi demektir.
Orhan ÖKMEN
Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı
okmen@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.