– Turcomoney Dergisi’nin CEO Sohbetleri Toplantısı’nın Mart ayındaki konuğu Chery Türkiye Başkan Yardımcısı Ahu Turan’dı. Toplantıda Turcomoney yazarları ve konuklar sordu, Turan cevaplandırdı, çarpıcı değerlendirmeler yaptı. Chery’nin Çin’de 21 bir yıldır ihracat lideri olduğunu ve bir yıl önce Türkiye pazarına girdiklerini belirten Turan, “Chery’nin Türkiye’de üretim yapması için çok gayret ediyoruz” dedi.
–Chery Türkiye Ürün Müdürü Furkan Kırkıcı ürün stratejisi ve müşteri prolfili hakkında bilgi verirken, Renault Mais Eski Genel Müdürü ve Turcomoney yazarı İbrahim Aybar da otomotiv sektörü ile ilgili dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmelerle ilgili katkıda bulundu. İşte Chery Türkiye Başkan Yardımcısı Ahu Turan’ın değerlendirmeleri…
– Küresel otomotiv pazarının hacmi 90 milyon. Çin, bu pazarda 3’te 1’lik paya ulaştı. Öte yandan Çin, kendi pazarı içerisinde de her geçen gün varlığını arttırıyor. Çin, kendi yerel pazarında uluslararası markalar ile kıyaslandığında %50’lik pazar payına ulaştı. Ayrıca her geçen gün yerli üretim oranını arttırıyor. Çin, kendi pazarında şu anda %85 oranında kendi markalarıyla üretim ve satış yapıyor. Çin’in otomotivdeki ihracatı 600 binden 20 yılda 3,7 milyona ulaştı.
-Çin, ihracatta büyük bir sıçrama yaparak dünyada otomotivde ihracat lideri oldu. Bu başarının arkasında dünyadaki gelişimin yakından takip edilmesi yatıyor. Çin’de teknolojik altyapılara yapılan yatırımlar çok ciddi boyutlara ulaştı. Bu yatırımı yapan firmalardan biri Çin’in önde gelen markalarından olan Chery. 1997 yılında kurulan Şirket, genç bir marka ama çok hızlı bir ivme kazandı.
-Chery’nin ana yatırımları; otonom araçlar, bağlantılı otomobiller, araç paylaşım programları ve enerji yatırımları… Yani otonom araçlar, bağlantılı otomobiller, araç paylaşımları ve yeni enerjiler, yenilenebilir enerjiler faaliyet alanlarını oluşturuyor. Chery, 7 ayrı sektörle faaliyet gösteriyor. Ama otomotiv, lokomotif sektör konumunda. Ayrıca çip üretimi, gayrimenkul, finans alanlarında da pek çok şirketi var. Bir de yenilenebilir enerji alanında yeni teknoloji şirketi var.
-Chrey, 21 yıldır Çin’de aralıksız ihracat lideri olan bir marka. Yani uluslararası pazarlara ilk açılan, başka ülkelere her yıl yaptığı ihracatta da büyümseni istikrarlı bir şekilde arttıran bir şirket. Chery, Çin’de bu alanda en başarılı şirket ödülü almış bir marka. Tabii uluslararası pazarlara açılmak demek, kaliteyi artırmak anlamına geliyor. Kalite araştırmalarında da uzun yıllardır hep ilk sırada yer alan bir şirket.
-Şirketin Çin’in dışında Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa’da da, yani dünyadaki çok önemli noktalarda 10’a yakın araştırma-geliştirme merkezi var. Çin’de birçok fabrikamız var. Geçen sene bir önceki yıla göre yüzde 52 büyüyerek 1,8 milyonluk bir satış harcmine ulaştık. Avrupa markaları gibi, Uzakdoğu markaları gibi, Japonlar gibi, Amerikalılar gibi Çin de hep Türkiye pazarının içinde olabilme arzusunda olmuş.
-Ben 2022 yılının Şubat ayında şirkette görev almaya başladım. O zaman Türkiye’ye, pazarına ortaklılık yaparak mı girelim, kendimiz mi gelelim diye bir proje grubunun içindeydim. 2022’nin Eylül ayında %100 yabancı sermaye ile Türkiye’de kendi şirketimizi kurduk. 2023 yılının Mart ayında satış faaliyetlerimize başladık. Türkiye’de 25 yetkili satıcı ile yola çıktık. Aradan geçen bir yılda yetkili satıcılarımızın sayısı 50’ye ulaştı.
-Şirketimiz, satış sonrası hizmetlere de çok önem veriyor. Satış sonrasında 5 yıl, 150 bin kilometre garantili hizmet sunuyoruz. Merkezimiz, yedi gün, yirmi dört saat hazır. Araçlarımız, yollarda çok bırakmaz, ama yolda kalırsa mutlaka ikame araçla müşterilerimizin yanında olmak için çok gayret sarfediyoruz. Yedek parça sorunu yok. Şu anda yedek parça bulunurluğumuz yüzde 92’ler seviyesine ulaştı.
-Türkiye’de 2022’de Pazar payımız yüzde 1-2 seviyesindeydi. Türkiye’de üretim konusu üzerinde çalışıyoruz. Çünkü markamız, Avrupa pazarlarına açıldıkça bir üretim üssüne ihtiyaç duyuyor. Burada ülke içerisinde bir fizibilite çalışması var. Türkiye için çok yakinen çalışıyoruz. Chery’nin Türkiye’de yatırım yapması için var gücümle mücadele ediyorum. Umarım başaracağız. Bunun için yoğun çalışıyoruz.
HAYREDDİN TURAN
Turcomoney Dergisi’nin CEO Sohbetleri Toplantısı’nın Mart ayındaki konuğu Chery Türkiye Başkan Yardımcısı Ahu Turan’dı. Toplantıda Turcomoney yazarları ve konuklar sordu, Turan cevaplandırdı, çarpıcı değerlendirmeler yaptı. Chery’nin Çin’de 21 bir yıldır ihracat lideri olduğunu ve bir yıl önce Türkiye pazarına girdiklerini belirten Turan, “Chery’nin Türkiye’de üretim yapması için çok gayret ediyoruz” dedi.
Chery Türkiye Ürün Müdürü Furkan Kırkıcı ürün stratejisi ve müşteri prolfili hakkında bilgi verirken, Renault Mais Eski Genel Müdürü ve Turcomoney yazarı İbrahim Aybar da otomotiv sektörü ile ilgili dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmelerle ilgili katkıda bulundu.
WOW İstanbul Hotel’de düzenlenen Turcomoney İftar Yemeği’nin moderatörlüğünü K Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kazım Kılınç yaptı.
İşte Turcomoney yazarları ve katılımcı konukların soruları, işte Chery Türkiye Başkan Yardımcısı Ahu Turan’ın yanıtları…
DR. KAZIM KILINÇ: Değerli Turcomoney yazarları, sevgili dostlar ve konuklar hepiniz hoş geldiniz. Turcomoney CEO Sohbetleri Toplantısı’nın bu ayki değerli konuğumuz, Chery Türkiye Başkan Yardımcısı Sayın Ahu Turan. Ahu Hanım hoş geldiniz. Sizden önce otomotiv sektörü, Chery ve Chery Türkiye ile ilgili bir değerlendirme rica edelim. Sonra soru-cevap kısmına geçelim. Buyurun, sizi dinleyelim.
AHU TURAN – Uzun yıllardır otomotiv sektöründe görev almaktayım. Yaklaşık 10 yıl Amerikan ekolüyle çalıştım. Ardından yıllarca Avrupa ekolüyle çalıştım. Bugün artık Doğu’nun da bir hikâyesi olduğunu görüyoruz. Ben de iki yılı aşkın süredir bunu birebir bizzat yaşıyorum.
Şimdi en çok yöneltilen sorulardan biri şu: Çin’de neler oluyor?
Küresel otomotiv pazarı, Uzakdoğu’yu, özellikle de Çin’i nasıl etkiliyor?
Önce bu konudan bahsedeyim. Daha sonra markamızı, yani Chery’nin global süreçlerdeki en güncel faaliyetlerini ve ardından Chery Türkiye’yi anlatacağım.
ÇİN DÜNYADA OTOMOTİVDE İHRACAT LİDERİ OLDU
Evet, Çin’in bir hikâyesi var. Küresel otomotiv pazarının 90 milyonluk hacmine bakacak olursak şu tabloyu görürüz. Çin, bu pazarda 3’te 1’lik paya ulaştı. Öte yandan Çin, kendi pazarı içerisinde de her geçen gün varlığını arttırıyor. Çin’in kendi yerel pazarında uluslararası markalar ile kıyaslandığında %50’lik pazar payına ulaştığını görüyoruz. Ayrıca her geçen gün yerli üretim oranını arttırıyor. Elektrikli otomobillere geldiğimizde ise tablo şöyle: Çin, kendi pazarında şu anda %85 oranında kendi markalarıyla üretim ve satış yapıyor. Yani Çin’in otomotiv pazarında kat ettiği mesafe çok büyük. 20 yıl geriye gidersek Çin’in otomotivdeki ihracatı 600 binler seviyesindedi. Bugün ise Çin, yılda 3,7 milyona ulaşan otomobil ihracatı ile Japonya’yı geçmiş durumda. Japonya’nın yıllık otomobil ihracatı 3,2 milyon oldu. Japonya’yı 2,6 milyon ihracatla Almanya takip ediyor. Özetle Çin, ihracatta büyük bir sıçrama yaparak dünyada otomotivde ihracat lideri oldu. Bu başarının arkasında dünyadaki gelişimin yakından takip edilmesi yatıyor.
Bireyselleşmenin hakim olduğu bir dönemdeyiz. Bu dönemde ana konu teknoloji. Nitekim teknolojik altyapılara yapılan yatırımlar çok ciddi boyutlara ulaştı. Bu yatırımı yapan firmalardan biri de Chery. Çin’in önde gelen markalarından olan Chery, 1997 yılında kurulmuş. Şirket, 20 yıldır sektörde faaliyet gösteriyor. Yani genç bir marka ama çok hızlı bir ivme kazanmış. Chery’nin asıl vizyonu şasi geliştirme, şasi üretme işinden çok case dedikleri konu.
CHERY, 21 YILDIR İHRACAT LİDERİ
Chery’nin ana stratejileri arasında dört başlık var. Bunlar; otonom araçlar, bağlantılı otomobiller, araç paylaşım programları ve enerji yatırımları… Yani otonom araçlar, bağlantılı otomobiller, araç paylaşımları ve yeni enerjiler, yenilenebilir enerjiler faaliyet alanlarını oluşturuyor. Chery, 7 ayrı sektörle faaliyet gösteriyor. Ama otomotiv, lokomotif sektör konumunda. Bununla beraber çip üretimi, gayrimenkul, finans alanlarında da pek çok şirketi var. Bir de yenilenebilir enerji alanında yeni teknoloji şirketi var. Chrey, 21 yıldır Çin’de aralıksız ihracat lideri olan bir marka. Yani uluslararası pazarlara ilk açılan, başka ülkelere her yıl yaptığı ihracatta da iki kat, üç kat büyüyen, bu büyümeyi de istikrarlı bir şekilde arttıran bir şirket. Chery, Çin’de bu alanda en başarılı şirket ödülü almış bir marka. Tabii uluslararası pazarlara açılmak demek, kaliteyi artırmak anlamına geliyor. Çok önemsediğimiz ürünlerdeki kalite araştırmalarında da uzun yıllardır hep ilk sırada yer alan bir şirket.
CHERY, 1,8 MİLYONLUK SATIŞA ULAŞTI
Şirketin Çin’in dışında Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa’da da, yani dünyadaki çok önemli noktalarda araştırma-geliştirme merkezleri var. Bu merkezlerin sayısı 10’a yakın. Yine Çin’de birçok fabrikamız var. Geçen sene bir önceki yıla göre yüzde 52 büyüyerek 1,8 milyonluk bir satış harcmine ulaştık. Dolayısıyla her geçen gün büyüme yönünde ciddi hedefleri olan bir marka. Şirketin Türkiye’ye ilgisi de her zaman çok yüksekti. Türkiye, gerek jeopolitik konumu, gerek demografik yapısı, gerek insanlarımızın çalışkanlığı açısından potansiyeli çok yüksek bir ülke. Tıpkı Avrupa markaları gibi, Uzakdoğu markaları gibi, Japonlar gibi, Amerikalılar gibi Çin de hep Türkiye’de bir yapılanma, bu pazarın içinde olabilme arzusunda olmuş.
CHERY TÜRKİYE, 2022 YILININ SON ÇEYREĞİNDE YÜZDE 100 YABANCI SERMAYE İLE KURULDU
Ben 2022 yılının Şubat ayında şirkette görev almaya başladım. O zaman Türkiye’ye, pazarına ortaklılık yaparak mı girelim, kendimiz mi gelelim diye bir proje grubunun içindeydim. 2022’nin Eylül ayında %100 yabancı sermaye ile Türkiye’de kendi şirketimizi kurduk. 2023 yılının Mart ayında satış faaliyetlerimize başladık. Türkiye’de 25 yetkili satıcı ile yola çıktık.
SON BİR YILDA 50 BİN KİŞİ CHERY SAHİBİ OLDU
Aradan geçen bir yılda yetkili satıcılarımızın sayısı 50’ye ulaştı. Müşterilerin memnuniyeti açısından hizmet veren güçlü bir ağımız var. Yine gururla söylüyorum ki son bir yılda 50 bin aşkın insan, Chery sahibi oldu. Müşterilerimizin marka beğenisini kazandık. Şirketimiz, satış sonrası hizmetlere de çok önem veriyor. Satış sonrasında 5 yıl, 150 bin kilometre garantili hizmet sunuyoruz. Merkezimiz, yedi gün, yirmi dört saat hazır. Araçlarımız, yollarda çok bırakmaz, ama yolda kalırsa mutlaka ikame araçla müşterilerimizin yanında olmak için çok gayret sarfediyoruz. Bir soru işareti var. Çin markaları geliyor, ama acaba yedek parça sorunu var mı? Sıra bekler miyiz? Şu anda yedek parça bulunurluğumuz yüzde 92’ler seviyesine ulaştı.
BİZİM İÇİN SATIŞ SONRASI, SATIŞTAN DAHA ÖNEMLİ
Bizim için satış sonrası, satıştan çok daha kıymetli ve önemli. Yani müşterilerimiz ihtiyaç duyduğunda, bize ulaştığında hemen problemini çözüyoruz. Bugün bir ürünün hemen bulunabilmesi konusunda bazen sorunlar oluyor. Uluslararası veya küresel sorunlar da oluyor. Kızıldeniz’de bir takım sorunlar yaşanıyor, ama biz tüm talepleri gerekirse uçak kargoyla en kısa sürede, en bulunmaz parçayı bile iki haftada Türkiye’ye getiriyoruz. Dolayısıyla burada çok çok hassasız. Bu akşam Turcomoney yazarlarıyla birarada bulunmaktan dolayı çok keyif aldığımı belirtmek isterim. Gerçekten çok keyifli bir ortam var.
Bugün yanımda Ürün Müdürü’müz Furkan Kırkıcı var. Türkiye pazarına 3 SUV otomobille girdik. Türkiye pazarına gelmeden önce pazarın nasıl olduğunu araştırdık. Hangi motor seçenekleri yaygın kullanıyor? Türk müşterileri ne istiyor? Yollar nasıl? Böyle baktığımız zaman, ürün odaklı baktığımızda şunu görüyoruz.
PAZARIN YÜZDE 66’SINI BENZİNLİ ARAÇLAR OLUŞTURUYOR
Türkiye, hala benzinli bir pazar. Biz çok dominant dizel bir pazarın içindeydik. Bir anda kendimizi emisyon kaygılarıyla tüm dünyada olduğu gibi çok ciddi bir benzinli pazarın içinde bulduk. Şu anda pazarın %66’sını benzinli otomobiller domine ediyor. Bizde de küresel pazardakilere paralel bir tablo var. Sedan segmentten SUV segmente doğru da bir geçiş trendi vardı. Dolayısıyla biz Türkiye pazarını konumlandırırken benzinli olsun, SUV segmentli araçlar olsun diye değerlendirmeler yaptık. Türk halkı bu araçlarımızı tercih edecekse, bunlar kimlerdir? Müşterilerimizin yapıları nelerdir? Satın alma güçleri nasıldır? Bunları analiz ederek yola çıktık. Sevilen aile tipi iki SUV segmentte aracımız var. Üçü de lider konumda. Müşterilerimizin bu beğenisi bizi de çok mutlu ediyor.
DR. KAZIM KILINÇ – Sayın Ahu Turan’a detaylı değerlendirmeleri için teşekkür ederiz. Şimdi sorulara geçelim. İlk soruyu değerli yazarımız Dr. Gürman Tevfik Hoca’mızdan alalım.
DR. GÜRMAN TEVFİK -Sizin markanız Çin’in yerli markası değil mi? Çinlilerin satın aldığı, mesela Volvo var. Bir İngiliz firması da var. Kaç tane böyle firma var? Çok mu?
AHU TURAN – Çin pazarı 20 milyonu aşan bir pazar. Marka sayısı 30’a ulaştı. Orada segmentler, binek, ticari, hafif ticari diye ayrılıyor. Dolayısıyla bu anlamda uluslararası ülkelere açılanların sayısı biraz daha farklı.
DR. GÜRMAN TEVFİK – Mesela Volvo. Çin’de de üretim yapıyor muhtemelen. Tesla yapıyor. Bu markaların da ihracatı var. Sadece Çin’de iç pazara yönelik değil dışarıya yönelik de yapılıyor. Yabancı marka olup da Çin’de üretim yapan markaların Çin’in ihracatındaki payı ne kadar?
CHREY, 2023 YILINDA 900 BİNE YAKIN ARAÇ İHRAÇ ETTİ
AHU TURAN – Çin ihracatı içerisinde bu markaların üretimde bir joint venture’lıkları var. Ama doğrudan ihracat yapan markaların sayısı ve hacimleri çok az. Ama mesela Chery geçen sene 900 bine yakın bir ihracat yaptı.
DR. KAZIM KILINÇ – Şimdi değerli yazırımız Prof. Dr. Melih Bulut Hoca’mızın sorusunu alalım.
PROF. DR. MELİH BULUT – Ben “ekonominin krizden çıkabilmesi sağlığa dayalı ekonomi ile olur” diyorum. Gençlere de konuşma yaparken, “TOGG gibi benzeri şeylerle olmaz” diyorum. Tabii araba, önemli bir şey. Şunu sormak istiyorum. Çin’in yapay zekâda çok iyi olduğunu biliyoruz. Mesela cep telefonlarında çok üstün bir yapay zekâ kullanıyorsunuz. Arabada yapay zekâ ne kadar var? Bir de TOGG’u eleştirdim ama, ama bu vesileyle çok fazla inovasyon yapıldı. Bu inovasyon, bizim alanımıza dahi yansıdı. Yani TOGG’la beraber sağlıkta da inovatif şeyler oldu. TOGG’un tetiklediği, ortaklıklar iş birlikleriyle ilgili bir şeyler söyler misiniz?
AHU TURAN – Tabii ki TOGG, bizim milli gururumuz. Onun bu atılımı, elektrikli araçlardaki gelişime ışık tutuyor. Hep beraber, el birliğiyle burada beraberce çalışıyoruz. Artık yapay zekâ, akıllı teknolojiler, bunlar gerçekten otomobilin içine girdi. Dolayısıyla neredeyse otonomlaşıyoruz. Neredeyse artık otomobil bir araç kullanımından ziyade araç mobil halde ilerlerken biz çalışabiliyoruz, dinlenebiliyoruz, kitap okuyabiliyoruz. Hatta artık uzaktan satış sonrası hizmetleri bile çok rahatlıkla alabiliyoruz. Yani bunların tabii nasıl etkileri var? Bakım maliyetlerini azaltıyor, zamanımızı kolaylaştırıyor, hayatımızı kolaylaştırıyor. Acayip bir çağa doğru eviriliyoruz. Otomotiv sektörü, bu alanda oldukça ileride. Chery’in de bununla ilgili en önemli konularından bir tanesi teknolojik altyapıların geliştirilmesi. Şirket, bu konuyla ilgili her sene çok ciddi bir bütçe ayırıyor. Özellikle bu Case dediğimiz o yapay zekâya yönelik bir şirketi var. Dolayısıyla burada çok ciddi bir çalışma var.
DR. KAZIM KILINÇ – Şimdi de Turcomoney’ın üç değerli hanımefendisinden biri olan yazarımız Ela Karahasanoğlu’nun sorusunu rica edelim.
TÜRKİYE, BİZİM İÇİN OLMAZSA OLMAZ BİR PAZAR
ELA KARAHASANOĞLU – Önce Ahu Hanım’a teşekkür ederim. Burada ben biraz da bir feminist tarafıyla yaklaşıyorum. İş alanında ilerlemiş hem de böyle bir şirkette bu kadar üst düzeyde bir bayana ve ayrıca Kazım Bey’e teşekkür ediyorum. Dünyada global olarak araba sektöründe inanılmaz değişimler oluyor. Türkiye hala benzin bazlı araçlarla gidiyor. Ama sürdürülebilir, özellikle hibrit araçlarda çok ciddi bir atılım var. Benim sorum iki aşamalı. Bir tanesi, bu konuda sizin şirketiniz ne düşünüyor, ne öngörüyor? İkincisi de Türkiye pazarına girme sebebiniz nedir? Yani neden şimdi ve neden Türkiye?
AHU TURAN – Yenilenebilir enerjiye doğru bir gayret var. Bunların içerisinde başta elektrikli araçlar, hibrit araçlar, sonrasında hidrojenle çalışan araçlar üzerinde vs. çalışılıyor. Hepsi artık daha sıfır emisyon, karbon ayak izi kaygılarımızla ve sorumluluğumuzla bu alandaki yatırımlar ve motor seçeneklerine eviriliyor. Dolayısıyla bizim markamızda da hem hibrit hem plug-in hibrit hem de elektrikli araçlar var. Ama biz girdiğimiz pazarlarda hangi segment daha çok talep görüyorsa o alana konsantre oluyoruz. Diğer konulardaki altyapılara destek verebilmek, orayı hazırlayabilmek için biraz daha zaman kazanıyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemlerde pazar buna müsaade ettikçe mutlaka biz de o farklı enerji seçeneklerini ülkemizde lanse etmeyi planlıyoruz. Neden Türkiye? Türkiye, aslında her marka için olmazsa olmaz bir pazar. Neden? Biz 10 yıllık pazar ortalamasına baktığımızda 800 bin adetlik satış hacmine ulaşmışız. Yani çok sürdürülebilir büyüklükte bir Pazar söz konusu. Türk insanı olarak coğrafyamız gereği, ekonomimiz gereği dalgalanmalara çok alışığız. Her gün farklı bir olayla uyanabiliyoruz. Ekonomimiz, faizlerimiz, kurlarımız çok hareketli de olsa, Türkiye’de 10 yılda ortalama 800 bin araç satılıyor. Dolayısıyla her marka için yatırımı fizibıl çıkan bir ortam. Chery de çok uzun yıllardan beri Türkiye pazarında hep olmak istedi. 2022 yılında kendi yatırımıyla Türkiye pazarına girmeye karar verdi.
DR. KAZIM KILINÇ – Değerli yazarımız Şaban Çağıran’ın bir sorusu var…
ŞABAN ÇAĞIRAN – Bir hikaye anlatmak istiyorum. Köyün birinde, bir inek kayboluyor. İneği arıyorlar, arıyorlar ama bir türlü bulamıyorlar. En sonunda 14 yaşında bir çocuk, ineği aramaya çıkıyor, buluyor ve alıp getiriyor. Diyorlar ki, “Ya biz günlerce aradık, bulamadık. Sen nasıl buldun?” Çocuk da diyor ki, “Çok basit. Bir an düşündüm. Ben inek olsaydım nereye giderdim? Bunun düşündüm ve gittim, inek orada” Şimdi size soruyorum. Siz tüketici olsaydınız Chery’i neden seçerdiniz?
MARKALARIMIZ MÜŞTERİ ODAKLI
AHU TURAN – Burada sözü sevgili Furkan’a vereceğim, ama şunu söyleyebilirim. Ürünlerimiz, markalarımız; teknolojik gelişme, dizayn, tasarım açısından son derece kullanıcı odaklı, müşteri odaklı. En çok tercih sebebimiz de ulaşılabilir bir ürün olması. Çünkü gelir dağılımımız belli, binmek istediğimiz araç belli. Ona ulaşabileceğimi görürdüm. Bunun için seçerdim. Sözü Ürün Müdürü’müze vereyim.
FURKAN KIRKICI – Bütün müşterilerimizin otomobilden beklentileri farklı. Otomobil, herkes için farklı bir anlam ifade ediyor. Mesela ben otomobillere spor otomobil gibi bakıyorum. Benim için otomobiller, bir hobi. Ama başkası için sadece bir ulaşım aracı anlamına gelebiliyor. A noktasından B noktasına giden bir araç. Örnek olarak bizim D-SUV segmentindeki otomobilimiz Tiggo 8 Pro, tamamen statü otomobili. Bu otomobili satın alan kişiler ağırlıklı olarak avukatlar, akademisyenler, şirketlerde üst düzey noktalarda görev alan kişiler… Chery, bu noktada doğru ürün geliştirme stratejisi izlediği için toplumun her kesimine hitap eden otomobilleri geliştirebiliyor. Örnek olarak spor bir otomobil istiyordum, bir SUV istiyordum, Omoda stabil bir toplumda kabul görecek bir otomobil istiyordum. Daha konforlu, uzun seyahatlerde 7 kişinin kullanabileceği bir otomobil istiyordum. Burada Tiggo 8 Pro var. Aile için daha uygun bir otomobil, fiyat-performansı bir otomobil, mantıklı seçimdir. Burada Tiggo 7 Pro modeli öne çıkıyor. Burada sadece 3 modelden bahsediyoruz. Bu modellerin içerdiği özellikler, sunduğu özellikler de sürekli olarak bir gelişim gösteriyor. Biz müşterilerimizle devamlı temas halindeyiz. Onlardan aldığımız geri bildirimler doğrultusunda otomobillerimizde sürekli güncelleştirmeler yapıyoruz. Bunun yakın zamanda yeni bir versiyonunu yaptık. Ayrıca Tiggo 7 ve Tiggo 8 Pro modellerimizde 3 versiyonumuz satılıyordu. 3 donanım paketi söz konusuydu. Buraya artı bir versiyon daha ekledik. Bunun sebebi, müşterilerimizden aldığımız geri bildirimlerdi. Müşterilerimiz bize “sosyal mecralardan veya call center gibi noktalardan ulaşıp, ben bu otomobilde böyle bir özellik olmasını istiyorum, böyle bir özelliğe ihtiyacım var” diyor. Biz o zaman diğer markalarda Türkiye binek otomobil pazarında şöyle bir refleks veriyoruz. C segment’e böyle bir özellik koymamıza gerek yok. Örneğin hafızalı koltuk gibi bir özellik hafızalı sürücü koltuğu gibi bir özellik, ama müşteri beklentisi olduğu zaman bunu bu otomobile eklemeyi de düşünmeniz gerekiyor. Biz bunların hepsini düşünüyoruz. Biz ürünlerimizi sürekli geliştiriyoruz.
ÜRÜNÜN FİYATINI BELİRLERKEN MÜŞTERİLERİMİZE SORUYORUZ
Türkiye’de ürün tercih edilirken en önemli faktörlerden biri de alım gücüne bağlı olarak ürünün fiyatı. Böyle olunca her zaman ilk 3, tercih sebebi arasında yer alıyor. Burada siz rakiplerin fiyatlarına bakabilirsiniz. Örneğin BMW markasıyla sizin markanız arasında nasıl bir fiyat farkı var diye sormuştunuz. Biz ana akım bir markayız. Ana akım marka ne demek? Hepimizin bildiği bazı Japon markaları vardır. Toyota ve Honda gibi. Fransız markaları var, Renault, Peugeot gibi. Bunlar ana akın markalar. Bir yandan da tabii ki premium markalar var. Bu ürünler içerdikleri özellikler açısından çok ciddi anlamda farklılık içeriyor. Biz ana akın bir marka olarak müşterilerimizi doğru analiz edip aynı zamanda doğru fiyatta ürün sunmaya çalışıyoruz. Yani ürünlerin fiyatını belirlerken müşterilerimize soruyoruz, yetkili satıcılarımıza soruyoruz. Bu ürünün değerini siz nerede görüyorsunuz?
DR. KAZIM KILINÇ – Peki, şimdi de değerli Ahmet Kacar’den bir soru alalım.
AHMET KACAR – Chery ilgili basından duyduğum bir haber var. Onunla ilgili biraz daha bilgi verebilir misiniz? Özellikle bayi ve yedek parça konusunda sorular soruluyor. Kendi bayi alanınızı ve tamirci alanınızı kurmanız gerektiği ilgili Sanayi Bakanlığı’ndan bir destek gördünüz mü?
PAZAR PAYIMIZ, BİR YILDA YÜZDE 1-2’DEN YÜZDE 4,7’YE ÇIKTI
AHU TURAN – Chery, Türkiye pazarına girerken iki marka daha aynı anda giriyordu. Biri TOGG’umuz, öbürü Tesla. Tam o dönemde de bu iki marka, “Biz araçlarımızı dijital satacağız, ama belli noktalarda teslimat noktaları oluşturacağız ve belli noktalarda satış sonrasında anlaşmalar yapacağız. Satış kanalımız, tamamen genel müdürlükten olacak” dedi. Tabi Mercedes gibi başka markalar da bunu takip etti. Chery de tam o dönem Türkiye pazarına giriyordu. Ama Chery tüm bu markalardan farklıydı. Çok geleneksel bir yaklaşıma sahip. Yani müşterilerimize, 3S yetkili satıcılık dediğimiz bir model ile ulaşıyoruz. Satışı, satış sonrasıyla fiziksel standartlarıyla, marka standartlarıyla yatırım yapmış binalardan bahsediyoruz. Yani içeri girdik, müşteriyi karşılamadan başlayan showroomu, satış sonrası, yedek parça deposu, eğitimli personeli, markanın istediği finansal gücü, markanın istediği hedefleri ve bütün kuralları uygulayan, ekibine eğitim aldıran bir yetkili satıcı aile olarak girdik. Dolayısıyla orada biraz kafa karışıklığı oldu. Ama biz bir yıl gibi kısa sürede Türk Standartları Enstitüsü tarafından satış sonrası yeterlilik belgelerine sahip 50 noktada hizmet vermeye başladık. Tabii ki böyle bir dönemde elektrikli araçlar yoğun bir ilgi gördü. Bu dönemde çok fazla start-up da Türkiye’ye girmeye başladı. Tabii ki bir kaygı ister istemez oluştu. Haklı da bir kaygı. Araçlar güzel satılıyor ama satış sonrası nasıl olacak? Çünkü arabalar elektrikli araç. 2022’de pazardaki payımız yüzde %1-2 seviyesindeydi. Geçtiğimiz sene %4,7’ye ulaştı. Bunun tamiratı nasıl olacak? Kim getirecek, gidecek mi? Yedek parçasını getirecek mi? Müşteri şikâyeti oluşacak mı? Güvenlik sıkıntısı olacak mı? Bu kaygılarla bir yönetmelik yayınlandı. O yönetmelikte de açıkçası gerçekten ayakları üzerinde duramayacak veya sürdürülebilir olmayacak markalar için bir karar oldu. Bugün elektrikli araç pazarında en büyük ülke Çin. Çözmüşse Avrupa’sı, Amerika’sı çözmüş. Dolayısıyla doğru benchmarkları almamız, doğru işbirlikleri yapmamız gerekiyor. Yerel ve uluslararası işbirlikleriyle Türkiye’de de çok ciddi bir altyapıya ihtiyacımız var. Türkiye’de hiç kimse farkında değilken İbrahim Bey elektrikli aracı anlatan, tanıtan kişidir. Ben kendisiyle beraber birebir mesai yaptım. Ondan öğrendim elektrikli aracın ne olduğunu. İbrahim Bey, bu araçları tanıtarak bizim markamız adına bu araçların ulaşılabilirliğini ve kullanılabilirliğini sağladı. Meşakkatli bir iş yani. Süreci biz de yakından takip ediyoruz. Şu anda elektrikli araç lansmanımız yok.
TÜRKİYE’DE İLK DEFA ELEKTRİK MOTORLU OTOMOBİL ÜRETTİK
DR. KAZIM KILINÇ – Bu noktada sözü değerli yazarımız İbrahim Aybar Bey’e vermek gerekiyor. Uzun yıllar Renault Mais’in genel müdürlüğünü yaptı. Ondan önce başka kuruluşlarda, bürokraside çok uzun yıllar görev aldı. Yani hem devlette deneyimi olan hem özel sektörde uzun yıllar deneyimi olan çok değerli bir yazarımız. Dolayısıyla masanın iki tarafında oturan bir insan olarak analizi değerli. İbrahim Bey, buyurun sorunuzu alalım…
İBRAHİM AYBAR – Teşekkür ederim Kazım Bey. Biz 2010’dan 2017’ye kadar, yani 7 yıl Ahu Hanım birlikte çalıştık. Ahu Hanım, Renault’ta bizim yönetim kadromuzdaydı. Çok değerli katkılarını bizzat yaşamış, görmüş bir insanım, bir yöneticisiyim. Türkiye’ye ilk defa gelen tam bataryadan elektrikli, elektrik motorlu otomobilin üretim macerası şöyle oldu. Ben uçak mühendisiyim, bir idealim vardı. Elekrik motorlu otomobil konusu 2009 yılında dünyada ortaya çıktı. Ben bir otomotiv üst düzey yöneticisi olarak, bir makine uçak mühendisi olarak bunu istemişimdir. Türkiye fosil yakıt kullanan içten yağmalı motorlu otomobilleri ya da otomotiv sanayi olarak bunların üretimini çok sonra başlatabildi. Dünya, seri üretime 2008’de geçti. Biz ilk montaj sanayi olarak motorlu taşıt üretimini 1967 yılında Anadolu markasıyla başlattık. Yani arada 60 yıl fark var. Elektrik motorlu otomobiller gündeme gelince 2009’da ben çok heyecanlandım. Dedim ki, “Ne yapıp edip Türkiye’yi dünya ile eş zamanlı üretim ülkesi haline getirmemiz lazım.” Bunu büyük bir heyecanla savunmaya başladım. Ankara’ya çok sık gidip geldim. O zaman benim bürokrasi dönemimden tanıdığım değerli bakan arkadaşlarımız vardı. Kendilerine konuyu açtım. Bunlardan bir tanesi Zafer Çağlayan’dır. Biri de o zamanki Sanayi Bakanı Nihat Ergün’dür. Çok heyecanlandılar. “Biz de yardımcı olalım” dediler. O zaman Renault’un dünya çapında Carlos Ghosn adında vizyoner bir başkanı vardı. Sonra oradan çok kötü bir şekilde ayrıldı. Renault’u dünyanın ilk elektrik motorlu taşıt üretip satan marka yapma ideali vardı. Aynı zamanda Nissan’la ortak olduğu için Renault-Nissan Grubu’nu dünyada ilk elektrik motorlu taşıt üretip satan markalar grubu yapma ideali vardı. Nitekim dünyaya ilk defa seri üretimle elektrik motorlu otomobil Nissan tarafından, Nissan Leaf modeliyle çıktı. Ardından “Renault’da da 3 tane modeli elektrikli yapacağız” dedi. Bir tanesi sedandı, Türkiye’de o yıllar ürettiğimiz Fluence otomobilin elektrikli olanı. Diğeri de bir Zoe diye bir modeldir. Clio büyüklüğünde, küçük bir araçtır. Bir başka model de iki kişilik Twizy diye kısa mesafe giden, genelde kapalı trafik alanlarında çalışabilen bir küçük otomobildir. Bunlardan Fluence’ı Türkiye’de de üretmeye başladığımız için benim çok ilgimi çekti. Ve biz Fluence, elektrikli otomobil olacak diye Fransa ile yazışmaya başladık. Baktık ki onun için bir üretim ülkesi aranıyor. Ama biz normal benzin ve dizel olanını üretiyoruz. Ben hemen bakanlarımıza gittim. Dedim ki “Böyle bir fırsat çıktı. 2009 yılının Eylül ayında da uluslararası Frankfurt Fuarı var. Bu fuara gidelim, Renault Başkanı ile görüşelim, Türkiye’ye isteyelim”
RENAULT DÜNYA BAŞKANI TALEBİMİZİ KABUL ETTİ
İki bakanımız da bu isteğimizi olumlu karşıladı, “Tamam, sen ayarla, gelelim” dediler. Gerçekten büyük bir mücadeleyle o randevuyu aldık. Hiç unutmuyorum, fuarın başladığı günün öğleden sonrası saat 14.05’te Carlos Ghosn, bize randevu verdi. Hiç unutmuyorum. İki bakanımızla bir gün öncesinden gittik, yine böyle bir Ramazan günüydü. Ghosn, saat konusunda çok hassas. Ve fuarın ilk günü ben ne olur ne olmaz diye düşünerek, “Kaçırırsak, randevu da olmazsa dünyanın sıkıntısını yaşarız. Onun için eskort tutalım” diye arkadaşlara söyledim. Alman eskort polislerini tuttuk. Yani Türkiye’de gibi trafik otomobilleri. İçinde trafik polisleri var. Fakat orada işler, bizim gibi değil. Frankfurt’ta fuar merkezine giderken önümüzde eskortlar gidiyordu, ama birisi yola çıksa hepimiz duruyorduk. Kırmızı ışıkta hepimiz duruyoruz, kimse kapatamıyor. “Eyvah, biz şimdi geç kalırsak” diye çok endişelendim. Neyse ana kapıdan, fuarın kapısından içeriye girdik. Asansöre bindik. Saate baktım saat 14.02 olmuş. 3 dakikamız vardı. Asansörden ikinci kata, Renault Stand’ın bulunduğu kata çıktık. Asansörün kapısı açıldı. Dünya Başkanı Carlos Ghosn bizi karşıladı. Sonra içeri girdik. Orada sergilenen diğer otomobilleri gördük. Ondan sonra özel odaya geçtik. Özel odada Zafer Çağlayan Bakanımız masaya bir vurdu. “Biz gelini, elektrikli Fluance otomobili almaya geldik.” dedi. Tabii adam ne olduğunu anlamadı. Sonra kendisine bakanın ne demek istediği anlatıldı. “Tamam anladım, merak etmeyin, Türkiye’deki üretimin başarısını biliyoruz. Bir aksilik olmazsa başka türlü Türkiye’ye getirmek isteriz” dedi. Çünkü o zaman Cumhurbaşkanı Sarkozy Renault, “Hiçbir şekilde dünyanın başka ülkesine gitmeyecek, Fransa’da üretilecek” diyordu. Ama sonunda biz Türkiye’deki verimliliği, rantabiliteyi de anlattıktan sonra bunları yazılarla da raporladıktan sonra başkan yardımcısı Patrick Pélat’ı gönderdi. Pelat, İstanbul’a geldi ve “Model sizindir” dedi. Böylece biz bir buçuk sene çok yoğun bir şekilde fabrikada çalıştık. Tam 500 mühendis ve teknisyen bu projey üzerinde çalıştı. Hatta 2010 yılının sonlarında ÖTV Kanunu değiştirildi, KDV Kanunu değiştirildi. Bir sürü şey yaptık. Bu çalışmalar nedeniyle ben Meclis’ten çıkmadım. Biz 2010 yılının son ayında üretimi başlattık. Hatta o zaman Nippon Electric Corporation diye bir markanın (NEC) bataryasını Türkiye’ye getirdik, aracın montajını ve casingini yaptık. İlk başta ciddi bir yerli üretime yönelmiş olduk. O kadar ki ilk başta %50’den fazlasını da Türkiye’de üretir haldeydik. Çünkü devlete satışımız o şekilde olabiliyordu. Sonuçta aracı üretmeye başladık. Her yerde büyük bir itibar görüyorduk. Ben Türkiye’de 120 tanıtım konuşması yaptım. Bütün üniversiteler, çeşitli kuruluşlar, dernekler, meslek örgütleri, herkes çok ilgi gösterdi. Büyükşehir Belediyeleri ile protokoller yaptık. Ama sonrası sıkıntılı oldu. İlk sene topu topu 270 araç sattık. Kamu dâhil 200 yetmiş araç. Ertesi yıl bunu dahi mumla aradık.
SATIŞ RAKAMI ÇOK DÜŞÜK OLUNCA FABRİKAYI GÜNEY KORE’YE GÖTÜRÜP KURDULAR
2013 yılında Renault yöneticileri, “Siz satamıyorsunuz, kusura bakmayın. Biz bunu alıp Güney Kore’ye Busan fabrikasına götüreceğiz. Bu araç, orada çok satılıyor” dediler ve alıp götürdüler. Böylece Türkiye’deki ilk tam elektrik motorlu, bataryalı otomobil üretimimiz kesildi. Çin ile ilgili de birkaç cümle edeyim. Çinli markalar, dünyada muazzam bir gelişme gösteriyor. Bütün dünya pazarlarına çok ciddi şekilde yayılıyorlar. Çin, herkesin korkulu rüyası oldu. Az önce Ahu Hanım söyledi. Geçen sene Çin’deki üretim ve satış rakamı 30 milyonun üzerine çıktı. Avrupa Birliği’nin 27 ülkesinde üretim ve satış rakamı 10 milyon civarında. Arada bu kadar ciddi bir ölçek farkı da var. Çin’de işçilik ucuz, hammaddeye ulaşım çok kolay. Hatta ham madde işletim hakları çoğunlukla madenlerin Çinlilerin elinde. Dolayısıyla Çinli markalarla rekabet yapabilmek mümkün değil. Peki Avrupa Birliği ne yapacak? Önce Çinli otomobillere yüzde 25 gümrük vergisi koydu. Şimdi yüzde 25 daha koymak üzere. Muazzam bir lobi savaşı var. Brüksel’e giden dostlarımız varsa aramızda görmüşlerdir. Bir sürü Çinli heyet orada yatıp kalkıyor. Sırf bu ikinci yüzde 25 vergi çıkmasın diye. Ama korkunun ecele faydası yok. Bu iş bir şekilde Çinlilerin istilasıyla bitecek. Peki, bunu gören uluslararası özellikle Avrupa menşeili otomotiv devleri ne yaptı? Engelleri desteklemeye başladı. Hatta üzülerek söyleyeyim, benim yıllardır emek verdiğim Renault’un şimdiki dünya CEO’su İtalyan asıllı Luca de Meo dedi ki “Bütün Avrupa’daki otomotiv markaları birleşelim, bir Airbus modeli kuralım, otomotivde de bunlarla rekabet edelim.”
CHERY’NİN DÜNYADAKİ BİR OTOMOTİV DEVİ İLE BİRLEŞME PLANI VAR MI?
Tabii olacak iş değil bana göre. Nitekim diğer markalar da uymadı. Ama bu arada bir gelişme oldu. Avrupa’dan çıkan, iki dünya markası var. Bir tanesi adı Stellantis… Eski Peugeot, Citroen, Opel, daha sonra Fiat ve Chrysler. Tam bir markalar topluluğudur. Bunların genel müdürü, benim de çok yakından tanıdığım, Renault’da o zaman başkan yardımcısıydı, Carlos Tavares’dir. Tavares dedi ki, “Ben Çinlilerle anlaşıyorum.” Çinlilerin istikbal vaat eden bir markası var. Bir sürü marka var tabi. Ama onlardan bir tanesi adı Leap Motor’dur. Leap Motor otomobil markasıyla birleştiler. %51 Stellantis, %49 Leap Motor bir joint venture kurdular ve ortak üretim için bir start verdiler, dünya pazarlarına sunmak üzere. Yani iş birliği, güç birliği sağladılar. Ardından Çin’de de önemli bir pazara sahip olan Volkswagen Grubu, Volkswagen Xpeng markasıyla yine Çin’le bir ortaklık kurdu. Hem yeni modellerini birlikte üretmek, hem de dünya pazarlarına birlikte açılmak için. Yani güç birliğine, iş birliğine başladılar. Benim Ahu Hanım’a sorum şu: Chery en çok ihracat yapan çok güçlü bir Çin markası. Peki Chery’nin de dünyadaki bir otomotiv devi ile bu tür bir birleşme ve dünya pazarında hâkimiyet kurmak fikri var mı? Gizli bir soru olabilir, gizli bir cevap da gerekebilir, ama söyleyebildiğiniz kadar söylerseniz memnun olurum.
CHERY, AVRUPA PAZARINA DA TEK BAŞINA GİRİYOR
AHU TURAN – İbrahim Bey size yürekten katılıyorum. Değişen dünyada çatışmaktan ziyade iş birliği yaratmanın toplumlar için daha önü açık sonuçlar getireceğine inanıyorum. İşbirlikleri hep kazandırır, çatışma hep kaybettirir. Dolayısıyla işbirliğine açık olmak lazım. Chery de bu anlamda Avrupa markalarından çok yakın ilgi görüyor. Avrupa markaları bizimle bu tarz ortaklıklar, joint venture’lar kurmak istiyor. Bu işbirliği talepleri, her zaman masada. Çünkü ticaret yapıyoruz, tabii ki bu tarz işbirlikleri hep değerlendirilme aşamasında. Ama şu anda Chery, Türkiye’de yüzde 100 kendi yatırımıyla olduğu gibi Avrupa’da pek çok pazara da tek başına giriyor şu an.
DR. KAZIM KILINÇ – Şimdi bir başka değerli yazarımızın sorusu var. Gürdoğan Yurtsever’in sorusunu alalım.
GÜRDOĞAN YURTSEVER – Çinli şirketlerle çalışan birisi olarak Çinli firmaların buraya gelmesini ve bunun etkisini, dünyaya etkisini çok yakından görmüş birisi olarak şaşırmıyorum. Ticaret savaşlarında Çinlilere engel olmak çok zor. Buna engel olmak değil, ama bizim burada ulus olarak belli bir konum almamız lazım. Pazara girişteki başarısı çok etkileyici. Bu kadar kısa sürede bunların yapılması başarıdır. Bir yılda seçtiğiniz modeller gerçekten çok başarılı. Oğlum, beni sürekli uyarıyor. Bir tanesi bununla bağlantılı. Biraz önce söylediniz, ben niye bu markayı seçeyim diye. Bunun bir boyutu da güvenlik özelliği. Güvenlik konusunda ne dersiniz? Benim ikna olmam için en önemli unsurlardan birisi güvenlik. Bu konuda varsa, testler, tecrübeler ya da farklı açıklamalarınız olabilir. Bir de otomotiv sektöründeki mevzuat, regülasyonlar, düzenlemeler önemli. Otomotiv sektörü de pek çok düzenlemeden etkileniyor. Bunlar vergi mevzuatı gibi pek çok konu var. Yapay zekâ, dijital ilişkiliye ilgili mevzuat düzenlemeleridir. Bununla bağlantılı olarak Türkiye’de en zorlandığınız konu nedir? Yaşadığınız zorluklarınız hangi alanda? Bir de bu konuda ne tür düzenlemeler, özellikle bu elektrik motorlu araçlar için ne tür düzenlemelerin gerekli olduğunu düşünüyorsunuz?
AHU TURAN – Önce ikinci sorunuzdan başlayacağım. Sonra birinci soruya yine Furkan Bey destek verir. Pazara yeni giren bir marka olarak her yeninin bir merakı vardır. Biraz ön yargısı vardır. Ön yargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur. Bunlar ilk zamanlar yaşandı. Türkiye, elbette önce kendi menfaatini düşünecek. Hem ekonomik açıdan hem politik açıdan otomotiv sektöründe de ülkemiz önce kendi tabii ki kurallarını koyacak. Biz de marka olarak ona uyacağız. Bu konuda çok netiz. Dolayısıyla burada bizi çok zorlayan bir şey yok. Ama her yeni gelen markanın adaptasyonu gibi kendimizi anlatmamız gerekiyor. Bugün artık yapay zekâ, pek çok endüstrideki ana markaların tedarikçisi boyutuna geldi. Bu rüzgârı da arkamızda alıyoruz. Her gelen yeni marka için bunlar olacaktır, doğaldır. İkinci sorunuz için şunu söyleyebilirim. Araçlar Avrupa tip onay belgesiyle geliyor. Dolayısıyla Avrupa standartlarındaki normları karşılayan otomobiller bunlar. Hâlihazırda Avrupa’da da satılan araçlar. Araçlarımız Euro NCAP testinden geçen araçlar. Tabii Chery %100 devlet markası olduğu için bizim testlerimiz Euro NCAP’te bile olmayan yani NCAP’te derece almış bir otomobilin o merkezde o testen geçemediği ürünler de var. Çok katı bu konuda. Dolayısıyla güvenlik unsurları açısından ADAS güvenlik teknolojileri, sürüş teknolojilerinin kolaylığını sağlayan güvenlik paketi tüm araçlarda standart. Burada Furkan Bey, eklemeler yapacak.
CHERY, DÜNYANIN BİRÇOK NOKTASINDA SATIŞ YAPAN BİR MARKA
FURKAN KIRKICI – Dünya otomotiv camiası biraz farklı bir yöne gitmeye başladı. Avrupa tarafında kaza olduktan sonra yayaların güvenliğini düşünmektense, kazayı önleme konusunda önemli regulasyonlar uygulanmaya başladı. Bunlardan hatta bir tanesini 1-2 ay sonra sizler de tecrübe edeceksiniz. Otomobillerin çoğunda artık şerit takip sistemi, kör nokta sistemi gibi özellikler standart halde gelmeye başlayacak. Biz tamamen Avrupa’yı takip ediyoruz. Chery hem Türkiye’de hem de Avrupa’da satış yapan bir marka. Bu özellikleri de Çin’de zaten sunmuş olduğu, yıllardır sunmakta olduğu bu özellikleri de biz de ürün gamımıza ekledik. Aynı zamanda standart bir ürünümüzü Temmuz ayından sonra getireceğiz. Tabii kaza oldu. Önlemeye çalıştı, ama olabiliyor. Bu noktada güvenliğimiz tabii ki çok önemli. Ahu Hanım’ın da söylediği gibi bazı modellerimiz Çin’de Chery’nin test prosedüründen geçti. Bu test prosedürü oldukça kapsamlı bir test prosedürü. Belli başlı noktalarda, belli başlı maddelerde Euro NCAP testinden daha zorlu bir test. Bunun yanı sıra Chery aynı zamanda dünyanın birçok ülkesinde, birçok kıtasında satış yapan bir marka. Avustralya kıtasında da satış yapıyor. Burada farklı bir NCAP test prosedürü uygulanıyor. Bunu takip ediyoruz. Bunun yanı sıra Çin’de NCAP ürünü. Bu da Chinese NCAP diye geçer. Bu testlerden de ayrıca geçiyor. Yani şu anda Türkiye’de satılmakta olan modellerimiz arasında Euro NCAP testinden geçmiş olan model Omoda 5’tir. Çünkü Avrupa’da da bu otomobilin satışı devam ediyor. Şunu da hatırlatmak istiyorum. Euro NCAP testi, bir zorunluluk değil. Bir ülkede satış yapmanız için Euro NCAP testinin uygulanmış olması gerekmez. Ama tabii ki “nice to have” olması karşı tarafa bir güven verir. Diğer modellerde Chinese NCAP’ten, Australian NCAP’ten ve Chery’nin kendi güvenlik laboratuvarındaki bütün testlerden başarıyla geçmiş durumda. Tabii ki şu ana kadar bazı ufak tefek kazalar da yaşandı. 50 bin otomobilimiz şu anda yollarda. Bizim otomobillerimiz Volvo ile çarpıştı. Sağlam bildiğimiz birçok markayla. Japon otomobilleri de çarpıştı. Bizim otomobillerimizin aldığı hasarlar, komik boyutta kaldı.
DR. KAZIM KILINÇ – Şimdi de değerli yazarımız Mahir Kubilay Dağlı’nın sorusunu alalım.
MAHİR KUBİLAY DAĞLI – Böyle bir organizasyona katıldığınız için teşekkür ediyoruz. Elektrikli araçlardan da biraz bahsettik. Almanya otomotiv konusunda oldukça başarılı bir konumdaydı. İçten yanmalı motorlardı, ama bu elektrikli araçların çıkışından sonra bayağı bir ivme kaydettiler. Onlar da ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Bir tüketici gözüyle soruyorum size. Bazı söylentiler de var. Bu aşamada elektrikli araç alınmaz. İleride bu menzile sahip araçlar çöp olacak diye. İlk başta elektrikli araçlar 150-200 kilometrelikte şimdi kullanılıyordu, pilleri de değiştirilemiyor. Siz sektörün içinde olan bir insansınız. Tüketici gözüyle soruyorum. Bu konuşulanlar gerçekten doğru mu? Yani şu an bir araba almak gerekirse hibrit ya da benzinli mi seçmek daha mantıklı? Biraz daha beklemek mi gerekiyor acaba?
İKİNCİ EL ARACIN DEĞERİ DAHA DA ARTACAK
AHU TURAN – Açıkçası bu bir trend. Hayatımızda dünyada ve ülkemizde de başlayan bir trend. Yani burada nasıl cep telefonları sürekli değişiyor ve yenileniyorsa ve biz yenilerken bir sonraki telefonumuzu hatırlamıyorsak, belli bir süre sonra belki otomobiller de böyle olacak. Artık o trading dediğimiz değişim çok hızlanacak. Elektrikli araçta biraz daha bu mobilite hızı artacak. Dolayısıyla her yeni çıkan model menziliyle daha önde çıkacak. Değişimi kolay hale gelecek. Bu yola çıktık yani. Bu yolda beraber tüm paydaşlar bu işi geliştirmek için çalışıyoruz. Satıldıkça da ikinci el aracın değeri tabii daha da artacak.
KATI FAZ PİLLER GELECEK, KORKACAK BİR ŞEY YOK
DR. KAZIM KILINÇ – İbrahim Bey bu konuda bir katkı yapmak istiyor.
İBRAHİM AYBAR – Biz Fluence’ı çıkardığımız zaman elektriklisinin 185 kilometre menzili vardı. Ben onunla 66 bin kilometre yaptım. Çünkü şehir içinde zaten en fazla 60 kilometre yatıyorsunuz günlük olarak. 185 kilometre, bana bazen 5 gün yetiyordu, bazen 3 gün yetiyordu. Zaten şarj ediyordum. Şimdi ise en az 350-400 km. gidiliyor. Bir kere büyük bir mesafe alındı. İkincisi pil kapasiteleri büyüdü. Biz 22 kWh pil ile başlamıştık batarya ile. Şimdi en azı 45 kWh kapasitede 80’i var daha da yukarı gideni var. Dolayısıyla kapasite büyüdükçe ağırlığın tabii artmaması kaydıyla ağırlık da bir dert neticede. Şu anda 2-2,5 ton çıkıyor bir elektrik motorlu taşıt otomobili. Bundan dolayı bunu kontrol altına aldıkça kapasiteler de büyüyecek. Kullanımı sürekli yapmadığımız sürece elektrik motorlu taşıt, en ucuz işletim özelliğine sahip taşıt. Bugün evde monofaze bir prize takıp onun şarj ünitesiyle şarj ederseniz akşam 10’da bağlarsanız sabah saat 6’da 7’de işe giderken hazır ve o kadar ucuza da şarj etmiş olursunuz. Bugün benzin kullanmanızla aylık yakıt giderinizin 10’da birine düşüyor. Ama yollarda hızlı şarj alırsanız yarı yarıya, bazen 0.75’li falan daha pahalı olabiliyor hızlı şarjlarda. Türkiye’de insanlar niye tedirgin? Bütün dünyada insanlar tedirgin. Birincisi, ben yolda kalırsam endişesi var. Bu endişe önemli. Uluslararası seyahat edersem, şehirler arası gidersem, nerede ne yaparım? Hâlbuki bir yere gitmiyoruz. Bugün hangimiz otomobilimize sık sık İstanbul-Ankara yapıyoruz? Yapmıyoruz. Çok gitmemiz gerekirse araç kiralamak mümkün. Dolayısıyla problem yok. İkincisi, yollarda şarj bulabilir miyiz? Evet, şarj noktaları yeterli değil, ama Türkiye’deki mevcut elektrik motoru taşıt sayısına göre yollarda dolaşan dünyada şu anda biz beşinci sıradayız. En çok şarj noktası monte etmiş ülke olarak. Bu da bizim bir başka özelliğimiz. Ama buna rağmen bir tehlike gidiyor. Bu tedirginliği giderecek en son gelişmeyi biz 2026 yılında göreceğiz. Çünkü katı faz piller, katı faz bataryalar gelecek. Katı faz bataryalarla menzil 1200 km’ye çıkacak. Honda ve Toyota bunun ilk üretim ve ilk kullanım lisansını almış vaziyetteler. Yani iki yılımız var. O zaman mutlaka bu iş çok daha fazla artacak. Yani başka bir çözüm aramamak lazım. Çünkü sıfır karbon, net karbon çözüm… Karbondioksit ve kirli gazlardan kurtulmanın gerekliliği, bütün yönetmeliklerin, bütün yasa yapıcıların çıkardığı yeni düzenlemelerin bu yönde olması, Avrupa’daki Green Deal 2026’da sınırda karbon vergisi başlıyor. 2035’te zaten Avrupa’da hiçbir ülkede fosil yakıt veya hibrit de olsa, içinde fosil yakıt olduğu için satılmayacak. Dolayısıyla ucuzlama da var. Bizim zamanımızda 2010 yılında bir kilo saati bataryanın bin iki yüz dolardı. Bugün 90 dolar, hatta yeni bazı modellerde 45 dolara kadar indi. Dolayısıyla ben korkacak bir şey olduğunu zannetmiyorum.
AHMET KACAR – Yıllar önce elektrikli araçlar ilk defa yollara çıktığında aklımda şöyle bir şey vardı. Aygaz tüpleri gibi elektrikli araçlar yapılacak. Petrol istasyonundan tüpümüzü alacağız. Yani yeni aracımıza koyacağız, yolumuza devam edeceğiz, başka yere gideceğiz.
İBRAHİM AYBAR – O yöntem de başladı. Şimdi 2 bin 500 tane batarya değişimi istasyonu kuruldu. Bir buçuk saat ve dakika da değiştiriyorlar. Tabii şu anda her modelin geometrisi farklı olduğu için piller her modelde farklı boyutta. Ama giderek bu yönde de işte kadıfaz pille bu geliyor. Çünkü kadıfaz pilde geometri çok küçük. Bu olacak.
DR. KAZIM KILINÇ – Fütüristler Derneği Başkan Yardımcısı Kamil Kazım Sarı’nın sorusunu alalım.
KAMİL KAZIM SARI – Ben aslında elektrikli araçların içerisinde bir otomotivci olarak yer almıyorum. Fütürist kafamla teknoloji tarafında yer alıyorum. Dolayısıyla konular hepsi birbirini tanımlıyor. Yani iki kuşak sonra elektrikli araç kimin tarafından kullanılacak kısmı önemli. Onların hiçbir zaman bizim gibi bir endişesi olmayacak. Onlar benzinliği muhtemelen ya dedelerinde görmüş olacaklar. Doğru mu? Arkasından da bütün ekosistem, yani fütürist gözüyle geleceğe baktığımız zaman sadece dinleyen bir gelecek görmemek lazım. 360 derece ne oluyor? Dünyada ne oluyor? Bizde ne oluyor? Bu arada LPG zaten oldu. Dolayısıyla bizim bu bugünkü endişelerimiz bizi bağlıyor. Elektrikli araçların daha büyük bir pazar payı bulduğu yer olacak. Elektrikli araçlar en yukarıda olur, içten yanmalar yok olmayacak. Böyle bir dünya yok. Türkiye’nin sosyokültürel yapısında da bizim geçişimizin kimlik araçlarla olacağını düşünüyorum. Çünkü biz hala yolda kalırsak ki elektrikçilerin eskisiyle, elektriğe güvenmemeye devam etseler ama biz benim içinde olduğum yapıda, şu anda reklama girmesin burada sponsorla. Özellikle showroom’a baktığım zaman ben, gelenler ellerinde cep telefonları, konu hakkında, geldikleri marka hakkında sonuna kadar bütün araştırmalarını yapmışlar. Aracı kapısını nasıl açacaklarını biliyorlar mı? Şu anda burada sorsak danışanların uşak meselesi nasıl açacaklarını biliyorlar. İniyorlar, bakıyorlar, biniyorlar, direkt ekrana gidiyorlar, başlıyorlar ekrandaki, burada nedir, ne oluyor? Aracın tek ölçtükleri yer orası. Bizim gibi koltukları okşamıyorlar, koltuklarına bakmıyorlar, yastığına. Tekme atmıyorlar, benim olduğum şovumda test alan var. Her gelen diyor ki, ya bu işin lüks bir araba değilmiş, bu zaten lüks değil, akıllı bir araba. Ve bunların hepsi akıllı cihazdır. Dolayısıyla sizin sorunuzun cevabı sadece otomatik, teknik taraftan değil, sosyal taraftan çözülecekmiş. Şimdi, madem geleceğin para var, benim size sorum şu olurdu. Biraz daha hayal kuralım beraber. 2022’de başladınız. 2032 case’den bahsediyoruz da, bütün o özellikleri düşünerek 2032 yılı için markanızın modelini tarif eder misiniz?
GENÇLER, TAMAMEN EĞLENCE SİSTEMİNE ODAKLANIYOR
FURKAN KIRKICI – Bahsettiğimiz bütün teknolojileri içeren bir araç olacaktır tabii ki. Yani otonom bir araç olacaktır. Bununla ilgili hiç kimsede herhangi bir şüphe yok. Elektrikli araç olması kuvvetle muhtemel. Önümüzdeki 5-10 senelik süreçte çok ciddi bir mesafe kat edilmiş olacak. Biz gelirken Ahu Hanım’la da Tesla ile ilgili konuştuk. Benim yaş grubum, 30 yaş grubu. 20’li yaştaki gençler, benden de genç arkadaşlar vardı. Otomobile oturduğu anda, sizin dediğiniz gibi, ya çok kaliteli değilmiş diyor. Ama multimedya ekranına odaklanıyorlar. Oradaki tablet ekranı, çok büyük tablet ekranlar var. 20-30 inçlik ekranlar mevcut. Ve otomobilin içerisindeki tüm bilgi eğlence sistemi bunun üzerinden kontrol ediliyor. Tamamen buna odaklanıyorlar. Muhtemelen bundan 10 sene sonra bu ekran otomobilin her yerinde olacak veya belki de hiçbir ekran olmayacak. Yani yansımalı ekranlar veya tamamen sesle komut edilebilen – filmlerde görüyoruz ya eliyle araç içerisinde bir şeyleri komut etmeye çalışıyor – muhtemelen buna doğru gidecek. Hayal edebildiğimiz noktalara gitmeye çalışıyoruz. Teknoloji de bu yönde evirilmeye hızlıca devam ediyor.
AHU TURAN – Aslında planlı bir teknoloji bir yerlerde var. Doğru zamanı, doğru yapılanmayı, doğru anı bekliyor. Bugün de, geri de, laboratuvarlarda bunlar var. Ama pazarın altyapısını, koşullarını bekliyor. Çizgi filmlerde izlediğimiz o teknolojiler gerçekleşiyor, gerçekleşecek.
ÇİĞDEM YORGANCIOĞLU – Ben gelmeden evvel birazcık SWOT analizi çalıştım. Avrupa Birliği standartlarıyla karşılaştırılınca plastik ile ilgili plastik kalitesi o kadar ve falan gibi bir laf tanımış. Şimdi yarın o teknolojisi, o plastik teknolojisinin bu Çin azmi ve kararlılığı ve proje tabağını düşünmesi, yarın bir gün bugün eksikliklerden öğrenen bir dünya geliyor. Dünya böyle bir yere gidiyor. Eksikliklerden ve hatalardan öğreniyor. Ve kendisini burada geliştiriyor. Çin bir gün şöyle çıkarsa, şaşırmayalım. O plastiği tuttuğunuzda sizin cildiniz otopik cilt mi, kuru cilt mi, nemli cilt mi? Onu tutarsa, o direksiyon onu tuttuğunda en iyi tutuş hangisi olacak? Sürtünme kat sayısı en iyi nasıl olacak? Yarının teknolojisi bu azimle aslında bunu getirir. Aslında bakış açısı, nereden baktığımız ve aynı zamanda bizim tabii ki dünyada karalama olarak bazı şeyleri ortaya koyuyoruz, ama çözüm odaklı düşündüğümüzde aslında her bir şeyi değerlendirmeye çok şey yani göz ardı edilmemesi gerektiği kadar. Çok kıymetli bir etki iletişimidir.
DR. KAZIM KILINÇ – Şimdi değerli dostumuz Sudi Aydemir, bir soru yöneltmek istiyor…
SUDİ AYDEMİR- Siz 2032 dediniz, ben aslında 2050’yi düşünerek soruyorum. Fütüristlerin 2050 yılında dünyada 1 milyarın üzerinde drone olacağı yönünde öngörüleri var. Teknoloji son derece dijital bir ortamda gelişiyor. Bu konvansiyon araçla 2050 yılında bu drone teknolojisiyle karşılaştığımızda nerede olacaklar? İkincisi, katı pillerin geldiğini söylediniz. Bir endişe var. Yolda mı kalırım, kaldığım yerde o ihtiyacı görebilir miyim? Bu hemen hemen elektrikli araçlarla ilgilenenlerin ortak bir endişesi. Bu pillerin çevresini etkisel değerlendirmesi nasıl olacak? Belki emisyon sorunu yaşanacak, bu pillerin bir süre sonra ekonomik ömürleri sona erecek. Yani bir çöplük olabilir mi? Bu konuda da bir görüşleriniz varsa almak isteriz.
AHU TURAN – Piller açısından önemli bir kaygı. Mutlaka bununla ilgili yönetmelikler, çevresel düzenlemeler olmalı. Biz de şu anda otomotiv endüstrisinin içindeyiz. Satış sonrası tarafında bunlarla ilgili yönetmelik kapsamında çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. Ama burada çok ciddi bir atık yönetimi dediğimiz o yönetmeliklerin daha etkin devreye giriyor olacağını bekliyoruz. Dronlar izlediğimiz bugün filmlerde gördüğümüz ama aslında yine Uzakdoğu’da görmeye başladığımız yani ulaşım ve kargoda çok görmeye başladığımız bir teknoloji aslında.
KAMİL KAZIM SARI – 2050 sizin uçtuğunu düşündüğünüz araçlar zaten normal. Evet. Yani yerde yürüyen araba yok. Oralara gelir. Bir şey olacak.
DR. KAZIM KILINÇ- Bu bana çok ürkütücü geliyor Bir tek gökyüzü kalmıştı. Bir de şimdi gökyüzünü kirletmeyelim. Gökyüzünü rahat bırakalım. İbrahim Bey, pillerle ilgili, atık meselesi ile ilgili katkıda bulunmak istiyor. Buyurun Sayın Aybar…
BATARYALARIN GERİ DÖNÜŞÜM ORANI YÜZDE 95 SEVİYESİNDE
İBRAHİM AYBAR – Bu alanda çok ciddi bir yatırım var dünyada. Bu bataryaların yeniden geri dönüşümüyle ilgili ve şu anda ulaşılan oran %95 seviyesinde. Yani bataryada kullanılan tüm ham madde, mineral ne varsa hepsinin geri dönüşüm oranı %95. Bataryanın içinde kullanılan çok değerli madenler var. Baştaki Lidyo. Zaten bunların mevcut rezervleri bu kadar ciddi bir transformasyona yetecek gibi de değil. Çünkü dünyada şu anda 1,4 milyar motorlu taşıt dolaşıyor. Bunların dönüşümünü düşünün. Mümkün değil, hiçbir şey yetmez. Dolayısıyla yüzde 100 geri dönüşüm şartı var. Birkaç fabrika örneği söyleyeyim. Mesela bir tanesi Amerika Birleşik Devletleri’nde, Renault kentinin hemen yanında herkes Tesla’nın sahibi Elon Musk diyebilir. Doğru, daha sonra satın almıştır. Ama Tesla’nın kurucusu, Tesla otomobil fabrikasının kurucusu Eberhard diye Alman asıllı Amerikalıdır. Bu adamcağız Tesla’dan ayrılırken, Elon Musk’a bırakırken aldığı parayla kurduğu bir yatırımdır bu. Pil geri dönüşüm yatırımı budur. Çalışmaya başladı. Arkasından Amerika’da birkaç tane daha yapıldı. Sonra Avrupa’da, Uzakdoğu’da, Çin’de ve dediğim gibi bütün bu bataryaların geri dönüşümü %95 oranında şu anda. Yeterli sayıda olmasa da fabrika adedi sağlanıyor. Dünya buna geçmek zorunda. Çünkü sıfır karbon ekonomisi bunu gerektiriyor. Döngüsel ekonomiye geçiyoruz. Topraktan, doğadan alayım, insanın hizmetine sunacak şekilde işleyeyim, insan kullansın tekrar toprağasın. Lineerlik yok artık. Döngüsellik… Burada dört tane ana aks var. Bir tanesi yeniden üretim, bir tanesi yeniden onarım, bir tanesi yeniden paylaşım yani yeniden kullanım, paylaşımı kullanım ve sonuncusu da tamamen geri dönüşüm. Bu teknoloji özellikleriyle ulaştığımız dünyada ekonominin bu modeli artık dünyada geçerli. Dolayısıyla yüzde 100 dönüşüme doğru gidiyoruz.
DR. KAZIM KILINÇ – Şimdi değerli yazarımız Prof. Dr. Kenan Aydın hocamızın bir sorusu var… Buyurun Kenan Hocam.
PROF. DR. KENAN AYDIN- Fosil yakıtla elektrik, hidrojen fosil yakıtla pazarlar açısından bakarsak ürün yaşam eğrisi 100 yıldan fazla sürdü. Yani çok uzunca bir süre yatay seyretti. Yakın zamanda ise elektrikli otomatik üretim başladı. Ama bazı otomatik arabaların da hidrojen üzerinde çalıştığını biliyoruz. Dolayısıyla bir de bu fosil yakıtlarla olan yatay bir seyir izledik, ürün yaşam değeri açısından. Bir de moda olanlar var. Hızlı çıkış, hızlı düşüş. Acaba bu elektrikli otomotivlerde böyle bir hızlı çıkış, sonra düşüş, çünkü hidrojen, hele de yeşil hidrojen, onun yerini alırsa yapılan bu kadar çabalar boşa mı gider, yoksa ne olur, merak ediyorum.
AHU TURAN – Dizel yakıttan benzinliye geçişimiz de çok uzun sürmüştü. Bugün de benzinliden elektrik hatta onun bir önceki fazı hibrit ve plug-in hibrit teknolojisi var. Yani burayı es geçmememiz lazım. Her pazarın da kendine özgü dinamikleri çerçevesinde burası da bir ara çözüm oluyor aslında. Biraz konvansiyonel, biraz yeni teknolojileri kavraması açısından orada bir hibrit ve tam elektrikli araçlara geçerken hibrit teknolojileri var. Tabii ki araştırmalar sürüyor. Yani dünyada enerji kaynakları kıt olduğu için sürekli hangi enerji, ne kullanılmalı sürekli çalışılıyorBildiğimiz pek çok farklı, şu anda açıklanmamış enerjiler de var çalışılan. Ama geçişler bugünden yarına olmuyor. Yani dizelden benzinliye ne kadar zorlukla geçtik ama bugün geçtik. Artık dizel yok hayatımızda. İkinci elde var ama sıfırda yok. Benzinliden, hibrite, elektrikliye geçiş te böyle olacak. Belki sabahtan akşama değil, ama bu periyotta ilerleyecek. Arkasından da işte gelecek nesiller mutlaka diğer enerjilerle tanışıyor olacak. Ama biraz bu yol uzun bence.
DR. KAZIM KILINÇ – Yazı İşleri Müdürü’müz Hayreddin Turan’ın sorusunu alalım.
HAYREDDİN TURAN- Türkiye’de üretim yapacak mısınız? Bir de elektrikli, Çin’de elektrikli var. Körfez’de savaştan dolayı biraz deniz dolaşımı ama İpek yolumuz var. Özellikle Çin’in kullandığı bu trenlerle Avrupa’ya kadar Londra’ya kadar çok kısa mesafede ulaşabiliyor. Onu kullanabilecek misiniz? Tren olarak şeyleri, yedek parçaları ve arabaları getirmek için?
CHERY’NİN TÜRKİYE’DE ÜRETİM YAPMASI İÇİN VAR GÜCÜMLE ÇALIŞIYORUM
AHU TURAN- Türkiye’de üretim yapacak mıyız? Bu konu üzerinde çalışıyoruz. Çünkü markamız, Avrupa pazarlarına açıldıkça bir üretim üssüne ihtiyaç duyuyor. Burada ülke içerisinde bir fizibilite çalışması var. Biz de Türkiye için çok yakinen çalışıyoruz şu anda. Ben bir Türk vatandaşı olarak devletçi kimliğimle ülkemizde olması için var gücümle çalışıyorum açıkçası. Son 20-30 yıldır bir yatırım alma peşindeyiz. Bu benim hayalim. Yani Chery’nin iki yıl önce kendi yatırımıyla Türkiye’ye gelmesi hayalimdi. Bugün de bu topraklara yatırım yapması için var gücümle mücadele ediyorum. Umarım başaracağız. Bunun için yoğun çalışıyoruz. Diğer sorunuz, ulaşım ve lojistik, bu işin olmazsa olmazı. Bir çip krizi yaşıyoruz, arkadan konteyner krizi, şu bu derken, Chery’in kendi gemileri var, Ro-Ro ve konteyner. Yolların durumuna göre makas değiştiriyoruz, sonra aksiyon alıyoruz. Dolayısıyla oradaki zorluk bizi çok çok etkilemedi. Yedek parça da etkiliyor. Onlar çünkü direkt konteyner ile geliyor. Orada da uçak kargo metoduyla çözüm bulduk açıkçası.
DR. KAZIM KILINÇ – Ömer Kaya dostumuzun bir sorusu var.
ÖMER KAYA- İki şeyi çok merak ediyorum. Bir tanesi, bu piller, bataryalar, elektrikler bunun içerisinde kullanılan gelenekler hepsi yapaydı. İbrahim Bey bunu açıkladı. Bu asıl tabiatta bu kadar elektrikli bir aracı üretmeye yetecek bir de madde var mı? İkincisi, çevreyi kirletecek misiniz? Yani tam hatalar yok, sağlığının bir bilgi yok ama ileride bu bilgiler elektriğe dönüşecek. Takdirde çok daha çoğaltılacak. Yeni bir çevre felaketi bununla beraber geleceği bilgilerle ilgili ama kısmen… Teşekkür ederim.
DR. KAZIM KILINÇ – Orhan Eriman dostumuzun sorusunu da alalım.
ORHAN ERİMAN – Patentli, fonksiyonel bir özelliği olan aracınızın hangi hangi özelliği var? Bugün artık teknolojiler birbirine çok yakın. Diğer markalarda olmayan, ama bu teknolojilerin ne kadarını Türkiye pazarına adapte edebiliyorsunuz?
AHU TURAN- Markamız, patente çok önem veriyor. 18 bine yakın patent aldı. Yani çok ciddi başvurusu var. Bu konuda çok ciddi çalışıyor. Ürün fiyat ve müşteriyle buluşma anlamında derseniz bugün üstün bir teknoloji donanım seviyesini Türkiye pazarında emsalsiz bir şekilde sunuyoruz diyebilirim.
DR. KAZIM KILINÇ – Bülent Selçuk da bir soru yöneltmek istiyor…
SELÇUK BÜLENT- İki sorum var. Bir tanesi nikel, nitrat, nikel, kalp, idyon ve onların çevreye verdiği zararlar neydi? Ben Chery için bir şey soracağım. Chery’nin bütün yürüyen aksamları, lastikler hariç değil, amortisör, yaylar, patlayıcı usuller, benzinli de bujiler. Bu yürüyen amortisör aksamlarının tamamını kendi mi üretiyor? Kendi AR-GE’si ile mi çıkıyor? Yoksa Avrupa’ya, Amerika’ya, menşeili mi?
AHU TURAN – Motoru kendimiz üretiyoruz. Motor teknolojisi konusunda çok hassas, sürekli yenilenen bir motor teknolojisi var. Platformu, kendi platformu ve çok büyük tedarikçilerle o anlamda anlaşmalarımız var. Ama R&D yani AR-GE merkezlerimizde pek çoğunu yerleştirerek aslında üretmeye gayret ediyor.
FURKAN KIRKICI- Ama motor kendisinin zaten. Burada yüzde veremeyiz. Süspansiyon sistemindeki bazı parçaların içerisinde kendi üretimi olduğunu söyleyebilirim. Burada dolayısıyla saç parçalara örnek verebilirsiniz, gövde parçaları. Bunlar kendi kalıplarından çıkmakta. Bunların hepsi söylenebilir. Ahu Hanım’ın da dediği gibi best practice olan bazı şeyler var. Örneğin direksiyon sistemleri bunun en önemli, en gelişmiş tedarikçisi. Az önce de bahsettiğiniz Alman bir marka. Mesela oradan alınır. Şanzıman dediğimiz noktada yine önemli bir marka var. Spor otomobil şanzımanı üretir ağırlıkla. Şanzımanı o firmayla ortak bir şekilde geliştirdik. Dolayısıyla burada aslında müşteri için hangisi doğruysa, hangisi daha mantıklıysa tabii ki maliyet kısmı da bu işin çok önemli. O yönde ürünleri tasarlıyoruz, geliştirebiliyoruz diyebiliriz.
DR. KAZIM KILINÇ – Ahu Hanımefendi çok güzel açıklamalar yaptı. İbrahim Bey çok geniş pencereler açtı, ufkumuzu genişletti. Teşekkür ederim. Siz değerli yazarlarımız sorularıyla bu konuyu deştiniz, analiz ettiniz. Hepinize çok teşekkür ederim, ayaklarınıza sağlık diyorum.
PORTRE / AHU TURAN
Ahu Turan, Çukurova Üniversitesi İngilizce Ekonomi bölümünde Uluslarası Sermaye Hareketliliği konusunda Yüksek Lisansını tamamladı. Profesyonel kariyerine Koç Holding bünyesindeki Otokoç Otomotiv şirketinde başladı. Otomotiv sektöründe 20 yıla aşkın önemli bir deneyime sahip olan Turan, Koç Grubu’nun ardından Renault Group’ta uzun yıllar boyunca farklı departmanlarda yöneticilik yaptı. Son olarak Renault & Dacia’nın Satış Direktörlüğü kapsamında tüm Renault Dacia yetkili satıcılarının operasyonel süreçlerinden ve Mais şubelerinin mali ve operasyonel tüm sonuçlarından sorumlu bir rol üstlendi. 2022 Mart ayından itibaren ise Chery markasının kurucu Başkan Yardımcısı oldu. Markanın Türkiye pazarına girişindeki tüm kuruluş ve oluşumlarından sorumlu biri olarak Chery Türkiye’nin kısa sürede büyük başarılara imza atmasında büyük rol üstlendi. Turan, Yalın Altı Sigma Karakuşak ve aynı zamanda profesyonel yönetici koçu.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.