Yıllardır uluslararası toplum tarafından uygulanan ambargoların kalkmasıyla, İran küresel ekonomiye entegre olmaya çalışıyor. Tahran, bugünlerde batılı ülkelerin adeta ticari saldırısına uğruyor. Türkiye, yatırım ve ticaret imkanlarını ve fırsatlarını mutlaka değerlendirmeli.
Değerli Okuyucular,
29 Nisan – 1 Mayıs 2016 tarihlerinde ISO İstanbul Sanayi Odası’nın başarılı organizasyonu ile Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay öncülüğünde Meclis üyeleri ile birlikte Onursal Üye sıfatımla davet edildiğim kısa fakat faydalı olan Tahran seyahatinde elde ettiğimiz bilgileri özet olarak sizlerle paylaşayım.
SİYASİ VE İDARİ YAPI
İran binlerce yıllık devlet geleneğine ve zengin bir kültür dokusuna sahip bölgemizin önde gelen önemli bir ülkesi. İran İslam Cumhuriyeti yönetimi, ulema ile halk tarafından seçilen temsilciler arasında paylaşılıyor. Dini teokrasi ile başkanlık sistemi karışımı özel bir yönetim biçimi olarak nitelendirmek mümkün.
Halen dini lider olarak, Ayetullah Seyyid Ali Hamaney, Cumhurbaşkanı olarak, Hasan Ruhani ülkeyi yönetiyor. Dini lider ülkede her konuda nihai söz sahibi olup, yaşam boyu görev yapıyor. Nizami ordu, Devrim muhafızları, İçişleri Bakanlığı, İstihbarat Birimleri doğrudan dini lidere bağlı. Aynı zamanda dini lider yasama, yürütme, yargı erklerinin işleyişlerini de denetliyor. Ayrıca Anayasayı koruyucu Devlet Uzlaştırma Konseyi mevcut.
78 milyon nüfusa sahip olan İran’ın etnik yapısı oldukça dikkat çekici. Nüfusun %45’i Fars kökenli olmakla birlikte %30 Azeri, %10 diğer (Türkmen, Kasgaray, Afşar v.b.) Türk boyları, %15’ i ise ağırlıklı Kürtler olmak üzere Arap, Ermeni, Yahudi, Süryani, Beluci, Zerdüşt, Hindu ırklar tarafından temsil ediliyor.
İran’ın resmi dili, Farsça. Ancak yaygın olarak Azeri, Halaç, Türkmen,Afşar lehçeleri ile Türkçe ve diğer azınlık dilleri konuşuluyor.
BM Birleşmiş Milletler, İKO İslam Konferans Örgütü, EİT Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi Uluslar arası önemli kuruluşlar üyesi olan İran bugünlerde yeniden dünya ile bütünleşme çabası içinde. Yeni dönemde İran, bu çerçevede gelişiyor.
İRAN’DA FIRSATLAR, İMKANLAR ÇOK
Petrol ve petrol ürünleri gelirlerinin yüksekliğine (2011 yılında 114,7 milyar ABD Doları) rağmen, hızla büyüyen nüfus baskısı, enflasyon ve işsizliğin artması, yaygın yoksulluk, temel ihtiyaç malzemelerine uygulanan sübvansiyonların bütçe üzerinde giderek artan yükü, verimsiz, büyük ve hantal kamu sektörü, devlet monopollerinin (Bonyad) denetimindeki belirsizliklere ilaveten Birleşmiş Milletler, ABD ve AB yaptırımlarının doğurduğu olumsuzluklar İran ekonomisinin karşılaştığı en büyük sorunlar olmaya devam ediyor. Irak ile yapılan savaşın ekonomik yapıda meydana getirdiği tahribat ve uzun yıllardır uygulanmaya çalışılan ve Türkiye ile ticareti de olumsuz yönde etkileyen aşırı merkezi planlamacı-ithal ikameci modelde ısrar edilmesi, ülke ekonomisini olumsuz yönde etkiledi. Bu nedenlerle; İran, ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümü yönünde özelleştirme planları yapıyor. İran, büyük oranda ithal ikamesine dayanan ekonomiyi verimli bir şekilde yeniden yapılandırmak, büyük ölçüde petrol gelirlerine bağımlılıktan kurtararak, petrol dışı malların ihracatını artırmak ve çeşitlendirmek istiyor.
İran’da özellikle 2011 yılının Kasım ayından itibaren yaşanan hızlı devalüasyon süreci, İran halkının alım gücünü önemli ölçüde azalttı. Nitekim İran Riyali, Dolar karşısında ciddi oranda değer kaybına uğradı. ABD Doları, =30,293 Riyal=3,293 Tümen seviyesine çıktı.
Tüm bu olumsuz gelişmeler, İran’ın nükleer meseleye ilişkin olarak P5+1 ülkeleriyle 14 Temmuz 2015 tarihinde imzaladığı Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP) 16 Ocak 2016 tarihinde yürürlüğe girmesi ve buna bağlı olarak İran üzerindeki nükleer meseleye bağlı ekonomik yaptırımların kaldırılması ile son buldu.
Yıllardır uluslararası toplum tarafından uygulanan ambargoların kalkmasıyla, İran küresel ekonomiye entegre olmaya çalışıyor. Tahran, bugünlerde batılı ülkelerin adeta ticari saldırısına uğruyor. Türkiye’nin bu imkanı ve fırsatları kaçırmaması gerekiyor. Bu sebeplerle TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun başkanlığındaki heyetin ziyaretini takiben bu kez ISO İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyeleri ve sektör temsilcileri ile yapılan ziyaret ve temaslarımız ülkelerimiz ve sanayicilerimiz arasında yeniden başlatılan ilişkilerle faydalı bir adım teşkil etti.
Büyükelçimiz Sayın Rıza Hakan Tekin, ECO Economic Cooperation Organization nezdindeki Genel Sekreter, Büyükelçi Halil İbrahim Akça ilgili bakanlarla, Ankara’da uzun yıllar İran Ticaret Ateşeliği görevinde bulunan ve halen Dış İşleri Bakan Yardımcısı olan Ahmet Nurani, İran Ticaret, Sanayi, Maden ve Tarım Odaları Başkanı Mohsen Jalalpour, İran Sanayi, Maden ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı Tahran Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Mohammadreza Qaheri Badr, Tahran Oda Başkanı Masaud Khansari başta olmak üzere önemli kuruluşlarla görüştük, ilgililerin katılımlarıyla geniş kapsamlı ikili iş görüşmeleri sağlandı. Ayrıca İstanbul Sanayi Odası’nda daimi bir İran masası kurulması kararlaştırıldı.
İRAN, TÜRKİYE’NİN ASYA’YA AÇILAN KAPISI
İran’a uygulanan ambargonun kalkmasıyla komşu ülkelerle ve özellikle ülkemizle ticari ve ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi doğrultusunda İran’la ekonomik ilişkiler özel bir önem taşıyor. Iran, Türkiye açısından Asya’ya açılan kapı, keza Türkiye’de İran için Avrupa’ya açılan bir kapı niteliğindedir.
İki ülkenin coğrafi konumları, ikili ve transit ticaret bakımından yegane doğrudan karayolu güzergahını oluşturuyor. Ticari İlişkilerimiz 2002 – 2012 döneminde kayda değer oranda artış göstererek 2012’de 21,9 milyar dolarla en yüksek seviyeye ulaştı. İkili ticaret hacmi, önemli ölçüde İran’a uygulanan yaptırımların etkisiyle 2013’de %33’lük bir azalma ile 14,5 milyar dolara, 2014’de 13,7 milyar dolara, 2015’te ise Uluslar arası petrol fiyatlarındaki düşüşün de etkisiyle 9,7 milyar dolara geriledi.
Türkiye’nin İran’a ihraç ettiği başlıca ürünleri; tekstil ve ham maddeleri, kimyevi maddeler, inşaat malzemeleri, ağaç mamulleri, makine ve cihazlar oluşturuyor. Türkiye’nin İran’dan ithal ettiği ürünler ise, petrol ve doğalgaz başta olmak üzere, plastik ve plastikten mamul eşya, metal cevherleri, cüruf ve kül, bakır ve bakır mamulleridir.
İki ülke arasında uzun yıllardır müzakereleri devam eden Tercihli Ticaret Anlaşması’nın 28-29 Ocak 2014 tarihlerinde imzalanması iki ülke ekonomik-ticari ilişkileri açısından son dönemdeki önemli gelişmelerden birini teşkil ediyor. Sözkonusu anlaşmanın iki ülke arasındaki ekonomik-ticari ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlaması öngörülüyor.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin 9-10 Haziran 2014 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaretinde iki ülke arasındaki ticaretin 30 milyar dolar seviyesine çıkarılması hedefi teyit edildi, ekonomik ve ticari ilişkilerin daha da ilerletilmesi yönünde irade beyanında bulunuldu. İkili ticaret hacmindeki 30 milyar dolarlık hedef Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 7 Nisan 2015 tarihinde ve Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun 4-5 Mart 2016 tarihlerinde İran’a gerçekleştirdikleri ziyaretler sırasında da teyit edildi.
İranlı iş adamları öncelikle sanayide müşterek yatırımlara önem veriyor. Ticaret, Turizm ve Tarım alanlarında her türlü işbirliğine açık olduklarını bildiriyor. Bürokratik engelleri kaldırmaya hazırlanan İran’ı ülke olarak yakından izlemeliyiz.
Bu gelişmelerin önümüzdeki dönemde Türkiye-İran ekonomik ve ticari ilişkilerinde olumlu yönde yansıması bekleniyor.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.