Son Haberler

İş sağlığı ve güvenliği için ne yapılmalı?

ş sağlığı ve güvenliği konusu son yıllarda ülkemizde ana gündem konularından birisi oldu. Bu süreçte 2012 yılında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe girdi. İş sağlığı ve güvenliği alanındaki ülkemizdeki ilk kanun olma özelliği taşıyan bu düzenleme, alanında pek çok yenilikler getiriyordu.

Mayıs ayında Soma’da 301 vatandaşımızın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan, tüm ulusumuzu ve hepimizi derinden üzen facia sonrasında tartışmaların odağında yine iş sağlığı ve güvenliği konusu gündeme geldi. Bu vesileyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, geride kalan ailelerine, çocuklarına ve sevdiklerine sabırlar diliyorum.

Yaşadığımız bu son derece üzücü olay, iş sağlığı ve güvenliği konusunun ne kadar önemli ve ihmale gelmeyen bir konu olduğunu bir kez daha gösterdi. İş kazaları gerçekten de toplumsal ve sosyal hayatımızda derin yaralar açıyor. çalışanların sağlıklı ve güvenli bir ortamda işlerini yapmaları hem toplum, hem de ekonomimiz için büyük önem taşıyor.

İş sağlığı ve güvenliği kanunu ile iş güvenliği mevzuatındaki dağınıklığın giderildiği, boşlukların giderilmeye çalışıldığı görülüyor. Kanun, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, çalışanların sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi, kaza olmadan gerekli önlemlerin alınmasını amaçlayan bir sistematiğe sahip.

Düzenleme tüm işyerlerini kapsayan yükümlülükler getiriyor. İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden “risk değerlendirmesi” yapmak veya yaptırmakla yükümlü. Bu kapsamda işverenin işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikeleri ve riskleri belirlemesi, buna göre sağlık ve güvenlik tedbirlerini alması, koruyucu donanım ve ekipmanı temin etmesi gerekiyor.

Tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri ile 50 ve daha fazla sayıda çalışanı bulunan işyerleri; “işyeri hekimi” ve “iş güvenliği uzmanı” çalıştırmak veya bu konuda hizmet veren kurumlardan hizmet almak zorundalar. Az tehlikeli işyerleri de 2016 yılında bu yükümlülüğe tabi olacaklar. İş güvenliği uzmanlarının çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde görev yapabilmesi için (A) sınıfı, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde en az (B) sınıfı, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise en az (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olmaları gerekiyor.

Bunların yanı sıra; işletmedeki acil durumların olumsuz etkilerinden korunmak üzere gerekli ölçüm ve değerlendirmeleri yapmak ve bu kapsamda “acil durum planı ile acil durum ekiplerini” oluşturmak, çalışanların işyerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak “sağlık gözetimi”ne tabi tutmak, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitimler almasını sağlamak, gerekli durumlarda bu eğitimleri yenilemek ve tekrarlamak, yangın ve ilk yardım gibi konularda yeterli kişiyi görevlendirmek ve eğitim almasını sağlamak, tatbikat yaptırmak gibi işverenlerin yerine getirmesi gereken pek çok zorunluluk ve yaptırım söz konusu.

Görüldüğü gibi bu kanun ülkemizde yıllardır tartışılan ve kendine özgü bir yasal düzenlemesi olmayan iş sağlığı ve güvenliği alanında önemli ve çağdaş düzenlemeler getiriyor. Fakat her düzenlemede olduğu gibi, bu konuda da kural koymaktan daha çok bu kuralların uygulanmasını sağlamak ve buna uygun ortamı oluşturmak çok daha önem taşıyor. Uygulamaya bakıldığında ise; bu kanuna uyum açısından pek çok sorun bulunduğu, işverenlerin bazı yükümlülükleri külfet olarak gördüğü, bu nedenle kanunun yeterince benimsenmediği, çalışanların hakları konusunda bilgi sahibi olmadığı, iş güvenliği uzmanlarının yeterli niteliğe sahip olmadığı, denetimlerin yeterli olmadığı gibi hususlar ifade ediliyor.

Gerçekten de kanunun uygulamada başarılı olması için öncelikle işverenler ve çalışanlar tarafından benimsenmesi büyük önem taşıyor. Bunun için de kanunun getirdiği yenilikler hakkında ilgili tarafların yeterince bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekiyor. Aynı şekilde bakanlık tarafından uygulamanın yakından denetlenmesi, aksayan yönlerin yeni düzenlemeler ile giderilmesi de çok önemli.

Bunların yanı sıra, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak için özellikle çok riskli ve riskli sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin iç kontrol ve denetim mekanizmalarını güçlendirmek de büyük önem taşıyor. Bakanlık müfettişleri veya bu konuda görevli diğer kamu denetim elemanları tarafından yapılan denetimler önemli olmakla birlikte, bu denetimler işletmenin yalnızca belirli dönemdeki resmini çekebiliyor.

Fakat işletme yaşayan bir organizma. Günlük olarak yürütülen faaliyetler esnasında bir çok risk ile karşılaşılıyor ve bu risklerin yönetilmesi gerekiyor. Yönetilemediği zaman iş kazaları ve zararlar ile karşılaşılabiliyor. Bu nedenle günlük riskleri yönetecek şirket içi kontrol ve denetim mekanizmaların etkin oluşturulması, işletilmesi ve sürekli geliştirilmesi gerekiyor. Bu yapılabildiği takdirde bakanlık veya başka bir dış denetime gerek olmadan işletme bünyesindeki riskler güncel bir şekilde yönetilerek, iş kazalarının ve zararların önüne geçilebilecektir.

Bunun için de işverenlerin işletmelerindeki iç kontrol ve denetim mekanizmalarını güçlendirmesi ve düzenleyici otoritelerin özellikle çok riskli ve riskli sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerdeki bu mekanizmaları güçlendirecek düzenlemeler yapması önem taşıyor.

Bakış Açısı

Gürdoğan Yurtsever

Türkiye İç Denetim Enstitüsü

(TİDE) Başkanı

yurtsever@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası