♦ Türkiye’nin en büyük ihtiyacı yetişmiş insan gücü ve mesleki eğitime sahip donanımlı elamandır” teziyle iş tabanlı eğitim modelini hayata sokan İstanbul Aydın üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Mustafa Aydın, son 5 yılda Türkiye’de en çok tercih edilen vakıf üniversitesi olmayı başararak sektörde devrim yaptı.
♦ Bugüne kadar mezun ettiği 11 bin öğrencinin yüzde 86’sını işe yerleştirmeyi başaran İstanbul Aydın üniversitesi; değişik sektörlerde 400 bin firmayla çözüm ortaklığı yapıyor. öğrencilerini henüz okurken, branşlarıyla ilgili iş yerlerine gönderen üniversite, teoriyi pratikle pekiştirerek önemli bir farklılık yaratıyor.
EN çOK TERCİH EDİLEN VAKIF üNİVERSİTESİ Türkiye’de son 5 yılda en çok tercih edilen vakıf üniversitesi konumunda olan İstanbul Aydın üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Mustafa Aydın; iş tabanlı eğitim modeliyle, eğitim sektöründe önemli bir yeniliğin öncülüğünü yaparak devrim niteliğinde adımlar attı. İstanbul Aydın üniversitesi’nin Florya yerleşkesinde bir araya geldiğimiz Kurucu Başkan Dr. Mustafa Aydın; mezun ettikleri 11 bin öğrencinin yüzde 86’lık kısmının işe yerleştiğini belirterek, “400 bin firmayla çözüm ortaklığı yapıyoruz. öğrencilerimiz daha okurken, branşlarıyla ilgili iş yerlerine giderek, haftada bir-iki gün teoriyi, pratikle pekiştiriyor. Amerika’dan, Güney Afrika’ya varıncaya kadar dünyada toplam 220 üniversitesiyle işbirliği halindeyiz” diyerek Türkiye’de nasıl en çok tercih edilen üniversite olduklarının ipuçlarını veriyor.
Fen Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen-Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, İletişim Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Eğitim Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakültesi’ne sahip olan İstanbul Aydın üniversitesi’nin yanında, Yabancı Diller Yüksekokulu ve Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu’yla Türk eğitim sektörüne önemli katkılar sunan Dr. Mustafa Aydın sorularımızı içtenlikle yanıtlıyor:
♦ İstanbul Aydın üniversitesi’nin kuruluş felsefesi nasıl şekillendi, eğitim sektörüne hangi düşünceyle adım attınız? Yaklaşık 40 yıllık iş hayatımın 25 yılı eğitim sektöründe geçti. Yurt içi ve yurt dışında eğitimci olarak yıllarca hizmet ettikten sonra özel eğitim sektörüne girdim ve dershanecilikle eğitim yolculuğuna başladım. Dershanenin ardından, yayın sektörü, matbaa, yurt dışı eğitimciliği, yabancı dil, bilgisayar eğitimi, eğitim danışmanlığı ve eğitim lojistiği gibi çeşitli alanlarda farklı çalışmalar yürüterek, 2000’li yıllara geldim. Bu dönemde Türkiye’de yetişmiş insan kaynağıyla ilgili, özellikle “ara eleman” diye tanımlanan alanda ciddi bir boşluk olduğunu fark ettim.
Vakit kaybetmeden hangi sektörde, ne tür donanımlara haiz elemana ihtiyaç duyulduğuna dair ciddi bir Ar-Ge çalışması başlattık. İnsanların sadece üniversite mezunu olmaya yönlendirildiği bu dönemde, ezbere dayanan anlayışın yanlış olduğunu düşündük. Keza tüm sektörler; donanımlı, kendini yetiştirmiş, alanında uzman üniversite mezunu veya yüksek öğretim mezununa ihtiyaç duyuyordu. Yapacağı işi sadece kitaplardan teorik olarak değil, bizzat sektörün içine girerek, o işi algılayarak, hissederek yetişen insan kaynağına ihtiyaç olduğunun tespitini yaptık ve Bil Holding’in öncülüğünde yaptığımız Ar-Ge araştırmalarının sonrasında, Türk eğitim sektöründe adeta devrim yaratacak ‘İş Tabanlı’ eğitim modelini geliştirdik.
öncelikle Türkiye’deki iş kollarını tespit ettik ve bu iş kollarının, ne tür insan kaynağına ihtiyaç duyduğunu, mevcut insan kaynaklarının hangi yönlerden zayıf kaldığını araştırdık. 3 yıl süren çalışmaların ardından bütün sektörleri masaya yatırdık, her sektöre gittik ve buradan almış olduğumuz geri beslemeye göre; ‘Türkiye’nin en büyük ihtiyacı yetişmiş insan gücü ve mesleki eğitime sahip donanımlı elemandır’ dedik. Projemizi YöK’e sunduk ve sonrasında; turizm-otel işletmeciliği, çocuk gelişimi, hastane yönetimi, işletme programları, lojistik programları, yönetici ve yönetici asistanlık programlarını tamamen değiştirip, sektörün ihtiyaçlarına göre yeniden kurgulayarak Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu’nu kurduk.
OKULDA TEORİ İŞ YERİNDE PRATİK ♦ Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu’ndan sonraki adım İstanbul Aydın üniversitesi mi oldu? Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu’nu kurarken; mezun ettiğimiz öğrencilerimizin sadece Türkiye’de değil, Türkiye’yi çevreleyen birinci kuşak ülkelerde de çok rahat iş bulabilecek, sektörün aradığı nitelikleri taşıyan birer donanımlı insan olmasını hedefledik. O yıllarda uygulanan ve çağın gerisinde kalan müfredatı değiştirerek eğitime yeni bir soluk getirdik.
O günün şartlarındaki Türkiye’de bu fikirlerimizin algılanması zor oldu. çünkü tabelasında “üniversite” ibaresi olmayan bir okul kurmuştuk. Devletin Meslek Yüksek Okulları öğrenci bulamazken, biz paralı bir meslek yüksek okulu açmıştık. O günlerde şöyle bir iddiada bulunduk: ‘öğrenci Boğaziçi üniversitesi’ne, ODTü’ye gitmeyecek Anadolu Bil Meslek Yüksek Okulu’na para vererek girmek isteyecek.” 2000’li yıllarda bu bir hayaldi, öğrenci kontenjanı verildi, yıl 2003 ve biz 1994 öğrenci aldık. Niye? çünkü doğru bir irade ortaya koyduk. Alt yapıyı, akademik kadroyu, vizyonu, hedefi ve uygulamalı eğitim modelini doğru şekilde yürüttük.
Bu modele göre öğrenci hangi branşta eğitim görüyorsa, o branşta haftada bir ya da iki gün ilgili sektördeki firmaya gidip çalışıyor. üniversitede almış olduğu teorik bilgiyi, eş zamanlı olarak işyerinde pratik olarak uyguluyor. Bu eğitim felsefesiyle daha sonra İstanbul Aydın üniversitesi’ni kurduk ve bugün Türkiye’de iş tabanlı eğitimin bir numaralı adresi haline geldik.
UYGULAMALI EĞİTİMLE DEVRİME İMZA ATTIK ♦ Peki devlet ve vakıf üniversiteleri arasındaki en önemli farklılık nedir? Türkiye’de özel üniversite kavramı yoktur, vakıf ve devlet üniversiteleri vardır. Devlet üniversitesi, bütün kaynaklarını devletten sağlar. Vakıf üniversitelerinde böyle bir imkan yok. Bu anlamda İstanbul Aydın üniversitesi’nin lokomotifi Bil Holding bünyesindeki Anadolu Bil Meslek Yüksek Okulu’dur.
♦ İstanbul Aydın üniversite olarak eğitim programlarında değişiklik yaptık dediniz, ne tür değişiklikler oldu, bu konuyu biraz açar mısınız? Türk insanı sekreterlik okumak istemez aynı işi yapabilir ama unvanın farklı olması lazım, biz bunu “asistan” olarak değiştirdik. Büro yönetimi ve yöneticiliği asistanlığı bölümümüz var. Ne okuyorsun diye sorulunca matbaacılık demek istemiyor. Evet matbaacılık çok kutsal bir meslek ama bizim gençlerimiz ‘matbaacılık okuyorum’ demeyi pek istemiyor. Biz buna matbaacılık değil de, “tasarım, basım yayın” dedik.
Ağırlama hizmetlerini, “turizm ve otel işletmeciliği” yaptık. Şunu arz etmek istiyorum; bunların hepsi birer devrim tabiî ki ama en önemli devrim uygulamalı, iş tabanlı eğitim modelimizdir. Verdiğimiz eğitim müfredatına göre öğrencimiz, ilgili sektöre gider, ilgili firmada öğrendiği bilgilerin pratiğini yaşar. Türkiye’nin en büyük problemi bana göre budur. Yani öğrencinin üniversiteyi bitirdikten sonra iş, meslek sahibi olup olmamasıdır. İş tabanlı eğitim modelini ülkemizde bizden sonra bazı üniversiteler de yürürlüğü koymaya başladı ama yeterli değil.
ülkemizde üç buçuk milyona yakın öğrenci var yüksek öğretimde, bu okulların tamamına bu modelin uygulanması lazım. Eğitim müfredatımızı ezbercilikten kurtarmamız için öğrencilerimiz, haftada bir veya iki gün işyerine giderek ustasından, işi öğrenmeli ve buna göre not almalı. öğrenci böylece hem işi, hem iş ahlakını, hem de iş yaşamındaki yatay ve dikey ilişkileri öğreniyor. İstanbul Aydın üniversitesi’ni, diğer üniversitelerden ayıran en temel özellik budur.
DEV MARKALAR BU üNİVERSİTEDEN İŞE öĞRENCİ ALMAK İçİN YARIŞIYOR “Mezun ettiğimiz 11 bin öğrencinin yüzde 86‘lık kısmını işe yerleştirdik. Türkiye’nin birçok dev markası çözüm ortağımız olduğundan, öğrencilerimize iş bulmakta zorlanmıyoruz.”
♦ İş tabanlı eğitim modeliyle ön plana çıkan İstanbul Aydın üniversitesi’nden mezun olanlar daha mı rahat iş bulabiliyor? İstanbul Aydın üniversitesi bugüne kadar 11 bin mezun verdi, bunların yüzde 86’sı iş bulmuş durumda. Bu rakam Türkiye standartlarında inanılmaz bir oran. Nasıl mı oluyor? çocuklarımız, henüz öğrencilik yıllarında iş yerleriyle tanışıyor. Okul devam ederken iş yerine gidip, gelen öğrencimiz o kurumla samimi bir ilişki kuruyor, adeta akraba kadar yakınlaşıyor. İşin yanında, iş etiğini de öğreniyor ve mezun olunca işi hazır olmuş oluyor.
♦ üniversitenizdeki öğrenciler, bölümleriyle ilgili işi öğrenmek için firmalara gittiklerinde nasıl bir tabloyla karşılaşıyorlar? Bununla ilgili hiç unutmadığım bir anım var. Dilerseniz bunu anlatarak yanıt vereyim. 2004 yılında uygulamalı eğitim müfredatımız kapsamında Borusan’a 4 öğrencimiz gidiyordu. Bir ara öğrencilerimizin, buraya gitmek istemediklerine dair bilgi ulaştı bana. öğrencileri çağırdım ve “neden gitmek istemiyorsunuz ?” diye sordum. ‘Hocam bize çay getirtiyorlar’ dediler. Ben de öğrencilere; “Ne, çay getirtecek kadar sizi yükselttiler mi? önce yeri paspas yapmanız, sonra masayı silmeniz lazımdı, bana göre çay getirtmek en son aşama. Borusan gibi dev bir kurumda çay getiriyorsunuz, daha ne istiyorsunuz. Yoksa gider gitmez Halkla İlişkiler, ya da Finans Müdürü veyahut Genel Koordinatör olmayı mı bekliyordunuz?” dedim. özetle öğrencilerimize eğitim ve öğretimin yanında, iş etiğini de öğretmemiz gerekiyor. Bu olursa başarı gelir, aksi halde herkes kendine göre iş arar, ne işveren ne de çalışan umduğunu bulamaz ve işsizliğin artması kaçınılmaz olur.
♦ üniversite olarak hangi kurumlarla ortak çalışmalar yürütüyorsunuz? İstanbul Aydın üniversitesi 400 binin üzerinde çözüm ortağıyla çalışıyor. Bunların içinde THY, PEGASUS, Aras Kargo ve Horoz nakliyat gibi Türkiye’nin birçok dev markası var. Bu kadar firmayla çalıştığımızda öğrencilerimize iş bulmak zor olmuyor, hatta firmalar bizden öğrenci almak için sıraya giriyorlar. İnanın mezunları almak için torpil yapıyorlar, “hocam, bize de şu bölümden mezun olacakları ayarlayın” diyorlar. Bu anlamda üniversitemiz başarılarıyla markalaştı ve önemli bir model oluşturdu diyebiliriz.
GELECEĞİN LİDERLERİNİ YETİŞTİRİYORUZ ♦ Nasıl bir eğitim müfredatı uyguluyorsunuz, öğrencilerinizi nasıl yetiştiriyorsunuz? üniversitemizde öğrencilerimizi dört alanda sertifikalandırıyoruz. En az iki yabancı dil öğretiyoruz, çok iyi bilgisayar eğitimi sunarak dünyayla entegre olabilecek donanımlı, vizyoner bireyler yetiştiriyoruz. örneğin liderlik okulumuz var öğrenciler, buraya ücretsiz olarak katılıyorlar. Liderlik okulunda; kendini ispatlamış, alanında ülkemizi temsil eden hocalarımız var ve burada bu yıl da birbirinden ünlü isimler olacak.
İstanbul Aydın üniversitesi Global Perspektif Programı Koordinatörü Prof. Dr. Firuz Demir YAŞAMIŞ’ın başkanlığındaki ekipte; Prof. Dr. Muhittin ACAR, Renault Mais Genel Müdürü İbrahim AYBAR, Türkiye’nin ilk banka CEO’su Akın öNGöR, ABD San Fransisco üniversitesi’nden Dr. Richard CALLAHAN ve California üniversitesi’nden Dr. Mark PISANO gibi dünyaca ünlü birçok isim bunlardan bazıları.
Liderlik okulunda dilin yanında, zaman yönetimi, diksiyon, iletişim teknikleri, beden dili gibi değişik branşlarda birçok eğitim veriliyor ve buradan mezun olan öğrenciler, piyasalarda rekabetin kızıştığı şu dönemde rakiplerine göre bir adım önde olmayı başarıyor.
♦ öğrencilerin, İstanbul Aydın üniversitesi’ne ilgisi nasıl? 76 binin üzerinde tercih aldık. Son 5 yıldır en çok tercih edilen vakıf üniversitesi konumundayız. Elbette bu tesadüf değil, yıllardır yürütmüş olduğumuz çalışmaların bir sonucudur. Biz araştıran, sorgulayan bir gençlik yetiştiriyoruz. Türkiye’nin ikinci büyük vakıf üniversitesiyiz. öğrenci ve öğretim üyesi, teknolojik ve fiziki alt yapı bakımından tabiî ki ciddi yatırımlar yaptık, yapıyoruz. ‘Rekabetin gerektirdiği kaliteyi ortaya koyduğunuz müddetçe, yarattığınız fark kadar varsınız” sloganıyla hareket ederek, yarınların çağdaş insanlarını yetiştiriyoruz.
TüRKİYE 10 YIL SONRA DüNYA üNİVERSİTELER LİGİNE GİRER ♦ Dünyanın en başarılı üniversite liginde ilk 500 sıralamasında Türkiye’nin, kendine yer bulamamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? İlk 500 sıralamasında yer bulamadığımız acı bir gerçek. Burada arka plana bakmak lazım. ülkemiz, üniversitelileşme seviyesinde dünyanın çok gerisinde. Dolayısıyla dünyanın en başarılı üniversiteleriyle yarışmak kolay değil. Türkiye, son yıllarda çağ dışı kalmış eğitim müfredatını sona erdirerek, çağdaş bir modele geçiş yaptı fakat bu bir süreç işi.
Bugünden yarına ilk 500’e girmeyi beklemek gerçekçi olmaz. Fakat ülkenin geri kalmasının en önemli nedenlerinden biri olan üniversitelerdeki çağdışı yapılanmanın sona ermesiyle Türkiye, dünya üniversite liginde daha başarılı yerlere gelecektir. önümüzdeki 10 yıl içerisinde ilk 500’de değil, ilk 200’ün, ilk 100’ün içerisinde Türk üniversiteleri olacak. Ben bunun altına imzamı atabilirim. çünkü artık; pırıl pırıl, çağdaş, vizyoner, atılımcı, dünyayla yarışan eğitimcilerimiz, eğitim kurumlarımız var.
220 üNİVERSİTE İLE ORTAK PROJELER YüRüTüYORUZ ♦ Diğer üniversitelerle ne tür ortak çalışmalar yapıyorsunuz? öğrencilerimizi sosyal, ekonomik ve siyasi olaylara vakıf şekilde, dünyadaki gelişmelere duyarlı olacak tarzda yetiştiriyoruz. Türkiye ve dünyanın çeşitli yerlerindeki birçok üniversiteyle ortak çalışmalar yürütüyoruz. Amerika’dan Güney Afrika’ya varıncaya kadar dünyada toplam 220 üniversitesiyle işbirliği halindeyiz.
Yaz okulları, İngilizce eğitim programları, çift ana dil programları, çift diploma programları ve öğrenci değişim programlarına kadar aklınıza gelebilecek tüm programlara sahibiz. Kurucu başkanlığını yaptığım ve 55 üyesi bulunan Avrasya üniversiteler Birliği kapsamında da önemli çalışmalar yapıyoruz. Türkiye’de model olan üniversitemiz dünyanın çeşitli ülkelerine de ilham kaynağı oluyor.
TüRKİYE’Yİ SADECE MECLİS YöNETEMEZ, HERKES SORUMLULUK ALMALI ♦ Eğitimde devrim niteliğinde model oluşturan ve Türk eğitim sektöründe çığır açan bir isim olarak önümüzdeki dönemde siyasete girmeyi düşünür müsünüz? Hayırlısı tabiî ki. Ben Türkiye’nin sadece TBMM tarafından yönetilemeyecek kadar büyük olduğuna inanıyorum. Aynı şekilde Türk yüksek öğretiminin de sadece YöK tarafından yönetilemeyecek kadar büyük olduğunu düşünüyorum.
Bunu ne Meclis’imizi, ne de YöK’ü küçümsemek için değil, 75 milyon nüfusa doğru giden bir ülkeye sahip olduğumuz için söylüyorum. Dolayısıyla hepimizin katkı sağlaması lazım. Duyarlı olup, vizyoner ve çağdaş eğitim anlayışıyla bu sorumluğu yüklenirsek her şeyi başarabiliriz. Sonuç olarak herkes üzerine düşeni yapmalı, gereken iradeyi ortaya koyabilmeli. Bu olursa ülkenin tamamına hizmet vermemeniz için hiçbir mani yoktur.
Turcomoney – Aralık 2011
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.