2021 yılında, volatilitesi yüksek ve karışık bir ekonomik konjonktür insanlığı bekliyor. Aşı, kısıtlama ve karantina etkinlikleriyle pekiştirilen kaliteli korunma kabiliyeti salgının yayılma hızını uzun vadede düşürecek olmakla birlikte, bu seyir inişli ve çıkışlı olacak.
2020 yılında aşı üretim yarışı dünya genelinde başarıyla yürütülüyor. Ancak, aşı dağıtımındaki iç ve dış çekişmelerin sonuçları insanlığın ve dünya medeniyetinin en büyük sınavı olacak: Çok sayıda risk unsuru, olduğu gibi 2020’den 2021 yılına aktarılıyor.
2021’de küresel büyümede çok fazla belirsizlik olacak. Dünya ekonomisi virüsün ne kadar yayıldığına, aşının yaygınlaştırılma hızına bağlı. Pandeminin ekonomiyi ne kadar yavaşlattığı bilinmiyor. Kamusal yardımlar bittiğinde sis perdesi ortadan kalkacak ve durum netleşecek.
Türkiye ekonomisinin küresel büyümeden aldığı payın son 30-35 yılda rölatif olarak devam eden düşme trendinin birkaç yıl daha devam etmesi halinde Türkiye ekonomisi G-20 içerisinde tutunamayacaktır.
Türkiye’nin Batı ekseninden kayma ikileminin ve son beş yıldır AB kriterlerinden uzaklaşan hukuk ve sisteminin tekrar dönüştürücü reform ciddiyetinin ne kadarının konjonktürel ve ne kadarının da hakiki olup olmadığı 2021 Mart ayına kadar AB, ABD ve NATO tarafından test edilecek.
Son 5 yıllık dönemde Türkiye ekonomisindeki yavaşlamanın en önemli sebebi, Batı bloku ile Türkiye ilişkilerinin bozulması oldu. Türkiye’nin AB ve ABD ile ilişkileri düzelene kadar, talep ve finansman yoksunluğu Türkiye ekonomisini küçültmeye devam edecek.
Düşük faiz ısrarının yarattığı fiyat istikrarsızlığı, ekonominin gelir dağılımını, refah seviyesini ve büyüme olanaklarını tahrip etmeye devam ediyor. Dalgalı kur rejimi ile tek yönlü faiz ısrarına dayalı para politikasının doğal uyumsuzluğu hala devam ediyor. Türkiye ekonomisi, döviz kazanma kabiliyetini ve rezerv birikimini artıracak politikaları henüz oluşturmadı.
Politika faizinde sert bir artış yapılması ihtiyacı güncelliğini hala koruyor: Yüzde 14,03 olarak açıklanan tüketici enflasyonunun yönünün kısa/orta vadede yukarı yönlü olacağı için, politika faizlerinin ivedilikle tek kalemde minimum 400 baz puan artırılması ihtiyacı ortada bekliyor.
Hedeflenen ters dolarizasyon hareketi için, politika faizinin güncel seviyesi matematiksel olarak yeterli değildir, artırılması gerekir. Finansal kuruluşlar, müşteri segmentasyonlarını ve ihtiyaçlarını, değişen müşteri davranış kalıplarına göre yeniden tanımlamak zorundadır.
Salgında başlayan yeni dalgalar ve kısıtlamalar, küresel ekonomi verilerinde başlamış olan toparlanma sinyallerini, belirsizliğe ve hatta sekteye uğratma riski artırıyor. Özellikle hizmetler sektörü, iktisadi faaliyet alanları içerinde en olumsuz etkilenen ve kamusal yardıma muhtaç hale gelen öncelikli iş koludur. Türkiye ekonomik büyüme ısrarını düşük faiz, yüksek kredi tabanına yaslamaktan vazgeçmeden, genel risk seviyeleri yumuşamayacak.
2020 yılında aşı üretim yarışı dünya genelinde başarıyla yürütülüyor. Ancak, aşı dağıtımındaki iç ve dış çekişmelerin sonuçları insanlığın ve dünya medeniyetinin en büyük sınavı olacak: Sağlık, ekonomik, siyasi ve sosyal istikrarı etkileyen çok sayıda risk unsuru, olduğu gibi 2020’den 2021 yılına aktarılıyor.
VOLATİLİTESİ YÜKSEK VE KARIŞIK BİR EKONOMİK KONJONKTÜR İNSANLIĞI BEKLİYOR
Hayatı ve günümüzü şekillendiren paradigmalar değiştiği için Covid 19 öncesi dünyaya dönmek artık mümkün olamayacak: 2020 yılında küreselleşme şekil ve içerik olarak değişti. Covid-19, uluslararası ticaret akışını bozarak seyahat ve ihracat kısıtlamalarına ve sınır kontrollerine neden olduğu için bu süreçten küreselleşme olumsuz etkileniyor. Dijitalleşme en üst safhasına doğru hızla ilerlemeye başladı, süper güçler arasında devam eden jeopolitik rekabet ekonomik yolların dışına taşınmış oldu. Hem ülkeler ve hem de uluslararasında toplumsal/bireysel eşitsizlik artmış oldu.
KÜRESEL BÜYÜME ÜZERİNDE 2021 YILINDA DAHA ÇOK FAZLA BELİRSİZLİK
Küresel büyüme üzerinde 2021 yılında daha çok fazla belirsizlik olacak. Dünya ekonomisi virüsün ne kadar yayıldığına, aşının yaygınlaştırılma hızına bağlı. Ayrıca pandeminin ekonomik faaliyeti ne kadar yavaşlattığı henüz bilinmiyor. Kapan firmalar ve artan işsizlik ne kadar kalıcı zarar verdiği de bilinmemekte… Zira kamusal yardımlar bittiğinde sis perdesi ortadan kalkacak ve durum netleşecek.
Mali gücü düşük, verimsiz firmalar ve sadece kamusal desteklerle yaşayan sektörler 2021 yılında hizmet ve üretim yarışından düşecek, firma sayıları önemli ölçüde azalacaktır. Ancak, mali gücü yüksek firmaların ekonomik güçleri olağanüstü artacağı için ekonominin genel verimliliği ve üretim gücü artabilecektir.
2021 yılında tüm dünyada kamusal yardımlar şirketlerden ziyade işsizlere ve işsiz kalacaklara yoğunlaşacaktır.
UZAK DOĞU ORİJİNLİ FONLAR TÜRKİYE’YE AKMAYA BAŞLADI
Yüksek faiz uygulamalarıyla kurda öngörülebilirlik kapısı aralandıkça yabancı yatırımcıların Türkiye’ye fon akışı devam edecek: TL’ye karşı carry trade işlemlerinin getiri potansiyeli ve cazibesi yabancı yatırımcılar için arttı. Özellikle Uzak Doğu orijinli fonlar Türkiye’ye akmaya başladı.
Salgın döneminin başlangıcında Türkiye ekonomisinde regülatör kurumlar tarafından baskıyla artırılan kredi hacimlerinin beslediği talep, cari işlemler açığı ve fiyat istikrarsızlığı olarak şu anda ekonomiyi zehirliyor.
Talep artışının negatif etkilerini bertaraf etmek üzere TCMB tarafından artırılan politika faizinin yaratması beklenen dezenflasyon etkisinin efektif hale gelmesi için bir an evvel yapısal bozukluklarla mücadele başlatılması gerekiyor.
SÖZEL TAAHHÜTLERİN HIZLICA UYGULAMA PRATİĞİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ GEREKİYOR
Merkez bankası parasal ve likidite sıkıştırmalarını taahhüt ettiği şekilde sürdürmek kaydıyla şu anda yapacağını yapmıştır, gerisi yapısal reform yapıcılarının görev sahasına giriyor. TCMB tarafından artırılan bu faiz seviyesi dahi, reformlar olmadan tek başına ters para ikamesini canlandırmaya ve rezerv birikiminin başlamasına yetmiyor.
TCMB açıklamaları piyasaların stresini şimdilik yumuşattı: Faiz koridoru politikasının terkedilmesi, iletişim kalitesinin artması, MB’nin elindeki bütün araçları kullanacağına dair algı yaratılması ve fiyat istikrarının en öne çıkartılması, veri paylaşımında şeffaflığın artırılacağının vurgulanması piyasaların stresini şimdilik düşürdü.
Stres düşmesinin risk seviyelerine yansıması için sözel taahhütlerin hızlıca uygulama pratiğine dönüştürülmesi gerekiyor. Öngörülen enflasyon hedefinin yüzde 9,4 olarak esas alınması sıkı para politikasının bir miktar gevşek yürüyeceği algısında olan yatırımcılar bulunuyor.
Mevduat-kredi faiz makasının açılması, dolarizasyon sürecinin tersine dönmesini engelliyor: Regülatör zorlamasıyla düşük faizle verilen krediler ile geri dönüşü problemli hale gelen kredilerin finansman zararını, bankaların mevduat-kredi faiz makasını açarak telafi etmeye çabalamaları dolarizasyonun çözülmesinde en önemli engeldir.
Yerleşiklerin nezdinde tersine dolarizasyon sürecini başlatabilecek seviyede yüksek ve ikna edici bir faiz oranı mevcut yönetim paradigması açısından mümkün gözükmüyor: Tersine varlık ikamesi ya da tersine dolarizasyon sürecinin başlamasına yetecek ölçüde minimum yüzde 25 oranında yüksek faiz getirisi sağlanması mevcut yönetim paradigmasında mümkün gözükmüyor.
TERS DOLARİZASYON İÇİN POLİTİKA FAİZİNİN GÜNCEL SEVİYESİ MATEMATİKSEL OLARAK YETERLİ DEĞİL
Bankaların, iklim ve biyo-çeşitlilik risklerine sebebiyet veren projeleri fonlama isteği azalacaktır ya da azalmalıdır: İklim ve biyo-çeşitlilik risklerine sebebiyet veren projeleri portföylerinden ayıklayıp bir daha kredi verilmemesi amacıyla, izleme ve ölçme departmanları ve uzmanları için bankalar bütçe ayırmaya başlayacaklardır.
TÜRKİYE EKONOMİSİ G-20 İÇERİSİNDE TUTUNAMAYACAK
Döviz rezervlerinin önemli bir kısmının sanal olduğu unutulmamalı: SWAP mekanizmalarıyla bankalardaki YP mevduatların önemli bir kısmının Merkez Bankasının döviz rezervlerine dahil edilmesi sanal bir görüntüden ibaret olup, ortada fiilin bir döviz varlığı bulunmuyor. Bu konjonktürde dış borç edinme sırası ve rolü kamu kesimine devredilmiştir.
AB ve Türkiye ilişkileri, Liderler Zirvesi’nde alenen ve resmi olarak, ABD’nin Türkiye’ye ilişkin belirleyeceği yeni politikalara endekslendi. ABD, NATO ülkelerini devreye sokarak Türkiye’ye yapacağı yaptırımların boyutunu ekonomik ve siyası yelpazeye bir bütün olarak yayarak, etki gücünü daha da artıracak. AB yaptırımlardan vazgeçmiş değildir. Tüm taraflara süre verilerek nihai kararın NATO toplantılarında verilmesi gerektiği zımni mutabakatına varılmıştır.
Türkiye’nin reform ciddiyeti 2021 Mart ayına kadar AB, ABD ve NATO tarafından test edilecek
Türkiye’nin reform ciddiyeti 2021 Mart ayına kadar AB, ABD ve NATO tarafından test edilecek: Türkiye’nin batı ekseninden kayma ikileminin ve son beş yıldır AB kriterlerinden uzaklaşan hukuk ve sisteminin tekrar dönüştürücü reform ciddiyetinin ne kadarının konjonktürel ve ne kadarının da hakiki olup olmadığı 2021 Mart ayına kadar AB, ABD ve NATO tarafından test edilecek.
EKONOMİDEKİ YAVAŞLAMANIN EN ÖNEMLİ SEBEBİ, BATI BLOKU İLE TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİN BOZULMASI
Türkiye, demokrasi, insan hakları, özgürlük, hukuk alanlarında Kopenhag kriterlerine uygun yapısal reformlarla AB ve ABD’ye yanıt vermedikçe yaptırımlar genişleyerek devam edecek.
Halbuki Türkiye, ekonomisi, coğrafyası ve toplumsal arayışları gibi her açıdan AB’nin ve Batı blokunun asli ve tamamlayıcı parçasıdır. Türkiye’nin AB ve ABD ile bozulan ilişkilerinin düzelmesi, TCMB’nin kaybettiği döviz rezervlerinin ekonomi üzerinde yaratacağı tahribatı azaltacaktır.
Uluslararası ilişkilerde 2020 yılı içerisinde artan düzensizlik, kargaşa ve hukuksuzluğun evirileceği yönün belirsiz hali 2021 yılında azalacağı ve pozitif alana doğru evirileceği bekleniyor.
İKLİM VE ÇEVRE DUYARLILIĞI DÜNYA GENELİNDE DAHA DA ARTACAK
İklim ve çevre duyarlılığı 2021 yılında dünya genelinde daha da artacaktır: İnsanlığın iklim ve çevre duyarlılığının, toplumlar ve ülkeler arası sosyal adalet arayışlarının resmi politikalara yansıması zaman alacak olmasına rağmen 2021 yılında farkındalık yaygınlığı bekleniyor.
Gelecek dönemlerin en büyük riski iklim değişikliklerinin yaratacağı felaketlere odaklanma yoğunluğunun artması 2020 yılının en büyük kazanımı oldu.
Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşı, kutuplaşmayı daha da artıracak, tarafını belirlemeyen üçüncü dünya ülkeleri istemedikleri tercihlere zorlanacak. Tedarik zincirlerinin konumlanması için ABD ve Çin taraftarlığıyla belirlenen süreç hala bitmedi.
Şu ana kadar, zorlamayla yer değiştiren her tedarik zinciri ABD ve taraftarları için maliyet artırıcı olmuş, Çin’in kazanımlarını güçlendirmiştir.
2021 YILINDA ABD’NİN KÜRESEL ROLÜ TEKRAR ARTACAK
2021 yılında ABD’nin küresel rolü tekrar artacak: 2021 yılında Biden tarafından enerji dönüşümünü hızlandıran, yeşil alt yapıya, teknolojiye hız kazandıran alanlarda ve toplumsal katılımda yapılacak kapsamlı ve cesur reformlar bu sonucu değiştirebilir ve ABD’nin küresel rolünü tekrar artırabilir.
BİDEN YÖNETİMİ İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİNİN ABD DIŞ POLİTİKASI İÇİN ÖNEMİNİ YENİDEN VURGULAYACAK
ABD’nin 2020 yılında tersine dönen entegrasyon süreçleri 2021 yılında yeni yönetimiyle rotasına tekrar düzeltebilir: Trump sonrasında, ABD Biden yönetimiyle; Paris İklim Anlaşmasına yeniden gireceğini, Dünya Sağlık Örgütü’ne kalacağını, Covid-19 aşısı dağıtmak için küresel koalisyon olan COVAX’a katılacağını, NATO’ya ve Transatlantik İttifakına olan bağlılığını yeniden teyit etmek için hızla Avrupa’ya yöneleceğini düşünüyoruz. İnsan hakları ve demokrasinin ABD dış politikası için önemini yeniden vurgulayacağını, dikta rejimlerine müsamaha göstermeyeceğini bekliyoruz.
Mesai ve çalışma koşullarına teknolojik yeniliklerin hangi ölçüde yön vereceği 2021 yılında epeyce netleşecek. Ancak, uzaktan çalışma şekli, Covid sonrasında da ekonomilerin kalıcı bir özelliği haline gelirse, pandeminin yok ettiği düşük ücretli mavi yakalıların çoğunluğu işlerine geri dönmeyebilir.
2021’DE ULAŞIM VE KONAKLAMA SEKTÖRLERİNDEKİ ZORLUKLAR BÜYÜK ÖLÇÜDE DEVAM EDECEK
2021 yılında iç ve dış turizm bileşimi, dış turizm aleyhine gelişecek, ulaşım ve konaklama sektörlerindeki zorluklar büyük ölçüde devam edecek. 2020 yılında en çok kazananların başında teknoloji devleri ve dijital dönüşüme yatırım yapmış olanlar geliyor.
Aynı eğilim 2021 yılında da devam edecektir. İşçi havaleleri uzunca süre düşük kalacak: Yoksul ülkelerin gelişmiş ülkelerde çalışan işçi ve göçmenlerinin kendi ülkelerine gönderdikleri dövizli havaleler karantina ve göç kısıtlamaları nedeniyle hızlıca düştü. 2021 yılında yurt dışı işçi gelirlerin de artış bekleniyor.
Döviz alımlarında, teslimatlar için uygulanan valör uygulamasının kaldırılmasıyla önemli bir yanlışlıktan ve algı bozukluğundan ekonomi kurtuldu. Dövize yönelik talebin engellenmesinde hiçbir işlevi de bulunmuyor iken, gerçek kişilerin 100 bin USD ve üzeri değerindeki döviz alımlarında ve yine günlük 100 gr ve üzerindeki altın alımlarında teslimat için uygulanan bir iş günü valör işleminin iptal edilmesiyle piyasa dışı yanlış bir uygulamadan dönüldü.
ULUSLARARASI DÜZENLEMELERE AYKIRI DÜZENLEMELER YAPILMASI DOĞRU BİR MAKRO İHTİYATİ TEDBİR DEĞİL
Düzenleyici otorite önce kredi riskinin artışına bankaları zorlarken, hemen arkasından oluşan hasarın gizlenmesine yönelik uluslararası düzenlemelere aykırı düzenlemeler yapması doğru bir makro ihtiyati tedbir değildir.
Evalüasyon kurlarının güncel kurlardan farklı olmasına izin verilmesi, mali bünyede oluşan negatif yönlü değişimin net olarak gizlenmesidir: Evalüasyon kurlarının şu andaki güncel yüksek kurla yerine geriye yönelik 252 iş gününün ortalamasının esas alınması mali bünyede oluşan kayıpların gizlenmesidir.
Bilançolardaki dövizli varlık ve yükümlülük kalemlerinin değer tespitinde esas alınan evalüasyon kurlarının güncel kurlardan farklı olması mali bünyede oluşan değişimin gizlenmesidir.
Menkul değerler portföyünde ortaya çıkan negatif değerleme farklarının öz kaynak tutarında dikkate alınmaması, SYR seviyelerindeki ve YP pozisyonlarındaki bozulmaları perdeleme amaçlıdır.
Kredilerde sorunlu hale gelen alacaklar için bir sonraki adıma geçilmesindeki gecikme sürelerinin uzatılması varlık kalitelerinin ölçümünü ve karşılık giderlerinin doğruluğunu iyice bulanıklaştıracak.
Kredilerin ikinci grupta sınıflandırılması için birinci grupta öngörülen 30 gün gecikme süresinin 90 güne çıkartılması ve yine hem bankalar vem de diğer finansal kuruluşlar için, kredilerin donuk alacak sınıflandırılması için öngörülen 90 gün gecikme süresinin 180 güne leasing şirketleri için de 240 güne çıkartılması finansal kuruluşların varlık kalitelerinde kuşkuyu daha da artıracak.
Ayrıca, Yeniden yapılandırılarak canlı kredilere aktarılan alacaklarda tekrar ödeyememe hallerinin oluşumunda 3.grup-Tahsil İmkânı Sınırlı krediler altında sınıflandırılmasını şart koşan hükmünün uygulanmasından vazgeçilmesi önemli bir risk unsurudur.
BORÇ YAPILANDIRILMASINDA ORTAYA ÇIKAN ZARARIN KAMUSAL KAYNAKLARLA KARŞILANMASI GEREKİR
Kart borçlarının yapılandırılmasında ortaya çıkan zararın kamusal kaynaklarla karşılanması gerekir: Kart borçlarını öteledikleri süre boyunca kart hamillerinden asgari tutar da dahil olmak üzere alacaklarını talep etmeyerek ödemesiz dönemler tanımlamaları halinde ortaya çıkan kayıpların telafisi sistem tarafından yapılması gerekiyor.
Bankaların emtia ve gayrimenkullerin edinim tarihinden itibaren 3 yıl içinde elden çıkarılması zorunluluğunun ortadan kaldırılması bankaların, getirisiz varlıkların payının artışı ve toplam varlık getirilerinin düşüşü ile sonuçlanacak.
Finansal teminatların piyasa değeriyle değil de 2019 yılı değerleriyle bilançolarda yer alması mali yapının ölçüm prensipleriyle uyuşmuyor.
EKONOMİ DÖVİZ KAZANMA KABİLİYETİNİ VE REZERV BİRİKİMİNİ ARTIRACAK POLİTİKALARI HENÜZ OLUŞTURMADI
Düşük faiz ısrarının yarattığı fiyat istikrarsızlığı, ekonominin gelir dağılımını, refah seviyesini ve büyüme olanaklarını tahrip etmeye devam ediyor. Dalgalı kur rejimi ile tek yönlü faiz ısrarına dayalı para politikasının doğal uyumsuzluğu hala devam etmekte, düzeltilmedi.
Düşük faiz ve istikrarlı kur çizgisi ancak fiyat istikrarı koşulunda sağlanabilir olduğu para politikasının ana teması haline tekrar getirilmesi gerekiyor. Türkiye ekonomisi, döviz kazanma kabiliyetini ve rezerv birikimini artıracak politikaları henüz oluşturmadı.
Güçlerin ve kurumların bağımsızlığı ivedilikle yeniden yapılandırılmalı, bürokraside yeterlilik ve uygunluk koşulları tekrar işlevsel kılınmalı. Politika faizinde sert bir artış yapılması ihtiyacı güncelliğini hala koruyor: Üretici maliyetlerinde biriken artışlar gelecek dönemlerde kademeli olarak tüketici fiyatlarına yansıtılacağı ve yüzde 14,03 olarak açıklanan tüketici enflasyonunun yönünün kısa/orta vadede yukarı yönlü olacağı için, politika faizlerinin ivedilikle tek kalemde minimum 400 baz puan artırılması ihtiyacı ortada bekliyor.
Dünya ekonomilerinin aksine, Türkiye ekonomisi uzunca bir süre düşük faizle çalışamayacak. Ancak, yüksek faiz ne reel sektörün ne de finansal kuruluşların verimliliğini artıramayacak, tam tersine getiri ölçekleri ve getiri çeşitleri hep aşağı yönlü baskılanacak.
Türkiye’de finansal kuruluşların risk alma kapasiteleri esaslı bir şekilde düşmüş olduğu için, kredi hacimlerinde hızlı artış dönemleri artık uzunca bir süre sona erdi.
Mevduat dışında kalan ve daha çok türev ürünlerine dayanan nitelikli veya niteliksiz tüm diğer kaynakların tedarik edilmesinin önemi çok daha arttı, ancak mevduatın kaynak bileşimindeki ağırlığı uzun süre korunacak.
BANKALARIN BÜYÜME SÜREÇLERİ YEREL OLANAKLARIN KISITLARI İÇERİSİNDE ŞEKİLLENECEK
Bankaların büyüme süreçleri, 2020 ve 2021 yıllarında küresel olanaklar yerine daha çok Türkiye ekonomisinin sunduğu yerel olanakların kısıtları içerisinde şekillenecek.
Genel trend zorlamasıyla yürütülen dijitalleşme maliyetleri, sanılanın aksine bankacılık sektörünün karlılık kapasitesini uzunca bir süre zorlayacak: Hızlanan dijitalleşme, aracısız ortam yaratma, yeni iş kapasitesi geliştirme, uzaktan çalışma, mesai değişikliği, operasyonel/organizasyonel yenilenme, yeni portföy dengelenmesi gibi işlemlerin maliyetleri, beklentilerin aksine bankacılığın karlılığı, etkinliği ve verimliliği üzerinde uzunca bir süre yük oluşturacak.
İş gücü ve ölçek azaltımına gidilmeden bankacılığın karlılık baskısı yumuşamayacak. Karlılık baskısının, sermaye yeterliliğinde aşınmaya sebebiyet vermemesi için portföy dengeleri yeniden yapılandırılacak. Bankacılığın varlık kalitesinin ölçümlenmesinde perdeleyici unsur haline gelen regülasyon faktörünün kısıtları dışında, uluslararası standartlara uygun ilave karşılık ayrılması finansal sistemin şeffaflığını ve güvenirliliğini daha da artıracak.
Bankacılığın likidite seviyeleri daha da düşecek: Operasyonel ortamlarda ve müşteri davranışlarında başlayan ileriye yönelik güven eksikliğine bağlı olarak kredi geri ödemelerinde başlayan zorluklar daha da artacağı için bankacılığın likidite seviyeleri düşecek.
COVİD-19 salgınının yarattığı hasarın telafisi için, sistemsel ve/veya kamusal destek senaryoları ciddi bir şekilde çalışılmalı: Kısa süreli periyotlarla likidite senaryo analizleri yapılarak olası sıkışmalara hazır olunmalı. Bu kapsamda sistemsel ve/veya kamusal destek senaryoları üzerine ciddi bir şekilde çalışılması gerekiyor.
YÜKSEK EKONOMİK BÜYÜMENİN DİĞER GÖSTERGELERLE UYUMSUZLUĞUNUN NEDENLERİ İZAH EDİLMELİ
Açıklanan yüksek ekonomik büyümenin, ilişkili olduğu diğer makro göstergelerle uyumsuzluğunun nedenleri kamuoyuna izah edilmesi gerekiyor. Türkiye ekonomisin alenen düşen büyüme dinamiklerine rağmen, üçüncü çeyrek için açıklanan yüzde 6.7’lik yüksek büyüme oranının diğer makro göstergelerle uyumsuzluğunun mantıki ve matematiksel nedenleri TUİK tarafından kamuoyuna etraflıca izah edilmeli, güvensizliğin giderilmesi için elde edilen istatistiki veriler ve analizler denetime açılmalı, şeffaflık sağlanmalıdır.
Yerli tasarruf sahiplerinin enflasyon algısında, görevli kurumlara karşı duyulan reel güvensizlik hali düzeltilemeden, makro ekonomik kontrol noktaları ve politika araçları hep işlevsiz kalacak: Yerli tasarruf sahiplerinin enflasyon algılarının, resmi istatistiklerde açıklanan oranlardan farklı olması kurumsal yapılara olan güvensizliğin aleni tescilidir. Kamuya karşı güvensizlik hali giderilmeden hiçbir araç enflasyon beklentilerini etkileyemez ve yönetemez.
Birincil öncelik istatistik kurumlarının, şeffaflıkları ve kontrol edilebilir olmalarının önü açılmasıdır. Yerli tasarruf sahiplerinin resmi enflasyon algısındaki güvensizlik duyguları düzeltilmezse, döviz talebi hep TL üzerinde baskı unsuru olmaya devam edecek.
Orhan Ökmen
Sesmir Yönetm Kurulu Başkanı
okmen@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.