-Şirket ömürlerinin kısa olmasının ana nedenleri; artan rekabet, yabancı şirketlerin pazara girmiş olması, kurumsallaşamama, birleşme ve satın almalar olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca; vizyon eksikliği, liderlik sorunu, niteliksiz insan kaynağı, teknolojiyi takip edememe, kötü yönetim, müşteri memnuniyeti sağlayamama, kaliteli ürün ve hizmet üretememe diğer nedenler arasında…
-İşletmelerde sıkça karşılaştığımız hatalardan biri de elde edilen karın işletmeden çıkarılıp başka alanlara transfer edilmesidir. Kar gayrimenkul, spekülatif işlemler, farklı sektörlerde yatırımlar veya harcamalar yoluyla başka alanlara aktarılıyor. Oysa öz kaynaklara eklenerek, ana iş-ürün odağına dönük yeni yatırımlara yöneltilmesi gelecek adına çok büyük önem arz ediyor.
-İyi bir işletme yönetiminde; müşteri sayısının artırılması, daha fazla ürün-hizmet satışı yapılması, minimum maliyet, rekabetçi ve yüksek satış fiyatı ile maksimum karın sağlanması hedeflenmelidir. Buna ek olarak, rakip analizleri, inovatif ürün tasarımı, kalitenin artırılması, daha fazla satış ve tahsilat, vade yönetimi gibi işlemlerde doğru adımlar atılması gerekir.
İşletmelerde temel amaç; devamlılığın sağlanabilmesi, uzun ömürlü olunabilmesidir. Şirket ömrünü uzun kılmanın yegane yolu ise karlılıktır. Ama bu da o kadar kolay değildir.
Şirketlerin ömrü ile ilgili yapılan bir araştırmada (1); dünyada şirket ömürlerinin küreselleşme ile birlikte ortalama olarak kısaldığı anlaşılıyor. Çalışmaya göre, ortalama şirket ömürlerinin düşüş göstererek; Almanya’da 18, İngiltere’de 10, Fransa’da 9 yıla kadar indiği, Dünya Bankası kaynaklarına göre, Türkiye’de ise işletmelerin yüzde 80’inin 5’nci yıla, yüzde 96’sının ise 10’ncu yıla varamadan kapandığı belirtiliyor.
AİLE ŞİRKETLERİNİN DEVAMLILIĞI SAĞLAYAMAMASININ NEDENLERİ
Aynı çalışmaya göre, şirket ömürlerinin kısa olmasının ana nedenleri; artan rekabet, yabancı şirketlerin pazara girmiş olması, kurumsallaşamama, birleşme ve satın almalar olarak karşımıza çıkıyor.
Yukarıda belirtilenlere ek olarak, vizyon eksikliği, liderlik sorunu, niteliksiz insan kaynağı, teknolojiyi takip edememe, kötü yönetim, müşteri memnuniyeti sağlayamama, kaliteli ürün ve hizmet üretememe, aile şirketlerinin devamlılığının sağlanamaması gibi hususlar neden olarak belirtilebilir.
Şirketlerin her birinde, kötüye gidişin işaretleri kendini farklı şekil ve düzeylerde gösterebilir. Önemli olan bunu önceden anlayabilmek ve önleyici tedbirlerle, zamanında gerekli müdahaleleri yapabilmektir. Bu da kurumsal yönetilen ve algı düzeyi yüksek bir şirket yaratarak olabilecek bir durumdur.
SIKÇA KARŞILAŞILAN HATALARDAN BİRİ DE KARIN İŞLETMEDEN ÇIKARILIP BAŞKA ALANLARA TRANSFER EDİLMESİ
Uygulamada sıkça karşılaştığımız hatalardan biri de elde edilen karın işletmeden çıkarılıp başka alanlara transfer edilmesidir. Bu tip şirketlerin büyük bir bölümünde, elde edilen kar tutarının gayrimenkul, spekülatif işlemler, farklı sektörlerde yatırımlar veya harcamalar yoluyla başka alanlara aktarıldığına sıklıkla rastlamak mümkündür.
Bu kararlar genellikle iyi niyetle ve işletme dışı-daha fazla kar elde etme amacıyla başlayan ancak, çöküşün başlangıcına zemin hazırlayan adımlar olarak karşımıza çıkıyor.
Oysa elde edilen kar tutarının öz kaynaklara eklenerek, ana iş-ürün odağına dönük yeni yatırımlara yöneltilmesi gelecek adına çok büyük önem arz ediyor. Bu şekilde, işletme daha da büyüyerek pazar payının artırılabilmesi imkanına sahip olabilecek, ürün ve hizmet karlılığı yoluyla devamlılığı ve ömrü uzayabilir.
KAR ELDE EDEMEYEN BİR İŞLETME KAPANMAYA MAHKUMDUR
Kar elde edemeyen bir işletme kapanmaya mahkumdur. Zarara belki bir süre, karlılık umudu devam ettiği sürece katlanılabilir. Ama sonsuza kadar katlanılması mümkün değildir. Zira işletmecilikte zararın finansmanı diye bir şey söz konusu değildir. Mantığa aykırıdır. Karlı işletmeler bile uzun ömürlü olmayı beceremezlerken, zarar eden işletmelerin mevcudiyetlerini uzun süre korumaları mümkün değildir. Kısa süre içinde kapanmaları kaçınılmazdır.
İşletmeler yaşayan organizasyonlardır. Bu organizasyonların devamlılığını ve hayatta kalmalarını sağlama görevi esas olmalıdır. Bu görev, yatırımcıya ya da onun tayin ettiği yöneticilere aittir. İşletme yönetiminde lider olarak kim var ise onun sorumluluğu altındadır. Yöneticinin yapması gereken ise kıt kaynakları en iyi bir şekilde kullanarak maksimum kar ile işletmenin devamlılığını sağlayabilecek çalışmaları yapmaktır.
MÜŞTERİ SAYISININ ARTIRILMASI, DAHA FAZLA SATIŞ YAPILMASI, MİNİMUM MALİYET, REKABETÇİ VE YÜKSEK SATIŞ FİYATI İLE MAKSİMUM KAR
İyi bir işletme yönetiminde; müşteri sayısının artırılması, daha fazla ürün-hizmet satışı yapılması, minimum maliyet, rekabetçi ve yüksek satış fiyatı ile maksimum karın sağlanması hedeflenmelidir. Buna ek olarak, rakip analizleri, inovatif ürün tasarımı, kalitenin artırılması, daha fazla satış ve tahsilat, vade yönetimi gibi işlemlerde doğru adımlar atılması gerekir.
Capital’in araştırmasına göre, “Yaşayan Şirket” kitabının yazarı Arıe De Geus, uzun yaşayan şirketlerin kendilerini sürekli yenilediklerini, portföylerini değişen çağın gereklerine uygun hale getirdiklerini, yaşayarak öğrenme ve deneyimleri önemsediklerini, kurumsal hafızayı kaybetmediklerini ifade etmektedir.
Özetle, şirket yönetimi adeta sihirli bir sözcük gibidir. Onu en iyi hale getirmenin kısa bir formülü yoktur, değişkenlik gösterir. İyi yönetimi oluşturmak ve devam ettirmek, yöneticilere ve onları seçen sermaye sahiplerine düşmektedir. Bunun için sanırım gözden geçirmelerin sık aralıklarla yapılması ve doğru adımlar atılması gerekmektedir.
Şaban Çağıran
cagiran@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.