Başbakan Recep Tayyip Erdoğan büyük bir lider. Ustalık dönemine geldi. 2014 yılını beklemeden Avrupa ilişkilerini bizzat yönetmeye başlamalı. Türkiye bin yıldır öncelik verdiği Batı’ya yönelişini hatırlamalı ve yeni bir enerjiyle yeni başarılara mega düzeyde damgasını vurmalı.
Bu sene Türk televizyonlarının en ünlü dizisi hiç şüphesiz “Muhteşem Yüzyıl” oldu. Bu dizi Türklere muhteşem tarihlerini hatırlattı ve Türkiye’ye büyük bir gurur yaşattı. Döneminde Dünya politikasını belirleyen Kanuni Avrupa topraklarının yüzde kırkı üzerinde egemenlik kurdu. Koyduğu bir kural sonucu Avrupa’da krallar sadece Osmanlı sadrazamına eş tutuluyordu. Osmanlı Padişahı bir Cihan hükümdarı olarak hepsinin üzerinde yer alıyordu.
Ya bugün? Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa politikası ne düzeyde? Avrupa ile ilişkiler nasıl bir gelişme gösteriyor?
Avrupa konusunda Türkiye’de kafalar karışık
Avrupa konusunda bugün her kafadan bir ses çıkıyor. “Avrupa batıyor” “Avrupa hasta” “Avrupa’yı ancak biz kurtara biliriz” “Avrupa’yı boş ver, Dünya’nın geri kalanı bize yeter”. Sorumlu sorumsuz herkes bir şeyler mırıldanıyor. Bunların hangisi gerçek?
Gerçeği siyaset ve ekonomi biliminin ışığında incelemek ve Türk toplumunu doğru bilgilendirmek gerek. Türk toplumunu yanlış bilgilerle yönlendirmek Türkiye’ye ve dolayısıyla Türk halkına büyük zarar verir.
Siyaset bilimi bize ne öğretiyor?
Türkiye’nin Avrupa ile ilişkileri bin yılı aşkın süredir stratejik bir önem taşıyor. Bin yıldır Türkler Avrupa’nın egemen güçleriyle savaştı ve bu savaşları kazandı. 1071 Malazgirt ve 1453 İstanbul tarihi dönüm noktaları. Türkler Avrupa’nın egemen gücü Roma’yı dize getirdi ve Avrupa’nın en büyük katedrali Ayasofya’ya sahip, Avrupa’nın en büyük şehri İstanbul’u ele geçirdi, Doğu Roma İmparatorluğu’na son verdi. Kanuni döneminde ise Avrupa politikasını fiili olarak Türkler belirliyordu.
Bin yıldır Türklerin yönü stratejik olarak hep Batı’ya dönük. Bu durumu bilmemek bir cehalet ve Türkiye’ye büyük zarar verir. Batı’ya yönelen Selçuklular ve Osmanlı’lar şüphesiz üç kıta üzerinde egemenlik kurdu. Bu durum Türklerin Batı’ya yayılma politikasının bir diğer sonucudur.
Ekonomi bilimi bize bugünkü Avrupa konusunda ne öğretiyor? Avrupa gerçekten batıyor mu? Bu da tamamen yanlış bir enformasyon. Avrupa bugün on sekiz trilyonluk GSMF ile dünyanın en zengin birliği ve Amerika Birleşik Devletlerinin önünde gidiyor. çin ve Japonya Avrupa’nın çok gerisinden geliyor. Avrupa’nın nüfusu Türkiye’nin yedi katı ama ekonomisi Türkiye’nin yirmi üç katı. Parası Euro çok güçlü. Nükleer enerjide, hızlı trenlerde, moda’da, turizmde, uzaya gönderilen uydu sayısında Avrupa Dünya’da lider. Stratosferde uçan sesten süratli sivil hava yolcu uçağını sadece Avrupalılar yapabildi ve bu uçakları en hızlı askeri uçaklar bile en fazla iki buçuk dakika izleyebiliyor. Avrupa batıyor demek ve Türkiye’den yirmi üç defa daha büyük olan bu dünya ekonomik lideri Türkler kurtarır demek bir fantezi değilse bir cehalettir.
Türk politikası nerede yanlış yaptı?
1958 yılında rahmetli Adnan Menderes Avrupa Birliği’ne üyelik müracaatını yaptı. Avrupa Birliği’nin tarihi ve fiili kurucusu General de Gaulle bu müracaata memnuniyetle yeşil ışık yaktı.
1960 askeri darbesinden itibaren Türkiye’nin Avrupa politikası hep yanlışlıklarla dolu. Türkiye Avrupa’ya kompleks dolu küçük pencereden bakmış ve Brüksel’deki memurlara tutsak oldu, onları Avrupa’yı yönetiyor sandı. Avrupa ile ilişkileri sadece bir araç olması gereken diplomatlara terk etti. En büyük yanlış da Sivil Toplum Kuruluşları tarafından yapıldı. STK yöneticileri Avrupa ile ilişkileri bir kongre turizmine dönüştü. Lüks otellere birkaç günlüğüne gidip tatil geçirmek bir alışkanlık oldu ve Türk dostu geçinen ama bu dostluklarını sadece Türklere gösteren kişilerle sohbet etmek bir Avrupa politikası zannedildi. Türkiye’nin parası heba edildi.
Türkiye’nin AB politikası zirveden yönetilmeli ve hedef siyasi ve ekonomik olmalı
Tam üyelik müzakerelerini başlatmakla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarihi bir başarıya damgasını vurdu. Ama sonra Avrupa ile ilişkiler alt düzeyde diplomatlar ve STK’lar düzeyine düşürüldü. Bu yanlış. Bu nedenle Türkiye’nin AB ile ilişkileri gerilemeye başladı.
Prof. Dr. Bener KARAKARTAL
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.