Son Haberler

Kaybolan fiyat istikrarı hedefi ve yarattığı riskler

-Türk Lirası, mevcut para politikası çerçevesinde şu ana kadar önceliklendirilmedi. Açıklanmış resmi enflasyon oranı yüzde 36.08 seviyesinde iken, önümüzdeki kısa dönemde yüzde 50’lere tırmanarak 2022 Eylül ayına kadar görünen ufukta bu yüksek seviyede devam edeceği beklenirken, politika faizinin mevcut durumda yüzde 14 seviyesinde sabit tutulması TL’nin önceliklendirilmediğinin en açık göstergesidir.

-Resmi rakamlara göre bile, ortada en az 22 puanlık bir negatif faiz oluşmuştur. Yakında bunun üstüne en az 15 puanlık bir ilave daha birikecektir. Türkiye ekonomisi bu kadar yüksek bir negatif reel faizle yol alamaz, tasarruf/yatırım dengesini, satın alma gücünü, arz-talep dengesini ve sonuçta genel istikrarını koruyamaz. Enflasyonu düşürmek yüksek faizle mümkün iken, faiz düşürülerek enflasyonun yükselmesine Ortodoks politikalar izin vermez.

-Piyasalardaki reel maliyet ve talep bileşiminin yarattığı doğal ve fiili enflasyon oranını esasen yüzde 10,65 olarak ölçmekteyiz. Türkiye’nin yüzde 36.08 oranındaki cari enflasyonunun yüzde 9,58 puanı yanlış yönetime dayalı olarak bozulan beklentiler, yüzde 14,98 puanı Ortodoks politikalardan şaşan para politikalarının TL’nin değerinde yarattığı tahribat nedenleriyle oluşmuştur. Sonuçta yüzde 36.08 oranındaki enflasyonun yüzde 25,43 puanı yanlış yönetim kaynaklıdır.

-Enflasyonun inmesi için, beklentilerin, para politikasının ve dış dünya ile entegrasyonun yönetilmesine ilişkin mevcut paradigmaların tamamen değiştirilmesi gerekiyor. Beklentilerin, para politikasının ve dış dünya ile entegrasyon yöntemlerinin yönlendirilmesine ilişkin yönetsel alanlarda gerekli değişim ve dönüşümlerin yapılması halinde enflasyon yüzde 36.08 seviyesinden, yüzde 10,65 seviyelerine hızlıca inmesi teknik olarak mümkündür.  

-Türkiye ekonomi yönetiminde hâkim olan paradigmanın faiz artırım olgusuna peşinen kapalı olması, Ortodoks politikalardan uzaklaşılması ve FED kaynaklı beklenen türbülansın gündem dışı bırakılıp önemsenmemesi, FED kararlarının tahrip edici etkilerinin Türkiye ekonomisinde birebir hissedilmesine sebebiyet verecektir.  Türkiye ekonomisinde belirsizlik beklentileri giderek artmaktadır. 

-Türkiye’nin görünümünde ortaya çıkan belirsizliğin giderilmesi için; öncelikli olarak politika faizlerinin reel faiz oluşacak şekilde enflasyonun üzerine çıkartılması gerekiyor. Para politikasında gerçek sıkılaşmaya gidilmesi, kurumları güçlendirecek yasal alt yapının kurgulanması, rezerv artırıcı tedbirlere başlanılması, kredi disiplinin bozacak olan adım ve uygulamalardan uzak durulması, Merkez Bankasının doğru ve etkili bir iletişim politikası kurgulaması gerekir.

-Özel sektör dış borç ödemelerinde kamusal destek mekanizmaları öne çıkartılmalı, yapısal reformlar hızlıca başlatılmalı ve orta/uzun vadeli gerçekçi politikalar oluşturulmalıdır. Ekonomi yönetimde, ortodoks para politikasından vazgeçildiği için fiyat istikrarı ve finansal istikrar bozuldu. Ortodoks politikalar en başta Merkez Bankalarının kurumsal ve araç kullanım bağımsızlıklarına sahip olmalarını birinci koşul olarak şart koşar.

Dezenflasyonist süreç ile enflasyonda düşme yönlü beklenen baz etkisi arasında korelasyon aramanın bilimsel temeli yoktur.  Enflasyonda baz etkilerinin ortadan kalkmasıyla göreceli olarak oluşacak daha düşük fiyat artış seviyesi, Merkez Bankası tarafından dezenflasyonist sürecin başlayacağı şeklinde değerlendirilmesinin bilimsel temeli yoktur.

Fiyat istikrarının tesisi için TCMB’nin herhangi bir etkili politikası bulunmuyor. TCMB, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için hiçbir adım atmamış olduğu halde ve hatta ters yönlü uygulamalar içerisine girmiş olduğu halde, kamuoyu duyurularında bu yönlü adımların atıldığı şeklinde yapılan açıklamaları gerçeği içermiyor.

Türk Lirasını önceliklendirme amaçlı gözden geçirme planları piyasalar tarafından merakla bekleniyor. Türk Lirasını öncelikli kılacak hiçbir uygulaması olmadığı halde, Türk Lirasını öncelikli kılacak geniş kapsamlı bir politika çerçevesinin oluşturulması yönünde gözden geçirme işlemi yapıldığı şeklindeki açıklaması olumlu karşılanırken, kısa dönemde bu gözden geçirmenin sonuçları ekonomik birimler tarafından merakla bekleniyor.

Türk Lirası, mevcut para politikası çerçevesinde şu ana kadar önceliklendirilmedi. Açıklanmış resmi enflasyon oranı yüzde 36.08 seviyesinde iken, önümüzdeki kısa dönemde yüzde 50’lere tırmanarak 2022 Eylül ayına kadar görünen ufukta bu yüksek seviyede devam edeceği beklenirken, politika faizinin mevcut durumda yüzde 14 seviyesinde sabit tutulması TL’nin önceliklendirilmediğinin en açık göstergesidir.

EN AZ 22 PUANLIK BİR NEGATİF FAİZ OLUŞTU, TÜRKİYE EKONOMİSİ BU KADAR YÜKSEK BİR NEGATİF REEL FAİZLE YOL ALAMAZ

Resmi rakamlara göre bile, ortada en az 22 puanlık bir negatif faiz oluştu. Yakında bunun üstüne en az 15 puanlık bir ilave daha birikecektir. Türkiye ekonomisi bu kadar yüksek bir negatif reel faizle yol alamaz, tasarruf/yatırım dengesini, satın alma gücünü, arz-talep dengesini ve sonuçta genel istikrarını koruyamaz.

Piyasalardaki reel maliyet ve talep bileşiminin yarattığı doğal ve fiili enflasyon oranını esasen yüzde 10,65 olarak ölçmekteyiz. Türkiye’nin yüzde 36.08 oranındaki cari enflasyonunun yüzde 9,58 puanı yanlış yönetime dayalı olarak bozulan beklentiler, yüzde 14,98 puanı Ortodoks politikalardan şaşan para politikalarının TL’nin değerinde yarattığı tahribat ve yüzde 0,88 puanı ise dış ilişkilerde yaratılan yüksek stres nedenleriyle oluştu. Sonuçta yüzde 36.08 oranındaki enflasyonun yüzde 25,43 puanı yanlış yönetim kaynaklıdır.

ENFLASYONUN İNMESİ İÇİN MEVCUT PARADİGMALARIN TAMAMEN DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKİYOR

Enflasyonun inmesi için, beklentilerin, para politikasının ve dış dünya ile entegrasyonun yönetilmesine ilişkin mevcut paradigmaların tamamen değiştirilmesi gerekiyor. Beklentilerin, para politikasının ve dış dünya ile entegrasyon yöntemlerinin yönlendirilmesine ilişkin yönetsel alanlarda gerekli değişim ve dönüşümlerin yapılması halinde enflasyon yüzde 36.08 seviyesinden, yüzde 10,65 seviyelerine hızlıca inmesi teknik olarak mümkündür.

Merkez Bankası’nın kurumsal ve araç kullanımı bağımsızlıklarının, uygulanan cari para politikasının, iletişim politikasının   mevcut haliyle devam etmesi halinde piyasa beklentilerinin ve dolayısıyla enflasyon ataletinin, dolarizasyon cazibesinin değişmesi mümkün değildir.

Yaklaşan Para Kurulu toplantısında Merkez Bankası’nın politika faizine ilişkin ilan edilecek seviyenin ne olacağı artık piyasaları pek de heyecanlandırmıyor. Zira, politika faizi artık referans olma özelliğini tamamen kaybetmiş, sadece kamu-özel sektör arasında haksız sermaye transferlerine sebep olmaya devam etmektedir.

DOĞRU VE VAKTİNDE ALINMIŞ ÖNLEMLERLE, KÜRESEL EKONOMİ POLİTİKALARININ NEGATİF ETKİLERİNİ BERTARAF ETMEK MÜMKÜN

Küresel ekonomilerdeki gelişmelerin negatif etkilerini duruma göre azaltmak veya bertaraf etmek mümkündür. Odak noktası ABD olmak üzere, küresel ekonomilerdeki gelişmelerden uzakta kalmak mümkün olmamakla beraber, doğru ve vaktinde alınmış önlemlerle, küresel ekonomi politikalarının negatif etkilerini duruma göre azaltmak veya bertaraf etmek mümkündür.

Kırılganlığı yüksek gelişmekte olan ülkeler için konjonktürel anlamda en büyük tehdit unsuru, FED’ in başlattığı politika değişiklikleridir. Yüzde 7 seviyelerine ulaşmış olan enflasyonla FED’in yapacağı mücadele sonuçları, mücadele yeteneği, şekli ve etkileri küresel düzeyde ve her noktada hissedilecek; ancak, sıkılaştırıcı bu politika değişiklikleri, kırılganlığı yüksek gelişmekte olan ülkeler için tehdit unsuru olacaktır.

FED ‘in politika değişikliklerinin tamamı, Ortodoks politikalar kapsamında genel kabul görmüş bilimsel temeli olan uygulamalardır: Mevcut durumda FED tahvil alımlarını azaltıcı süreci (tapering) giderek devam ediyor. Şimdi ilk sırada 2022 yılının ilk yarısında başlayacak olan faz artırımları bulunmakta, ikinci sırda ise parasal gevşeme nedeniyle 9 trilyon dolara ulaşmış olan kendi bilançosunu küçültme amacı yanı portföyündeki tahvilleri satma ve karşılığında piyasalardaki paraları kısa sürede geri çekme amacı bulunuyor.

SALGININ GİDİŞATINA GÖRE FED’İN POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ DAHA ÖNE DE ÇEKİLEBİLİR

Virüs salgınıyla mücadelenin akıbetine göre FED’in bu politika değişikliği daha öne de çekilebilir. FED kararlarının olumsuz etkilerini, dış borçluluğu yüksek, rezervleri düşük ve yapısal cari açıkları olup da etkili önlem alamayan ülkeler yaşayacaktır.

Dış borçluluğu yüksek, rezervleri düşük ve yapısal cari açıkları olup da etkili önlem alamayan ülkelerin, en başta para birimleri ciddi değer kaybedecek, fiyat istikrarları ciddi bir şekilde bozulacak, piyasa faizleri olağanüstü artacak, ekonomik büyüme olanakları azalacak ve finansal istikrarları daha da bozulacaktır. Hâkim olan paradigmanın faiz artırım olgusuna peşinen kapalı olması, FED kararlarının tahrip edici etkilerinin Türkiye ekonomisinde birebir hissedilmesine sebebiyet verecektir.

FED KARARLARININ TAHRİP EDİCİ ETKİLERİNİN TÜRKİYE EKONOMİSİNDE BİREBİR HİSSEDİLMESİNİ SAĞLAYACAK

Türkiye ekonomi yönetiminde hâkim olan paradigmanın faiz artırım olgusuna peşinen kapalı olması, Ortodoks politikalardan uzaklaşılması ve FED kaynaklı beklenen türbülansın gündem dışı bırakılıp önemsenmemesi, FED kararlarının tahrip edici etkilerinin Türkiye ekonomisinde birebir hissedilmesine sebebiyet verecektir.  Türkiye ekonomisinde belirsizlik beklentileri giderek artıyor.

Türkiye’nin görünümünde ortaya çıkan belirsizliğin giderilmesi için; öncelikli olarak politika faizlerinin reel faiz oluşacak şekilde enflasyonun üzerine çıkartılması gerekiyor. Para politikasında gerçek sıkılaşmaya gidilmesi, kurumları güçlendirecek yasal alt yapının kurgulanması, rezerv artırıcı tedbirlere başlanılması, ayrıca kredi disiplinin bozacak olan adım ve uygulamalardan uzak durularak finans kuruluşlarının sağlıklarının korunması, Merkez Bankasının doğru ve etkili bir iletişim politikası kurgulaması gerekir.

YAPISAL REFORMLAR HIZLICA BAŞLATILMALI VE ORTA/UZUN VADELİ GERÇEKÇİ POLİTİKALAR OLUŞTURULMALI

Yine, özel sektör dış borç ödemelerinde kamusal destek mekanizmaları öne çıkartılmalı, yapısal reformlar hızlıca başlatılmalı ve orta/uzun vadeli gerçekçi politikalar oluşturulmalıdır.

Ekonomi yönetimde, ortodoks para politikasından vazgeçildiği için fiyat istikrarı ve finansal istikrar bozuldu. Ortodoks politikalar en başta Merkez Bankalarının kurumsal ve araç kullanım bağımsızlıklarına sahip olmalarını birinci koşul olarak şart koşar.

Enflasyonu düşürmek yüksek faizle mümkün iken, faiz düşürülerek enflasyonun yükselmesine Ortodoks politikalar izin vermez. Politika faiz oranının indirilmesi nedeniyle yerel paranın değerinde ortaya çıkan hızlı erozyonu önlemek için rezerv satışı yapılmasına ve rezerv kayıplarına Ortodoks politikalar izin vermez. Finans literatürünün tarihsel boyutta ve küresel düzeyde ispatlamış olduğu kuralların tersine hareket etmeye Ortodoks politikalar izin vermez.

EKONOMİ YÖNETİMİ SINAMA YANILMA YÖNTEMLERİYLE YOLUNU ARAMAYA ÇALIŞTIĞI İÇİN ENFLASYON YÜKSELDİ

Türkiye ekonomi yönetimi, faizi temel araçlardan birisi olarak esas alan Ortodoks politikalara uygun davranmadığı ve alternatif olarak da sınama yanılma yöntemleriyle yolunu aramaya çalıştığı için enflasyon yükseldi, TL’nin değeri en düşük seviyeye geriledi, refah kaybı yaşandı ve toplumsal satın alma gücü düştü.

Türk Lirasının değeri açısından, döviz kurları hiçbir şekilde dengeye kavuşmamıştır. Küresel gelişmelere bağlı olarak doların Dünya genelinde değerlenme riski devam etmektedir. Bu gelişmeye karşı, yerel paralarını korumak için ülkeler tedbir almakta ve öncelikli olarak faiz artırmaktadırlar.  Enflasyonun dünya sorunu haline gelmiş olması gerekçesi, Türkiye’deki yüksek enflasyonu açıklamıyor.

Dünya’daki enflasyon ortalamaları ile Türkiye’deki enflasyon seviyesi arasında en az 5-6 kat büyüklük farkının yanında, küresel enflasyon gelişmelerinin temel gerekçesi arz sıkışmaları iken, Türkiye’deki bu yüksek enflasyonun en öncelikli nedeni ise Ortodoks politikalara ısrarla aykırı hareket eden bir para politikasının varlığıdır.

Yüksek enflasyonun temel nedeni, genel kabul görmüş uygulamaların dışına çıkılarak bilimsel dayanağı olmayan heterodoks yöntemlere başvurulmasıdır: Heterodoks ekonomi politikalarını uygulamış olan Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerde sonuç hüsran olmuştur. Tam aksi yönde karaborsacılık, kayıt dışılık, paralel piyasalar şeklinde yapılanmalar ortaya çıkmıştır.

Şu anda Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyon, politika faizleri düşerken piyasa faizlerinin artması, ekonomi politikalarında bilimsel dayanağı olmayan yöntemlere tevessül edilmesi ve genel kabul görmüş uygulamaların dışına çıkılmış olunmasıdır.

HETERODOKS POLİTİKALAR AÇISINDAN GELECEK BEKLENTİLERİNDE BELİRSİZLİK UZUN SÜRELİ VE YÜKSEKTİR

Ortodoks politikalar ekonomik ısınmayı ve soğumayı önceden görebilmekte, belirsizliği zayıflatmaktadır: Bütçede disiplini, kamu harcamalarında kontrolü, serbest ekonomi paradigmasını esas alan Ortodoks politikaları, gelir akımlarını her zaman ekonomik aktivite gücüne göre ayarladığı için, ekonomik ısınmayı ve soğumayı önceden görebilmekte ve politika setini vaktinde dönüştürebilmektedir. Halbuki heterodoks politikalar açısından gelecek beklentilerinde belirsizlik uzun süreli ve yüksektir.

Döviz kurlarında arzu edilen göreceli istikrarın sağlanması halinde, Döviz Korumalı Mevduat enstrümanının makro dengeleri bozma olasılığı elbette düşük kalacaktır. Ancak, Aralık, Ocak ve şubat aylarına ilişkin üç aylık birikimli enflasyonun yüzde 15 – 20 aralığında gerçekleşmesi kaçınılmaz gözükmektedir.

Üç aylık yüzde 15-yüzde 20 aralığında oluşacak birikimli enflasyonu massedebilecek faiz oranı ise yüzde 60 – 80 aralığına denk gelmektedir. Şu anda piyasalarda oluşan faiz oranları bu seviyelerin en fazla 1/3’ü -1/4’ü kadardır.  Dolayısıyla, gelecek üç ayda net negatif faizler yüzde 45 – 60 aralığında olacak ve satın alma gücünü yarı yarıya yok edecektir.

KUR KORUMALI MEVDUAT İLE KURLARDA YARATILAN GÖRECELİ İSTİKRAR ALGISININ DEVAM ETMESİ KOLAY GÖZÜKMÜYOR

Kur korumalı mevduat ile döviz kurlarında yaratılan göreceli istikrar algısının devam etmesi kolay gözükmüyor: Zira döviz kurlarında kanıksanan eşiğin aşılması veya yıpranması, kur korumalı mevduatın kamu maliyesi üzerinde yaratacağı riskleri artırmaktadır.

Döviz kurlarında istikrar halinin devam etmesinin iç koşulları orta vadede kontrol altında tutulabilir olmasına rağmen, dış dış koşulları ise yeni yıldan itibaren risk olmaya devam edecektir.

Döviz talebinin devam etmesi enflasyonun kontrolünü giderek zorlaştırıyor. Merkez Bankası’nın politika faizi piyasa faizlerini yönlendiremediği aralarındaki bağın tamamen koptuğu anlaşılmıştır.

YENİ EKONOMİK MODELİN TOPLUMSAL REFAH KAYBI YARATTIĞI AÇIK AÇIK ORTAYA ÇIKTI

Yeni Ekonomik Model (YEM) nedeniyle artan belirsizlik, krediye dönüşecek fonlamanın zayıflığı yeni yatırım kararlarının ertelenmesine neden oluyor. Düşürülen faiz, zayıflatılan TL, cari dengede fazla verilmesi, döviz kazancının artırılması, kurun dengelenip enflasyonun düşürülmesi şeklinde özetlenen Yeni Ekonomik Modelin toplumsal refah kaybı yarattığı açık açık ortaya çıktı.

Diğer taraftan üretim kapasitesi artışına yol açma hedefinin gerçekleşmesi de diğer alanlarda yapısal reformlar olmadan mümkün olmayacaktır. Zira YEM nedeniyle artan belirsizlik, krediye dönüşecek fonlamanın zayıflığı yeni yatırım kararlarının ertelenmesine neden olmaktadır.

Yeni ekonomik modelin rekabetçi kur mottosu ile kur korumalı mevduat ürününün amacı birbiriyle tamamen çelişkilidir. FED ’in faiz artıracağı beklentisine karşın TCMB’nin tercihini düşük faizden yana kullanacağı beklentisi enflasyon sarmalını iyice artıracaktır.

Orhan Ökmen

Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı

okmen@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası