Son Haberler

Kıbrıs’ta Türk halkının egemenliği ve eşit statüsü ne zaman tescil edilecek?

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye radikal bir değişikliğe giderek Ada’da artık iki ayrı egemen devlet olduğunu ve müzakerelerin artık iki eşit ve egemen devlet modeliyle sürdürülmesi gerektiğini dünyaya ilan etti. BM, müzakerelerin federasyon modeliyle sürdürülmesini dile getirirken, AB Kıbrıs’ta iki devletli çözümü hiç bir zaman kabul etmeyeceklerini duyurdu.

Rum, Yunan ve Batılı ülkeler, Türk tarafının strateji değiştirmesinden rahatsız oldu. Özellikle, Kıbrıs karasularında Türkiye’ye petrol ve doğalgaz arama ruhsatı verilmesinden, Maraş bölgesinin statüsünün değiştirilmesinden ve Ada’da Türkiye’nin kalıcı askeri üs kurmasından son derece rahatsızlar.

Kıbrıs meselesini çok zor bir süreç bekliyor. Atılan stratejik adımdan sonra, Rusya, Türkiye’yi uyarıyor. ABD, Dedeağaç’a askeri yığınak yapıyor, İngiltere, BM Güvenlik Konseyi’ne Türkiye’yi kınayan karar tasarısı sunuyor. Siyasi yönden zor bir dönem yaşarken; Kıbrıs’ın savunmasını daha üst düzeye taşımalı ve Güney ile olan gelişmişlik farkını azaltmalıyız.

Türkiye, 1974 yılının Temmuz ayında Kıbrıs’ta yapılan darbe sonrası, adanın tamamen Yunanistan’a bağlanmasını önlemek ve Kıbrıs Türk toplumunu muhtemel bir katliamdan kurtarmak amacıyla garantör devlet olarak, Kıbrıs’a barış harekatı düzenledi.

Temmuz 1974’te ve devamında aynı yılın Ağustos’unda yapılan askeri müdahalelerle adanın yüzde 36’sını kontrol altına alındı. Böylece fiilen Türk toplumunun güvenliği sağlanmış oldu.

Barış harekatından bu güne 47 yıl geçti. Buna rağmen, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde devam eden toplumlar arası görüşmelerden maalesef herhangi bir çözüme ulaşılamadı. Kıbrıslı Rumlar, bu güne kadar Türk tarafını hiç bir şekilde eşit haklara sahip bir toplum olarak görmedi. Yunanistan, AB ve ABD’nin de desteği ile Türk tarafını sürekli olarak azınlık statüsüne mahkum etmeye çalıştı.

Bu süreçte, Türkiye sürekli işgalci güç olarak değerlendirildi ve Batı tarafından ambargo dahil siyasi ve ekonomik baskı altında tutuldu. Hiç bir şekilde siyasi bir çözüme ve barışa ulaşılamadı. Şimdiye kadar, “iki toplumlu, iki bölgeli federasyon” çözümü üzerinde çalışıldı. Ve çözüme ulaşılamadı. Hatta, Annan Planı’na bile Türk tarafının “evet” demesine rağmen, “hayır” diyen Rumlar, AB üyeliği ile ödüllendirildiler.

Bütün bu sonuçsuz görüşmeler ve çeşitli çözüm önerileri tartışıldı, zaman hızla geçti. Türk tarafı, adanın kuzeyinde Türkiye’nin de yardımıyla kendi devletini kurdu. Kuzey Kıbrıs, 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu dünyaya ilan ederek toplumlar arası görüşmelere ve müzakerelere devam etti.

SİYASİ ÇÖZÜM KONUSUNDA RADİKAL BİR DEĞİŞİKLİĞE GİDİLDİ

Gelinen noktada, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye siyasi çözüm konusunda radikal bir değişikliğe giderek Ada’da artık iki ayrı egemen devlet olduğunu ve müzakerelerin artık iki eşit ve egemen devlet modeliyle sürdürülmesi gerektiğini dünyaya ilan etti. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, adada iki ayrı devlet olduğunu ifade ederek “Uluslararası toplum er ya da geç bu gerçeği kabul edecektir. Eşit, egemen iki devletli çözümden yanayız.40- 50 senemizi onların söyledikleriyle geçirdik” dedi.

Birleşmiş Milletler, iki devletli çözüm yerine müzakerelerin federasyon modeliyle sürdürülmesini dile getirdi. AB ise, Kıbrıs’ta iki devletli çözümü hiç bir zaman kabul etmeyeceklerini duyurdu.

Öyle anlaşılıyor ki; Rum, Yunan ve Batılılar tarafı, Türk tarafı ve Türkiye’nin strateji değişişikliğinden oldukça rahatsızlar. Özellikle, Kıbrıs karasularında Türkiye’ye petrol ve doğalgaz arama ruhsatı verilmesinden, Maraş bölgesinin statüsünün değiştirilmesinden ve Ada’da Türkiye’nin kalıcı askeri üs kurmasından son derece rahatsızlar.

 

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE KIBRIS MESELESİNİ ÇOK ZOR BİR SÜREÇ BEKLİYOR

Önümüzdeki dönemde Kıbrıs meselesini çok zor bir süreç bekliyor. Türkiye, Kıbrıs’ta stratejik bir adım attı. Bu nedenle Rusya, Türkiye’yi uyarıyor. ABD, Dedeağaç’a askeri yığınak yapıyor, İngiltere, BM Güvenlik Konseyi’ne Türkiye’yi kınayan karar tasarısı sunuyor.

Öyle görünüyor ki, siyasi yönden zor bir dönem geçireceğiz. Bu dönem yaşanırken, Türkiye olarak Kıbrıs’ın savunmasını daha üst düzeye taşıma ve Güney Kıbrıs’la olan ekonomik gelişmişlik farkını azaltmaya çalışmalıyız. Arkasına AB desteğini alan Güney Kıbrıs, bize göre avantajlı bir ekonomik üstünlük sağlamış durumda.

Şu an itibariyle, adanın yüzde 36’sını  (3.354 kilometrekare) kontrol eden Türk tarafı, 382 bin nüfus ile kişi başı gelir olarak 12.649 dolar sağlıyor. Rum tarafı ise yüzde 64’ü (6000 kilometrekare) kontrol ediyor, 888 bin nüfusuyla 27.858 dolar kişi başına gelir sağlıyor.

ÖZEL SEKTÖRÜN GELİŞTİRİLMESİ KONUSUNDA ÖN AÇICI YATIRIMLAR GEREKİYOR

Türkiye tarafından sürekli desteklenen ve ekonomik aktivitenin artırılması konusunda teşvik edilen Kuzey Kıbrıs’ta öncelikle özel sektörün geliştirilmesi, ön açıcı yatırımların başlatılması ve proje bazında teşvik ve finansman sağlanması önem arz ediyor. Top yekün kalkınmayı hedef alan bir master planı çerçevesinde, tarım, imalat sanayii ve hizmetler sektörü  başta olmak üzere bir kalkınma ve gelişme seferberliğine başlanmalı, özellikle turizm ve yüksek öğrenim öncü gelişme alanları olarak belirlenmelidir.

1959’den beri ülkemizi meşgul eden Kıbrıs davasının daha ne kadar devam edeceği, hiç birimiz tarafından bilinmiyor. Dileğimiz, adanın bir an önce hakkaniyetli ve adil bir barışa kavuşturulmasıdır. Şu aşamada iki devletli, iki toplumlu çözüm önerisi noktasına gelen Türk tarafının, bu önerisinde uluslararası toplumu ikna etmesi ve kalıcı barışa ulaşması en büyük dileğimizdir.

Osman Akyüz

Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Genel Sekreteri

akyuz@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası