Türkiye, Osmanlı imparatorluğundan devraldığı tarihsel birikim nedeniyle çeşitli etnik gruplar ve mezhep farklılıklarına sahip. ülkemizde istikrarı bozarak, kargaşa çıkarmak isteyen çevrelerin kaşıyabilecekleri, tahrik edebilecekleri en önemli sosyal fay hatları da bu farklılıklardan oluşuyor. Konuya bu perspektiften yaklaşıldığında dezavantajlı görünen Türkiye’nin, öte yandan bin yıldır bu topraklarda kök salmış büyük bir medeniyete sahip olduğu da unutulmamalı! Doğalgaz, petrol gibi kıymetli madenlerimiz yok ancak kıymetli insan varlığımız var.
Genç nüfusumuz ve girişimciliğimiz önemli. Zaman zaman istikrarsızlığa düşsek de, hızla ayağa kalkabilmekte yetenekliyiz. İnsanımızın dinamik yapısı, çabuk öğrenebilmesi, değişime hızla ayak uydurabilmesi ve müteşebbislik ruhu öne çıkıyor.
Türkiye, lider yönelimli bir toplum. Halk, güçlü lider ile hızla yol alabiliyor. Bu avantajlarımız sayesinde karşılaştığımız engelleri aşabiliyoruz. 1994 yılında 5 Nisan krizini yaşadık. Ardından 1999 krizi. 2 büyük deprem oldu. 2001’de Türkiye Cumhuriyeti, 78 yıllık tarihinin en ağır ekonomik kriziyle sarsıldı. öte yandan , 6 yıl süren 28 Şubat süreci ile sosyal ve siyasal açıdan dibe vurduk. 2002 yılının sonunda seçimler yapıldı ve 3 Kasım seçimlerinde Türkiye yeniden ayağa kalktı. Tek parti hükümeti; güçlü lideri ve siyasi kadrosuyla istikrar-güven ortamını sağlamayı başardı. ülkemiz, ekonomide yüksek oranlı büyümeyle ilerlemeye başladı. Makro ekonomik hedeflerde istikrar yakalandı, üretim ve ihracatta rekorlar kırıldı, bütçe açıkları azaldı, kamu borcu dengelerinin aşağılara çekilmesi turizmde, sanayide, tarımda ve üretimde gelişimi tetikledi. Kamu hizmetlerinde olağanüstü iyileşmeler sağlanırken, özel sektörün önü açıldı.
DİKENLİ YOLLARDA BüYüME
Peki 2002’den bu yana Türkiye’de yaşanan süreç, dikensiz gül bahçesi miydi? Elbette hayır. Bu dönemde çeşitli darbe planlarına, soruşturmalara, iddianamelere, davalara, yargılamalara ve siyasi suikastlara şahit olduk. Hükümeti yıkmaya yönelik mitingler yapıldı. Gezi olayları yaşandı. Mayıs 2013 tarihi Türkiye üzerinde oynanan oyunların deşifre edilmesi anlamında kritik bir süreçti. Mısır, Ukrayna, Suriye ve son olarak Irak’ta gördüğümüz olaylarda olduğu gibi , Türkiye de karıştırılmak istendi. Ardından dershane tartışmasıyla başlayan, Başbakan ve bakanları tutuklamaya yönelik yargısal darbe girişimleri yaşandı. Yüzlerce gayri yasal veya montaj tapenin ortaya döküldüğü bir dönemde 30 Mart 2014’te yerel seçimleri geride bıraktık. 1 Mayıs’ta Taksim’i yeniden yakıp, yıkma girişimleri sahneye konmaya çalışıldı.
Konuk Yazar
Doç. Dr. ömer Bolat
bolat@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.