– Dünya gıda düzeni, akıl almaç bir hızla değişiyor. Konunun önemini anlayan bazı ülkeler, yıllar öncesinden adımlar atmaya başladı. Singapur yakın zamana kadar, gıda ihtiyacınının yüzde 90’ını ithalat ile karşılıyordu. Singapur, “30 by 30” projesiyle 2030’e kadar gıda ihtiyacının yüzde 30’unu yerli kaynaklardan sağlamayı hedefledi. Bugün Singapur, gıda araştırmalarında dünyanın en önemli merkezi haline geldi.
– 10 milyar nüfusa doğru giden dünyada, geleneksel metotlarla sürdürülebilir gıda tedariki mümkün görünmüyor. Son yıllarda ulusal ve uluslararası düzeyde artan gıda güvenliği tartışmaları, iklim krizi, jeopolitik çatışmalar ve küreselleşmeden glokalizasyona geçiş gibi dinamikler, dünya gıda düzenini derinden etkiliyor. Küresel gıda sisteminin sürdürülebilirliği, değişimlerle birlikte yeniden şekilleniyor.
– İklim krizi, tarımsal üretimi doğrudan ve dolaylı olarak etkiliyor. Artan sıcaklıklar, su kıtlığı ve ekstrem hava olayları, tarımsal verimliliği olumsuz etkileyerek gıda arzını tehdit ediyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) raporlarına göre, iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar tarımsal üretimin yüzde 10-25 oranında azalması bekleniyor. Bu durum, kırılgan olan bölgelerde ciddi krizlere yol açabilir.
– Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali, dünya gıda tedarik sistemine önemli şoklar yaşattı. Ukrayna, dünya buğday ihracatının yüzde 10’unu ve mısır ihracatının yüzde 16’sını karşılıyor. Buğday ve mısır gibi temel gıda maddelerinin arzındaki kesintiler, insani yardıma bağımlı ülkelerde büyük gıda krizlerine neden oluyor. Jeopolitik çatışmalar, küresel gıda arzının ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor.
– BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), dünya tarımsal üretiminin yüzde 60’ından fazlasını karşılayan önemli bir ticaret blogu haline geldi. 2023 yılında, BRICS ülkeleri İran, Suudi Arabistan, Mısır, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Etiyopya’yı da kapsayacak şekilde genişletildi ve adı BRICS+ oldu. Bu genişleme, BRICS+’ın küresel gıda güvenliği üzerindeki etkisini artıracak.
– Afrika, dünya tarımında büyük bir potansiyele sahip. Ancak, bu potansiyelin tam anlamıyla kullanılabilmesi için altyapı yatırımları, teknoloji transferi ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekiyor. Afrika’nın gıda üretimindeki artışı, kıta içindeki gıda güvenliğini artırabileceği gibi, dünya genelinde de gıda arzını dengeleyeci rol oynayabilir.
– Gıda krizini önlemek için iklim değişikliğinin etkileri azaltılmalı.Yerel üretimi ve tüketimi öncelikleyen gıda politikaları geliştirilmeli. Türkiye’nin coğrafi zenginliklerinin avantajı kullanılmalı. Afrika gibi Orta Asya, Güney Amerika’nın potansiyel alanlarında tarımsal yatırımlar artırılmalı ve tarımsal teknoloji transferleri yapılmalı. Gıda israfını azaltılmalı ve daha sağlıklı beslenme alışkanlıkları içselleştirilmeli.
Covid -19 pandemisi ile ilgili çok komplo üretildi, ama “gıdanın stratejik ürün haline gelmesi” yani gıda güvenliği konusu bir gerçek… Evet, dünya gıda düzeni değişiyor, ama akıl almaz bir hızla değişiyor!
Pek çok ülke, gıda stratejilerini pandemi ile başlatmış olsa da, dünyada konunun önemini anlayan bazı ülkeler, yıllar öncesinden adımlar atmaya başladı. Bir örnekle başlamak istiyorum. Gıda güvenliği açısından Singapur’un stratejisi, takip edilmesi gereken ve ders alınabilecek bir hikaye sunuyor. Singapur yakın zamana kadar, gıda ihtiyacınının yüzde 90’ını ithalat ile karşılıyordu.
SİNGAPUR ÖRNEĞİ…
Singapur, “30 by 30” projesiyle 2030’e kadar gıda ihtiyacının yüzde 30’unu yerli kaynaklardan sağlamayı hedefledi. Sadece gıda tedariğinde önemli adımlar atmadı. Bugün Singapur, gıda araştırmalarında dünyanın en önemli merkezi haline geldi. Önce Birleşik Krallık ve Yeni Zelanda, buranın stratejik bir üs olabileceğini öngördü. Ardından Abbott, Nestle ve Danone geldi. Bugün bu şirketlerin ARGE merkezlerinin benzerelerini ardı sıra Kellogg’s, Mondelez ve Ferrero da kurdu.
Gıda tedarik şirketleri de geri kalmadılar. Kerry, Ingredion, AKK, Dupond, Symrise, Roquette 15 milyar doları aşan gıda hacmine ulaşan ülkede konumlanmayı tercih ettiler. Bu küçük şehir devleti, yatırımcı çekmeye devam ediyor. Bugün dikey tarım, gen mühendisliği, alternatif gıdalar gibi yeniliklerde her zaman bir Singapur şirketi konuyla birlikte anılmaya başladı.
GELENEKSEL METOTLARLA SÜRDÜRÜLEBİLİR GIDA TEDARİKİ MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR
Konu sadece gıda teknolojisi ve yenilikler değil. 10 milyar nüfusa doğru giden dünyada, geleneksel metotlarla sürdürülebilir gıda tedariki mümkün görünmüyor. Her ülke, kendine özgü yeni bir gıda stratejisi geliştiriyor. Bu stratejiyi zorunlu kılan sebep ve şartlara bakacak olursak…
Son yıllarda ulusal ve uluslararası düzeyde artan gıda güvenliği tartışmaları, iklim krizi, jeopolitik çatışmalar ve küreselleşmeden glokalizasyona geçiş gibi dinamikler, dünya gıda düzenini derinden etkiliyor. Küresel gıda sisteminin sürdürülebilirliği ve her birey için güvenli ve besleyici gıda sağlama çabaları, bu değişimlerle birlikte yeniden şekilleniyor.
İKLİM KRİZİ, GIDA KRİZİNE YOL AÇABİLİR…
İklim krizi, tarımsal üretim üzerinde doğrudan ve dolaylı etkiler yaratıyor. Artan sıcaklıklar, su kıtlığı ve ekstrem hava olayları, tarımsal verimliliği olumsuz etkileyerek gıda arzını tehdit ediyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) raporlarına göre, iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar tarımsal üretimin yüzde 10-25 oranında azalması bekleniyor. Bu durum, özellikle gıda güvenliği açısından kırılgan olan bölgelerde ciddi krizlere yol açabilir.
JEOPOLİTİK ÇATIŞMALAR, KÜRESEL GIDA ARZININ KIRILAN OLDUĞUNU GÖSTERDİ
Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali, dünya gıda tedarik sistemine önemli şoklar yaşattı. Ukrayna, dünya buğday ihracatının yüzde 10’unu ve mısır ihracatının yüzde 16’sını karşılıyor. Buğday ve mısır gibi temel gıda maddelerinin arzındaki kesintiler, özellikle insani yardıma bağımlı ülkelerde büyük gıda krizlerine neden oluyor. Bu tür jeopolitik çatışmalar, küresel gıda arzının ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor.
GIDADA GLOKALİZASYON…
Küresel gıda sistemi, son on yıllarda büyük değişiklikler geçirdi. Ulaşım sistemlerindeki ilerlemeler, soğuk tedarik zincirlerinin kurulması ve ticaret anlaşmaları, gıda tedarikini ve dağıtımını küresel ölçekte organize etmeyi kolaylaştırdı. Ancak, son yıllarda yerel üretim ve tüketime dayalı glokalizasyon eğilimleri güçlenmeye başladı. COVID-19 pandemisi ve iklim değişikliği, yerel üretim ve tedarik zincirlerinin önemini bir kez daha vurguladı. Glokalizasyon, gıda güvenliğini artırmak ve dış şoklara karşı daha dayanıklı sistemler oluşturmak için önemli bir strateji olarak öne çıkıyor.
BRICS+ ÜLKELERİ, “TAHIL KORİDORU” KARARINI DESTEKLİYOR…
BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), dünya tarımsal üretiminin yüzde 60’ından fazlasını karşılayan önemli bir ticaret blogu haline geldi. 2023 yılında, BRICS ülkeleri İran, Suudi Arabistan, Mısır, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Etiyopya’yı da kapsayacak şekilde genişletildi ve adı BRICS+ oldu. Bu genişleme, BRICS+’ın küresel gıda güvenliği üzerindeki etkisini artıracak ve Küresel Güney’in dünya meselelerinde daha güçlü bir ses sahibi olmasını sağlayacaktır. Daha bu hafta Rusya lideri Putin, BRICS+ ülkelerinin kendi “Tahıl Koridoru” kararını desteklediklerini açıkladı. Aslında bu diğer gıda ürünleri için de bir işaret olabilir.
BRICS+ ülkeleri, çeşitli gıda ürünlerinin üretiminde önemli bir rol oynuyorlar. Örneğin, Brezilya ve Arjantin, dünya soya fasulyesi üretiminde lider konumda iken, Çin pirinç ve mısır üretiminde önde gelen ülkelerdir. Bu ülkeler arasındaki ticaret ve işbirliği anlaşmaları, küresel gıda arzının dengelenmesine katkıda bulunabilir. Ancak, BRICS+ bloğunun gıda ticaretinde dışa kapalı bir yapı oluşturması durumunda, bu durum dünya genelinde gıda fiyatlarını ve erişimini olumsuz etkileyebilir.
AFRİKA, DÜNYA TARIMINDA BÜYÜK BİR POTANSİYELE SAHİP
Pek çok konuda, Afrika’ya dikkat çekiyorum. Bu alanda da öyle… Afrika’nın dünya tarımında büyük bir potansiyele sahip olduğu biliniyor. Ancak, bu potansiyelin tam anlamıyla kullanılabilmesi için altyapı yatırımları, teknoloji transferi ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekiyor. Afrika’nın gıda üretimindeki artışı, kıta içindeki gıda güvenliğini artırabileceği gibi, dünya genelinde de gıda arzını dengeleyici bir rol oynayabilir. Afrika’nın tarımsal üretim kapasitesinin geliştirilmesi, aynı zamanda nesiller boyunca var olan büyük eşitsizliklerin giderilmesine de katkı sağlayabilir.
NE YAPILMALI? ÖNERİLER…
İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için tarımsal üretimde sürdürülebilir uygulamalar bir an önce hayata geçirilmelidir. İklim değişikliğine uygun yeni çeşitler ve tarımsal ıslah çalışmaları başlatılmalıdır. CRISPR gibi gen modifikasyon çalışmaları, geleceğin tarımında önemli yer tutacaktır.
. Gıda tedarik zincirlerini güçlendirmek ve dış şoklara karşı direnci artırmak için uluslararası işbirliği teşvik edilmelidir.
. Yerel üretimi ve tüketimi öncelikleyen gıda politikaları geliştirilmelidir. Türkiye’nin coğrafi zenginliklerinin avantajı kullanılmalıdır.
. Afrika gibi Orta Asya, Güney Amerika’nın potansiyel alanlarında tarımsal yatırımlar artırılmalı ve tarımsal teknoloji transferleri yapılmalıdır.
. Gıda israfını azaltmak ve daha sağlıklı beslenme alışkanlıklarını içselleştirmek için kamu farkındalığı çalışmaları yürütülmelidir. Aile içi tarımsal faaliyetler de önemlidir. İngiltere’de kişilerin kendi bahçelerinde ürettikleri meyve ve sebze, total üretimin yüzde 10’unu geçmiş durumda.
Gıda güvenliği, insanlığın karşı karşıya olduğu en temel ve acil küresel sorunlardan biridir. Dünyadaki gıda sistemi karmaşık ve sürekli değişen bir yapıdır. Gıda güvenliğini sağlamak için, bu dinamikleri anlamak ve sürdürülebilir çözümler geliştirmek için uluslararası işbirliği yapmak önemlidir. Türkiye gibi dinamik bir tarım ülkesi olarak da iç dinamikleri diri tutmak ayrı bir yöndür. Yazımızdaki bu değişimleri ve etkilerini analiz ederek, gelecekteki gıda güvenliği stratejileri için önemli ipuçları elde edilebilir.
Zuhal Mensfield
TMG Dış Tic ve Madencilik Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı
mansfield@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.