Küreselleşme her açıdan bizleri kuşatan bir olgu. Hemen her gün ekonomik, sosyal, siyasal, psikolojik her açıdan küreselleşmenin bize sunduğu fırsatlar ve tehditlerle karşı karşıyayız aslında. Giydiğimiz giysilerden, tükettiğimiz gıda ürünlerine, bindiğimiz otomobilden, okuduğumuz kitaba, kullandığımız facebook ve twitter’a kadar hemen herşey küreselleşmenin bizlere sunduğu imkanlar ve aynı zamanda sorunlar. Doğru tahlil edildiğinde ve fayda sağlanılabilir bir yaklaşım sergilendiğinde küreselleşme olgusunun ülke olarak bizlere kazanç sağladığını görebiliriz. Sorunları var tabi. Müthiş bir tüketim hırsı ve bununla birlikte bazen kaybolan doğamız, çevremiz ve değerlerimiz söz konusu.
Teknolojik gelişmeler insanoğlunun nefes alışverişinden daha kısa sürede ilerliyor. Her an yeni bir teknolojik ürün, yazılım ya da sosyal alanla karşılaşabiliyoruz. Bütün bunlar bizim, dünyaya adaptasyonumuzu hızlandırmamız gerektiği mesajını veriyor.
öyle ya doğada da öyle değil mi? Ya adapte olacaksın ya da yavaş yavaş yok olacaksın. İnsanoğlu doğaya en iyi adapte olan ama aynı zamanda doğaya en çok zarar veren canlı türü maalesef. Küreselleşme olgusuyla birlikte karşılaştığımız tüm gerçeklikler bizleri bu alanda maalesef daha da yalnızlaştırıyor.
Her ne kadar küreselleşmeden bahsetsek de günümüz post modern dünyasında yerelleşmenin de önemi her geçen gün artıyor. Yerele ait olan değerler ve üretim biçimleri küreselleşmenin anlamlı yanlarıyla birleşebiliyor hatta. Yerelin insanoğluna ve doğaya daha saygılı sadece bir ön kabul de değil. Organik üretim tamamen yerelleşme ile alakalı bir durum ve tamamen bugünkü küresel dünyanın yarattığı bir değer. Toplum ilkçağlarda da organik üretim yapıyordu ancak bunun endüstriyel anlamda değer kazanması henüz çok yeni. Dolayısıyla aslında insanoğlu küresel değerler ile yerel değerlerin çatışmasından ziyade uyum içerisinde harmanlanmasından istifade edebilir.
Madem insanoğlu çatışmadan değil, uzlaşmadan kazanıyorsa bunu yaşamın her alanına taşmasından daha normal ne olabilir? üretim biçimlerimizden tüketim alışkanlıklarımıza, hayata bakış açımızdan doğaya karşı saygımıza, eşitsizliklerden adaletsizliklere kadar her alanda bu değerlendirmeyi yapmak mümkün.
Küreselleşme ile savaşmanın bir anlamı yok! Bunu anlayalı sanırım bir 15-20 yıl oluyor. Artık küreselleşme olgusu içerisinde yerelleşmenin bir anlamı var. Artık küresel düşünüp yerel davranmanın bir anlamı var. Artık toplumsal fayda sağlayacak unsurların tek bir doğrudan tek bir kaynaktan gelmeyeceğini görüyor insanoğlu. Değerleri ve sistemleri harmanlamayı, en doğrusunu böylece bulmayı öğreniyor insanoğlu. Zaman alıyor olabilir ama gideceğimiz nokta burası.
Görüş
Tarkan Kadooğlu
Kadooğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı TüSİAD Yönetim Kurulu üyesi
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.