– Son 10-15 yılda maliye politikalarının tutarlılığı bir kriter olmaktan çıktı, istihdamı ve fiyat istikrarını öncelemek yerine popülist yaklaşımlı büyüme yanlısı oldu. Ödenek üstü harcamaların sıradanlaştırıldığı, enflasyon ve kur tahminlerinin geçersiz olduğu bir bütçe anlayışı, iddia edildiği gibi sosyal refahı, sürdürülebilir büyümeyi, enflasyonla mücadeleyi, depremin yaralarını sarmayı, net ihracatı ve sabit sermayeyi artırmayı zaten başaramaz.
– Yeni vergi paketi, uluslararası doğrudan yatırımcıların Türkiye’ye olan düşük ilgisinin daha da düşmesine yol açar. Vergi paketinin genel içeriği, sermayenin tabana yayılmasına, kamunun ekonomiye müdahaleci yapısının geriletilmesine, yabancı sermaye için ülkenin cazibesinin artırılmasına, ödeme gücüne göre vergilendirme yapılmasına aykırı düzenlemelerle doludur ve dolayısıyla anayasal düzenlemelere uygun değil.
– Faiz indirimlerinin şu anda ve erkenden konuşulmaya başlanması, parasal alanda başarısızlık getirecektir. Kamunun zam furyasının devam ettiği ve henüz yatırım yapılabilir ülke haline gelinmediği bu ortamda, hedeflenen düşük enflasyona göre hesaplanan reel faiz seviyelerine dayanarak faiz indirimlerinin şimdiden konuşulmaya başlanılması, para politikasında zafiyete ve kesin başarısızlığa yol açacaktır.
Maliye politikası, dengelenme süreçlerinde para politikasıyla eş güdümlü gitmiyor. Vergi politikası, kamu harcamaları politikası, borçlanma politikası ve diğer destekleyici politikalar kümesinden ve entegrasyonundan oluşan maliye politikası dengelenme süreçlerinde para politikasıyla eş güdümlü gitmiyor. En önemlisi artırılan vergi oranlarının veya kapsamı genişletilen vergilerin talep üzerindeki daraltıcı etkisi, para politikası kapsamında satın alınan dövizler için basılıp piyasaya sürülen Türk Lirası ile zedeleniyor. Ya da örneğin artırılan KDV oranları, fiyat istikrarını artış yönünden bozuyor. Aynı şekilde kamu harcamalarında ve kamu borçlanmalarında talep yönlendirici amaçlar tamamen unutulmuş durumdadır. Teşvik politikaları, sektörel bazda destekleme politikaları gibi politikalarda ise sektör geneli yerine daha çok eş-dost yaklaşımlı ve firma bazlı yaklaşımlar öne çıktı.
MALİYE POLİTİKASI, OY TERCİHLERİNİ ETKİLEMEK İÇİN KURGULANIYOR
Ulusal düzeyde toplam çıktı üzerinde etkili olan maliye politikası, ulusal düzeyde ekonomik ve sosyal amaçlara ulaşmak maksadıyla kamu harcamaları, borçlanmalar ve vergilerin (maliye politikası araçları) kullanıldığı bir disiplin olmaktan çıkarıldı, daha çok oy tercihlerini etkilemek üzere kurgulanmaya devam edildi. Zaten son 10-15 yılda maliye politikalarının tutarlılığı bir kriter olmaktan çıktı, istihdamı ve fiyat istikrarını öncelemek yerine popülist yaklaşımlı büyüme yanlısı oldu.
Ödenek üstü harcamaların sıradanlaştırıldığı, enflasyon ve kur tahminlerinin geçersiz olduğu bir bütçe anlayışı, iddia edildiği gibi sosyal refahı, sürdürülebilir büyümeyi, enflasyonla mücadeleyi, depremin yaralarını sarmayı, net ihracatı ve sabit sermayeyi artırmayı zaten başaramaz. Enflasyon yükselirken vergi indirimi yapan ve ciddi hiçbir kamusal tasarrufa yanaşmayan bir maliye politikasının bilimsel olduğu söylenemez.
YENİ VERGİ PAKETİNİN İÇERİĞİ, ANAYASAL DÜZENLEMELERE UYGUN DEĞİL
Yeni getirilen vergi paketinin, uluslararası doğrudan yatırımcıların Türkiye’ye olan düşük ilgisinin daha da düşmesine yol açacağı kesindir. Vergi paketinin genel içeriği, sermayenin tabana yayılmasına, kamunun ekonomiye müdahaleci yapısının geriletilmesine, yabancı sermaye için ülkenin cazibesinin artırılmasına, ödeme gücüne göre vergilendirme yapılmasına aykırı düzenlemelerle doludur ve dolayısıyla anayasal düzenlemelere uygun değil. Paketin içeriğinde şekillenecek olan kurumlar vergisi oranının tespitinde sektörler arasında farklılaştırılmaya gidilmesi, adaleti sağlama yerine bizatihi adaletsizliğe yol açacaktır.
Vergi artışlarının temel hedefi, dezenflasyona yol açacak genel talep baskısı yaratmaktan ziyade artan kamu harcamalarının devamlılığını sağlamaya yöneliktir. Dolayısıyla sonuçta yeni vergi paketleri aracılığıyla ve bizzat kamu eliyle enflasyonist eğilimler beslenmeye devam edilecektir. Ayrıca yatırımcı şirketlerin iş planlarının ve bütçelerinin bozulmasına yol açacaktır.
KAYIT DIŞI İŞLEMLER, ENFLASYON ATALETİNİ VE FİYATLAMA DAVRANIŞLARINI BOZAN BİR FAKTÖR HALİNE GELDİ
Mali politikalarda yeterli bir sıkılaşma hali bulunmuyor. Harcamaların vergi tahsilatlarına göre yapılmıyor olunmasına bağlı olarak, nakit bazlı bütçe açığında başlayan ve geçen yıla göre giderek artacak olan bozulmalar, mali politikalarda yeterli bir sıkılaşma olmadığını gösteriyor. Ekonomide yavaşlamaya yol açması beklenen politikaların enflasyonda beklenen başarıyı sağlamaya yetmeyeceği aşikardır. Yüksek seviyeli kayıt dışılık enflasyon ataletini ve fiyatlama davranışlarını bozan en büyük faktör haline geldi.
FAİZ İNDİRİMLERİNİN ŞİMDİDEN KONUŞULMAYA BAŞLANMASI, KESİN BAŞARISIZLIĞA YOL AÇAR
Faiz indirimlerinin şu anda ve erkenden konuşulmaya başlanması, parasal alanda başarısızlık getirecektir. Kamunun zam furyasının devam ettiği ve henüz yatırım yapılabilir ülke haline gelinmediği bu ortamda, hedeflenen düşük enflasyona göre hesaplanan reel faiz seviyelerine dayanarak faiz indirimlerinin şimdiden konuşulmaya başlanılması, para politikasında zafiyete ve kesin başarısızlığa yol açacaktır. Baz etkisine dayalı olarak düşük hesaplanacak enflasyon seviyesinin ve seyrinin devamlığı en az 6 aylık dönem için izlenmeden reel faiz hesaplamalarında kullanılması yanıltıcıdır. Üstelik baz etkisini ortaya çıkartan fiili enflasyon değil, düşük olarak hesaplanan enflasyondur.
Orhan ÖKMEN
Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı
okmen@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.