Son zamanlarda dalgalı bir seyir izleyen döviz kurları, ekonomide belirsizlik ortamı yaratıyor, iş dünyasını, yatırımcıları tedirgin ediyor. Bu konuda en büyük görev, Merkez Bankası’na düşüyor. Peki Merkez Bankası ne yapmalı? İşte önerilerimiz…
Son dönemde gerçekleşen iktisadi tartışmaların önemli başlıklarından biri, doğal olarak döviz kurlarının artış eğilimine girmesi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nın ulusal paramızın dış değerini koruma görevi bağlamında bu tarz bir tartışmanın dışında kalması tabii ki düşünülemez. Ancak, TCMB’nin Türk Lirası’nın iç değerinin göstergesi olan enflasyon konusundaki tavrıyla döviz kurlarında görülen değişimler karşısındaki tavrı da birlikte değerlendirilmeli. Yakın döneme kadar, dış değeri baskılayarak veya baskılanmasından memnun bir görüntü çizerek enflasyonu makul seviyelere indirmeyi benimseyen TCMB, söz konusu dönemde Türk Lirası’nın aşırı değerlenmesinin getireceği olası risklere karşı da kayıtsız kaldı. Enflasyonu hedefleyen, daha doğrusu fiyat istikrarını amaçlayan Merkez Bankası’nın, kanıksanmış politikalarını terk etmesi ve yeni bir yaklaşımı benimsemesi gerekiyor. Bu kapsamda naçizane önerilerim şunlar:
Merkez Bankası, enflasyon hedefini yüzde 2 olarak belirlemeli. Türk Lirası’nın tekrar aşırı değerlenmesine izin vermemeli, hatta belki bir miktar daha değer kaybetmesine göz yummalı. Döviz rezervlerini güçlendirmeli. Son olarak bankacılık sisteminin getireceği zorunlu karşılıklar tamamen Türk Lirası cinsinden olmalıdır.
ENFLASYON HEDEFİ YÜZDE 2 OLMALI
1-TCMB, enflasyon hedefini yeniden belirlemeli; artık kimseyi ikna etmeyen “enflasyon orta vadede yüzde 5 oranına yakınsayacak” söyleminden kendisini kurtarmalıdır. Gelişmiş ülkelerin ve birçok gelişmekte olan ülkenin benimsediği gibi yüzde 2 düzeyindeki bir enflasyon hedeflenmelidir. Bu kapsamda, genel TÜFE oranı yerine Özel kapsamlı TÜFE göstergelerinden birini de hedefleyebilir tabii, bu daha ziyade teknik bir konudur. Bu tarz bir hedef belirleme stratejisinin kısa vadede ikna edici olmayacağını fark etmek, ancak orta vadede sergilenecek kararlı bir duruş ile çok daha güvenilir bir para politikasına sahip olunacağını da bilmek mümkün olacaktır. Son yıllarda sıklıkla yapılan faiz tartışmalarının da bu çerçevede farklı bir rotaya gireceği görülecektir. Yüzde 2 düzeyinde istikrar kazanan bir enflasyon ile Türkiye ekonomisinde çok daha düşük nominal faiz seviyeleri görülebilecektir.
MERKEZ BANKASI, TL’NİN DEĞER KAYBETMESİNE GÖZ YUMMALI
2- Grafikte görülebileceği üzere, TCMB 2003-2017 arasında Türk Lirası’nın değerinin gelişmiş ülke paralarına karşı yüksek olmasına izin verdi. Nihayet içinde bulunduğumuz 2017 Sonbaharında TÜFE-Gelişmiş Ülkeler Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru, 2014 Eylül ayından sonra ilk defa, 100 değerinin altına düşerek 99,74 olarak gerçekleşti. Başka bir ifadeyle, Türk Lirası çok uzun süre sonra ilk defa dış ticaret ve sermaye hareketlerinde büyük pay sahibi olan dövizlere karşı aşırı değerli olmaktan çıktı. Kanımca, TCMB Türk Lirası’nın tekrar aşırı değerlenmesine izin vermemeli, hatta belki bir miktar daha değer kaybetmesine göz yummalıdır. Bu nedenle son dönemde alınan ve döviz kurlarını kontrol etmeye yönelen, ancak TCMB bilançosunu ciddi biçimde sıkıntıya sokacak tedbirlerden de vazgeçilmelidir. Bunun yerine TCMB, fiyat istikrarı ve ekonomik refah gibi alanlarda döviz kurları üzerinden edinilen kazanımların geçici olacağını vurgulayan ve üretim-ihracat-katma değer vb. kavramları öne çıkaran bir iletişim politikasına yönelmelidir.
DÖVİZ REZERVLERİ GÜÇLENDİRİLMELİ
3- TCMB güçlü bir kararlılık sergilemek için özellikle döviz rezervlerini güçlendirmelidir. Ancak, bunun için Rezerv Opsiyon Mekanizması uygulamasında olduğu gibi bankacılık sisteminin dövizlerini TCMB’ye taşıyan bir politika yerine net döviz rezervlerini artıran bir stratejiyi benimsemelidir. Dolayısıyla, Rezerv Opsiyon Mekanizması uygulamasından vazgeçilmeli ve bankacılık sisteminin getireceği zorunlu karşılıklar tamamen Türk Lirası cinsinden olmalıdır. Diğer taraftan da TCMB, bankacılık sisteminin ihtiyaç duyacağı likiditeyi (hem mevcut fonlama hem de Türk Lirası cinsinden zorunlu karşılıklar için gereken ilave miktarları) bankalardan döviz satın alarak sağlamalıdır. Yukarıda vurgulandığı üzere, bu tarz bir politika değişikliği TCMB’nin piyasayı fonlayan değil piyasadan Türk Lirası çeken bir konuma geçmesine neden olacaktır. Bu durumda, TCMB çok kar eden bir konumdan belki de zarar eden bir konuma geçecektir, ancak merkez bankalarının zaten kar amacı gütmesi de söz konusu değildir.
kaynak: TCMB
Doç. Dr. Ertuğrul KIZILKAYA
kizilkaya@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.