*Piyasaların belirlediği “piyasa faizi” ile Merkez Bankası’nın belirlediği “politika faizi” arasındaki doğrusal ve birebir korelasyon ilişkisi, parasal aktarım mekanizmalarının uzun süredir devam eden zayıflığı nedeniyle, bozulmuş durumdadır.
*Bankacılık sektöründeki risk alma iştahını artırmak için Merkez Bankası mevduata uyguladığı zorunlu karşılık oranlarını ve zorunlu karılıklara ödenecek faiz oranlarını, bankaların kredi artışlarını dikkate alarak değiştirdi. Ekonominin büyümesine yönelik alınan bu tedbir, bankalar üzerinde bir zorlama etkisi yaratacaktır. Bu düzenleme, kamu bankaları ile özel bankalar arasında rekabeti bozucu bir etki yaratacaktır.
Agresif bir faiz indiriminin konjonktürel zamanlama ve enflasyon hedeflemesi uygunluğu zayıf gözükmekle birlikte, faiz indirimi yoluyla borçlanma maliyetlerinin düşeceği, bu yolla iç talep ve büyümenin canlandırılacağı gerekçeleri ekonomik doğruluğa sahiptir.
Parasal aktarım mekanizmalarına taraf olan ekonomik üniteler arasındaki sızıntılar, yapısal reformlar yoluyla bertaraf edilmeden, politika faizlerinde yapılan agresif değişiklikler, piyasa faizlerine birebir yansımayacak, piyasa faizleri uzunca bir süre daha yüksek kalacaktır.
PİYASA FAİZİ İLE POLİTİKA FAİZİ ARASINDAKİ İLİŞKİ BOZULDU
Piyasaların belirlediği “piyasa faizi” ile Merkez Bankası’nın belirlediği “politika faizi” arasındaki doğrusal ve birebir korelasyon ilişkisi, parasal aktarım mekanizmalarının uzun süredir devam eden zayıflığı nedeniyle, bozulmuş durumdadır.
Kısa vadeli politika faiz oranlarının yanında, uzun vadeli faiz ve enflasyon beklentileri ile risk primlerinin de bu günkü piyasa faiz oranlarının oluşumunda etkili olması, “piyasa faizi” ile “politika faizi” arasında eş güdümlü hareketi esaslı bir şekilde bozuyor.
Merkez Bankası’nın politika ufkundaki enflasyon beklentilerine temel teşkil eden ana varsayımların ve yönetilen-yönlendirilen ürünlerin maliyetlerine ilişkin maliye politikasından beklediği destekleyici katkıların ve hedeflerinin; şeffaflık, kurumsal bağımsızlık, kredibilite, politika koordinasyonu ve ikna gücü zayıftır.
Merkez Bankası’nın piyasa kabulü ve güveninin geri kazanılması için, agresif bir nominal faiz indirim yeteneğine gerçek anlamda kavuşuncaya kadar, reel faiz oranını yüksek ve sabit bir seviyede koruması gerekiyor. Enflasyonda kalıcı bir azalma ortaya çıkmadan, kısa dönemli gelecekte yeni faiz indirimlerinin yapılacağı sinyalinin verilmesi, yeni bir enflasyon sarmalının olasılığını yükseliyor.
MAKUL FAİZ, REEL FAİZİN SEVİYESİNİ KORUYAN FAİZDİR
Cari konjonktürdeki Türk ekonomisi için “makul faiz”; reel faizin yüksek seviyesini, sabit düzeyde koruyan bir faiz oranı olmalıdır: Mevcut bu konjonktürde, reel faiz seviyesini sabit ve ancak yüksek bir düzeyde koruyacak şekilde, nominal faiz oranlarının, enflasyon gelişmelerine endeksli olarak yukarı ya da aşağı yönlü değiştirilmesi, para politikasının ana teması haline getirilmelidir.
DOLARİZASYON EĞİLİMİ CANLI VE CAZİP
Rezerv paraların faiz oranlarındaki indirimlerinin, Türkiye’ye yönelen portföy akımları üzerinde yarattığı artırıcı etkinin, süregelen jeopolitik sorunlar ve ülkeye özgü kırılganlıklar tarafından sınırlanmaya devam edilmesi, dolarizasyon eğiliminin canlı ve cazip kalmasına sebep oluyor.
Bankacılık sektöründeki risk alma iştahını artırmak için Merkez Bankası mevduata uyguladığı zorunlu karşılık oranlarını ve zorunlu karılıklara ödenecek faiz oranlarını, bankaların kredi artışlarını dikkate alarak değiştirdi.
Ekonominin büyümesine yönelik alınan bu tedbir, bankalar üzerinde bir zorlama etkisi yaratacaktır. Ancak, kamu bankaları hariç olmak üzere, kredi verme konusunda üzerinde bu şekilde baskı kurulan bankacılık sisteminin bu değişiklik sonucunda, kredi vermeye başlayacağını ve risk yönetim/kredi tahsis disiplinlerini zayıflatacaklarını beklemiyoruz. Çünkü, sermaye ve likidite yeterliliği kurallarına riayet etmekten bankacılık kesimi vazgeçemez. Ayrıca bu düzenleme, kamu bankaları ile özel bankalar arasında rekabeti bozucu bir etki yaratacaktır. Zira, şu ana kadar kamu bankalarının kredi büyüme hızları daha yüksek olduğu için düşük munzam, yüksek faiz getirisini bu bankalar elde edeceklerdir. Ayrıca bu düzenleme sonrasında piyasaya çıkacak olan 5,4 milyar TL ve 3 milyar ABD Doları civarındaki altın ve döviz likiditesinin önemli bir bölümü kamu bankalarına verilecektir.
Merkez Bankası’nın para politikası, bankacılık sisteminin varlık kalitesinin ve bankalar arası rekabetin daha da bozulmasına yol açacaktır.
Orhan Ökmen
JCR Eurasia ASIA Rating Başkanı
okmen@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.