Son Haberler

Neoliberal sistem, güven unsurunu yerle bir ediyor…

Küreselleşen dünyada ortaya çıkan liberal-neoliberal sistemler bir yandan insanoğluna yeni ufuklar açarken, diğer yandan gelir dağılımını bozuyor ve etik değerler ile güven unsurunu önemli ölçüde aşındırıyor, adeta yerle bir ediyor. Devlet vatandaşlara karşı eşit yaklaşmadıkça, hukukun üstünlüğü adil bir şekilde uygulanmadıkça, özetle anayasada yazdığı şekliyle sosyal-hukuk devleti olmadıkça bir yere varılamayacağı bir türlü öğrenilemedi.

Devlet yönetiminde de güven bir zorunluluktur. Güven ortamı oluşturulmadan vergi toplanamaz, güvenlik sağlanamaz, yatırım yapılamaz, sosyal politika ve ekonomik sistem vs. çalışmaz. Bu nedenle devletin tüm müesseseleri sıkıca denetlenir ki vatandaş kendini güvende hissetsin. Örneğin; bankalar güvene dayalı olarak müesseselerdir. Çünkü devletçe sıkıca denetlenirler. Kendi içinde de denetim kurulları vardır.

Küreselleşen dünyada ortaya çıkan liberal-neoliberal sistemler bir yandan insanoğluna yeni ufuklar açarken, diğer yandan gelir dağılımını bozuyor ve etik değerler ile güven unsurunu önemli ölçüde aşındırıyor, adeta yerle bir ediyor. Sosyal devlet anlayışının güçlü olduğu bazı batı ülkeleri hariç, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bu husus daha da belirgin bir şekilde yaşanıyor. Ülkemizde 12 Eylül 1980 darbesi ve sonrasında izlenen liberal iktisat politikalarıyla herşey parasallaştı ve etik değerler o günden bu yana sürekli zayıfladı.

Sosyal dokuyu zayıflatan bu durum karşısında çözüm üretmek her geçen gün zorlaşıyor.

Sorumlusunun kim olduğunun önemi kalmadı ama ne acıdır ki toplumumuzda kimsenin kimseye güvenmediği bir aşamaya gelinmiş durumdadır. Devlet vatandaşına, vatandaş diğer vatandaşa ve/veya devletine güven duymama noktasına geldi. Ortam böyle olduğu için gençler başta olmak üzere bazı nitelikli vatandaşlarımız ülkeyi terk ediyor. Bu durumun yaratacağı maliyet ve kayıpları hesaplamak mümkün değil, zira ölçülemez derecede yüksektir.

DEMOKRASİNİN BİR TOPLUMDA İÇSELLEŞTİRİLMESİ İÇİN YÜZ YILLIK SÜRE YETMİYOR

Devlet vatandaşlara karşı eşit yaklaşmadıkça, hukukun üstünlüğü adil bir şekilde uygulanmadıkça, vergi verene değil kaçırana prim verildikçe, imar afları çıkarıldıkça, yanlı mahkeme kararlarıyla karşılaştıkça, kimlik siyaseti yapıldıkça, özetle anayasada yazdığı şekliyle sosyal-hukuk devleti olmadıkça bir yere varılamayacağı bir türlü öğrenilemedi. Demek ki bir toplumda demokrasinin içselleştirilmesi için yüz yıllık süre yetmiyor. Aksi halde çok daha ileri noktalarda olunması gerekirdi.

TÜRKİYE, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ SIRALAMASINDA ANGOLA’NIN GERİSİNDE

2022 yılında yapılan WJP (World Justice Project) endeksi çalışmasında, hükümet yetkilerinin kısıtlanması, yolsuzlukların önlenmesi, yönetimde şeffaflık, temel haklar, nizam/güvenlik, idari yaptırımlar, adil hukuk ve cezai adalet kriterlerine göre, hukukun üstünlüğü sıralamasında Türkiye 140 ülke arasında ne yazık ki 116. sırada çıktı. Türkiye Meksika, Angola gibi ülkelerin bile gerisinde kaldı. Bir ülkede hukuk yerleşmedikçe etik değerlerden ve güven ortamından bahsetmek mümkün değil.

Yaşanan bu aşınmalar sonucunda, en güvenilir kurumlar, en güvenilir kişiler birer birer bu özelliğini kaybediyor. “Güven” kelime olarak kısa olsa da anlam olarak ne kadar derin, hedef olarak ne kadar ulaşılması güç ki toplumumuzda bir türlü bu güven ortamı yaratılamıyor. Oysa güvenilir ülke, güvenilir kurum, güvenilir şirket ve hatta güvenilir insan olmak bir zorunluluktur.

DEVLET YÖNETİMİNDE DE GÜVEN BİR ZORUNLULUKTUR

Karşınızdakine güvendiğiniz zaman kendinizi güvende hissedersiniz. Kendinizi güvende hissetmeniz, düşünce ve davranışlarınızın daha sağlıklı olmasını sağlar. Karşılıklı güvenin çoğaltılması, iyi bir ruh halinin yanısıra sağlıklı bir toplum ortaya çıkarır. Bu da ancak devletin kurumlarının hukuka dayalı olması ile mümkündür.

Devlet yönetiminde de güven bir zorunluluktur. Güven ortamı oluşturulmadan vergi toplanamaz, güvenlik sağlanamaz, yatırım yapılamaz, sosyal politika ve ekonomik sistem vs. çalışmaz. Bu nedenle devletin tüm müesseseleri sıkıca denetlenir ki vatandaş kendini güvende hissetsin. Örneğin; bankalar güvene dayalı olarak müesseselerdir. Basit bir makbuzla milyonları teslim edersiniz ve içiniz rahattır. Çünkü devletçe sıkıca denetlenirler. Kendi içinde de denetim kurulları vardır. Öyle olmak zorundadırlar, öyledirler de.

LİBERAL SİSTEM, “ETİK DEĞERLER”İ VE “TOPLUMSAL GÜVEN”İ AŞINDIRDI

Sigorta şirketleri aynı şekildedir. Prim ödeme makbuzuyla, milyarlarca lira değerinde malınızı-mülkünüzü teminat altına alırsınız. Bilirsiniz ki karşınızda, bir hasar ortaya çıktığında gidip zararınızı tazmin edeceğiniz bir kurum var. Bu nedenle, malın-mülkün teminatını sağlayan sigorta şirketleri de tıpkı bankalar gibi sıkıca denetlenirler.

Devlet kurumları da öyle. Türkiye İstatistik Kurumu, Merkez Bankası, Hazine Müsteşarlığı, mahkemelere güvenmek zorundasınız. Aksi halde hiçbir konuda karar alamaz, yatırım yapamaz, geleceğe ilişkin tahminde bulunamazsınız. Ama ne yazık ki son yıllarda bu kurumlar da önemli ölçüde yıpranmışlardır. Bu durum çok üzücüdür.

Özet olarak; liberal sistemin aşındırdığı “etik değerler ”ve “toplumsal güven” unsurunun bir üst kavram olarak ele alınması, bunun için de adalet ve hukuk sisteminin iyi işlemesinin sağlanması gerekiyor. Aksi halde, toplumsal çürüme ve çöküş kaçınılmaz olacaktır.

Şaban Çağıran

Bankacı-Denetçi

cagiran@turcomoney.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası