* Önce sağlık alanında kendisini gösteren etki daha sonra ekonomik krize dönüşmüş olup iyi yönetilememesi halinde bozulan gelir dağılımının da etkisi ile ABD’de gözlendiği üzere üçüncü fazda siyasi ve sosyal kırılmalara da neden olabilecek büyüklüktedir. 86 trilyon dolarlık dünya ekonomisinin yüzde 20’si oranında bir kayba neden olan pandemi işsizlik üzerinde de önemli bir baskı oluşturuyor.
* Son veriler ekonomik aktivitenin yeniden başladığına işaret etse de, Ekim-Kasım gibi beklenen ikinci dalga toparlanmanın 2021 yılının ikinci yarısına kalacağı öngörülüyor. 2020 sene sonu itibarı ile gelişmiş ekonomilerin ortalama yüzde 8-10, gelişmekte olan ülkelerin ise ortalama yüzde 3-4 civarında küçülecekleri tahmin ediliyor.
* Gelişmekte olan ülkelerin yüksek borçlulukla yakalandığı krizde toplam 250 trilyon doların 70 trilyon dolardan fazlası gelişmekte olan ülkelere ait. Krizin Türkiye’ye ilk olumsuz etkisi 5 yıllık CDS primi borçluluğun yarattığı kırılganlık ile 500-600 bandına çıkması oldu. Buna paralel döviz kurlarında artış görüldü, USD kuru 7 Mayıs’ta 7,23 TL seviyesini gördükten sonra 6,85 TL seviyesinde stabilize oldu.
* İşsizliğin sosyal krize dönüşmemesi için: Üretim sektöründe istihdamı koruma ve artırmaya yönelik teşvik uygulamalarına artan oranda devam edilmeli. Hizmet sektöründe yeni koşullara uygun uzaktan ve/veya yarı zamanlı çalışma şekilleri desteklenmeli ve yalnızca konut ve taşıtta tüketim artışı ile değil bundan daha ziyade katma değerli üretim fazlası vererek büyüme yöntemi benimsenmeli.
Pandemi öncesinde de genişleyici para politikaları ve ticaret savaşlarının kırılgan hale getirdiği dünya ekonomisi Covid-19’un etkisi ile kriz sürecine girdi. IMF ve Dünya Bankasının raporları doğrultusunda ekonomik veriler 1929 buhranından sonraki en büyük küresel ekonomik krize işaret ediyor.
Küresel karantina döneminin dijitalleşme, evden çalışma, uzaktan iletişim gibi eğilimleri güçlendirmesi ihtimal dahilinde görülse de bu süreçlere ayak uyduramayan kesimleri dışarıda bırakıp toplumsal gelir adaletsizliklerini daha da derinleştirmesi güçlü bir ihtimal olarak önümüzdedir.
2008 Küresel Finansal Kriz ile 2020 Koronavirüs krizinin karşılaştırılması
Krizin başlangıcından sonraki ilk ay İkinci ay Üçüncü ay
Küresel Finansal Kriz 2007-08
Kovid-19 Krizi
Kaynak: https://data.oecd.org/chart/612d
ÜÇÜNCÜ FAZDA SİYASİ VE SOSYAL KIRILMALARA DA NEDEN OLABİLECEK BÜYÜKLÜKTEDİR
Önce sağlık alanında kendisini gösteren etki daha sonra ekonomik krize dönüşmüş olup iyi yönetilememesi halinde bozulan gelir dağılımının da etkisi ile ABD’de gözlendiği üzere üçüncü fazda siyasi ve sosyal kırılmalara da neden olabilecek büyüklüktedir.
86 trilyon dolarlık dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 20’si oranında bir kayba neden olan pandemi işsizlik üzerinde de önemli bir baskı oluşturuyor.
OECD ülkelerinde pandemi öncesinde yüzde 3 oranındaki işsizlik yüzde 8,5 seviyesine yükseldi. Ancak ikinci dalganın yaşanması halinde işsizlik oranının yüzde 12,6 seviyelerine yükselmesi bekleniliyor (www.oecd.org).
Gençler ve kadınlar işsizlik ve yoksulluk riski genel içerisinde en yüksek riskli grubu oluşturuyor. Daha düşük bir iş güvenliğine sahip olan bu grup turizm ve restoranlar gibi krizden en çok etkilenen sektörlerde çalışıyor.
NEGATİF BÜYÜMEYE DEVAM; TOPARLANMA 2021 YILININ İKİNCİ YARISINDA
ABD ve AB kaynaklı büyüme verileri salgın öncesinde de olumsuz seyretmekte iken son 4 ay içerisinde verilerin beklentilerin ötesinde büyüme verilerinin kötüleştiğine işaret ediyor. Son veriler ekonomik aktivitenin yeniden başladığına işaret etse de, Ekim-Kasım gibi beklenen ikinci dalga toparlanmanın 2021 yılının ikinci yarısına kalacağı öngörülüyor.
ABD’de artan vaka sayıları ve artan işsizlik yanında 3 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimleri zayıflayan şirket bilançoları ile büyümenin negatif yönde oluşmasını destekleyecek.
Pandemi tedbirlerinin nispeten hafif olduğu ülkelerde bile, erken veriler ekonomik ve sosyal maliyetlerinin yüksek olacağını gösteriyor. Ekonomide normalleşmeye geçiş süreci özellikle yılın ikinci yarısındaki büyüme verileri, aşı ve ilaç çalışmaları, maliye ve para politikaları gibi faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterecek. Belirsizliğin aşı bulununcaya kadar devam edecek olması nedeniyle normalleşmeye geçiş muhtemel ikinci dalga ile birlikte asgari bir yıl sürecek.
2020’de hangi ülke ekonomisi ne oranda küçülecek?
(GSYİH’da değişim, %)
Birinci dalga
İkinci dalga gerçekleşirse
Kaynak: http://www.oecd.org/economic-outlook/june-2020/
GELİŞMİŞ EKONOMİLER ORTALAMA YÜZDE 8-10 KÜÇÜLECEK
OECD verilerine göre yılsonu itibarı ile ekonomideki küçülme oranlarını gösteren tablodaki açık renk alanlar yanında muhtemel ikinci dalganın etkisi koyu renkte gösteriliyor. Bu veriler doğrultusunda 2020 sene sonu itibarı ile gelişmiş ekonomilerin ortalama yüzde 8-10, gelişmekte olan ülkelerin ise ortalama yüzde 3-4 civarında küçülecekleri tahmin ediliyor.
Ekonomik krizin etkilerini en aza indirmek için ABD yanında tüm gelişmiş ekonomiler trilyonlarca dolarlık destek paketleri açıkladılar. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler ise, doğrudan mali destek sağlamaktan ziyade ekonomik yapılarını yeniden harekete geçirmek için vergisel ve teşvik uygulamaları yanında, kısıtlayıcı veya düzenleyici önlemler aldılar.
Pandemi sürecinde uluslararası yatırımcıların risk algılarındaki artışlar gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışına neden olarak ekonominin finansmanında güçlükler yaşanmasına neden oldu.
PANDEMİDE EKONOMİ PERFORMANSIMIZ
Gelişmekte olan ülkelerin yüksek borçlulukla yakalandığı krizde toplam 250 trilyon doların 70 trilyon dolardan fazlası gelişmekte olan ülkelere ait. Türkiye’nin bu süreçte ekonomik performansına bakacak olursak; ilk olumsuz etki Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi borçluluğun yarattığı kırılganlık ile 500-600 bandında yüksek seyretmesi ile görüldü.
Buna paralel döviz kurlarında artış görüldü, 20 Ocak’ta 5,90 TL olan USD kuru 7 Mayıs’ta 7,23 TL seviyesini görerek zirve yaptı, ancak daha sonrasında 6,85 TL seviyesinde stabilize oldu. Haziran ayı enflasyon yıllık bazda gıda talebindeki artışın olumsuz etkisine rağmen yüzde 12,62 ile tahminlerin altında gerçekleşti.
TCMB DEFLASYONİST ETKİ İLE İSTİKRARLI BİÇİMDE FAİZLERİ DÜŞÜRDÜ
TCMB para politikası kurulu pandemi süresince yaptığı toplantılarda uluslararası piyasaların verdiği deflasyonist etki ile istikrarlı biçimde faizleri düşürdü. Ancak bundan sonraki süreçte düşüş eğiliminin durarak mevcut oranlarda yılsonuna kadar devam edileceği öngörülüyor.
Pandeminin etkisini azaltmak üzere takip edilen parasal genişleme politikası, talebin özellikle konut, taşıt ve tüketici krediler ile artırılması ile dengelendi, bunun için bankaların kredi verme eğilimini geliştirilen aktif rasyosu uygulamaya alındı.
Kaynak: www.tcmb.gov.tr
TCMB ANALİTİK BİLANÇOSUNA BAĞLI PERFORMANS DEĞERLEMESİ
TCMB analitik bilançosuna bağlı olarak performans değerlemesi yapacak olursak, aktifi oluşturan dış varlıkların çok önemli bir bölümü (%98) brüt döviz rezervinden oluşuyor. Analitik bilançonun pasif kısmının yani yükümlülüklerin yüzde 63’ünün döviz cinsinden olması kur artışları ile birlikte aynı döviz kredisi kullanan özel sektör şirketleri gibi TCMB analitik bilançosu üzerinde borç baskısı oluşturuyor.
Ayrıca iç borçlanma ve emisyonun etkisinin de enflasyon üzerinde gelecekte baskı oluşturabileceği düşünülüyor. Katar ile yapılan swap anlaşmasının da etkisi ile döviz rezervleri 90 milyar dolar seviyesinde dalgalanıyor. 118 milyar dolar borç ile karşılaştırıldığında rezervler yetersiz görünmekle birlikte azalan turizm gelirleri ile bilançonun gelecek dönemde negatif etkileneceği açıktır.
Kaynak: https://evds2.tcmb.gov.tr/index.php?/evds/portlet/IScH%2BA8YwOo%3D/tr
BÜTÇE DENGESİNDE BOZULMA
Geçen yılın ilk 6 ayında 78,6 milyar TL olan bütçe açığı bu yılın ilk 6 ayında yüzde 40 artışla 109,5 milyar TL olarak gerçekleşti.
Faiz dışı bütçe giderleri geçen yıla göre yüzde 14,6 arttı. Faiz giderlerindeki yüzde 40,4’lük büyük artış TCMB kârı ve yedek akçesinin bütçeye devredilmesine karşılık borçlanmanın miktar ve maliyet olarak arttığını gösteriyor.
YILSONU BEKLENTİLERİ
Beklenti anketine göre 2020 yılı Temmuz ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 20,5 olasılıkla yüzde 8,00 – 8,99 aralığında, yüzde 31,1 olasılıkla yüzde 9,00 – 9,99 aralığında, yüzde 18,9 olasılıkla ise yüzde 10,00 – 10,99 aralığında artış göstereceği öngörülüyor (www.tcmb.gov.tr).
Cari yılsonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 6,99 TL iken, bu anket döneminde 7,02 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 7,22 TL iken, bu anket döneminde 7,26 TL olarak gerçekleşti.
GSYH 2020 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket dönemine göre değişmeyerek yüzde -1,3 olarak gerçekleşti. GSYH 2021 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 4,6 iken, bu anket döneminde yüzde 4,7 olarak gerçekleşti.
TÜİK verilerine göre, Türkiye’de Nisan döneminde işsizlik oranı 0,2 puan azalarak yüzde 12,8 olurken, istihdam oranı yüzde 41,1 olmuştur. Pandemi döneminde yaygın olarak işten çıkarma yerine kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği kullanılması nedeniyle istihdam azalışı kaydedilmedi.
Ancak DİSK’in yaptığı araştırmaya göre Covid-19 etkisiyle revize geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı oranı yüzde 52,2 iş kaybı ve işsiz toplamı 17 milyon 722 bin olarak gerçekleşti (www.disk.org.tr). Krizin işsizlik üzerine etkisinin yılsonuna doğru daha fazla hissedileceği düşünülüyor.
İŞSİZLİĞİN SOSYAL KRİZE DÖNÜŞMEMESİ İÇİN
İşsizliğin sosyal krize dönüşmemesi için aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
Prof. Dr. Mehmet Yazıcı
Bursa Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi
yazici@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.