Kredilerde yeniden hızlanmalar görme olasılığımız yüksek. Fakat önemle vurgulamalıyız ki bu tür bir politika hem cari açıktaki daralmayı engelleyecek, hem de enflasyonun yüksek kalmaya devam etmesine neden olacak. 2012 yılı birçok açıdan ilginç ve tahmin edilemez bir yıl olmaya adaydır.
Amerikalı Analistlerden Jeremy Robson son yazdığı makalede global bazda hiper enflasyon olgusuna dikkat çekti. İlginç ve okunması gereken önemli bir yazı olduğunu vurgulamalıyım. Genel olarak ortaya sunduğu resmi sizlerle bu ay paylaşmak istedim.
ABD Merkez Bankası FED’in 8 Ağustos 2008 tarihindeki bilanço büyüklüğü 869 milyar dolarken, 28 Aralık 2011 tarihi itibariyle 2 trilyon 929 milyar dolara çıktı. Bu durum aylık bazda bu bilançonun 55.1 milyar dolar arttığını gösterirken, yıllık bazda artış 661 milyar dolar olmuş. Belki bunun büyük bir sorun olmadığını düşünebilirsiniz. Bir de Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) bilançosuna bakalım.
AMB’nın bilançosu 2011 yılının başında 2 trilyon 4 milyar Euro büyüklüğe sahipti. 2011 yılının sonuna gelindiğinde ise 2 trilyon 735 milyar Euro’luk bir büyüklüğe ulaştı. Bir başka deyişle 731 milyar Euro artış oldu. İngiltere Merkez Bankası’na (İMB) baktığımızda ise 246.5 milyar pound seviyesinden 290 milyar pound seviyesine ulaşarak 43.5 milyar poundluk bir artış yaptı.
Aşağıdaki grafik büyük ekonomilerin merkez bankalarının para basma operasyonlarını veriyor.
Bu grafik her bir merkez bakasının bilanço büyüklüğünü 2008 yılı başında 100 olarak alıyor ve şu an ulaştığı seviyeyi gösteriyor. Bir başka deyişle bilanço büyüklüğündeki yüzde artışı veriyor. Tahmin bölgesine bakıldığında ise 2012 yılsonu itibariyle bu büyüklükler kontrol edilemez bir şekilde artmış olacak. 2012 yılsonu itibariyle dört büyük merkez bankasının bilanço büyüklüklerinin toplamı GSYH’nın yüzde 15’ine varmış olacak. Bu rakam bu ülkelerin bütçe açıklarının yüzde 50’sine ulaşacak anlamına geliyor.
Şimdi bir de merkez bankalarının bu kadar parayı şu ana kadar basmamış olduğunu düşünelim. Acaba devlet tahvili faizleri hangi seviyelerde olurdu?
2011 yılı itibariyle bu bilanço büyüklüklerini eğer ABD doları bazında ifade edecek olursak; FED : 661 milyar dolar AMB: 936 milyar dolar (1 euro=1.28 dolar kuru üzerinden) İMB: 67 milyar dolar (1 Pound=1.54 dolar kuru üzerinden) TOPLAM: 1 trilyon 664 milyar dolar
Aslında bu rakamlarda çok hızlı artışlar oluyor gibi görünse de artık bilanço büyüklüklerinin stabilize olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat bu şekilde olaya bakmak doğru resmi göstermeyecek. çünkü FED tarafından üçüncü bir parasal genişleme olasılığı yüksek görünüyor. Bu resmin bize gösterdiği üzere, Merkez Bankaları bütçe açıklarını finanse ediyorlar. Dolayısıyla insan acaba hiper-enflasyon motoru yavaş yavaş çalışmaya başladı mı diye merak etmiyor değil.
Geçmişte sanki bu sorun yaşanmamış gibi algılıyor olsak da, son 300 yıllık ekonomi tarihine baktığımızda en az 30’un üzerinde hiper-enflasyon tecrübesi yaşanmış durumda. Amerika’dan tutun da, çin, İsrail, Fransa ve Avusturya bu tecrübeyi ciddi biçimde yaşamışlar. Amerika tarihte iki defa hiper-enflasyona maruz kalmış. Birincisi 1779 ikincisi de 1861-1865 yılları arasında olmuş. Yani yıllık bazda fiyat artışları yüzde 100’ü geçmiş.
Peki şu an ortaya koyduğumuz bu resim hiper-enflasyon yaratabilir mi? Geçmiş tarihi tecrübeler, bütçe açıklarının para basılarak karşılanması durumunun uzun bir süre sürdürülmesi durumunda ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Şu anki durum tek başına hiper-enflasyon yaratacak güce sahip değil. Fakat hiper-enflasyon canavarı uyuyor. Gözlerini açıp etrafa bakınması için bir süre daha parasal genişlemenin devam etmesine ihtiyaç var. Bu bağlamda izlenmesi gereken en önemli gösterge ABD’de yıllık bazda 1 trilyon doları geçen bütçe açıklarıdır. Eğer bir şekilde bu açıklar düşmeye ve kapanmaya başlarsa, işte o zaman bu tehlike ortadan kalkacak. Bütçe açıklarının daralması için ihtiyaç duyulan en önemli parametre de büyümedir. Eğer ABD ve Avrupa bölgesi büyüme rakamı birkaç yıl daha yerlerde sürünür ve bütçe açıkları düşürülemezse hiper-enflasyona davetiye çıkarılmış olacak.
Hiper-enflasyonun ortaya çıkmasını engelleyecek bir başka gelişme de ekonomi yönetimlerinin bu konuyu öğrenmiş olmalarıdır. Büyüme rayına oturduğunda basılmış olan bu paraların geri çekilmesi gerekiyor ve ekonomi yönetimleri bunun farkında. Dileriz bir şekilde ekstra para basmaya gerek kalmadan büyüme rayına girer ve bütçe açıkları kapanmaya başlar. Aksi halde global bazda emtia piyasalarında hiç hayal etmeyeceğimiz fiyatları görebiliriz.
Borsalar ve Para Muslukları Son haftalarda borsalarda çok olumlu gelişmeler var. 2011 yılında negatif getiri sağlayan global borsalar Ocak ayının üçüncü haftası itibariyle önemli yükselişler kaydetmeye başladılar. Bu yükselişlerin en önemli sebebi, Avrupa’da para musluklarının sonuna kadar açılacağı beklentileriydi. 28 Şubatta Avrupa Merkez Bankası bankalar yine 3 yıl vadeli yüzde 1 faizle likidite verecek. Bu sefer, bankalar tarafından talep edilecek miktarın 1 trilyon Euro’yu bulabileceği belirtiliyor. Bu durum borsalara güven getirdi ve Yunanistan’ın borçlarının yüzde 60-70’inin silinmesi konusundaki görüşmelerin tıkanması bile piyasalarda olumsuz hava yaratmadı.
Bloomberg’te çıkan bir haber bu konuda önemli bilgiler içeriyor. İngiliz Financial Times önemli bir haber yapmış ve bu haberi de Morgan Stanley‘nin analistlerinin raporuna dayandırmış. Bu haber Avrupa’da hangi ülkenin bankaları, Avrupa Merkez Bankası’ndan sağlanan kaynakları en fazla kullandı sorusuna cevap veriyor.
Avrupa Merkez Bankası‘nın Aralık‘ta başlattığı 3 yıllık sınırsız fonlama mekanizmasını en çok, başta UniCredit olmak üzere, İtalyan bankaları kullandı. İtalyan bankalarının Avrupa Merkez Bankası‘nın likidite operasyonunda kullandığı toplam kredi miktarı 50 milyar euroyu buldu. Morgan Stanley‘nin rakamlarına göre İtalya‘nın en büyük bankası Unicredit 12.5 milyar euro ile rekor seviyede kredi kullanımına işaret ederken, hemen ardından 12 milyar Euro ile Intesa Sanpaolo ve 10 milyar Euro ile yine bir İtalyan bankası olan Monte dei Paschi di Siena geldi.
Morgan Stanley‘nin raporunda görülen rakamlar, Euro Bölgesi‘ndeki bankaların, acil durum mekanizmalarına bağımlılığının altını çiziyor. çevre ekonomilerdeki bankalar, yatırımcıların, güvenilir tahvil çıkaran bazı kuruluşlar haricindeki şirketlerin varlıklarından uzaklaşmasıyla, aylardır ticari fonlama piyasalarına giriş yapamıyor.
İtalyan bankalarının dışında AMB‘nin 3 yıllık sınırsız kredi mekanizmasından önemli miktarlarda yararlanan diğer bankalar arasında ise 5 milyar dolar ile Royal Bank of Scotland ve İspanyol bankaları bulunuyor. Hollanda‘daki alt kuruluşu vasıtasıyla kredi alan RBS, böylece 2012‘de gerekecek toplam fonlama ihtiyacının yüzde 25‘ini garantilerken, toplamda 50 milyar euroluk kredi kullanan İtalyan bankaları da 2012‘deki toplam fonlama ihtiyacının yüzde 90‘ını karşılamış gibi görünüyor.
AMB‘nin kredilerine destek verenler, bu mekanizmanın, hükümetlere ve şirketlere yeniden kredi vermeye başlayan Euro Bölgesi‘ndeki bankaların, işlemeye devam etmesine yardımcı olduğuna inanıyor. Morgan Stanley‘nin raporunun yazarlarından Huw van Steenis, piyasanın, bu mekanizmanın, kredi sıkılaştırılmasının önlenmesine katkısını azımsadığını söyledi.
Aralık ayındaki operasyonda 500 bankanın, toplamda 489 milyar euro kredi kullanmasının ardından, bu para hemen işlerin yürümesi için kullanıldı ve AMB‘nin acil durum mevduatları yılın ilk günlerinde 450 milyar eurodan, şimdi 395 milyar euroya geriledi. İspanyol bankaları da toplamda 25 milyar euroluk kredi kullandı. Fransız ve Alman bankalarının aldığı kredi miktarı ise bilinmiyor; ancak İtalyan bankalarını aştıkları da düşünülmüyor.
Sonuç olarak, Avrupa Merkez Bankası’nın uygulamaları birçok bankaya rahat bir nefes aldırmış durumda. Bildiğiniz üzere daha önce de dünyanın beş büyük Merkez Bankası bir araya gelerek, dolar swap oranlarını 50 baz puan aşağı çekmişler ve borçlarını Euro’dan dolara geçmek isteyenlerin maliyetlerini düşürmüşlerdi. Amerikan bankaları Avrupa’lı bankalara kredi vermeyi kestiği için bu swap imkanı da Avrupa’lı bankalara çok derin bir nefes aldırmış ve swap maliyetlerini da aşağı çekmişti. Şimdi sırada ekonomik büyüme var. Bakalım bankalara sağlanan bu imkanlar gerçekten de büyümeye dönüşebilecek mi? Yani bankalar, hanehalkına ve sanayiye verdikleri kredileri yeniden artırabilecekler mi ve bu da büyümeyi yeniden rayına sokabilecek mi? Avrupa’daki borç sorunun çözülmesi için gerekli olan tek çözüm büyümedir. Bunun gerisi yalandır. Fakat daha kısa vadeye bakacak olursak, şu Avrupa’da likiditenin rahatlamasıyla birlikte, gelişmekte olan piyasalara (GOP) para girişi devam ediyor ve bizim piyasamız da bundan nasibini alıyor. çok olumsuz bir gelişme olmadığı sürece, borsada artışın önümüzdeki 1-2 ay içinde 60 bin seviyesine kadar sürmesini bekleyebiliriz.
Tüm bu gelişmelere, Sayın Başbakan Erdoğan’ın düşük faiz istemesini ve Merkez Bankası’nın da bunu hemen uygulamaya koyarak bankalara yüzde 5.75 üzerinden fon sağlamasını eklersek, önümüzdeki birkaç ay içinde faizler daha hızlı gerileyebilir ve ekonomide ciddi bir canlanma oluşabilir. Kredilerde yeniden hızlanmalar görme olasılığımız çok yüksek. Fakat önemle vurgulamalıyız ki bu tür bir politika hem cari açıktaki daralmayı engelleyecek hem de enflasyonun yüksek kalmaya devam etmesine neden olacak. Sonuçta 2012 yılı birçok açıdan ilginç ve tahmin edilemez bir yıl olmaya adaydır. Bu yıl enflasyon hedeflerinin tutturulmasını beklemek çok iyimser bir bakış açısıdır.
Doç. Dr. Yaşar ERDİNç
erdinc@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.
tebrikler hocam analizleriniz şahane