-Beklenmedik şekilde başlayan İsrail-Filistin Savaşı, dünyada şok dalgaları yarattı. Yatırımcılar, her zaman olduğu gibi hisse senetlerinden daha güvenli yatırımlara ve özellikle de ABD Doları’na yöneldi. Bu kriz patlak vermeden önce de piyasalar, yüksek seyreden enflasyon ve beklenenden iyi gelen ekonomik veriler nedeniyle zaten biraz huzursuzdu. Ekim ayında açıklanan veriler piyasaların ABD Merkez Bankası (FED)’nın beklenenden daha uzun süre yüksek faiz politikasını sürdürebileceği yönündeki endişelerini artırdı.
-Artan jeopolitik riskler ve enflasyonun bir süre daha yüksek seyredebileceği riski, piyasalarda ekonomik yavaşlama yerine resesyon olacağı endişesinin Ekim ayında da devam etmesine neden oldu. Bu da hisse senetleri üzerinde baskı oluşturdu. 31 Ekim itibarıyla ABD hisse senedi endeksi S&P 500 ve Avrupa hisse senedi endeksi Euro Stoxx 50, sırasıyla aylık bazda -%2,2 ve -%2,7 düşerken iki endeksin sene başından itibaren getirileri %9,2 ve %7,1’e geriledi.
-Jeopolitik gerilimlerin arttığı dönemlerde altın, “güvenli liman” statüsü nedeniyle yükseliş eğilimi gösterir. Yatırımcılar, bu dönemlerde değerini muhafaza etmesi nedeniyle ve piyasadaki belirsizliklere karşı korunmak amacıyla altına yönelir. Nitekim, İsrail ve Hamas çatışmasının başlamasıyla birlikte altının fiyatı da gözle görülür bir artış yaşadı. 31 Ekim itibariyle, altının ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda %6,9 gibi ciddi bir artış göstererek yıllık getirisini %9,2’ye çıkardı.
-31 Ekim itibarıyla, kredi derecesi “yatırım yapılabilir” olan global tahvillerin göstergesi sayılan Bloomberg Global Tahvil Endeksi, Ekim ayında -%0,7 düştü. Benzer şekilde Bloomberg Global Şirket Tahvili ve Yüksek Getirili Tahvil Endeksleri de ay içinde sırasıyla -%1 ve -%0,9 değer kaybetti. Bu da endekslerin sene başından itibaren getirilerini sırasıyla %0,4 ve %4,6’ya yükseltti.
-Jeopolitik risklerden endişe duyan bazı yatırımcılar, özellikle geleneksel yatırım araçlarıyla birlikte kullanıldığında portföy riskini azaltmaya yardımcı olan kripto piyasalarına yöneldi. Bu da, Ekim ayında kripto para birimlerinde ciddi bir artışı tetikleyerek Bitcoin’in %28 ve Ethereum’un %8 artmasına neden oldu. Bu artış ile 31 Ekim itibariyle Bitcoin’in yıllık getirisi %109’a, Ethereum’un getirisi ise %51,3’e tırmandı.
-Türkiye hisse senedi piyasası Ekim ayında yönünü aşağı çevirerek hem yerel hem de dolar bazında düşüş yaşadı. Ekim ayında Türk hisseleri yerel para birimi bazında -%9,8 (ABD Doları bazında -%12,6) değer kaybetti. Bu durum endeksin sene başından itibaren Türk Lirası cinsinden getirisinin %36,4’e, ABD Doları bazında ise -%9,8’e gerilemesine neden oldu. Yıl sonuna yaklaştığımız şu günlerde yatırımcıların çok temkinli olması gerekiyor.
-Yatırımcılar portföylerini korumak amacıyla yatırımlarındaki riskleri gözden geçirmeli ve mümkün olduğu ölçüde yatırım araçlarını ve risklerini sepetlemeli ve çeşitlendirmeli. Yabancı para birimleri, emtialar, enflasyona bağlı tahviller ve daha az likit alternatif yatırımlar gibi farklı ve global yatırım araçlarını kullanarak oluşturulan dengeli bir portföyle aşağı yönlü piyasalarda ciddi bir kayıp yaşama riskini azaltmak mümkün.
2023 yılı, özellikle jeopolitik açıdan 2022 kadar hareketli bir yıl olacak gibi görünüyor. Dünya, 7 Ekim’de şok edici bir haberle uyandı: Filistin Parlamentosu’nda çoğunluğu elinde tutan Filistinli paramiliter örgüt ve Sünni İslamcı siyasi parti Hamas, yaş, cinsiyet, vatandaşlık gözetmeksizin binlerce insanı İsrail’den kaçırmakla kalmadı, pek çok kişiyi de öldürdü. Hedefleri İsrail’in Hamas’ın taleplerine cevap vermesiydi… Ve öyle de oldu! Ekim sonu itibariyle İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılar binlerce insanın ölmesine ve en azından bir o kadarının da yaralanmasına neden oldu. Bir kısım rehinenin değiş tokuş edilmesine rağmen diğer rehinelerin serbest bırakılıp bırakılmayacağı henüz belli değil. Ancak her iki tarafın ölümcül saldırılarının sonu gelecek gibi görünmüyor.
Piyasalar savaşlara ve jeopolitik gerilimlere pek yabancı olmasa da, hiç beklenmedik şekilde gelişen bu olaylar silsilesi dünya çapında şok dalgaları yarattı. Çünkü kaçırılanlar ve öldürülenler arasında sadece İsrail değil 30’dan fazla ülkenin vatandaşları da bulunuyor. Bu durum, işleri daha da karmaşık hale getirirken yatırım piyasalarında da ciddi bir belirsizliğe neden oldu. Yatırımcıların ilk tepkisi, her zaman olduğu gibi hisse senetlerinden daha güvenli yatırımlara ve özellikle de ABD Doları’na yönelmek oldu.
Önceki yazılarımızda da bahsettigimiz üzere, Orta Doğu’daki bu kriz patlak vermeden önce de piyasalar, yüksek seyreden enflasyon ve beklenenden iyi gelen ekonomik veriler nedeniyle zaten biraz huzursuzdu. Güçlü makroekonomik veriler genel olarak piyasalar için olumlu olsa da, Ekim ayında açıklanan veriler piyasaların ABD Merkez Bankası (FED)’nın beklenenden daha uzun süre yüksek faiz politikasını sürdürebileceği yönündeki endişelerini artırdı.
Peki global piyasaların tüm bunlara tepkisi ne oldu?
Artan jeopolitik riskler ve enflasyonun bir süre daha yüksek seyredebileceği riski, piyasalarda ekonomik yavaşlama yerine resesyon olacağı endişesinin Ekim ayında da devam etmesine neden oldu. Bu da hisse senetleri üzerinde baskı oluşturdu. 31 Ekim itibarıyla ABD hisse senedi endeksi S&P 500 ve Avrupa hisse senedi endeksi Euro Stoxx 50, sırasıyla aylık bazda -%2,2 ve -%2,7 düşerken iki endeksin sene başından itibaren getirileri %9,2 ve %7,1’e geriledi.
Global hisse senedi piyasaları da bu olumsuz havadan etkilendi. 31 Ekim itibariyle global hisse senedi endeksi MSCI All Country World Index (ACWI) ve gelişen piyasalar endeksi MSCI EEM, aylık bazda sırasıyla -%2,5 ve -%3,3 düşüş yaşadı. ACWI sene başından itibaren %6,1 ile pozitif getirisini korumayı başarırken, Ekim ayındaki kayıplar EEM’nin sene başından bu yana getirisini -%3,2’ye gerileterek negatif bölgeye taşıdı.
ALTIN JEOPOLİTİK RİSKLER NEDENİYLE YÜKSELDİ
Jeopolitik gerilimlerin arttığı dönemlerde altın, “güvenli liman” statüsü nedeniyle yükseliş eğilimi gösterir. Yatırımcılar, bu dönemlerde değerini muhafaza etmesi nedeniyle ve piyasadaki belirsizliklere karşı korunmak amacıyla altına yönelir. Nitekim, İsrail ve Hamas çatışmasının başlamasıyla birlikte altının fiyatı da gözle görülür bir artış yaşadı. 31 Ekim itibariyle, altının ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda %6,9 gibi ciddi bir artış göstererek yıllık getirisini %9,2’ye çıkardı.
HAM PETROL EYLÜL AYINDAKİ GETİRİSİNİ GERİ VERDİ
Ham petrol, karışık bir ay geçirdi ve ay sonuna doğru düşüşe geçti. Bunun nedeni de çatışmanın merkezi olan Orta Doğu’nun dünya petrol üretimi açısından oldukça önem taşıması. Dolayısıyla bu bölgede global petrol tedarik zincirini sekteye uğratma riski yaratabilecek herhangi bir çatışmanın veya jeopolitik istikrarsızlığın, ham petrol fiyatları üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturması kaçınılmaz. Ekim ayında da aynen böyle oldu. Ancak yüksek faizler nedeniyle oluşabilecek global bir resesyonun uzun vadede petrol talebinde ciddi bir azalmaya neden olacağı endişesi ham petrol fiyatlarının düşmesine neden oldu. Ekim sonu itibarıyla, ABD ham petrolü WTI ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda -%10,8 düşerek Eylül ayındaki %12 getirisinin neredeyse hepsini kaybetti. Bu da sene başından bu yana getirisinin %0,9’a gerilemesine neden oldu.
YÜKSEK SEYREDEN ENFLASYON NEDENİYLE TAHVİL FAİZLERİ DE YÜKSELDİ
Ekim ayında faizler ve tahviller tarafında da durum biraz karmaşıktı. Normalde piyasaların risk azaltma eğiliminde olduğu dönemlerde yatırımcılar portföylerindeki devlet tahvili gibi daha güvenli yatırımların miktarını artırmayı tercih ederler. Bu da, tahvillere olan talebin ve tahvil fiyatlarının artmasına ve dolayısıyla da tahvillerin getiri faizlerinin düşmesine neden olur. Ancak Ekim ayında durum bunun tam tersiydi. Neden? Çünkü beklenenden daha güçlü ekonomik büyüme ve beklenenden yüksek enflasyon nedeniyle faizlerin “daha uzun süre daha yüksek” seyredebileceği endişeleri devam etti. Dolayısıyla Ekim ayında ABD Hazine tahvil getiri faizleri yükselmeye ve dolayısıyla da fiyatları düşmeye devam etti. Ancak jeopolitik riskler nedeniyle yatırımcıların ABD tahvili gibi güvenli varlıklara akın etmesi nedeniyle tahvil fiyatlarındaki düşüş sınırlı kaldı.
31 Ekim itibarıyla, kredi derecesi “yatırım yapılabilir” olan global tahvillerin göstergesi sayılan Bloomberg Global Tahvil Endeksi, Ekim ayında -%0,7 düştü. Benzer şekilde Bloomberg Global Şirket Tahvili ve Yüksek Getirili Tahvil Endeksleri de ay içinde sırasıyla -%1 ve -%0,9 değer kaybetti. Bu da endekslerin sene başından itibaren getirilerini sırasıyla %0,4 ve %4,6’ya yükseltti.
KRİPTO, PİYASALARDAKİ NEGATİF HAVADAN FAYDALANDI
Jeopolitik risklerden endişe duyan bazı yatırımcılar, özellikle geleneksel yatırım araçlarıyla birlikte kullanıldığında portföy riskini azaltmaya yardımcı olan kripto piyasalarına yöneldi. Bu da, Ekim ayında kripto para birimlerinde ciddi bir artışı tetikleyerek Bitcoin’in %28 ve Ethereum’un %8 artmasına neden oldu. Bu artış ile 31 Ekim itibariyle Bitcoin’in yıllık getirisi %109’a, Ethereum’un getirisi ise %51,3’e tırmandı.
TÜRK HİSSE SENETLERİ, YATIRIMCILARINI HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATTI
Türkiye hisse senedi piyasası Ekim ayında yönünü aşağı çevirerek hem yerel hem de dolar bazında düşüş yaşadı. Ekim ayında Türk hisseleri yerel para birimi bazında -%9,8 (ABD Doları bazında -%12,6) değer kaybetti. Bu durum endeksin sene başından itibaren Türk Lirası cinsinden getirisinin %36,4’e, ABD Doları bazında ise -%9,8’e gerilemesine neden oldu. Hisse senetlerinin Ekim ayında ABD Doları bazındaki getirisinin Türk Lirası cinsinden getirisinden daha aşağıda olmasının ana nedeni, ABD Doları’nın Türk Lirası karşısında aylık bazda %3,2 artması.
PİYASALARDAKİ DALGALANMALAR YIL SONUNA DOĞRU ARTABİLİR
Yıl sonuna yaklaştığımız şu günlerde, piyasaların sene sonu tatili yaklaştıkça daha sert iniş çıkış yaşama eğiliminin artması nedeniyle yatırımcıların oldukça temkinli olması gerekiyor. Bu tarz dalgalanmaların ana nedeni ise piyasa oyuncularının tatil oncesinde pozisyonlarını azaltmayı veya tamamen kapatmayı tercih etmeleri. Azalan likidite dönemlerinin, şiddetli piyasa dalgalanmaları için çok uygun bir ortam yarattığını hatırlatalım.
Yıl sonu piyasa dinamiklerinin yanı sıra, bu yıl piyasaları olumsuz yönde etkileyebilecek birkaç faktörden de bahsedelim. Enflasyonun yüksek seyretmesi halinde, güçlü ABD ve global ekonomik veriler, sadece FED’in değil diğer büyük merkez bankalarının da faiz politikalarının zamanlamasını ve hızını etkileyebilir. Para politikası kararlarında yaşanabilecek herhangi bir sürpriz veya piyasa beklentilerinden sapmalar dalgalanmanın artmasına yol açabilir. Devam eden jeopolitik gerilimler ve olası yeni Covid-19 varyantları gibi ekonomik olmayan faktörleri de goz önünde bulundurmakta fayda var.
YATIRIMCILAR PORTFÖYLERİNİ DÜZENLİ OLARAK GÖZDEN GEÇİRMELİ
Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi, yatırımcılar portföylerini korumak amacıyla yatırımlarındaki riskleri gözden geçirmeli ve mümkün olduğu ölçüde yatırım araçlarını ve risklerini sepetlemeli ve çeşitlendirmeli. Yabancı para birimleri, emtialar, enflasyona bağlı tahviller ve daha az likit alternatif yatırımlar gibi farklı ve global yatırım araçlarını kullanarak oluşturulan dengeli bir portföyle aşağı yönlü piyasalarda ciddi bir kayıp yaşama riskini azaltmak mümkün. Değişen piyasa koşullarında esnek olmanın ve yatırım stratejilerini gerektikçe revize etmenin önemli olduğu kesin. Düzenli olarak portföyü gözden geçirmenin ve güncellemenin sadece getirileri değil her birim risk başına düşen getiriyi de arttırmada çok önemli bir rolü olduğunu unutmamak gerekir.
ELA KARAHASANOĞLU, MBA, CFA, CAIA
Uluslararası Yatırım Uzmanı
karahasanoglu@turcomoney.com
ela.karahasanoglu@ekrportfolioadvisory.com
https://www.linkedin.com/in/elakarahasanoglu/
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.