EKONOMİYİ HANGİ GELİŞMELER BEKLİYOR?
Merkez Bankası (MB) geçen ay merakla beklenen kararını açıklandı. Faizlerin hiçbirinde değişiklik yapılmadı. Fakat ek parasal sıkılaştırma (EPS) günlerinde faizin yüzde 7.75 olması yerine, yüzde 9 seviyesinde belirleneceğinin kararlaştırıldığı belirtildi. Faizler artırıldı, mı artırılmadı mı? Bu soruya cevap vermek inanılmaz zor.
Elimizde MB tarafından üç adet faiz var. Bunlardan ilki, MB‘nin borçlanma faizi şu an yüzde 3.50 olup eğer gecelik bazda ihtiyacınız olmayan bir para varsa banka olarak bu parayı MB‘de gecelik değerlendirebilirsiniz ve yıllık getiriniz yüzde 3.50 olur. Bu oran çok düşük bir oran olduğu için, zorda kalmadıkça hiçbir banka parasını Merkez Bankası‘na yatırmaz. İkinci faiz, haftalık repo ihaleleri yoluyla bankalara fonlama sağlanması sırasında uygulanan politika faizi olup yüzde 4.50 seviyesindedir. Fakat buradan yapılacak fonlama miktarı zaman zaman değişebiliyor ve aslında yüzde 4.50‘den piyasaya verilen para çok sınırlı kalıyor. üçüncü faiz ise; MB‘nin gecelik borç verme faizi olup, koridorun üst seviyesidir. Bu faiz yüzde 7.75 seviyesinde olup, piyasa yapıcı bankalar yüzde 6.75‘ten borçlanabiliyorlar.
EPS günlerinde ise her banka yüzde 7.75‘ten borçlanıyordu. Şimdi başımıza yeni bir faiz daha çıktı. Bu da EPS günlerinde gecelik repo oranlarının yüzde 9 civarında sağlanmaya çalışılacağı açıklaması. Şu an için haftada iki defa EPS günü ilan edilmesi planlanıyor.
Döviz kurlarındaki sert yükselişler ve Eylül ayından bu yana dolar/TL kurunun değer kazanmış olması reel sektörün önündeki belirsizliği artırırken, ekonomi yönetiminden “dövizin yükselişi o kadar da mühim değil” mesajı geldi. Sayın Ali Babacan, döviz borçlularının biraz olumsuz etkileneceğini, enflasyon üzerinde de sadece 1.5 puanlık bir yükseliş yaşanacağını belirtti.
Şu anki genel duruma bakıyorum ve anlayamıyorum. Merkez Bankası, enflasyonun yükseleceğini ve yüksek seyredeceğini söylüyor. özellikle de geçmişte onlarca kriz örneği ortada dururken, bunları çok iyi bilen Sayın Babacan‘ın bu konuyu hafife almasını anlayamıyorum. Madem kurlardaki yükseliş bu kadar önemli değil, niçin 2006, 2008 yılları ve 2012 başında kurlar hızla yükselmeye başladığında faizler artırıldı? Faizler her artırıldığında, dövizdeki belirsizliği ortadan kaldırıcı etki yaptı.
Artık bu saatten sonra döviz kurlarındaki ataklar tamamıyla spekülatif bir hâl aldı. Merkez Bankası‘nın elini gören yabancılar, Para Harekâtı kitabımda çok fazla sayıda örneğini verdiğim türden hareketlere başlamış durumdalar. MB, 23 Ocak’ta 2.30‘lara doğru hareket olduğunda direkt döviz satışı yaparak, piyasaya müdahale etti. Bu müdahalenin tutarını bilmiyoruz. 15 gün sonra ilan edilecek ama piyasadaki bankacılar tutarın 2,5 milyar doların üzerinde olduğunu belirttiler. Yani rezervlerimiz bu tutarda azaldı.
Spekülatif atak nedir? öncelikle şunu anlamamız lazım. Döviz kurunu belirleyen iki ana etken, ülkenin enflasyonu ve reel faizleridir. Merkez Bankası‘nın son toplantısından sonra piyasa oyuncuları, her ne kadar EPS günlerinde uygulanacak olan yüzde 9 faizi görmüş olsalar da, bunun haftada belki bir-iki defa kullanılacağını algıladılar. Bu da bankaların fonlama maliyetini yaklaşık olarak aylık bazda yüzde 7 ile 7.50 arasında bir yerde belirleyecek. Eğer durum böyle ise ve enflasyonun yükseleceğini, yüksek seyredeceğini de Merkez Bankası söylemişse, TL‘nin reel getirisi negatif olmaya devam edecek. İşte bu durum speküle ediliyor. Diğer bir deyişle, PPK kararı yeterli olamıyor.
ŞU ANDA DOLAR ALMAK YABANCININ EKMEĞİNE YAĞ SüRMEKTİR
Şu an dolar/TL kurunun artacağına inanan biri gidip bankadan forward (ileriye dönük dolar alım sözleşmesi) yapabilir. Eğer hatırlı bir müşteriyse, forward karşılığında bir teminat yatırmasına bile gerek yok. örneğin üç gün sonra 100 bin dolar almak için bir sözleşme yaparsa ve dolar şu an 2.28 TL ise banka bunun üzerine 3 günlük TL ve dolar faizi farkını koyarak, 3 gün sonraki fiyatı verir. Bu fiyat olsa olsa düz hesapla 2.2840-2.2880 arasında bir rakam olabilir. Bu tür bir ortamda günlük dalgalanma boyutları çok yüksek olduğundan, üç gün içinde dolar/TL kurundaki 2 kuruşluk bir hareket olduğunda, 100 bin dolarda yaklaşık olarak bin dolar kazanabilir.
Peki banka ne yapar? Bu yatırımcının 100 bin dolarlık forward alış sözleşmesini onayladığı sırada, kendisi de 3 gün sonraya forward alış sözleşmesi yapar. Müşteriye 2.2870‘ten sattıysa ve kendisi de bunu diğer banka ile yaptığı sözleşmede 2.60‘tan almayı garantilediyse, 100 bin dolarlık işlemde 100 TL kazanmış olur. Dikkat ederseniz müşterinin dolar alım sözleşmesi yapması, bankaya da dolar alım sözleşmesi yaptırıyor. Diğer banka da benzer şekilde kendi riskini kapatmak için başka bankayla sözleşme yaptığında, bir anda zincirleme olarak dolar talebi artmış oluyor.
Şu an başımıza gelen en kötü şey, doların daha da artabileceğine dair beklentilerin çoğalmış olması ve yabancıların yukarıda anlattığım şekilde talep yaratmasıdır. Sadece bu durum bile başlı başına doları yükseltmek için yeterli olabilir. Aslında kaçan para falan yok. Şu an dolara yatırılan her kuruş Amerika‘ya açılan kredidir. Keşke millet olarak elinde dolar olanlar aynı gün bozdursa da, bu spekülatif ataklara hepimiz göğüs gersek. Dolar yükselmeye devam edebilir ama en azından dolar alarak yabancının ekmeğine yağ sürmesek.
İŞADAMI NE YAPMALI?
Şu an daha önce hiç karşılaşmadığımız bir durum ile karşı karşıyayız. Daha önce kriz geçirmiş birçok ülkenin incelemesi şunu gösteriyor; Türkiye’dekine benzer bir durum hiç yaşanmadı. Politika faizlerinin artırılarak çok rahatlıkla döviz kurlarındaki spekülatif atakların önüne geçilebilecekken, siyasi nedenlerle ve özellikle de Sayın Başbakan’ın istememesi nedeniyle faizlerin geç arttırıldığı kanısı finansal piyasalarda yaygın. Eğer MB her günü Ek Parasal Sıkılaştırma (EPS) günü ilan etmezse, ya da fonlama maliyetini en az yüzde 9-10 seviyelerine getirmezse, kurdaki yükselişin önüne geçmek çok zor. Dolar/TL kurunun çok daha yüksek seviyeleri görmesi, çok yüksek bir olasılık. Bu yüzden iş dünyası risklerini hedge etmeli. Yani açık döviz pozisyonu bırakmamalı.Merkez Bankası’ndan faiz adımını atmasıyla panik yapacak bir şey kalmadığını şimdilik söyleyebiliriz. Fakat bundan önceki durumda karamsar olmak için çok sebep vardı. Bu tür zamanlarda maliyet kısıcı tedbirler önemli olacak. Gelecek 6 ay için geçmiş üç yılda aynı aylarda yapılmış ciroların ortalamalarının yüzde 15-20 daha az olacağı varsayımıyla nakit akışı tabloları hazırlanmalı.
YATIRIMCI NE YAPMALI?
Yatımcı borsadan uzak durmalı. Borsanın 2-20 dolar TL arasına düşmesi orta ve uzun vade için büyük fırsatlar yaratacak. Dolayısıyla kısa vadede borsa yatırımcısının kaybetmeye devam etmesi olasılığı yüksek. Ama orta ve uzun vade için değerlendirilebilecek çok fırsat olacak. Yüksek özvarlık karlılığına sahip, istikrarlı kâr eden ve toplam borcu, toplam varlıklarının yüzde 60’ından daha az olan şirketler seçilerek borsanın çok sert düşüş yaptığı haftalarda alım düşünülebilir.
Şubat ayının da çok dalgalı ve daha büyük belirsizlikleri getirebileceği ve stresin yüksek olduğu bir ay olmasını bekleyebiliriz. Ama bunu terse çevirecek olan adımlar atılmazsa! O adım da Merkez Bankası’nın 2006, 2008, 2012’de attığı türden doğru adımlardır.
ANALİZ
YAŞAR ERDİNç
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.