Son Haberler

Politika faizinin indirilmesi, yeni bir kaosu başlatır

Açıklanacağı bildirilen orta vadeli hedeflerin kalitesi ve inandırıcılığı, yüksek finansman ihtiyaçları olan Türkiye ekonomisinin içerisine düştüğü büyük politika belirsizliğini yok etmeye yönelik olmalıdır. Türkiye ekonomisi son birkaç yılını her vade boyutunda hedefsiz, programsız, geçiriyor.

Global ekonomik sisteme likidite desteği sağlayan SDR borç limiti dağıtımından Türkiye’nin aldığı pay, dış borç ödeme risk algısını yumuşattı, Türkiye’nin batılı ve uluslararası ekonomilerle hala entegre olduğu realitesini yatırımcılara tekrar hatırlattı.

Baz yılı etkisine bağlı olarak enflasyonda yılsonuna doğru oluşacak muhtemel düşüş illüzyonlarını TCMB’nin faiz düşürme gerekçesi yapması halinde, kendini kandırmaktan başka bir anlamı olmayacak. Zira baz yılına dayalı dizayn edilecek düşüş istatistiklerinin kalıcı olmadığını artık herkes biliyor ve gözlüyor.

Hizmet ve ürünlerin vergi oranlarındaki indirime dayalı enflasyonda düşüş beklentisi oluşturularak, politika faizinin indirilmesi, yeni bir kaosu daha başlatacak. ÖTV indirimlerine dayalı oluşturulan enflasyonda iyileşme beklentilerinin maliyetlerini önleyecek makro ihtiyatı tedbirler oluşturulmadı.

Talebi biraz daha canlandıracak ve cari açığın artışına neden olacak ÖTV indirimlerinin, otomobil fiyatları üzerinde yaratacağı geçici yöndeki düşürücü etkisinin en önemli maliyeti, bütçe açıklarının ve genel finansman maliyetlerinin artması ve orta vadede daha fazla enflasyona yol açılması olacaktır.

İçerdeki ve dışardaki mevcut konjonktür, hizmet ve ürünlerin vergi oranlarındaki indirime dayalı enflasyonda oluşması beklenen düşüş beklentilerinin realizasyonuna ve kalıcı hale gelmesine uygun değildir. Orta vadeli perspektifte enflasyonda düşüş olasılığı zayıftır.

Enflasyonun bundan böyle yukarı çıkmayacağına ilişkin temelsiz bir deklarasyona ve faiz oranlarında düşüşe geçme talimatına göre şekillendirilecek bir para politikası arzusu, yeni ve eskisine göre daha kuvvetli bir kur/enflasyon sarmalı riskinin başlama olasılığını artırdı.

Enflasyonun bundan böyle yukarı çıkmayacağına ilişkin deklare edilen temelsiz bir deklarasyona dayalı olarak, gelecek aylarda TÜİK tarafından hesaplanacak enflasyon oranlarında ilan edilmesi muhtemel düşüşlerin istatistiki ve saha inandırıcılığı bulunmayacak.

Zira enflasyonun yönünün yukarı olduğu netleşti.  Zira yükselmesi devam eden ÜFE’den TEFE’ye geçiş sürecinin daha tamamlanmamış olması, Merkez Bankası’nın uyguladığı para politikasının sıkı olamaması ve bu nedenle tüketici talep artışının dizginlenememesi, orman yangınlarının gıda fiyatları üzerinde yaratmaya başladığı yukarı yönlü uzun vadeli baskıların artması, küresel enflasyonist gelişmeler, üretim ve tedarik sınırlamaları bundan sonraki kısa ve orta vadeli dönemlerde Türkiye için enflasyon oranlarını daha da artıracaktır. Bunun aksine dizayn edilecek düşüş serileri inandırıcı olmayacak.

BAZ YILINA DAYALI DİZAYN EDİLECEK DÜŞÜŞ İSTATİSTİKLERİNİN KALICI OLMADIĞINI ARTIK HERKES BİLİYOR

Baz yılı etkisine bağlı olarak enflasyonda yılsonuna doğru oluşacak muhtemel düşüş illizyonlarını TCMB’nin faiz düşürme gerekçesi yapması halinde, kendini kandırmaktan başka bir anlamı olmayacak. Zira baz yılına dayalı dizayn edilecek düşüş istatistiklerinin kalıcı olmadığını artık herkes biliyor ve gözlüyor.

FED ’in yılın son çeyreğinde daha sıkı para politikasına geçme olasılığının artması, TL’den çıkışı tartışmasız hızlandıracak. Sonuçta hem içeride hem de dışarıda yükselen enflasyon ve ayrıca FED kararına dayalı olarak TL’de başlayacak satış dalgası bir yandan dolarizasyonu artıracak, bir yandan da içerdeki yabancı sermayenin son kalıntılarının kaçışını hızlandıracak.

TCMB’nin yapacağı tek önlem, derhal politika faizinde önden yüklemeli yüksek bir artış yapılmasıdır. Ancak kurumsal bağımsızlığından yoksun bırakılan TCMB’nin faiz düşürme talimatlarına yenik düşeceğine ilişkin seçeneğin piyasalar tarafından satın alınması, bozulmaların başlangıç noktasıdır.

POLİTİKA FAİZİNİN İNDİRİLMESİ, YENİ BİR KAOSU DAHA BAŞLATACAK

Hizmet ve ürünlerin vergi oranlarındaki indirime dayalı enflasyonda düşüş beklentisi oluşturularak, politika faizinin indirilmesi, yeni bir kaosu daha başlatacak. ÖTV indirimlerine dayalı oluşturulan enflasyonda iyileşme beklentilerinin maliyetlerini önleyecek makro ihtiyatı tedbirler oluşturulmadı.

Talebi biraz daha canlandıracak ve cari açığın artışına neden olacak ÖTV indirimlerinin, otomobil fiyatları üzerinde yaratacağı geçici yöndeki düşürücü etkisinin en önemli maliyeti, bütçe açıklarının ve genel finansman maliyetlerinin artması ve orta vadede daha fazla enflasyona yol açılması olacaktır.

KONJONKTÜR, VERGİ ORANLARINDAKİ İNDİRİME DAYALI ENFLASYONDA OLUŞMASI BEKLENEN DÜŞÜŞE UYGUN DEĞİL

İçerdeki ve dışardaki mevcut konjonktür, hizmet ve ürünlerin vergi oranlarındaki indirime dayalı enflasyonda oluşması beklenen düşüş beklentilerinin realizasyonuna ve kalıcı hale gelmesine uygun değildir. Orta vadeli perspektifte enflasyonda düşüş olasılığı zayıftır.

Hizmet sektöründe pandemi boyunca oluşan gelir kayıplarının fiyatlara yansıtılarak telafi edilme çabaları ve üretici fiyatlarından nihai tüketim mallarına yönelik devam eden geçişgenlik nedenleriyle orta vadeli perspektifte enflasyonda düşüş olasılığını zaten zayıflattı.

ORTA VADELİ HEDEFLERİN KALİTESİ VE İNANDIRICILIĞI  POLİTİKA BELİRSİZLİĞİNİ YOK ETMEYE YÖNELİK OLMALIDIR

Açıklanacağı bildirilen orta vadeli hedeflerin kalitesi ve inandırıcılığı, yüksek finansman ihtiyaçları olan Türkiye ekonomisinin içerisine düştüğü büyük politika belirsizliğini yok etmeye yönelik olmalıdır. Türkiye ekonomisi son birkaç yılını her vade boyutunda hedefsiz, programsız, geçiriyor.

Başlayan iç talep yavaşlaması eş zamanlı olarak dış taleple dengelenecek, turizmdeki toparlanma süreci ise gecikecektir. Yılın geri kalan bölümünde beklenen iç talep yavaşlamasının, eşzamanlı olarak ihracat kanalındaki ivmelenmeyle dengelenebileceği, ancak, turizm sektöründeki toparlanmanın biraz daha gecikeceği öngörülüyor.

Düşük dış likidite ve yüksek enflasyon sarmalına, faiz aracının serbestçe kullanılamayacağı inancının entegre edilmesi, ekonominin en büyük istikrar bozucu faktörü haline geldi. Zira Merkez Bankası’nın yürüttüğü para politikasının faiz belirleme ve değiştirme öz gücünün bulunmadığı algısı genel bir kanıdır.

Altın ithalatının düşüşüne dayalı cari açıkta oluşan azalma, işgücüne katılımdaki düşüş gibi tam bir illüzyondur. Altın ithalatının düşmesine dayalı olarak cari açık hesaplarında ortaya çıkan azalmalar, ödemeler dengesinin düzeldiği anlamına gelmiyor.

POLİTİKA FAİZİNİN MEVCUT SEVİYESİNİ KORUMA TAAHHÜDÜ VE PARA POLİTİKASINDA SADELİĞİN SEÇİLMESİ

Son dönemlerde düşük hacimli de olsa devam eden döviz girişlerinin sebebi politika faizinin mevcut seviyesini koruma taahhüdü ve para politikasında sadeliğin seçilmesidir. Yapısal değişim sağlanmadan, olası faiz indirimleri döviz girişlerini tekrar durduracaktır. TL’nin dış değerinde son haftalarda yaşanan istikrarın nedeni de döviz girişlerine bağlı olarak oluşan döviz arz kanallarının, hafifte olsa döviz talebinin üzerinde seyretmesidir.

Net rezerv miktarlarını negatif alandan çekip çıkaracak ölçekte ihracat ve turizm geliri henüz oluşmadı: Katar, Çin ve Güney Kore gibi ülkelerle yapılan swap anlaşmalarının TCMB’nin brüt rezervleri üzerinde yarattığı olumlu katkısına rağmen, net rezerv miktarlarını negatif alandan çekip çıkaracak ölçekte ihracat ve turizm geliri henüz oluşmadı.

Merkez Bankası’nın kısa vadeli borç istatistiklerinde gerçekleştirdiği revizyon çalışmalarının sonucunda ortaya çıkan borç tablosunun uluslararası karşılaştırılabilirliği ve kalitesi arttı.

Konut gibi üretken olmayan alanlara yönelen doğrudan sermaye girişlerinin ekonomiye sağladığı pozitif dışsallıkların çarpan etkisi yok denecek kadar azdır. Konut alımına yönelen direkt yatırımların üretim ve istihdam artışına katkısı bulunmuyor.

Global ekonomik sisteme likidite desteği sağlayan SDR borç limiti dağıtımından Türkiye’nin aldığı pay, dış borç ödeme risk algısını yumuşattı, Türkiye’nin batılı ve uluslararası ekonomilerle hala entegre olduğu realitesini yatırımcılara tekrar hatırlattı.

Matrah artırımına dayalı tahsilatlarla önemli miktarda oluşacak bir likit kaynak sayesinde bütçe açıklarının riski azalacaktır. Artan kamu harcamalarının ve faiz giderlerinin göreceli yüksekliğine bağlı olarak aratan bütçe açıklarının üreteceği riskler, ilk tahsilatı 2021/Ekim ayında başlayacak olan matrah artırımına ilişkin tahsilatlarla azaltılacak.

Enerji fiyatlarının küresel seviyesinde beklenen gerilemenin ana eğilim haline gelmemesi halinde, FED ‘in varlık alım miktarlarına ilişkin planladığı azaltıcı politikalar en kısa süre içerinde devreye girecek. Ancak, Türkiye’nin FED ’in politika değişikliğine karşı uygulayacağı koruyucu politikaları henüz oluşturulmadı.

Orhan ÖKMEN

Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı

okmen@turcomoney.com

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası