– Nisan ayında piyasalar, gösterge faiz oranını sabit tutmak bir yana, FED’in faiz oranlarını yükseltmeyi düşünebileceği ihtimali karşısında şaşkına döndü. Piyasalar, enflasyonun yavaşlamasını ve makroekonomik verilerin dirençli seyretmesini beklerken, tam tersine enflasyon dirençli seyrederken makroekonomik verilerin yavaşladığı bir ortamda kendilerini buluverdiler. Örneğin ABD’de hem enerji hem gıda fiyatlarını içeren genel tüketici enflasyonu Mart ayında %3,2’den Nisan ayında %3,5’e yükseldi.
-Enerji ve gıda fiyatlarının hariç olduğu çekirdek enflasyonun Nisan ayında Mart ayındaki gibi %3,8’de sabit kalmasına rağmen beklenen %3,6 seviyesinin üzerinde gerçekleşti. Avrupa Birliği’nde ise Nisan ayında çekirdek ve genel enflasyon sırasıyla %2,8 ve %1,7 olarak beklenirken sırasıyla %2,9 ve %2,4 açıklanarak beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Öte yandan ABD’de üç aylık Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Mart ayında %3,4’ten Nisan ayında %1,6’ya düşerken Michigan Üniversitesi Tüketici Güven Endeksi Mart ayında 79,4’ten Nisan ayında 77,2’ye geriledi.
– Nisan ayında küresel finans piyasalarında, özellikle de hisse senetlerinde gözle görülür bir kalibrasyon oldu. 26 Nisan itibarıyla ABD hisse senedi endeksi S&P 500 ve Avrupa hisse senedi endeksi Euro Stoxx 50, aylık bazda -%2,9 ve -%1,5 düştü. Gelişen piyasalar ise nispeten yatay seyretti. Aynı dönemde gelişen piyasalar hisse senedi endeksi MSCI EM, aylık +%0,2 arttı. Bir süredir esen oldukça iyimser havanın tersine dönmesiyle birlikte global hisse senedi göstergesi MSCI All Country World Index (ACWI) Nisan ayında -%2,5 düşüş kaydetti.
– 26 Nisan itibarıyla hem Bitcoin hem de Ethereum aylık bazda sırasıyla -%9,8 ve -%13,5 düşüş yaşadı. Sene başından itibaren sırasıyla +%50,4 ve +%37,7 getiri ile yatırımcılarını sevindirmeye devam etti. Enflasyonun yüksek seyretme olasılığı nedeniyle altın fiyatı yükselişini Nisan ayında da sürdürdü. Bunun nedeni, belirsizliğin ve enflasyonun arttığı dönemlerde altının değerini muhafaza etmesi nedeniyle yatırımcıların altına yönelmesi. Nitekim, 26 Nisan itibarıyla, altının ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda +%4,9 artış göstererek sene başından bu yana getirisini +%13,3’e çıkardı.
– Bazı makroekonomik göstergelerin beklenenden zayıf gelmesi uzun vadeli talep beklentisine gölge düşürse de, petrol üretiminin kilit bölgelerinden biri olan Orta Doğu’da devam eden jeopolitik gerginlik ve OPEC+ ülkelerinin petrol üretim kesintileri nedeniyle ham petrol arzının da kesintiye uğrayabileceği endişeleri petrolün Nisan ayında nispeten yatay seyretmesine neden oldu. 26 Nisan itibarıyla ABD ham petrolü WTI için ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda +%0,8 artış göstererek sene başından itibaren getirisini +%17’ye çıkardı.
– Seçim belirsizliğinin ortadan kalkmasıyla birlikte, 26 Nisan itibarıyla Borsa İstanbul Endeksi BIST100, yerel para birimi cinsinden aylık bazda +%8,5 (ABD Doları bazında +%8) artış göstererek yıllık bazda getirisini yerel para birimi cinsinden +%32,7 (ABD Doları bazında +%20,5) gibi hatırı sayılır bir seviyeye taşıdı.. BIST100’ün ABD Doları bazında aylık ve sene başından bugüne kadarki performansının yerel para birimindeki getirisinin altında kalması, doların Türk Lirası karşısında Nisan ayında +%0,4, 2023 sonundan bu yana ise +%10,1 oranında değer kazanmasından kaynaklanıyor.
– Yatırımcılar, hisse senedi fonlarının bir kısmını, uzun vadeli tahvillere ve/veya altın, ABD Doları veya ABD dolar endeksi gibi portföyleri kısmen koruma özelliği olan araçlara kaydırabilir. Bu senaryoda devlet tahvilleri üzerinden fiyatlandırılan kurumsal ve yüksek getirili tahviller gibi kredi ve faiz bazlı yatırımların özellikle uzun vadeli olanlarının da değer kazanması mümkün. Yatırımcılar önümüzdeki 12 ay içinde, geçtiğimiz on yıldakinden daha fazla yatırım fırsatından yararlanabilir. Ancak, portföyün çeşitlendirilmesi ve sadece yerel değil global piyasaları da sürekli olarak takip etmek gerekir.
Piyasaların elinde kristal bir küre olsaydı ve kendilerine sadece tek bir şeyi öğrenme hakkı verilseydi, bu muhtemelen ABD Merkez Bankası FED’in faizleri ne zaman indirmeye başlayacağı olurdu… Ve son dönemdeki piyasa hareketlerine bakılınca, bir kristal kürenin gerçekten de piyasalar için harika olacağını düşünmemek elde değil. Zira finansal piyasaların büyük bir kısmı FED’in zamanlamasını yanlış tahmin etmiş gibi görünüyor. Bunu nereden biliyoruz? Çünkü Nisan ayında piyasalar, gösterge faiz oranını sabit tutmak bir yana, FED’in gerçekten de faiz oranlarını yükseltmeyi düşünebileceği ihtimali karşısında şaşkına döndü. Piyasaların bu pek de yeni olmayan habere nasıl tepki verdiğini tartışmadan önce, daha önceki birkaç ayın kısa bir özetini yapmakta fayda var.
Okurlarımızın hatırlayacağı üzere bir önceki sayımızda, güçlü makroekonomik verilerin yanı sıra, enflasyonun yavaşlaması nedeniyle merkez bankalarının gösterge faiz oranlarını indireceği beklentisiyle, yılın başından bu yana bazı uluslararası piyasalarda, özellikle de hisse senetlerinde önemli bir “ani yükseliş” yaşandığını belirtmiştik. Hisse senetlerinin açıklanacak makroekonomik verileri veya merkez bankası faiz kararlarını beklemek yerine ilk önce “tahmin edilen” verilere bakarak hareket ettiğinden ve veriler açıklandıktan sonra kısmi bir düzeltme yapma eğiliminde olduğundan da bahsetmiştik.
NİSAN AYINDA ENFLASYON BEKLENTİLERİN ÜZERİNDE GERÇEKLEŞTİ
Ancak gerçek hayatta, açıklanan veriler ile tahminler nadiren örtüşür. Hatta bazen spektrumun ters uçlarında bile yer alabilirler. Son zamanlarda yaşanan da tam olarak bu. Piyasalar, enflasyonun yavaşlamasını ve makroekonomik verilerin dirençli seyretmesini beklerken, tam tersine enflasyon dirençli seyrederken makroekonomik verilerin yavaşladığı bir ortamda kendilerini buluverdiler. Örneğin ABD’de hem enerji hem gıda fiyatlarını içeren genel tüketici enflasyonu Mart ayında %3,2’den Nisan ayında %3,5’e yükseldi. Enerji ve gıda fiyatlarının hariç olduğu çekirdek enflasyonun Nisan ayında Mart ayındaki gibi %3,8’de sabit kalmasına rağmen beklenen %3,6 seviyesinin üzerinde gerçekleşti. Avrupa Birliği’nde ise Nisan ayında çekirdek ve genel enflasyon sırasıyla %2,8 ve %1,7 olarak beklenirken sırasıyla %2,9 ve %2,4 açıklanarak beklentilerin üzerinde gerçekleşti.
Önceki aylara veya tahminlere göre enflasyonun biraz daha yükselmiş olması bazı makroekonomik veriler zayıf gelmese, büyük bir endişe kaynağı olmazdı. Ancak, ABD’de üç aylık Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Mart ayında %3,4’ten Nisan ayında %1,6’ya düşerken Michigan Üniversitesi Tüketici Güven Endeksi (Michigan University Consumer Sentiment) Mart ayında 79,4’ten Nisan ayında 77,2’ye geriledi. Benzer şekilde Nisan ayında Avrupa’da açıklanan işsizlik rakamları %6,4’ten %6,5’e yükselirken, İngiltere’de %3,9’dan %4,2’ye çıktı. Örnekler çoğaltılabilir, ancak burada altını çizmek istediğimiz ana tema, Nisan ayında piyasaların makroekonomik verilerin tahmin edildiği kadar güçlü veya dirençli olmadığını, enflasyonun biraz inatçı olabileceğini ve önde gelen bazı merkez bankalarının faiz oranlarını artırmaya karar vermesi halinde resesyon riskinin yeniden ciddi bir olasılık haline geleceğini fark etmiş olması.
NİSAN AYINDA KÜRESEL FİNANS PİYASALARINDA GÖZLE GÖRÜLÜR BİR KALİBRASYON OLDU
Beklendiği gibi bu durum küresel finans piyasalarında, özellikle de hisse senetlerinde gözle görülür bir kalibrasyona neden oldu. 26 Nisan itibarıyla ABD hisse senedi endeksi S&P 500 ve Avrupa hisse senedi endeksi Euro Stoxx 50, aylık bazda -%2,9 ve -%1,5 düşerken sene başından bugüne getirileri sırasıyla +%6,9 ve +%10,7’ye geriledi. Gelişen piyasalar ise nispeten yatay seyretti. Aynı dönemde gelişen piyasalar hisse senedi endeksi MSCI EM, aylık +%0,2 artarken sene başına göre +%2,4 oranında artış kaydetti. Bir süredir esen oldukça iyimser havanın tersine dönmesiyle birlikte global hisse senedi göstergesi MSCI All Country World Index (ACWI) Nisan ayında -%2,5 düşüşle yıl sonundan bu yana getirisinin +%5,5 gerilemesine neden oldu.
YÜKSELEN ENFLASYON BEKLENTİSİ NEDENİYLE TAHVİL FİYATLARI DÜŞMEYE DEVAM ETTİ
Nisan ayındaki uzun vadeli tahvil fiyatları da hisse senetlerine benzer bir düşüş yaşadı. Ancak hisse senetlerinin aksine bu durum piyasadaki havanın tersine dönmesiyle tetiklenmedi. Bu, daha ziyade önceki dönemin bir devamıydı. Çünkü önceki birçok sayımızda da ayrıntılı olarak tartıştığımız üzere tahvil piyasaları zaten faiz oranlarının bir süre daha yüksek seyretmesini bekliyordu. Nisan ayında tahvillerde yaşanan tek hareket ABD tahvil faizi getiri eğrisinin (aşağıdaki grafikte mavi çizgi), Mart ayına (kırmızı çizgi) kıyasla biraz düzleşmesi oldu. Bu da, grafikte de görüldüğü üzere kısa vadeli tahvil faizler düşerken uzun vadeli faizlerin artması anlamına geliyor.
Kaynak: Bloomberg
Bu kısmi normalleşmenin nedeni ise (tahvil getiri faizi eğrisinin genellikle yukarı eğimli olması beklenir) piyasaların enflasyon beklentisinin artması. Okuyucularımıza hatırlatmak adına, tahvil getiri eğrisinin negatif eğimli olması kısa vadeli tahvil getiri faizlerinin, uzun vadeli tahvil getiri faizlerinden daha yüksek olduğu anlamına gelir. Kısa vadeli faizler daha ziyade merkez bankası faiz oranlarından etkilenirken, uzun vadeli getiri faizleri uzun vadede beklenen reel faizleri ve enflasyonu yansıtır.
Uzun vadeli tahvil getiri faizlerindeki bu artışa paralel olarak, 26 Nisan itibarıyla kredi derecesi “yatırım yapılabilir” olan global tahvillerin göstergesi sayılan Bloomberg Global Tahvil Endeksi ve Yüksek Getirili Tahvil Endeksi sırasıyla -%1,6 ve -%0,8 düşerek sene başından bu yana getirilerinin sırasıyla -%1,6 ve +%1,8’e gerilemesine neden oldular. Global Kurumsal Tahvil Endeksi ise aynı dönemde yata seyrederek sene başından bu yana -%1,8’lik kaybını korudu.
OLUMSUZ HAVA KRİPTO FİYATLARINI DA NEGATİF ETKİLEDİ
Piyasalardaki baskın olumsuz hava, daha önceki üç ayda etkileyici bir performans sergileyen kripto piyasalarında da aşağı yönlü bir baskı yarattı. 26 Nisan itibarıyla hem Bitcoin hem de Ethereum aylık bazda sırasıyla -%9,8 ve -%13,5 düşüş yaşadı. Bu kayıplara rağmen ikili, sene başından itibaren sırasıyla +%50,4 ve +%37,7 getiri ile yatırımcılarını sevindirmeye devam etti.
ALTIN GENE GÜÇLÜ BİR AY GEÇİRDİ
Yatırımcıların kafasını kurcalayan husus şu: Enflasyonun yüksek seyretme olasılığı nedeniyle altın fiyatı yükselişini Nisan ayında da sürdürdü. Bunun nedeni, belirsizliğin ve enflasyonun arttığı dönemlerde altının değerini muhafaza etmesi nedeniyle yatırımcıların altına yönelmesi. Nitekim, 26 Nisan itibarıyla, altının ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda +%4,9 artış göstererek sene başından bu yana getirisini +%13,3’e çıkardı.
HAM PETROL GETİRİLERİNİ MUHAFAZA ETTİ
Ham petrol az da olsa artarak Nisan ayında pozitif çizgisini sürdürdü. Okurlarımızın da hatırlayacağı üzere ham petrol fiyatlarını hem arz hem de talep dinamikleri belirler. Bazı makroekonomik göstergelerin beklenenden zayıf gelmesi uzun vadeli talep beklentisine gölge düşürse de, petrol üretiminin kilit bölgelerinden biri olan Orta Doğu’da devam eden jeopolitik gerginlik ve OPEC+ ülkelerinin petrol üretim kesintileri nedeniyle ham petrol arzının da kesintiye uğrayabileceği endişeleri petrolün Nisan ayında nispeten yatay seyretmesine neden oldu. 26 Nisan itibarıyla ABD ham petrolü WTI için ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda +%0,8 artış göstererek sene başından itibaren getirisini +%17’ye çıkardı.
TÜRK HİSSE SENETLERİ, SEÇİMLERİN ARDINDAN ÇOK İYİ BİR AY GEÇİRDİ
Global hisse senedi piyasalarındaki olumsuz havaya rağmen, Türkiye borsası ay sonunda yapılan belediye başkanlığı seçimlerinin ardından güçlü bir Nisan ayı geçirdi. Seçim belirsizliğinin ortadan kalkmasıyla birlikte, 26 Nisan itibarıyla Borsa İstanbul Endeksi BIST100, yerel para birimi cinsinden aylık bazda +%8,5 (ABD Doları bazında +%8) artış göstererek yıllık bazda getirisini yerel para birimi cinsinden +%32,7 (ABD Doları bazında +%20,5) gibi hatırı sayılır bir seviyeye taşıdı.. BIST100’ün ABD Doları bazında aylık ve sene başından bugüne kadarki performansının yerel para birimindeki getirisinin altında kalması, doların Türk Lirası karşısında Nisan ayında +%0,4, 2023 sonundan bu yana ise +%10,1 oranında değer kazanmasından kaynaklanıyor.
BAZI PİYASALARDA YAŞANAN DÜZELTMELER BÜYÜK GETİRİ FIRSATLARI SUNMAYA DEVAM EDİYOR
Mart ayının sonuna gelindiğinde aşağı ya da yukarı yönde aşırı seviyelere ulaşan piyasaların yatırımcılara ciddi getiri fırsatları sunduğundan daha evvel de bahsetmiştik. Örneğin sadece yılın ilk çeyreğinde hisse senetleri ve kripto piyasalar, normalde bir yılda veya daha uzun sürede elde edilmesi beklenen getiriler sağladı. Bunun büyük bir kısmı piyasa “tahminleri” veya “beklentilerine” atfedilebilir. Ancak Nisan ayının da açıkça gösterdiği gibi, gerçek veriler olmaksızın bu tür öngörülere dayanarak yapılan yatırımlar, tehlikeli olabilir. Örneğin, global enflasyonun hangi seviyeye ulaşacağı, faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalması halinde global ekonominin ne kadar direncini muhafaza edebileceği gibi konularda hâlâ bir takım belirsizlikler mevcut.
Ham petrol ve daha geniş anlamda enerji fiyatlarının yönü de şu an net değil. Global enflasyonun önemli belirleyicilerinden biri olan ham petrol fiyatlarındaki ciddi artış, nominal faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalma ihtimalini artırıyor. Ham petrolün enflasyon üzerindeki etkisini anlamak için hem enerji hem de gıda fiyatlarını içeren güncel tüketici fiyat endeksi (TÜFE) rakamlarındaki yükselişe göz atmanız yeterli.
POTANSİYEL BİR FAİZ ARTIRIMI FİNANSAL PİYASALARA HENÜZ TAM YANSIMADI
Geçen ay, bu trendin devam etmesi durumunda, ve bu da oldukça olası görünüyor, ekonomistler ve piyasa oyuncularının sadece faiz indirimlerinin gecikmesi değil, aynı zamanda potansiyel olarak bir veya daha fazla faiz artırımı gibi bir sürprizle de karşılaşabileceklerini belirtmiştik. Piyasalar bu olasılığın yeni yeni farkına varmaya başlasa da, bu tarz bir faiz artırımı finansal piyasalardaki fiyatlara henüz tam olarak yansımış değil. Bu, daha önce olağanüstü derecede olumlu bir hava ile canlanan piyasalarda bir miktar daha düşüş veya geri çekilme olabileceği anlamına geliyor. Burada, özellikle hisse senetleri ve kripto piyasalarından bahsediyoruz.
Yatırımcılar, piyasalardaki bu dengesizlikten hisse senedi yatırımlarının bir kısmını, uzun vadeli tahvillere ve/veya altın, ABD Doları veya ABD dolar endeksi gibi olumsuz dönemlerde portföyleri kısmen koruma özelliği olan yatırımlara kaydırmak suretiyle faydalanabilirler. Bu senaryoda devlet tahvilleri üzerinden fiyatlandırılan kurumsal ve yüksek getirili tahviller gibi kredi ve faiz bazlı yatırımların özellikle uzun vadeli olanlarının da değer kazanması mümkün.
Yatırımcılar önümüzdeki 12 ay içinde, geçtiğimiz on yıldakinden daha fazla yatırım fırsatından yararlanabilirler. Ancak, her zaman olduğu gibi bu, portföy riskinin yeterli derecede çeşitlendirilmesi ve dağıtılmasını ve sadece yerel değil global piyasaları da sürekli olarak takip etmeyi gerektirir.
ELA KARAHASANOĞLU, MBA, CFA, CAIA
Uluslararası Yatırım Direktörü
karahasanoglu@turcomoney.com
ela.karahasanoglu@ekrportfolioadvisory.com
https://www.linkedin.com/in/elakarahasanoglu/
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.