Problemleri kolay çözebilmenin, başarılı olmanın, hayatla barışık ve hatta mutlu olmanın formülüdür empati. Çevremize baktığımızda; en tepedekilerin ortadakilerden, ortadakilerin alttakilerden, alttakilerin en alttakilerden haberi yok, onları anlamak ve sorunlarını çözmek gibi bir dertleri de yok. İşin özeti, karşımızdakini anlamak istemekle ve kendimizi onun yerine koymakla başlamalıyız hayata.
Empati, sadece karşınızdakinin sorununu çözmekle kalmaz, aynı zamanda toplam kaliteyi ve refah seviyesini de artırır. Empatiyi yüksek düzeyde uygulayan kişilerin çok olduğu bir toplum düşünün. Sorunların çoğu kendiliğinde çözülür. Adalet ve vicdan duygusu yaygınlaşır. Aç insan sayısı azalır, hatta biter. Demokrasiye ve insan haklarına olan inanç artar. Doğayla daha barışık olunur.
Köyün birinde bir inek kaybolmuş. İneği köylüler günlerce aramışlar, bulamamışlar. İnek hiçbir yerde yok! Adeta yer yarılmış yerin dibine girmiş. Sonra 13 yaşında bir çocuk gidip ineği alıp getirmiş.
Köylüler şaşkın. İneği nasıl buldun, anlat bakalım, zira biz günlerce her yeri aradık, bulamadık demişler. Çocuk, çok kolay demiş ve devam etmiş. Bir an düşündüm, “Ben inek olsaydım, nereye giderdim. Gittim ki inek orada!” demiş.
BAŞARILI OLMANIN, HAYATLA BARIŞIK VE HATTA MUTLU OLMANIN FORMÜLÜDÜR EMPATİ
İşte olay bu kadar basit. Problemleri kolay çözebilmenin, başarılı olmanın, hayatla barışık ve hatta mutlu olmanın formülüdür empati. Çevremize baktığımızda; en tepedekilerin ortadakilerden, ortadakilerin alttakilerden, alttakilerin en alttakilerden haberi yok, onları anlamak ve sorunlarını çözmek gibi bir dertleri de yok.
Yani aralarında iletişim yok, empati hiç yok. Empati olmayınca zaten sistem kilitleniyor, sorunun çözülemeyeceği en baştan kesinleşiyor. Ve ilk gömleğin ilk düğmesi yanlış ilikleniyor.
Bu açıdan hem memleketin halini, hem iş yerinizi ve hem de kendinizi gözden geçirmek gerek.
Ben müşteri olsaydım bu iş yerinden ne beklerdim diye düşünen bir işletme yöneticisinin yapacakları belli değil mi? Ben vatandaş olsaydım, yerel yönetimlerden ne beklerdim diye düşününce, yerel yöneticilerin yapacakları şeyleri bilmeleri çok mu zor? Bu işletmede bir çalışan olsaydım, üst yöneticilerimden ya da sermayedardan ne beklerdim diye düşününce yapılacak şeyler birer birer gözünüzün önüne gelmiyor mu? Vatandaş olsaydım hükümetten ne beklerdim diye düşünen bir Bakan ya da Başbakanının yapacaklarını tahmin etmek çok mu güç? Yeter ki anlamak isteyelim, gerisi çok kolay.
Bu örnekleri ve empatik yaklaşımı hayatımızın her alanında uygulamak mümkün. Ben çocuk olsaydım anne-baba ve büyüklerimden ne beklerdim. Hasta olsaydım doktorumdan ne beklerdim. Öğrenci olsaydım öğretmenimden ne beklerdim. Yolcu olsaydım kaptan şoförden ne beklerdim. Kendimi arkadaşımın yerine koysaydım benden ne beklerdim…
KARŞIMIZDAKİNİ ANLAMAK İSTEMEKLE VE KENDİMİZİ ONUN YERİNE KOYMAKLA BAŞLAMALIYIZ HAYATA
İşin özeti, karşımızdakini anlamak istemekle ve kendimizi onun yerine koymakla başlamalıyız hayata. Pek çok sorunun kolaylıkla çözülmeye başlandığını, taşların kendiliğinden yerine oturduğunu görürüz.
Empatiyi iyi uygulamak için kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koymak iyi bir başlangıçtır ancak bazen yetmeyebilir. Bu nedenle karşımızdakini, iletişimin gücünden yararlanarak samimi bir şekilde dinlemeli, anlamalıyız. Dinlemek empatinin en önemli tamamlayıcı unsurlarından biridir. O zaman başarılamayacak şey, çözülemeyecek sorun yoktur.
Empati ve iletişimin gücü yoluyla sorunların çözümü için sorunu çözmeye istekli de olmak gerekiyor. Problemi çözmek istiyorsanız empatinin çok büyük bir anlamı var. Laf olsun diye kendinizi karşınızdakinin yerine koymanın bir manası yok. Hani önüne gelenin elini sıkan, onları dinleyen ama Ankara’ya dönünce her şeyi unutan siyasiler misali. Empatiyi bilinçli uygulamak ve problemin çözülmesini gerçek anlamda istemek gerek.
İNSANIN YAPAMAYACAĞI-BAŞARAMAYACAĞI HİÇ BİR ŞEY YOKTUR, YETER Kİ İSTESİN
Diyelim ki beklentileri öğrendiniz. İhtiyacın, problemin ne olduğunu ve çözüm olarak ne yapılması gerektiğini, kişileri dinleyerek anladınız. Problemi çözme iradeniz de var. Ya problemi maddi-manevi çözme imkanınız yoksa ne olacak? Bunun da formülü var elbette. Klasik olacak ama “Ya bir yol bulursunuz, ya bir yol yaparsınız ya da o uğurda emek verirsiniz.”
Ama önünde sonunda çözüme büyük katkı sağlarsınız. Zira insanın yapamayacağı-başaramayacağı hiç bir şey yoktur, yeter ki istesin”. (Sizlerde de olur mu bilmem ama çok ilginç bu cümleyi yazarken, TV’de Kenan Doğulu’nun “Yaparım Bilirsin” şarkısı çalmaya başladı. Yorum okuyucunun..!)
Empatinin düşmanları da yok değil tabi. Ön yargılar, anlamak istememek, çıkar çatışmaları, bana ne yaklaşımı, küçümseyici bakış, abartılı ego, zayıf irade, fiili olanaksızlıklar, iradeyi aşamama durumu, bilgisizlik-yetersizlik, art niyet… Bu düşmanları birbirinden ayırt etmek güç ama imkansız değil.
OLAYIN ÇÖZÜMÜNE EMPATİ UYGULAYARAK BAŞLAMAK, GÖMLEĞİN İLK DÜĞMESİNİ DOĞRU İLİKLEMEKLE EŞ DEĞERDİR
Diğer yandan; sabah işe gittiğimizde asansörün önünde beklerken her gün size “günaydın” diyen kişinin o gün “günaydın” dememesine, son birkaç günden bu yana beklenmedik davranışlar sergileyen bir arkadaşınıza, son dönemlerde performansı düşen çalışanımıza, o gün sinirli olan müdürünüze, trafikte tartışmaya giriştiğiniz kişiye, doktorunuza, hastanıza, ekonomik sorunlarıyla boğuşan işçiye, borçluya, sokakta yatan kimsesize, dünyanın öbür ucunda akşam yatağa aç giren tanımadığınız bir kişiye, müebbet almış bir suçluya empatik yaklaşıyor muyuz? Bu soruları kendimize sormakla başlayalım.
Gelelim kendimize. Kendimizi karşımızdakinin yerine koyuyor muyuz? Onu dinliyor-anlıyor muyuz, bunu yapıyorsak sorunun çözümüne dönük davranıyor muyuz? Bunun için elimizden gelen çabayı sarf ediyor muyuz? Ne yalan söyleyeyim, ben bunları bildiğim halde her zaman başaramıyorum. Ama bu yönde davranmaya üst düzeyde gayret ettiğimi söyleyebilirim. Yani bir olayın çözümüne empati uygulayarak başlamak, gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemekle eş değerdir. Bunu yaparsak gerisi kendiliğinden çözülür.
Empati, sadece karşınızdakinin sorununu çözmekle kalmaz, aynı zamanda toplam kaliteyi ve refah seviyesini de artırır. Empatiyi yüksek düzeyde uygulayan kişilerin çok olduğu bir toplum düşünün. Sorunların çoğu kendiliğinde çözülür. Adalet ve vicdan duygusu yaygınlaşır. Aç insan sayısı azalır, hatta biter. Demokrasiye ve insan haklarına olan inanç artar. Doğayla daha barışık olunur. Düşünce özgürlüğü yaygınlaşır. Hayvanlar dahil, insan ve doğa daha barışık bir şekilde, mutlu yaşar.
Şaban Çağıran
Bankacı
cagiran@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.