Sağlık iktidarların ekonomik başarısında anahtar rolü oynayacak. Sekiz trilyon doları aşan iş hacmiyle zaten en büyük sektör haline gelmişti. Askeri harcamaların iki trilyon dolar olduğunu düşündüğünüzde büyüklüğünü anlamak mümkün. Sağlık artık dünya ekonomisinin en önemli itici gücü. Bu devasa hacme rağmen sağlığın iş alanı olarak kalkınmaya, insani gelişmeye, istihdama katkısı yeterince vurgulanmıyor.
Bu yeniçağda sağlık insanların kendi bedensel, ruhsal, sosyal iyilik halinden çok daha fazlasıdır. Aşılama birkaç hafta evvel başlasaydı Trump başkanlığı kaybeder miydi? Salgınla mücadeledeki başarısını ve dijital sağlık teknolojilerinde geldiği yeri düşündüğümüzde; virüs Çin’den çıkmasaydı ya da Çin, dünyayı erkenden uyarsaydı dünya liderliğini ele geçirmiş olabilir miydi?
Avrupa Birliği’nin ortaya attığı “Bütün Politikalarda Sağlık” şiarı kaçınılmaz olarak her ülkenin gündemine oturdu. Artık bütün hükümetler politika oluştururken insan sağlığını öncelemek zorunda. Denklem gayet basit; Trump gibi vatandaşlarının sağlık ihtiyaçlarını karşılayamayanlar iktidarda kalamayacak, politikada başarının anahtarı sağlık olacak.
Evet, yanlış görmüyorsunuz; başlıkta bir hata yok, artık sağlık sadece sağlık değil, ondan çok daha fazlası. Elbette bireyler ve ülkeler için sağlık önemlidir ama bu yeniçağda sağlık insanların kendi bedensel, ruhsal, sosyal iyilik halinden çok daha fazlasıdır.
Ne demek istediğimi açıklamak için hemen güncel gelişmelerden birkaçını değerlendirmenize sunuyorum. Size soruyorum, aşılama birkaç hafta evvel başlasaydı Trump başkanlığı kaybeder miydi? Salgınla mücadeledeki başarısını ve dijital sağlık teknolojilerinde geldiği yeri düşündüğümüzde; virüs Çin’den çıkmasaydı ya da Çin, doktorları susturmaya çalışmayıp yeni tip koronavirüs için dünyayı erkenden uyarsaydı şu anda dünya liderliğini ele geçirmiş olabilir miydi?
Çok önemli zamanlardayız, 2000’lerde başlayan ve artık kendisini her kesime fazlaca hissettiren bir Bilim ve Teknoloji Devrimini yaşıyoruz. Tarım Devriminin yarattığı kurum ve kuralları geride bırakıyor, yepyeni bir döneme hızla yelken açıyoruz.
Sağlık; bilim ve teknolojinin insanlara, kitlelere en çok dokunan yüzü oldu birden. COVİD-19 pandemisi dünyadaki her insanın hayatına doğrudan tehdit oluşturarak bu etkiyi derinleştirdi. Her şeyin başının sağlık olduğu herkes tarafından söylenegelse de, ne olduğu net biçimde anlaşıldı.
“BÜTÜN POLİTİKALARDA SAĞLIK” ŞİARI KAÇINILMAZ OLARAK HER ÜLKENİN GÜNDEMİNDE
İnsanlar sağlıklarını korumak için en ufak bilgi kırıntısının bile peşine düştüler, evrim karşıtları dahi mutasyon tartışmaya başladılar; televizyon kanalları hekimler, biliminsanları ile doldu.
Her türlü çabaya rağmen salgının bir türlü kontrol altına alınamaması Avrupa Birliği’nin çekingenlikle ortaya attığı ancak pek kimsenin ne olduğunu fark etmediği “Bütün Politikalarda Sağlık” şiarını kaçınılmaz olarak her ülkenin gündemine oturttu. Yani artık bütün hükümetler bundan böyle herhangi bir konuda politika oluştururken insan sağlığını öncelemek zorunda. Denklem gayet basit; Trump gibi vatandaşlarının sağlık ihtiyaçlarını karşılayamayanlar iktidarda kalamayacak, politikada başarının anahtarı sağlık olacak.
Sağlıkta başarının anahtarı da bütünsel yaklaşımda olacak. Tedavi hizmetlerinde, uzman hekimlikte dünyanın tartışılmaz lideri olan ABD, COVİD-19’dan en olumsuz etkilenen ülke oldu. Temel sağlık hizmetlerinde iyi çalışan bir organizasyonlarının olmaması nedeniyle ağır bedel ödediler.
TÜM DÜNYA TEDAVİ HİZMETLERİNE AĞIRLIK VERMİŞ, KORUMA VE GELİŞTİRMEYİ İHMAL ETMİŞTİ
Aslında sadece ABD değil, neo-liberal politikaların etkisiyle tüm dünya tedavi hizmetlerine ağırlık vermiş, koruma ve geliştirmeyi ihmal etmişti. Sağlığın bedensel, ruhsal ve sosyal açılardan iyilik hali demek olan tanımı adeta unutulmuştu.
Sağlıkçıların bir bölümü ve biliminsanları sağlığa her yönüyle bütünsel yaklaşım yapmak gerektiğini uzun yıllardır söylüyorlardı ama politikacıların yanlış karar ve adımlarını önleyemiyorlardı.
Artık bu pandemiyi aşabilmek ve sonrasında iyi işleyen bir sağlık sistemi kurmak için olaylara bütünsel bakış açısı ile yaklaşmanın şart olduğunda herkes hemfikir. “Bütünsel Sağlık” ve “Bütün Politikalarda Sağlık” anlayışlarının birlikte uygulanması ile toplum sağlığında çok hızla olumlu gelişmeler olacağını ve bu bütünselliğin yaşamın tüm alanlarına, tüm işkollarına, sektörlere örnek teşkil edeceğini öngörmek zor değil.
Sağlık iktidarların ekonomik başarısında da anahtar rolü oynayacak. Dünyadaki tüm ekonomik faaliyetler ele alındığında sekiz trilyon doları epey aşan iş hacmiyle zaten sağlık en büyük sektör haline gelmişti.
SAĞLIK ARTIK DÜNYA EKONOMİSİNİN EN ÖNEMLİ İTİCİ GÜCÜ
Askeri harcamaların iki trilyon dolar olduğunu düşündüğünüzde sağlığın ne kadar büyük olduğunu anlamak mümkün. Yani sağlık artık dünya ekonomisinin en önemli itici gücü. Bu devasa hacme rağmen sağlığın iş alanı olarak kalkınmaya, insani gelişmeye, istihdama katkısı yeterince vurgulanmıyor.
Örneğin 100 yataklı, küçük sayılabilecek bir hastane doğrudan en az 500 kişi istihdam ediyor, sokağındaki bakkaldan taksiciye uzanan muazzam bir katma değer yaratıyor. Yani insanlara iktisat mantığı bakımından da toplumsal iyilik haline sanıldığından çok daha fazla katkı yapıyor. Türkiye için neredeyse birkaç asırdır süren kronik döviz krizinden çıkışının da sağlık temelli, dijital sağlık teknolojilerine dayanan yüksek katma değerli hizmet ve ürünlerde olduğu çok belli.
Bilim ve teknoloji devriminin de itici gücünün sağlık olduğu, bir yıl gibi çok kısa bir sürede COVİD-19 aşısı geliştirilmesiyle neredeyse tescil oldu. Bunu insan sağlığını daha iyiye götürmeyi amaçlayan biyoteknolojiye borçluyuz.
Diğer taraftan 1950’lerden itibaren kör topal ilerleyen ve bir türlü popüler olamayan yapay zeka çalışmaları sağlıktaki kullanım alanları arttıktan sonra parladı. Dijital sağlık teknolojilerinin tümü bundan sonra sadece sağlığın değil, gıda ve tarımdan enerjiye, inşaattan tekstile tüm sektörlerdeki yeni gelişmelerin tetikleyicisi ve yönlendiricisi olacak.
Çok yakın bir gelecekte ihtiyaçlarımızın büyük bölümü, sağlığın açtığı yolda gelişen sentetik biyolojinin sihirli dokunuşları ile üretilen mallar ile giderilecek.
KURUMLARIN VEYA BİREYLERİN ZENGİNLEŞMESİNİN DE YOLU SAĞLIKTAN GEÇİYOR
Artık her anlamda kurumların veya bireylerin zenginleşmesinin de yolu sağlıktan geçiyor. İşte Uğur Şahin, Özlem Türeci. Hem dünyanın en tanınan, sevgi saygı, şükran duyulan, hem de en zengin Türkleri oldular. Bir maya hücresini, virüsü, bakteriyi çok yüksek katma değerli ürün yapan fabrika haline getiriyorsunuz, tabii ki kısa sürede her şekilde “varlıklı” olacaksınız.
Şahin ve Türeci çiftinin kazandıkları paradan çok insanlığa yaptıkları katkı nedeniyle övünç duyduklarına eminim. Nitekim en saygın dergilere kapak oldular, dünyanın yaşadığı göç krizinde göçmenlerin başlarını dik tutmalarını sağladılar. Onların başarısı devletlerin göç politikalarını gözden geçirmesine, vatandaşların vatanlarını terkedip ülkelerine sığınan yabancılara daha olumlu bakmasına katkı yapacak şüphesiz.
ŞAHİN VE TÜRECİ’NİN BAŞARISINDA KATKIMIZ PEK AZ OLDUĞU HALDE, TÜRKİYE İÇİN OLUMLU BİR ALGI YARATTILAR
Türkiye olarak Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin başarısında katkımız pek az olduğu halde, Türkiye için ne kadar olumlu bir algı yarattılar değil mi? Bu beklenen bir durum; zaten aşıları da kendi isimleri veya firma adları ile değil daha çok Çin Aşısı, Alman Aşısı diye belirtmiyor muyuz?
Güney Kore bir biyoteknoloji devi olmasına rağmen, salgında çok başarılı bir sınav vermesine rağmen, aşı geliştirme çalışmalarında geri kaldığı için pek takdir göremedi. Japonya bir sanayi devi ama sağlık konusunda belirgin bir atağı olmayınca sesi duyulamadı.
Savaşın ve şiddetin toplumların kendi içindeki veya birbirleriyle olan sorunları çözmediğini çok acı tecrübelerle yaşadık. Artık silaha dayanan askeri güç ve bunun üzerinden yapılan diplomasi eskisi kadar etkili değil; çünkü halklar nezdinde kabul edilebilirliği her geçen gün aşınıyor.
AŞIYI, İLACI, TIBBİ MALZEMEYİ ÜRETEN, CÖMERTÇE PAYLAŞAN ÜLKELER BÜYÜK TAKDİR TOPLUYOR
Buna karşılık bariz bir hayati tehdide karşı aşıyı, ilacı, tıbbi malzemeyi üreten, cömertçe paylaşan ülkeler büyük takdir topluyor. Önümüzdeki dönemde Sağlık ve Bilimle Diplomasi diye adlandırdığımız yumuşak güç uluslararası ilişkilerde çok öne çıkacak ve devletlerin, milletlerin kararlarında fevkalade etkili hale gelecek.
Yani siz Sağlıkta Önder Ülke olduğunuzda, gelecek aylarda da COVID aşısı geliştirdiğinizde, sağlık turizmi ile birlikte sağlıkçı eğitiminde, çok uluslu araştırmalarda da öne çıktığınızda uluslararası arenada saygınlığınızı kat be kat arttıracaksınız. Sağlık bu nedenle de sadece sağlık değil artık.
Sağlığa en yüksek parayı harcayan, bilimsel araştırmalarda, tedavi edici hekimlikte, sağlıkta inovasyonda başı çeken ABD Trump yönetimi altında yakalandığı Covid-19 tsunamisinde perişan oldu. Pandemi olmasaydı Trump seçimi kaybeder miydi, ya da aşı birkaç ay önce kullanıma girseydi sonuç ne olurdu bilinmez.
NOBEL KAZANMIŞ BİLİMİNSANLARININ DA YER ALDIĞI ÇOK GÜÇLÜ BİR BİLİM KURULU KURDU.
Şimdi Joe Biden göreve geldi. Pandemi gerçekleri ve Bilim Devriminin sert rüzgarlarının etkisiyle Biden, kabinesinde Bilim Bakanlığı diyebileceğimiz bir mevki oluşturdu, ki bu ilk kez oldu, Nobel kazanmış biliminsanlarının da yer aldığı çok güçlü bir Bilim Kurulu kurdu.
Bilim ekibine yazdığı, şimdiden tarihi belge diyebileceğimiz bir mektup ile yapılması gerekenleri sıraladı. Bu mektup ABD başkanının hiçbir şeyin pandemi öncesi gibi olmayacağını net biçimde gördüğünü; bilim ve sağlığı bundan sonra ABD yürütme erkinin kararlarının merkezine koyacağını çok güzel gösteriyor.
Bütünsel sağlık anlayışına göre bireyin sağlıklı olması yetmez; toplumun ve küreselleşmiş dünyada tüm insanların ve çevrenin iyilik hali içinde olması gerekir. COVİD-19 basit gözüken, ama epeydir ihmal ettiğimiz bu olguyu hepimize, açık biçimde gösterdi. Şimdi bu doğrultuda harekete geçme zamanı.
Hem COVİD-19’dan kurtulabilmek, hem de sağlıklı birey, sağlıklı toplum, sağlıklı dünya hedeflerine ulaşabilmek için her düzlemde bütünsel sağlık anlayışını ve bütün politikalarda sağlık uygulamasını hayata geçirmeliyiz. Sağlık artık sadece sağlıktan ibaret olmadığı için buralarda elde edeceğimiz her başarı bireysel, toplumsal ve evrensel iyilik halimize eşsiz katkılar sunacaktır.
Prof. Dr. Melih Bulut
bulut@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.