-Yaşanan ekonomik kriz dönemlerinde IMF ve Dünya Bankası, 2002 yılı sonuna kadar 12 fabrikadan 5 fabrikanın kapatılması, 7 fabrikanın acilen satılması istemiş, bu istek 57. Hükümet döneminde Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilmiş ve diğer fabrikalar da zaman içinde özelleştirilmek için özelleştirme havuzuna aktarılmıştı.
-2 Kasım 2002 seçimleriyle iktidara gelen 58. Hükümet döneminde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı görevime başlayınca alınan bu kararları durdurduk. Karara IMF temsilciliği itiraz ettiyse de kendilerini “Hükümet olarak kararı yeniden değerlendireceğiz, ben sanayiciyim, fabrika kapatmaya gelmedim” diyerek ikna ettim.
– Paydaşlarımız olan Pancar Üreticileri Kooperatifleri (Pankobirlik) yetkilileri ve Şeker-İş Sendikası yetkilileri başta olmak üzere fabrika çalışanlarıyla yaptığımız istişare toplantıları sonucunda gerekli önlemleri belirleyip yol haritamızı çizdik. Aldığımız tedbirlerle fabrikaları, zarar etmekten kurtardık.
Şeker konusu tarih boyunca sosyal hayatı, halkın beslenmesini, ekonomiyi, tarımı, besiciliği ve sanayiyi yakından ilgilendiren stratejik bir konu.
Cumhuriyetimizin kurulmasıyla birlikte önce şeker fabrikaları kuruldu. Daha sonra Sümerbank ve Etibank faaliyete geçirildi. Bu kuruluşlar, sanayileşme hamlemizin, ticaretimizin, sosyal hayatımızın gelişmesinde birer uygulamalı okul oldu. Ne var ki zamanla siyasi eğilimlerin, uygulamaların etkisiyle fazla istihdam, kendini yenileyememe, pancar verimi düşük illere kurulan fabrikalar, yüksek maliyet ve yönetim sorunlarıyla bütçeye yük haline dönüştü.
İlki 1925 yılında üretmeye başlayan şeker fabrikaları zamanla 33 pancar şeker fabrikasına ulaştı. Göreve başladığımızda 25 fabrika; Türk Şeker Fabrikaları A.Ş’ye, 6 fabrika Pankobirlik’e, 2 fabrika özel sektöre aitti. Emek yoğun bir sektör olan şeker imalatında 350 bin çiftçi ailesi pancar ekicisi durumundaydı. Ayrıca ilki 1986 yılında kurulan ve mısırdan elde edilen nişasta bazlı (fruktoz) üretimi yapan 6 fabrika mevcuttu.
IMF VE DÜNYA BANKASI, ŞEKER FABRİKALARININ KAPATILMASINI İSTEDİ
Yaşanan ekonomik kriz dönemlerinde ise IMF ve Dünya Bankası öngörüleriyle 57. Hükümet sırasında 2002 yılı sonuna kadar 12 fabrikadan 5 fabrikanın kapatılması, 7 fabrikanın acilen satılması Bakanlar Kurulu’nca kabul edilmiş, diğer fabrikalarda zaman içinde özelleştirilmek için özelleştirme havuzuna aktarılmıştı.
2 Kasım 2002 seçimleriyle 58. Hükümet döneminde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı görevime başlayınca alınan bu kararları durdurduk. Karara IMF temsilciliği itiraz ettiyse de kendilerini “Hükümet olarak kararı yeniden değerlendireceğiz, ben sanayiciyim, fabrika kapatmaya gelmedim” diyerek ikna ettim.
1984-1990 döneminde TOBB Başkanı idim. Özal Hükümeti’ne hazırladığımız özelleştirme raporunun başlığında yazdığımız “önce güzelleştirelim, sonra özelleştirelim” ilkemizle hedeflerimizden vazgeçmeden işletmelerin sorunlarını tek tek inceledik. Bu işletmelerin bazıları kendi kaderine terk edilmiş, diğerleri ise kendi iç sorunlarına boğulmuştu.
Paydaşlarımız olan Pancar Üreticileri Kooperatifleri (Pankobirlik) yetkilileri, Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök başta olmak üzere fabrika çalışanlarıyla yaptığımız istişare toplantıları sonucunda gerekli önlemleri belirleyip yol haritamızı çizdik.
BU TEDBİRLERİ ALARAK FABRİKALARI ZARARDAN KURTARDIK
Fabrikaları özelleştirme havuzundan ucuza kapatma hayali kuran gruplar, tedbirlerimizi engellemek için yanlış gazete haberleri dahil çeşitli oyunlara girseler de sabırla çalışmalarımızı sürdürdük.
Özet olarak;
*Güven sağlayıcı girişimlerle yeni bir çalışma anlayışı ve başarma heyecanı sağladık.
*Tecrübeli, ehliyetli personeli göreve getirdik.
*Pancar teslimatlarının yapıldığı ve yılda bir iki ay iş yapan fabrika olmayan 182 beldedeki kantar merkezlerini kapattık, 49 Ziraat Bölge Şeflikleri’ni kaldırdık, böylece maliyetler düştü.
*Kantarların ayarlarını yaptık, yanlış tartılmaları önledik (%5 kazanç sağlandı)
*Atıl durumda olan mal varlıklarımızı ihale ile sattık ve zarar eden iştiraklerimizden çekildik.
*Sermaye sorunumuzu çözdük (öz kaynak %52’den % 85’e yükseldi)
*Hazine garantisi ile alınmış dış krediyi, zorlukları yenerek ödedik. Böylece yüksek faiz yükünden kurtulduk. Yabancı kaynaklar %48’den % 15’e geriledi.
*Taş ve topraklı gelen pancarların yıkanarak yükseltilen yeni fiyatla teslim alınmasını sağladık (Verim %13 arttı)
Sonuçta şekere zam yapmadan, depremde hasar görmüş olan Adapazarı hariç, tüm fabrikalar zarardan kurtuldu, IMF ve Dünya Bankası önceki kararlarını değiştirdi.
YÖNETİM YANLIŞLARI, ÜRETİMDE AKSAKLIK YARATIYOR
Pancar, pamuk gibi tarım ürünü olup şeker sanayisinin ana girdisi durumundadır. Bu nedenle üretim fabrikalarının yeri Sanayi Bakanlığı olmalıdır. Ama 4653 sayılı yasa çerçevesinde fabrikalar, Tarım Bakanlığı’na bağlandı.
Pancar ekim kotaları şeker, A (iç pazar), B (güvenlik), C (ihracat) arz-talep dengesine göre Bağımsız Türkiye Şeker Kurumu’nun, Tarım Bakanlığı’na bağlı bir daire başkanlığına dönüştürülmüş olmasını da yanlış bir uygulama olarak değerlendiriyoruz.
2018 yılında Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’ye bağlı 25 fabrikadan 10’u özelleştirildi. Halen 15 kamu, 12 özel sektör, 6 Pankobirlik kuruluşlarına ait fabrikalar mevcut.
Fabrikaların toplam kuruluş kapasitelerinin 3,6 milyon ton/yıl, Türkiye’nin ihtiyacının 2,5 milyon ton/yıl olduğu görülüyor. Arz ve tüketim dengesinde sorun olmamakla birlikte yönetim yanlışlıklarından kaynaklanan üretime dayalı aksaklıklar dikkatimizi çekiyor. Bu sebeple 27 Mayıs 2022 tarihinde sıfır gümrükle 400 bin ton ithalat kararı alındı. Dünya şeker fabrikalarındaki yükseliş de dikkate alınırsa bedeli yaklaşık 350 ~ 400 milyon dolar olarak görülüyor.
ŞEKERİN TADI KAÇTI
Şeker-İş Sendikası, kamuoyunu bilgilendirme toplantısı düzenlemişti. Takip eden günlerde bir nezaket ziyareti sırasında edindiğimiz bilgiye göre Türk Şeker, toptan fiyatından %50 daha pahalıya mal olacak ithal şekerin piyasayı da olumsuz etkileyeceğini öğrendik.
Son yıllarda yaşanan pancar ekimindeki mazot, gübre, ilaçlama v.b. fiyat artışları, şeker üretim girdilerindeki artışlar, yönetim yanlışlıkları ve dövizdeki hızlı tırmanış ne yazık ki şeker fiyatlarına yapılan üst üste %37 ve %67 gibi zamlar fiyatları uçurdu. Millet tedirgin oldu. Halkın tabirleriyle “şekerin tadı kaçtı”.
FABRİKALARI SATIN ALANLARIN İNŞAAT FİRMALARI OLMASI, HALKI ENDİŞELENDİRİYOR
Özelleştirme şartnamesinde bu fabrikaları satan alanların olan en az 10 yıl olan şeker üretme zorunluluğu vardı. Bu sürenin 5 yıla indirilmiş olması, özelleştirilen fabrikaları devralan kuruluşların ağırlıklı inşaat firmaları oluşu soru işaretlerine neden oluyor. Onlarca yılda zengin çiftlikler haline gelen fabrikaların süre sonunda durdurularak inşaatta rant haline dönüştürüleceği söylentileri, halkımız arasında kuşku doğuruyor.
Aslında ben böyle bir yanlışlığa devletin fırsat vermeyeceği beklentisindeyim. Bugünkü fiyatlarla yaklaşık 13,6 milyar TL olan pazarda kamu payı %37, Pankobirlik’in payı %35, özel sektörün payı %28 seviyesinde oluşması sonucunda dengeli bir rekabet oluşabilir. Dolayısıyla; düşük maliyet, kalite ve verimlilikle birlikte gelecekte şekerde fiyat istikrarı sağlanarak iyi bir yönetimle sorunlar çözülebilir.
Ali Coşkun
58. ve 59. Hükümetler Dönemi Sanayi ve Ticaret Bakanı
coskun@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.