Yurtiçi yerleşiklerin para ikamesinden çabucak vazgeçeceklerini varsaymak aşırı optimist bir yaklaşımdır. TCMB bu durumun gerçekleşmesini bekleyerek hataya düşüyor. Kanımca bir an önce ofansif tavra yönelmeli, döviz alımları ile net rezervlerini artırmalıdır. Bunun sonucunda döviz kurlarının artması ve parasal genişleme yaşanması söz konusu olacaktır.
TCMB Kasım ayı sonrasında bu sorulara dair yeni bir görünüm sergilemektedir. Enflasyonu kalıcı bir biçimde düşürmek amacıyla hemen faiz artırımları yapıldı. Ancak sonrasında bir duraklama karşımıza çıktı. Net rezervlerin eksi bakiye vermesi konusunda ne yapılacağına dair bir belirsizlik söz konusudur.
Z kuşağı tartışmaları bağlamında öğrendiğimiz yeni kavramlardan, daha doğrusu sloganlardan biri YOLO. Kulağa bir tezahürat gibi gelen bu kısaltmanın açılımı ise You Only Live Once. Türkçe’ye tam çevirisi “Sadece bir kez yaşıyorsun” olabilir. Daha edebi bir çeviri olarak “Bir kez geliyoruz dünyaya” tercih edilebilir.
Tabii ki bu sloganın işaret ettiği husus zaman ve onun kullanımına dairdir. Zaman akıp gidiyor ve geri gelmeyecek, o halde harekete geçmeli. Çünkü aynı anı tekrar deneyimleme fırsatı ortaya çıkmayacak. O halde kanımca bu slogan şu şekilde de yorumlanabilir: “Şimdi harekete geçmeli”. Tabii ki itiraz gelebilir: “Neden şimdi?”. Bu itiraza da cevap hazırdır: “Şimdi değilse ne zaman?”.
Bu ve benzeri sorular esasen kadim felsefi sorulardır. Heidegger’in dediği gibi insan fırlatıldığı bu dünyada varlık ve zaman sorunsalları üzerinde düşünmekten geri duramaz. Ancak, kanımca söz konusu sorunsal somut insan yaşamı bağlamında da önemlidir.
Örneğin para politikasında… Para konusundaki otorite şu sorulardan hareketle optimal bir politika inşa etmelidir: “Para politikasının amacı nedir?”, “Hangi tedbirler alınmalıdır” ve “Tedbirler ne zaman uygulamaya konulmalıdır?”.
FAİZ ARTIRIMLARINDAN SONRA BİR DURAKLAMA
TCMB bu kapsamda birincil amacını ve almayı düşündüğü tedbiri açıkladı. Fakat bu yönde somut adımların ne zaman atılacağı konusu halihazırda belirsizdir. Anlaşıldığı kadarıyla merkez bankamız ofansif bir tavırdan ziyade, defansif bir politika izlemeyi tercih etmek istiyor.
Daha açık ifade etmek gerekirse, döviz piyasasında arzın artması ile oluşacak döviz fazlalığını almayı ve bu yöntemle döviz rezervlerini güçlendirmeyi tercih ediyor. Diğer yöntemi tercih etse, piyasada döviz alıcısı olacak ve talep tarafını güçlendirecek. Teorik düzlemde bu tercihin makul olduğu tabii ki iddia edilebilir. Ancak, Türkiye ekonomisinin dinamikleri çerçevesinde iyimser bir yaklaşım olduğu vurgulanmalıdır.
NEDEN İYİMSER YAKLAŞIM?
Neden iyimser? Çünkü söz konusu tercih döviz piyasasındaki arz artışının kısa vadeli sermaye hareketleri olduğunun farkında olmakla birlikte, yurtiçi yerleşiklerin de bu eğilime iştirak edeceklerini varsayılıyor. Oysa yurtiçi yerleşiklerin para ikamesi tercihi geçici bir heves olmaktan ziyade uzun soluklu bir arbitrajdır.
Bu cümleyi şöyle açalım: yurtiçi yerleşikler, yani vatandaşlarımız spekülatif bir yatırımcı zihniyeti ile hareket ederek döviz ve/veya altın satın almıyorlar. Söz konusu tercih uzun yıllardır deneyimlenen bir olgunun yansımasıdır. Bu olgu ise Türk Lirasının sağlam para olmamasıdır. Dolayısıyla yurtiçi yerleşiklerin dolarizasyonu gündelik bir hevesten ziyade evladiyelik bir korunma yöntemidir. Yüksek enflasyonun olumsuz etkileri temel nedendir ve bugünden yarına değişmesi beklenmemelidir.
Dolayısıyla TCMB’nın fiyat istikrarı amacını güçlü bir biçimde vurgulaması meselenin doğru yönde teşhis edilmesidir. Ancak, bu amacın bugünden yarına gerçekleştirilemeyecek bir olgu olduğu ihmal ediliyor. Fiyat istikrarı algısı sadece kısa vadede enflasyonun düşmesi ile elde edilemez. Bunun yerine, iktisadi aktörlerin ellerinde tuttukları paranın satın alma gücünün uzun vadeli bir biçimde (kanımca yıllar boyunca) korunduğuna ikna olmaları ile gerçekleşebilir.
DÖVİZ ALIMLARI İLE NET REZERVLERİNİ ARTIRMALIDIR
Doğru amacı vurgulayan merkez bankamız uygun tedbiri de biliyor. Ancak, zamanlama konusunda dayandığı varsayım kanımca hatalıdır. Yurtiçi yerleşiklerin para ikamesinden çabucak vazgeçeceklerini varsaymak aşırı optimist bir yaklaşımdır.
TCMB bu durumun gerçekleşmesini bekleyerek (defansif tavır) hataya düşüyor. Kanımca bir an önce ofansif tavra yönelmeli, döviz alımları ile net rezervlerini artırmalıdır. Bunun sonucunda döviz kurlarının artması ve parasal genişleme yaşanması söz konusu olacaktır.
Kronik cari açık sorunu yaşayan bir ülkede döviz kuru artışları zaten beklenen bir olgudur. Pekiyi parasal genişleme için ne yapılabilir? Bunun çözümü yine TCMB’nın piyasayı fonlamak yerine strelizasyona yönelmesidir. O halde en baştaki soruya geri dönelim: “Şimdi değilse ne zaman?”
Doç. Dr. Ertuğrul Kızılkaya
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi
kizilkaya@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.