Son Haberler

Türk bankacılık sektörü 10 yıldır yerinde sayıyor…

Bankalar üzerinde kamusal baskı kurarak 2021’de başlatılan ve 2023 Mayıs ayına kadar etkili bir şekilde sürdürülen ekonomi politikaları bankaları kendi inisiyatiflerini kullanamaz duruma düşürdü. Kredi seçiciliği konusunda bankacılık sistemi halen baskı altındadır. Bankaların hangi türde ve hangi sektöre kredi kullandıracaklarına ilişkin bağımsız hareket etmelerini önleyen birçok uygulamalar aynı şiddet ve tazyikle halen devam ettiriliyor.

KKM epeyce geriledi. Ancak düşüş hızının yavaş olması tasfiye sürecini uzatıyor. Politika faizlerinin mevduat faizlerine yansımasını bizzat Merkez Bankası engelliyor. Mevduat faiz oranlarının yükselmesi, bankaların kaynak maliyetlerini artırıyor. Bununla birlikte, merkez bankasının yanlış bir şekilde politika faizlerini dışlayarak SWAP gibi değişik usullerle bankaları daha düşük faiz oranlarından fonlaması, piyasaları sarsmaya devam ediyor.

Son 4 yıldır bankaların kredilerinde önemli artışlar olurken, tahsili gecikmiş alacak oranlarında ciddi bir artış olmaması, BDDK düzenlemeleri ve kurumsal müsamahalarıyla ilgilidir. Ancak, reel olarak 2024 ve takip eden yıllarda bankaların tahsili gecikmiş alacaklarında önemli artışlar olacağı oldukça yüksek olasılıktır. 2024 yılında bankaların kaynak kullanım zorlukları hafifleyecektir.

-2024 yılına, kredi kartları ve bireysel krediler başta olmak üzere, kredilerin geri dönüşü en yüksek problem olacaktır. Türk bankacılık sektörü, 2013 yılından bu yana yaklaşık 10 yıldır yerinde sayıyor. 2013 yılında ulaştığı varlık büyüklüğünün hala altında kalmaya devam ediyor. Milli gelir içerindeki payı da son altı yıldır azalmaya devam ederek % 74 seviyesine kadar geriledi. 

-2016 yılından itibaren mevduatın krediye dönüşüm oranı mütemadiyen azalıyor. Nitekim bu oran 2016 yılında %1.18 iken 2023 sonu itibariyle %0,76 seviyesine geriledi. Varlık bileşimi yönünden Türk bankacılık sistemi 2007 yıllarına geri döndü. Bankacılık, sermaye kârlılığını 2024 yılında enflasyonun üzerine çıkarmayı başaracaktır. Risk yönetiminde ve faaliyet giderlerini etkin olarak yönetim becerisine sahip olan bankacılık, sermaye kârlılığını 2024 yılında enflasyonun üzerine çıkarmayı başaracaktır.

Hızlanan dijitalleşme, yeni para birimleri, uluslararası siber saldırıları, artan jeopolitik gerilimler ve her gün daha da kötüleşen iklim krizleri, bankaları çevreleyen önemli yapısal risk ve belirsizlik alanları olmaya başladı. Ancak, bu yeni risk alanlarını bankacılık henüz sistemsel olarak karşılayacak ortak akla ulaşamadı, finansal hizmetleri yeniden şekillendirecek bu yıkıcı veya değiştirici güçleri, bankacılık sektör temsilcileri henüz tam olarak algılayamadı.  Şimdilik bu yeni risklerin sadece bilincinde olan ve bu riskler karşısında anlamsız bir iyimserlik içerisinde olan bankacılık sektörü, mevcut rekabet gücünü gelecekte koruyamayabilir. Ayrıca, artan yasal düzenlemeler ve uyum zorlukları da ilave bir risk unsuru olarak hala devam ediyor.

Bankalar üzerinde kamusal baskı kurarak 2021’de başlatılan ve 2023 Mayıs ayına kadar etkili bir şekilde sürdürülen ekonomi politikaları bankaları kendi inisiyatiflerini kullanamaz duruma düşürdü. Bankacılık sektörünün üzerindeki baskılar, en başta KKM-Kur korumalı mevduat uygulaması, mevduat ve kredi ölçek büyüklükleri ile faiz oranlarına ilişkin regülasyonlarla yürütülüyordu.

KREDİ SEÇİCİLİK KONUSUNDA BANKACILIK SİSTEMİ BASKI ALTINDA

Kredi seçiciliği konusunda bankacılık sistemi halen baskı altındadır. 2023 Mayıs ayındaki seçime kadar artarak devam eden ve ancak seçim sonrasında, özellikle mevduat ve kredi kullandırımlarına ilişkin düzenlemeler ile menkul kıymet tesisi uygulamalarından bazılarının kaldırılması, bazılarının da gevşetilmesi, bankalar üzerindeki baskıyı nispi olarak hafifletti. Ancak buna rağmen kredi seçiciliği başlığı altında bankaların hangi türde ve hangi sektöre kredi kullandıracaklarına ilişkin bağımsız hareket etmelerini önleyen birçok uygulamalar aynı şiddet ve tazyikle halen devam ettiriliyor.

MEVDUAT FAİZ ORANLARININ YUKARI ÇIKMASI, MERKEZ BANKASI TARAFINDAN ENGELLENİYOR

KKM epeyce gerilemiş olmasına rağmen, düşüş hızının yavaş olması tasfiye sürecini uzatıyor ve kamusal yüklerin devamına hala sebep oluyor.  Politika faizlerinin mevduat faizlerine yansıması bizzat Merkez Bankası’nın kendisi tarafından engelleniyor. Mevduat faiz oranlarının yukarı çıkması, elbette bankaların kaynak maliyetlerini artıran bir durumdur. Bununla birlikte, yine merkez bankasının yanlış bir şekilde politika faizlerini dışlayarak SWAP gibi değişik usullerle bankaları daha düşük faiz oranlarından fonlaması, 2023 yılında başlayan bir başka risk unsuru olarak piyasaları sarsmaya devam ediyor.

2024 YILINDA BANKACILIK AÇISINDAN BİR MİKTAR RAHATLAMA BEKLENİYOR

Faiz oranlarının yükselmesi kredi talebini doğal olarak azaltmaya, ayrıca kedilerin geri dönüşlerini ve kalitelerini de zayıflatmaya başladı. Bu nedenle, 2024 yılında bankaların kredi kalitesinde bozulmaların artacağı bekleniyor. Döviz kurları üzerindeki yukarı yönlü eğilimleri kıracak ekonomik tedbirler hep zayıf kalacak olmasına rağmen, politika yapıcılar, mevduatın TL’ye dönüşümü konusunda piyasa dışı yollarla kamusal baskılarına 2024 yılında da artan şekilde devam edecek. 2024 yılında CDS primlerindeki düşüşlere dayalı olarak, bankacılık açısından dış kaynak bulma olanakları ve olasılıkları konusunda bir miktar rahatlama olacağı bekleniyor. Yaklaşan yerel seçimlere endeksli olarak, özellikle kamu bankalarının kredi kullandırımı konusunda daha istekli davranacakları, KGF teminatlı kredilerin artabileceği, bireysel kredilerde de bir miktar rahatlama sağlanılacağı öngörülebilir.

BANKALARIN KAYNAK KULLANIM ZORLUKLARI HAFİFLEYECEK

Son 4 yıldır bankaların kredilerinde önemli artışlar olurken, tahsili gecikmiş alacak oranlarında ciddi bir artış olmaması, BDDK düzenlemeleri ve kurumsal müsamahalarıyla ilgilidir. Ancak, reel olarak 2024 ve takip eden yıllarda bankaların tahsili gecikmiş alacaklarında önemli artışlar olacağı oldukça yüksek olasılıktır. 2024 yılında bankaların kaynak kullanım zorlukları hafifleyecektir. 2024 yılı içerisinde ve özellikle yerel seçimlerden sonra yüksek olasılıkla yabancı sermaye girişlerinin hızlanacağı bir ortama girilecek olması ve KKM’nin sonlanarak risk olmaktan çıkacak olması bankaların kaynak kullanım zorluklarının hafiflemesine yardımcı olacaktır.

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ, 10 YILDIR YERİNDE SAYIYOR

2024 yılına, kredi kartları ve bireysel krediler başta olmak üzere, genel olarak kredilerin geri dönüşü en yüksek problem olacaktır. Faiz oranlarının yüksek seyredeceği gerçeğine dayalı olarak düşecek olan kredi büyümesi ve kredi kalitesi bankacılığın bundan sonraki en büyük riski olacaktır. Özellikle kredi kartları ve bireysel kredilerin geri dönüşü en yüksek problem adayıdır.

Türk bankacılık sektörü, 2013 yılından bu yana yaklaşık 10 yıldır yerinde sayıyor. 2013 yılında ulaştığı varlık büyüklüğünün hala altında kalmaya devam ediyor. Milli gelir içerindeki payı da son altı yıldır azalmaya devam ederek % 74 seviyesine kadar geriledi.

YÖNETİM BAŞARISI, TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİ AYRICALIKLI HALE GETİRİYOR

Bankacılık sektörünün büyümesinin kaynağının daha çok TL ve dövize endeksli mevduat artışlarına, varlıklarında ise TL kredi artışlarına dayanması, bankacılık sektörünün kredi riskini ve kaynakların yönetiminde yük ve hassasiyet risklerini artırdı.

Türk bankacılık sistemi içerisinde, maliyet oranlarındaki yüksek ve geniş aralıklı oynaklık frekansı, getiri oranlarındaki yüksek ve kaliteli manevra kabiliyeti ile dengeleniyor. Para politikalarının başarısızlığına bağlı olarak, bankacılık sisteminin maliyet oranlarında meydana gelen oynaklık frekansı oldukça hareketli ve geniş aralıklı. Buna rağmen, getirili varlıkların getiri oranlarındaki manevra kabiliyeti önemli bir yönetim başarısı olarak Türk bankacılık sistemini ayrıcalıklı konuma taşıyor.

2016 YILINDAN İTİBAREN MEVDUATIN KREDİYE DÖNÜŞÜM ORANI SÜREKLİ AZALIYOR

2016 yılından itibaren mevduatın krediye dönüşüm oranı mütemadiyen azalıyor. Nitekim bu oran 2016 yılında %1.18 iken 2023 sonu itibariyle %0,76 seviyesine geriledi. Varlık bileşimi yönünden Türk bankacılık sistemi 2007 yıllarına geri döndü. 2005 yılından itibaren son 18 yılda bilanço bileşimi içerinde, özkaynak seviyesinin düşmesine ve kredilerin mutlak miktar olarak artmasına rağmen, bu süre içerisinde açıklanan sermaye yeterlilik rasyolarında herhangi bir anlamlı gerileme görülmemesi matematiksel kurallara aykırıdır. Bunun etraflıca açıklanması gerekir.

Nominal karlılıkları yüksek gözükse de bankacılık sisteminin son yıllarda ürettiği özkaynak karlılığı reel olarak enflasyonun altında kalıyor.  Enflasyon muhasebesinin uygulanmayacak olması, bankalar için şu anda gösterim avantajı sağlıyor. Ancak realitede bankaların aleyhine olan ve daha fazla kaynak kaybına yol açacak olan bu durum bir süre daha devam edecektir.

BANKACILIK, SERMAYE KARLILIĞINI 2024 YILINDA ENFLASYONUN ÜZERİNDE ÇIKARMAYI BAŞARACAK

Bankacılık, sermaye kârlılığını 2024 yılında enflasyonun üzerine çıkarmayı başaracaktır. Faiz marjlarındaki negatif ortama ve selektif kredi politikalarının sınırlayıcılığına teslim olamayacak kadar risk yönetiminde başarılı bir deneyime sahip olan ve faaliyet giderlerini etkin olarak yönetim becerisine sahip olan bankacılık, sermaye kârlılığını 2024 yılında enflasyonun üzerine çıkarmayı başaracaktır.

Yüksek olan ve hatta daha da artma olasılığı olan zorunlu karşılık oranlarına ve KKM dönüşüm hedeflerinin getirdiği regülasyon yüklerine rağmen, fonlama maliyetlerini optimum doğrultuda yönetebilecektir.

Orhan ÖKMEN

Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı

okmen@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası