*Soru yanlış aslında… “Türk Lirası neden değer kaybetmesin ki?” denmesi gerekir. Denilecektir ki, bu nasıl anlayış?. Buna verilecek cevap da basit aslında: Enflasyon oranınız hangi seviyede ona bakınız. Her seferinde üzülerek tekrarlamam gerekiyor: Türk Lirası sağlam para değil.
*Sağlam para nasıl olacak? Uzun yıllar boyunca ülke içinde satın alma gücünü koruyarak… Şunu bıkmadan tekrarlamak gerekiyor: Türk Lirasını geçici ve yapay biçimde değerli hale getirebilirsiniz, ancak bu uzun vadede sürdürülebilir değil. Veya şu cümleyi tekrarlayalım sürekli olarak: Döviz kurlarına değil ülkedeki fiyat artışlarına bakınız, esas sorun orada.
*Nasrettin Hoca’nın kazan hikayesinde olduğu gibi: Kazanın doğurduğuna inanıyorsunuz da öldüğüne mi inanmıyorsunuz! Veya cümleyi şöyle kuralım: Bir birim Türk Lirasının daha az beyaz peynir satın alabilmesi size çok garip gelmiyor da, daha az ABD Doları veya altın satın alır hale düşmesi mi şaşırtıyor.
Yine aynı konuya geldik. Türk Lirası neden değer kaybediyor? Soru yanlış aslında… “Türk Lirası neden değer kaybetmesin ki?” denmesi gerekir. Denilecektir ki, bu nasıl anlayış?. Buna verilecek cevap da basit aslında: Enflasyon oranınız hangi seviyede ona bakınız.
Her seferinde üzülerek tekrarlamam gerekiyor: Türk Lirası sağlam para değil. Nasıl olacak sağlam para? Uzun yıllar boyunca ülke içinde satın alma gücünü koruyarak… Dolayısıyla şunu bıkmadan tekrarlamak gerekiyor: Türk Lirasını geçici ve yapay biçimde değerli hale getirebilirsiniz, ancak bu uzun vadede sürdürülebilir değil. Veya şu cümleyi tekrarlayalım sürekli olarak: Döviz kurlarına değil ülkedeki fiyat artışlarına bakınız, esas sorun orada.
KUR NE OLACAK, SORUSUNUN KESİN CEVABI YOKTUR, MUHATABI DA İKTİSATÇI OLMAMALIDIR
İktisatçılara sıklıkla sorulan ve genellikle de tatmin edici cevaplar alınamayan bir soru vardır: Döviz kuru ne olacak? Bu sorunun kesin ve apaçık bir cevabı yoktur, esasen muhatabı da iktisatçı olmamalıdır.
Ama enflasyon oranlarının farkında olan iktisatçı şunu dolambaçlı yollardan da olsa ifade eder: Orta ve uzun vadede Türk Lirasının değeri belirsizdir. Dili varmaz değersizleşecek demeye ama yine de hissettirir aslında ne olacağını.
ÜLKE İÇİNDEKİ ENFLASYON ULUSAL PARANIN DEĞERİNİ DÜŞÜRÜYOR
Pekiyi ulusal paranın iç değeri neden bu kadar önemli? Aslında tüm olay oradan başlıyor da ondan. Bunu söylemek için iktisatçı da olmaya gerek yok aslında. Sağlam bir mantık veya muhakeme bilgisi sizi zaten bu noktaya getirir. Ülke içindeki enflasyon ulusal paranın değerini düşürür ve bu süreç önünde sonunda dış değere, yani döviz kurlarına da yansır.
Şimdi daha basit bir dille örneklendirelim. Ülke içinde enflasyon var demek satın aldığınız mal ve hizmetlerin fiyatları sürekli bir biçimde artıyor demektir. Bunu zaten biliyoruz diyeceksiniz. O halde şöyle ifade edelim: Enflasyon varsa bir birim Türk Lirası ile örneğin daha az beyaz peynir satın alabiliyorsunuz demektir. Bu süreç devam eder, eder ve en sonunda bir birim Türk Lirası ile daha az ABD Doları alabilmeye başlarsınız.
Evet, arada bir gecikme vardır belki ama son kertede süreç sadece bir yansımadır. Nasrettin Hoca’nın kazan hikayesinde olduğu gibi: Kazanın doğurduğuna inanıyorsunuz da öldüğüne mi inanmıyorsunuz! Veya cümleyi şöyle kuralım: Bir birim Türk Lirasının daha az beyaz peynir satın alabilmesi size çok garip gelmiyor da, daha az ABD Doları veya altın satın alır hale düşmesi mi şaşırtıyor.
SORUN BİR İKTİSAT POLİTİKASI DEĞİL, İKTİSAT ZİHNİYETİ SORUNU
Sorun esasen bir iktisat politikası sorunu değil, iktisat zihniyeti sorunudur. İktisat eğitimi almış olanlar bilir: İktisat, kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlar arasında optimal denge arayışında olan bir bilimdir. Bu bilim, bir tarafında insan davranışı diğer tarafında da maddenin kıtlığına dayanan bir gerilimi çözme arayışındadır.
Dolayısıyla, sadece insan davranışları vasıtasıyla veya kıtlığın görece aşılmasıyla çözümlenebilecek bir sorunsal yoktur karşımızda. Sorun maddenin kıtlığı karşısında insan davranışının optimize edilmesidir, başka deyişle zihniyet sorunudur.
Döviz kurlarının bizi rahatsız eden bir seyir izlemesi de bir zihniyet sorunudur: yani nereden baktığınıza bağlı olarak bir sorundur veya bir fırsattır. Bugünden yarına ayağınızı yorgana göre uzatmanız gerekmektedir; uzun vadede yorganı büyütebiliyorsanız ne ala.
ULUSAL PARANIN DEĞERLENMESİ ARACILIĞIYLA ENFLASYONUN DÜŞÜRÜLMESİ STRATEJİSİ
Bizim iktisat zihniyetimiz (aslında bence Türk insanının iktisat zihniyeti de siyaset zihniyetinin alt bileşenidir ama bu başka bir yazının konusudur) denenmiş bazı çözümleri tekrarlayarak kısa vadeli çözümler peşine düşmektedir. Örnek olarak ulusal paranın değerlenmesi aracılığıyla enflasyonun düşürülmesi stratejisi verilebilir.
Gerçekten de kısa vadede işe yarar görünür: Döviz kurları düşürülebilirse ithal edilen malların fiyatları nispeten istikrarlı hale gelir ve enflasyon yavaşlar. Ama gerçekten düşmez, geçici olarak uykuya dalar.
Aslında burada kazandığınız zamanda enflasyonu kalıcı biçimde düşürecek adımlar atabilirseniz bu strateji olumludur, ama unutmayalım tek başına eksiktir. Sonra görece düşük kalan döviz kurlarında enerji birikmeye başlar, sürdürülemez hale geldiğinde de bir an gelir ve kurlar hareketlenir. Başa dönüldü: Türk Lirasına hepimiz destek olmalıyız!
YİNE BİLDİĞİNİZİ YAPARSINIZ VE SONUCUN BU SEFER DEĞİŞİK OLMASINI UMARSINIZ!
İlk destek olacak olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’dır. Yapması gereken bizzat Keynes’in bile etkinliğine umut bağlamadığı Keynes etkisine aşırı önem vermek değil, Türk Lirasını sağlam bir para haline getirmektir. Bunun için yapması gereken ise, kanımca hem reel faizi yükseltmesi hem de döviz rezervlerini güçlendirmesidir. Hemen itiraz gelecektir. Yüksek reel faiz ile yatırım yapılmaz. Bu hipotez sorgulanmış mıdır? Belki de yüksek reel faiz ortamında yapılacak yüksek verimlilikte ve dolayısıyla yüksek karlılıkta yatırımlar vardır. Ve belki bizim de orta ve uzun vadede katma değeri artıracak ve yüksek teknoloji üretecek böyle yüksek verimlilikte yatırımlara ihtiyacımız vardır.
Ama herkesin hemen zenginleşmenin mümkün olduğuna inandığı bir iktisat zihniyetine sahipseniz bu yol size cazip gelmeyecektir. O halde yine bildiğinizi yaparsınız ve sonucun bu sefer değişik olmasını umarsınız! Yine bilinen Nasrettin Hoca hikayesidir değil mi? Göle maya çalınır mı hocam! Ya tutarsa!
Doç. Dr. Ertuğrul Kızılkaya
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi
kizilkaya@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.