-Merkez Bankası, 2019 yılı sonunda ya da 2020 yılının başında 36,61 milyar USD’lik net rezervi varken 2020 yılında net olarak 79,958 milyar USD’lik döviz satarak net rezervlerini 43,348 milyar USD’lik negatif değere düşürdü. Bu yolla başkalarına ait bir parayı sattı. Merkez Bankası, aynı politikasını 2024 yılında da devam ettiriyor. Zira, 2024 yılının ilk üç ayında net olarak 19,304 milyar USD satarak 2023 sene sonunda 32,662 milyar USD olan negatif rezervlerini 51,966 milyar USD’lik negatif bir değere çıkarıyor.
– Uluslararası rezervlerin pozitife dönmesinin ve TL’nin kalıcı olarak değerlenmesinin en büyük engeli, faiz kur dengesinde öne çıkarılan popülizm engelidir. Zira negatif rezerv Türkiye ekonomisinin potansiyeline denk düşmüyor. Sıkı para politikalarının ihtiyaç düğdüğü faiz seviyelerinden taviz verilmemesi halinde uluslararası rezervlerin pozitife dönmesi orta vadede mümkün olabilecektir.
-Türkiye’nin kurumsal yapısının kurgulanma sistematiği, ekonomide güven atmosferini kalıcı olarak barındırmaya müsait hale getirilir ise, yurtdışından portföy girişleri için cazip bir ortam oluşacak ve dövizde gevşeme hali kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Mevcut durumda gelişmiş ülkelerde faiz oranlarının yüksekliği ve uzunca bir süre parasal koşulların sıkı kalacağının anlaşılması da sermaye akımlarının Türkiye’ye girişinde temel caydırıcı unsurdur.
-Merkez Bankası’nın para politikasına mali konsolidasyonun eşlik etmemesi enflasyon ve dolayısıyla kur üzerinde risk unsuru olmaya devam ediyor. Yüksek enflasyon ve yok olan toplumsal refahın yapısal olarak çözülmesi oldukça zorlaştı. Zira tarihi dip seviyelerine düşen hane halkı satın alma gücünde, iyileştirici hamleler kapsamında uygulanacak ücret artışlarının “ücret-fiyat sarmalı” na tekrar yol açacağı kesindir.
-Döviz ve ödeme başlıkları açısından, Türkiye ekonomisinin ödemeler dengesi de dış borç seviyesi de önemli yapısal riskler içermeye devam ediyor. Zira Türkiye’nin dış borcu milli gelirinin % 45’i, iç/dış toplam döviz borcu ise milli gelirinin % 58’ seviyesine ulaştı. Bir yıl içerinde çevirmesi gereken döviz borcu ise milli gelirinin %21’i civarındadır. Bütün bunlara karşı Merkez Bankası’nın rezervleri ise milli gerin %6’sı kadar negatif değerdedir.
-18 milyar dolarlık kredinin Dünya Bankası’ndan temin edilmesinin nedeni, özel finans piyasalarındaki hem Türkiye ekonomisine özgü hem de konjonktürel durumlara özgü özel finans piyasalarındaki ve sıcak para girişlerindeki engel ve yetersizliğidir. 18 milyar dolarlık kredinin ödemeler dengesi sorunlarının çözümünde herhangi bir katkısı olamayacaktır.
-Türkiye ödemeler dengesi ihtiyaçlarını çözebilmek için önünde sonunda IMF kaynaklarına başvurması kaçınılmaz bir sonuçtur. Zira sadece turizm gelirleriyle ödemeler problemi çözülemeyecektir. Dünya Bankası’ndan temin edilecek 18 milyar dolarlık kredinin başarısı, Dünya Bankası’nın amaç ve niyetlerinden ziyade, tamamıyla Türkiye’nin planladığı projelerin pozitif dışsallıklarıyla ilgilidir.
-Türk bankacılık sektörünün sahip olduğu varsayılan sermaye tamponlarıının, ilave çekirdek sermayelerinin yani döngüsel yada konjonktür karşıtı sermaye tabanlarının yeniden hesaplanması ve gerçek varlığının teyit edilmesi gerekir. Aksi takdirde içine girilen bu ekonomik daralma döneminde değişecek olan kredi döngüsü karşısında oluşacak risk duyarlılığı azaltılamayacaktır.
Merkez Bankası’nın 2019 yılı sonunda ya da 2020 yılının başında 36,61 milyar USD’lik net rezervi varken 2020 yılında net olarak 79,958 milyar USD’lik döviz satarak net rezervlerini 43,348 milyar USD’lik negatif değere düşürdüğünü ve bu yolla gerçekte olmayan başkalarına ait bir parayı satmış olduğunu artık herkes biliyor. Ancak, Merkez Bankası’nın aynı politikasını 2024 yılında da devam ettirmesi şaşırtıcıdır. Zira, 2024 yılının ilk üç ayında net olarak 19,304 milyar USD satarak 2023 sene sonunda 32,662 milyar USD olan negatif rezervlerini 51,966 milyar USD’lik negatif bir değere çıkarıyor.
000.000
MERKEZ BANKASI, 2019-2024 DÖNEMİNDE 98 MİLYAR DOLAR SATTI
Merkez Bankası 2019-5 Mart 2024 arasında net olarak toplamda 97,960 milyar USD’lik bir rezerv sattı. Bu satışın % 81,62’lik kısmını 2020 yılında, ikinci büyük kısmını ise 2024’ün ilk üç ayı içerisinde sattı. Dolayısıyla, rasyonel politikaların uygulandığı ilan edilen bu konjonktürde dahi Türk lirasının değerinin döviz satışlarıyla sağlanmaya çalışılması faize karşı hala direnç gösterildiğinin işaretidir.
GELİŞMİŞ ÜLKELERDEKİ YÜKSEK FAİZ ORANLARI, SERMAYE AKIMLARININ TÜRKİYE’YE GİRİŞİNDE CAYDIRICI UNSURDUR
Uluslararası rezervlerin pozitife dönmesinin ve TL’nin kalıcı olarak değerlenmesinin en büyük engeli, faiz kur dengesinde öne çıkarılan anlamsız popülizm engelidir. Zira negatif rezerv Türkiye ekonomisinin potansiyeline denk düşmüyor. Sıkı para politikalarının ihtiyaç düğdüğü faiz seviyelerinden taviz verilmemesi halinde uluslararası rezervlerin pozitife dönmesi orta vadede mümkün olabilecektir.
Türkiye’nin kurumsal yapısının kurgulanma sistematiği, ekonomide güven atmosferini kalıcı olarak barındırmaya müsait hale getirilir ise, yurtdışından portföy girişleri için cazip bir ortam oluşacak ve dövizde gevşeme hali kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Mevcut durumda gelişmiş ülkelerde faiz oranlarının yüksekliği ve uzunca bir süre parasal koşulların sıkı kalacağının anlaşılması da sermaye akımlarının Türkiye’ye girişinde temel caydırıcı unsurdur.
ÜCRET ARTIŞLARI, “ÜCRET-FİYAT SARMALI”NA TEKRAR YOL AÇAR
Merkez Bankası’nın para politikasına mali konsolidasyonun eşlik etmemesi enflasyon ve dolayısıyla kur üzerinde risk unsuru olmaya devam ediyor. Yüksek enflasyon ve yok olan toplumsal refahın yapısal olarak çözülmesi oldukça zorlaştı. Zira tarihi dip seviyelerine düşen hane halkı satın alma gücünde, iyileştirici hamleler kapsamında uygulanacak ücret artışlarının “ücret-fiyat sarmalı” na tekrar yol açacağı kesindir. Bu zorluğun aşılmasında en önemli araç ve en öncelikli önlem mali konsolidasyona tam uyum gösterilmesidir.
Döviz ve ödeme başlıkları açısından, Türkiye ekonomisinin ödemeler dengesi de dış borç seviyesi de önemli yapısal riskler içermeye devam ediyor. Zira Türkiye’nin dış borcu milli gelirinin % 45’i, iç/dış toplam döviz borcu ise milli gelirinin % 58’ seviyesine ulaştı. Bir yıl içerinde çevirmesi gereken döviz borcu ise milli gelirinin %21’i civarındadır. Bütün bunlara karşı Merkez Bankası’nın rezervleri ise milli gerin %6’sı kadar negatif değerdedir.
18 MİLYAR DOLARLIK KREDİ, ÖDEMELER DENGESİ SORUNUNA ÇÖZÜM GETİRMEZ
18 milyar dolarlık kredinin Dünya Bankası’ndan temin edilmesinin nedeni, özel finans piyasalarındaki hem Türkiye ekonomisine özgü hem de konjonktürel durumlara özgü özel finans piyasalarındaki ve sıcak para girişlerindeki engel ve yetersizliğidir. 18 milyar dolarlık kredinin ödemeler dengesi sorunlarının çözümünde herhangi bir katkısı olamayacaktır. Dünya Bankası’ndan temin edilecek 18 milyar dolarlık kredi Türkiye’nin ödemeler dengesindeki ihtiyaçları için değil, kamu ve/veya özel sektör tarafından mevcut durumda planlanmış olan projeler için kullanılacağı için, Türkiye’nin ödemeler dengesi sorunlarının çözümünde herhangi bir katkısı olamayacaktır.
TÜRKİYE’NİN IMF KAYNAKLARINA BAŞVURMASI KAÇINILMAZ
Türkiye ödemeler dengesi ihtiyaçlarını çözebilmek için önünde sonunda IMF kaynaklarına başvurması kaçınılmaz bir sonuçtur. Zira sadece turizm gelirleriyle ödemeler problemi çözülemeyecektir. Dünya Bankası’ndan temin edilecek 18 milyar dolarlık kredinin başarısı, Dünya Bankası’nın amaç ve niyetlerinden ziyade, tamamıyla Türkiye’nin planladığı projelerin pozitif dışsallıklarıyla ilgilidir. Zira iklim değişiklikleri, tarım, gıda güvenliği, doğal afetler ve çevresel sorunlar başta olmak üzere birçok alanda yüksek ve sürdürülebilir üretkenlik artışını sağlaması ve dirençliliği artırması tamamen Türkiye’nin planladığı projelerle ilgilidir. Aynı şekilde gelir ve diğer tüm eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı, kadınlar, gençler ve kırılgan gruplar açısından pozitif ayrımcılık yapması, sağlık ve eğitim hizmetlerinin erişilebilirliğini ve kalitesini artırması, yerel idarelerin altyapısını ve hizmetlerini güçlendirmesi gibi kapsayıcı hizmetlerdeki başarı da Türkiye’de kısa-orta ve uzun vadelerde uygulanacak plan ve programlarla ilgilidir.
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ, BASEL RUHUNU OLDUKÇA ZORLUYOR
Bankacılık sektörünün Sermaye Yeterlilik Rasyosu (SYR) hesaplamalarında tercih edilen standart yöntemlerin üstünlüğü, bariz bir avantaj olmakla beraber, daha az sermaye gereksinimi hesaplanması açısından Türk bankacılık sektörü tarafından gereğinden fazla yan başlık açma çabalarına girilmesi BASEL ruhunu oldukça zorluyor. Standart yöntem çerçevesinde, toplam riske esas tutarın %90 gibi kahir ekseriyetini oluşturan kredi riskine esas tutar için %100 ve ötesi riskli varlıkların %0’e doğru yakınsanması, kurumsal, ipotekli ve perakende kredilere odaklanan bir kredi stratejisinin geliştirilmesi, minimum sorunlu kredi oranı, minimum diğer aktifler ve makul likidite tercihleri çok fazlaca öne çıkartıldı.
Bankacılık sisteminin SYR-Sermaye Yeterlilik Radyosu’nun giderek yükselmesi risk kalitesindeki düzelme yönlü realitelerden ziyade regülasyonlara dayalı bir gelişmedir. Bankacılık sektörünün karşı taraf riski dahil toplam kredi riski son 10 yılda 9,99 kat artarken, yasal özkaynakları da yaklaşık 9,7 kat artış gösterdi. Her iki kalem hemen hemen aynı düzeyde büyümüş olmasına rağmen bankacılık sektörünün SYR-Sermaye Yeterlilik Radyosu’nun %16.28 seviyesinden %19,06 seviyesine yükselmesi realiteden ziyade regülasyonlara dayalı bir gelişmedir.
Kredi Riskine Esas Tutar
Riskine Esas Tutar/Toplam Varlıklar
Dahil Kredi Riski
Tüm kredi risklerinin %100 risk kategorisinde değerlendirilmesi halinde Türk bankacılık sektörünün SYR-sermaye yeterlilik rasyosu minimum %42 puan aşağı düşecek (yaklaşık % 8 puan) ve %10 gibi kritik seviyelere inecektir. Örneğin SYR hesaplamalarının bu şekilde hesaplanması halinde bankacılık sektörünün 31.12.2023 tarıhli SYR’su % 19.06 değil, %11 olacaktır. Risk yöneticilerinin bu gerçeğin önemle not etmeleri gerekir.
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN KREDİ RİSKİ…
Türk bankacılık sektörünün kredi riskinin %36,12’lik kısmının sıfır risk ağırlığında, %63.73’lük kısmının da %100 risk ağırlığının altında değerlendirilmesi sorgulanmalı ve yeniden gözden geçirilmelidir. %100 kredi risk ağırlığının altında kalan risk ağırlıklarının kapsamı genişletilerek karşı taraf riski dahil toplam kredi riskinin yaklaşık yarıya yakın kısmı risk olmaktan çıkartılarak SYR’nin olması gerekenden çok daha yüksek gözükmesine yol açılıyor. Örneğin 2024 yılında toplam 22.4 trilyon TL’lık karşı taraf kredi riski dahil kredi riskinin 11 trilyon TL’lık kısmı risksiz varlık olarak hesaplama dışına atıldı. Zira Türk bankacılık sektörünün kredi riskinin %36,12’lik kısmı sıfır risk ağırlığında gösteriliyor. %63.73’lük kısmı da %100 risk ağırlığının altında değerlendiriliyor. %100 kredi risk ağırlığının üzerinde kalan risk ağırlıklarının etkisi ise toplamda sadece 1 trilyon TL’dır. Dolyısıyla SYR hesaplamasında risk dışı bırakılan tutar net olarak net olarak 10 trilyon TL civarındadır.
MEVDUAT VE KREDİ FİYATLAMALARI ARASINDA DENGESİZLİK HALİ DEVAM EDİYOR
Türk bankacılık sektörünün sahip olduğu varsayılan sermaye tamponlarıının, ilave çekirdek sermayelerinin yani döngüsel yada konjonktür karşıtı sermaye tabanlarının yeniden hesaplanması ve gerçek varlığının teyit edilmesi gerekir. Aksi takdirde içine girilen bu ekonomik daralma döneminde değişecek olan kredi döngüsü karşısında oluşacak risk duyarlılığı azaltılamayacaktır.
Mevduat ve kredi fiyatlamaları arasında dengesizlik ve adaletsizlik hali devam ediyor. Ayrıca döviz piyasalarında ise müdahale hali rutin haline geldi. Bu durum tasarruf ve yatırım kanallarına top yekûn zarar veriyor. Döviz arzına müdahale etme ve piyasalar üzerindeki regülasyon baskıları yerine, politika faizinin %60’lara doğru yakınsatılması gerekir. Aksi takdirde dengelenme süreci işlemeyecektir.
LİKİDİTE YÖNETİMİNE ODAKLANMAK, FAİZ ARTIŞI YAPILMASININ ALTERNATİF DEĞİLDİR
Likidite yönetimine odaklanmak faiz artışı yapılmasının alternatifi değildir, mevcut iktisadi döngü karşısında her ikisinin de eş güdümlü olarak birlikte yapılması yararlı olacaktır. Maliye politikasındaki gevşeklik hali ile üreticilerin ve satıcıların keyfi fiyat belirleme hali devam ederken, para politikasındaki sıkılığın fiyatlar üzerindeki işlevi ve enflasyon ataleti tam olarak çalışmayacaktır.
Makroekonomik politikanın duruşu, fiyat istikrarının ve ilave likidite tamponlarının sağlanmasına, cari açık seviyesinin ise azalmasına henüz yol açamadı. Son bir yılda makroekonomik ve dış kırılganlıkların azaltıldığı, uygulanan politikaların dayanıklı ve daha etkili hale geldiği konularında yatırımcıların pozitif algısı ve güveni artmakla beraber, hukuk düzeni ve yönetim şeklinde yapısal dönüşüm çalışmaları olmadığı için, makroekonomik politikanın duruşu, fiyat istikrarının ve ilave likidite tamponlarının sağlanmasına, cari açık seviyesinin ise azalmasına yol açamadı.
MERKEZ BANKASI’NIN NET DIŞ VARLIK POZİSYONU İLAVE RİSKLERİ ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR
Çok yüksek brüt dış finansman ihtiyacı, düşük uluslararası likidite oranı, zayıf merkez bankası net dış varlık pozisyonu uzun süreden bu yana ilave denge riskleri üretmeye devam ediyor. Denge risklerinin devam etmesi, makro düzeyde yatırımcı duyarlılığında değişiklik olmasına yol açarak ödeme baskılarını artırabilir bir yandan da enflasyonla mücadele sürecinde istikrarlı ilerleme eğilimini baltalayabilir.
Sabit sermaye girişleri henüz sağlanamadığı için Türkiye ekonomisinin dış tamponları güçlendirilememekte ve dolayısıyla bu da uluslararası rezervlerin düzeyi ve bileşimi iyileştirilemiyor, dolarizasyonun azalması sağlanamıyor. Makroekonomik ve finansal istikrara, enflasyona ilişkin risklerin azaltılmasına yol açacak tutarlı bir politika bileşiminin sürdürülemeyeceği algısı ile iç siyasi veya güvenlik durumunun veya uluslararası ilişkilerin bozulma olasılığı hala yatırımcıların kuşkuları arasındadır.
Orhan Ökmen
Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı
okmen@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.