Son günlerde Türkiye’de “İnşaat mı, sanayi mi?” diye bir tartışma başladı. Bu tartışma beni yıllar önceki öğrencilik yıllarıma götürdü. Yer: Paris Siyasal Bilimler Okulu. 1960’lı yılların başı. Ders veren Profesör konuşuyor: “İnşaat, inşaat, inşaat. O olmazsa ekonomi durur.
Fransa ve Avrupa, tarihi dönemlerinden birini yaşıyor. “Otuz altın yılın” başlarındalar. Mega icraatlar dönemi. İcraat çok yönlü. önce Uluslararası İlişkiler: Sovyetler Birliği çökertilecek, komünizm yok edilecek, Rusya Avrupa’dan atılacak. Sonra ekonomi: Avrupa Birliği kurulacak, Avrupa’nın ortak parası olacak.
Fransa’da icraat: Fransa nükleerde ve uzayda 1 numara olacak. O tarihte nüfusu 50 milyon bile değil. Havacılıkta 1 numara olacak. Sivil uçakları sesten süratli olacak ve stratosfer de uçacak. Fransız trenleri dünyanın en hızlıları olacak. Manş Denizi altında tünel yapılıp Avrupa ile İngiltere birleştirilecek. Ar-Ge ve Bilişim sektörüne öncelik verilecek. Fransız uçakları full otomatik olacak. Paris’in yanı başında tamamen gökdelenlerden oluşan bir yeni Paris kurulacak. Fransa yerel yönetimlere ağırlık veren 21 bölgeye ayrılacak.
Ve bütün bunların yapılması için önceliklerin önceliği inşaat. Senede halk tipi 1 milyon konut inşa edilecek. Bütün bunlar gerçekleşti. Ben şahsen bu mucizenin hem teorik, hem pratik çerçevesi içinde yaşadım. Paris Siyasal Bilgilerde okuyordum ve aynı zamanda bana burs veren De Gaulle’ün ekibi içinde “Başbakanlık Araştırma Ekip Şefi” olarak çalışıyordum.
Eyfel Kulesi’nin hemen dibindeki sarayımsı ofis binamda Ekonomi Bakanı’nı dinliyorum. Bakan gülümsüyor ve göz kırpıyor: “Bütün bunlar biraz enflasyon olmadan olmaz” diyor. “Ne kadar?” diyorum. Cevap: “Sihirli rakam yüzde 5” diyor.
Sorbonne’da doktoramı bitirip Paris üniversitesi’nde öğretim üyesi olunca ben de öğrencilerime bu öğrendiklerimi anlatıyorum. Daha sonra İstanbul üniversitesi’nde öğretim üyesi olup anlattığım gibi. Yıl 2014. Kendi kendime soruyorum: Bugün Avrupa’da büyüme neredeyse sıfır, enflasyon neredeyse sıfır, faizler de öyle. İşsizlik hat safhada. Neredeyse üniversite mezunu her iki gençten biri işsiz. Avrupa nerede yanlış yapıyor? Kendi ekonomi tarihini mi unutuyor? Altın yıllardan çöküntü yıllarına neden, nasıl geçti? Sebep siyasetçiler mi? Dünkü dahi devlet adamlarının yerini bugün hayal gücü sınırlı dünyaya dar açıdan bakan politikacılar mı aldı?
AVRUPA’YI YAŞLI “DİKTATöRLER” KURDU.
Avrupa mucizesi, Avrupa’nın otuz altın yılı nasıl gerçekleşti? Cevap çok basit: Dahi devlet adamları sayesinde. Fransa’da De Gaulle iktidardaydı. Ona 1958’de iktidara geldiğinde “siz diktatör mü olacaksınız” diye soruldu. Cevabı “insan 70’inden sonra diktatör olur mu” oldu. Gerçekte De Gaulle icraatında hem 70’li yaşları geride bırakmıştı, hem de doğrusu oldukça da diktatördü. Avrupa’yı kurmak için elinden tuttuğu, yardımcı olduğu Alman Şansölyesi Konrad Adenauer ondan da yaşlıydı. Almanya’yı özgürleştirip, ayağa kaldırmaya başladığında 85 yaşını geride bırakmıştı. Siyasetin temel kuralı burada: Hafıza ve tecrübe.
ERDOĞAN, üLKEYİ TARİHİYLE BARIŞTIRIYOR
Televizyonda haberleri izliyorum. Görüntü göklerden. Cumhurbaşkanı Erdoğan yepyeni ve görkemli Cumhurbaşkanlığı uçağı içerisinde Cumhurbaşkanı seçildikten sonraki ilk yurtdışı seyahatinde Kıbrıs’a uçuyor. Toplantı masası çevresinde beş gazeteci. Bunlardan ikisi İstanbul üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden öğrencim.
Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı maalesef anlamıyor. Değerini kavrayamıyor. Aynı durum Cumhurbaşkanı özal için de geçerliydi. Manşetler onu da, bir ok gibi yaralıyordu. Onu manşetleriyle yaralayanlar onun ölümünden sorumlu değil mi? özal öldü. Onu yaralayanlar bugün hala hayatta.
Ocak 1993. özal’ın uçağında Büyük Sahra üzerinde 12.000 metre irtifada uçağın Cumhurbaşkanına tahsis edilen özel bölümünde onunla birlikteyim. O’nun yaptıklarını Türkiye anlamıyor. O’nu üzüyorlar. Bu üzüntümü ona ifade ediyorum. Cevabı: “Gerçekler zamanla anlaşılacak” oluyor.
Bu konuşmamızı fotoğraflarıyla birlikte Türkiye Gazetesinde sürmanşetten 16 Ocak 1993’te yayınlıyorum.
özal iktidarda 10 yıl kaldı. Türkiye’de yeni bir çağ başlattı. İktidara geldiği zaman Türkiye siyasette, ekonomide yerlerde sürünüyordu. öldüğünde geride yepyeni bir Türkiye bıraktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın icraatı ise bir başka büyük. Gelinen noktalarda rakamlar baş döndürücü. Türkiye gerçek bir gelişmiş ülke oldu. Uzaya, havacılığa, hızlı trenlere, nükleere, dev mega projelere, köprülere, tünellere el attı. Türkiye ekonomide altın yıllarını başlattı.
Daha yapacak çok şey var. Yeni dev mega projeler başlamak üzere: üçüncü havaalanı başlıyor. Kanal İstanbul, çanakkale Köprüsü beklemede. Geciktirmemek lazım. 2015 çanakkale Savaşları’nın 100.yıldönümü. Bütün dünya ayağımıza gelecek.
Eksik olan ne? Medya mı? Türkiye yepyeni ufuklara açılıyor. Türk halkına bunu anlatmak lazım. İnşaat olmazsa, ekonomi olmaz ama yapılanlar iyi anlatılmazsa siyasetçilerde moral de olmaz.
Yorum
Prof. Dr. Bener
Karakartal
karakartal@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.