-Aslında herkesin tartıştığı ancak kavrayamadığı bir temel olgu: makroekonomik istikrar. Neden kavranmamış diyorum, çünkü bu tartışmada tespit edilen sorunlar ve bunlara yönelik çözümler içselleştirilmemiş. Sadece ezberlenmiş bir enformasyon olarak kalmışlar.
-Enflasyonu ihmal edilebilecek kadar düşük bir düzeyde yıllar boyunca tutarak fiyat istikrarına ulaşabilirsiniz. Ve böylece paranız da sağlam bir para olur. O halde; Türkiye zengin bir ülkedir, fakat parası sağlam para değildir ve ancak sağlam parayı kurabildiğinde söz konusu zenginliğini tam olarak kullanabilecektir.
Aslında ülkemiz sandığımızdan daha zengin. Ya da şu şekilde ifade edelim: ülkemiz sahip olduğu ve fakat kullanamadığı büyük zenginliklere sahip bir ülkedir. Tabii hemen akla gelecek ilk zenginlik beşeri zenginlik. Genellikle söylendiği biçimde ifade edilirse genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz.
Ancak, söz konusu beşeri zenginliği veya başka bir ifadeyle sosyal sermayemizi ne kadar kullanabiliyoruz, işte orası şüphelidir. Tabii ki burada bir toplum mühendisliğinden bahsetmek istemiyorum.
Tam tersine ülkemizde var olan bir gücün önünün açılmasından söz ediyorum. Eğitim bunun bir boyutudur tabii ki; ama dahası da vardır. Her alanda insanımıza güvenmek ve onun sahip olduğu fakültelerin açığa çıkmasına imkan vermek.
GELECEĞİNİ BAŞKA ÜLKELERDE ARAYAN İNSANLAR SADECE EĞİTİM İÇİN ORALARA GİTMİYORLAR
Bunun ne kadar kritik bir faktör olduğunu beyin göçü olgusu bağlamında fark edebilirsiniz. Geleceğini başka ülkelerde arayan insanlar sadece eğitim için oralara gitmiyorlar. Bazen geçimlerini sağlamak için ve bazen de yaşadıkları sıkıntılardan kurtulmak için gidiyorlar.
Bu açıdan yaklaşıldığında, denilebilir ki insanlar geleceklerini kurabilecekleri seçenekleri arıyorlar. Bu olguyu anlamak (verstehen) gerekmektedir. Aksi takdirde yüzeysel bir eleştirinin ötesine ulaşılamaz.
SADECE BEŞERİ- SOSYAL SERMAYEMİZ DEĞİL, MADDİ ZENGİNLİKLERİMİZ DE MEVCUT
Diğer taraftan, sadece beşeri ve/veya sosyal sermayemiz değil, aynı zamanda maddi zenginliklerimiz de mevcuttur. Bunları ne kadar değerlendirebildiğimiz ise ortada. Evet, sanıldığı gibi tüm ülkeyi birdenbire üst düzey refaha ulaştıracak enerji ve/veya maden zenginliklerimiz mevcuttur denemez.
Ancak, konu tarım veya turizm olduğunda ne demek istendiği anlaşılacaktır. Ege ve Akdeniz sahillerini az çok görmüş olanların sanırım onay vereceği gibi biz bunları pek de verimli kullanamıyoruz. Ucuz bir deniz-kum-güneş turizmi, kendi insanımız için betona boğulmuş yazlık olgusu ve genellikle ihmal edilmiş bir tarım.
MADDİ ZENGİNLİĞİMİZİN BİR DİĞER BOYUTU İSE PARASAL-FİNANSAL-İKTİSADİ ZENGİNLİKLERİMİZDİR
Sadece modern tarımın ilkelerinin uygulanmasının dahi bize kazandırabilecekleri ilgili sektörlerin paydaşları tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Maddi zenginliğimizin bir diğer boyutu ise parasal-finansal-iktisadi zenginliklerimizdir.
Ben kendi çocukluk çağımdan itibaren kulağıma çalınanları sıralasam ne demek istediğim büyük oranda anlaşılacaktır: toprağa gömülü servetlerimiz (betonsever gayrimenkul fetişizmimiz), yastık altında bulunan binlerce tonluk altın, milyarlarca dolar dövizimiz ve yurtdışına götürülmüş sermayelerimiz.
BUNLARIN ÜSTESİNDEN GELMEMİZİ SAĞLAYACAK OLAN NEDİR?
Bunların hepsi bilinen olgular ancak bunların üstesinden gelmemizi sağlayacak olan nedir? Aslında herkesin tartıştığı ancak kavrayamadığı bir temel olgu: makroekonomik istikrar. Neden kavranmamış diyorum, çünkü bu tartışmada tespit edilen sorunlar ve bunlara yönelik çözümler içselleştirilmemiş. Sadece ezberlenmiş bir enformasyon olarak kalmışlar.
Tabii bunu söylerken aslında bu sorundan muzdarip olanın iktisadi zihniyetimiz olduğunu vurgulamalıyım.
Örnek vermek gerekirse makroekonomik istikrarın en önemli bileşenlerinden biri fiyat istikrarıdır. Söz konusu olan makroekonomik istikrarı ayağınızı basmakta olduğunuz ve gelecekte basacağınız sağlam bir zemin gibi düşünebilirsiniz. İşte, fiyat istikrarı bu sağlam zeminin oluşmasında kritik önemdedir.
PİYASA EKONOMİSİNDE İKTİSADİ AKTÖRLER KARARLARINI FİYATLARIN REHBERLİĞİNDE OLUŞTURURLAR
Neden? Çünkü piyasa ekonomisinde iktisadi aktörler kararlarını fiyatların rehberliğinde oluştururlar. Ayrıca, fiyatlar iktisadi aktörlerin geleceğe yönelik bakışlarını da biçimlendirir. Eğer fiyatlar tahmin edilemeyecek derecede değişken ise, iktisadi aktörler kararlarını oluştururken ne bugün ne de gelecekte yardım alabilecekleri güvenilir bir rehberi yanlarında bulamazlar.
Bunun yerine, mevcut belirsizliklerden kurtulmak için çareler aramaya yönelirler. Başka bir deyişle zaman ve enerjilerini zorunlu olmayan alanlarda harcarlar. Türkiye’de insanların birikimlerini toprağa gömmelerinde, altın veya döviz tutmalarında, servetlerini veya kendilerini başka ülkelere götürmenin yollarını aramalarında memleket sevgisi azlığı aramak yerine bu olguya odaklanmak yerinde olacaktır.
İKTİSADİ ZİHNİYETİMİZDE MAKROEKONOMİK İSTİKRAR, ÖZELDE DE FİYAT İSTİKRARI YETERLİ DERECEDE ÖNEMSENMİYOR
O halde denilebilir ki bizim iktisadi zihniyetimizde genel anlamda makroekonomik istikrar, özelde de fiyat istikrarı ne yazık ki yeterli derecede önemsenmiyor. Buna dair bol miktarda delile işaret edilebilir: enflasyon oranları çift hanelerde yükselene kadar enflasyonu bir sorun olarak ilk sıraya koymamak, sürekli olarak büyümeden, kalkınmadan, istihdamdan bahsederken fiyat istikrarını ihmal etmek, fiyat istikrarından uzak iken merkez bankamızın başarısından bahsetmek, en azından on yıllardır (tabii ki bazı konular için yüzyıllardır) iktisatçılar tarafından tartışılan karmaşık konulara birkaç hafta içinde çözüm getirilebileceğini düşünmek ve benzerleri.
Burada iktisadi zihniyetimizden bahsedilirken sadece iktisat politikalarından veya politikacı ve/veya bürokratların kararlarından bahsedildiği zannedilmesin. Esasta kastedilen insanımızın iktisadi süreçlere, olgulara ve bunlara dair kavramsallaştırmalara bakışındaki durumdur.
GEÇ KALINMIŞ BİR GELİŞMİŞLİĞE BİR AN ÖNCE ULAŞILMASI KAYGISI
Sürekli olarak geç kalınmış bir gelişmişliğe bir an önce ulaşılması kaygısı bir taraftan, iktisadi bağlamda yaşanan sorunların baskısı diğer taraftan insanımızı tabiri caiz ise bir kapana sürüklüyor. Bu sorunların aşılması arzusuyla çözüm de bir an önce olabilecekmiş gibi düşünülmekte, sürekli olarak mucize peşinde koşulmaktadır.
Oysa fiyat istikrarı ne çabucak ulaşılabilecek ne de bugünden yarına ikna edici olabilecek bir durumu ifade etmez. Enflasyonu ihmal edilebilecek kadar düşük bir düzeyde yıllar boyunca tutarak fiyat istikrarına ulaşabilirsiniz. Ve böylece paranız da sağlam bir para olur. O sağlam para iktisadi aktörler için bir kutup yıldızı gibi güvenilir bir rehbere dönüşür. O halde; Türkiye zengin bir ülkedir, fakat parası sağlam para değildir ve ancak sağlam parayı kurabildiğinde söz konusu zenginliğini tam olarak kullanabilecektir.
Doç. Dr. Ertuğrul Kızılkaya
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi
kizilkaya@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.