JCR Eurasia Başkanı Orhan Ökmen, Türk ekonomisindeki son gelişmeleri değerlendirdi, krizin devam etmesi halinde Türkiye’nin Orta Asya pazarını İran’a bırakmasının kaçınılmaz olduğunu belirtti. Hükümet’e önlem alması konusunda uyarılarda bulunan Ökmen, çarpıcı açıklamalar yaptı.
Türkiye ekonomisi değişen küresel konjonktüre uyum zorluğu yaşıyor: Türkiye Gelişmekte olan ekonomiler açısından daha belirgin hale gelen, düşük emtia fiyatlarının, azalan sermaye akımlarının, düşen ticaret hacminin ve nihayet azalan büyüme trendinin yarattığı küresel ekonomik konjonktüre adaptasyon zorlukları yaşıyor.
Türkiye ekonomik büyüme, kamu dengeleri ve finansal kuruluşları konularında küresel ekonomilerden pozitif olarak ayrışabilme potansiyelini korurken, diğer başlıklardaki negatif farklılıkları giderek derinleşiyor: İç/dış politik istikrarsızlıklar ve FED ’in faiz artırım kararları Türkiye ekonomisinin gelişmiş ekonomiler karşısındaki negatif farklılıklarını giderek büyütmekle birlikte, yurt içi talebin destekleyici gücünün yukarı doğru ivmelenmesi daha fazla belirginleştiği için Türkiye’nin 2016 yılındaki büyümesinin 2015 yılındaki büyümesinin bir miktar üzerinde gerçekleşeceğini bekliyoruz.
AB ve Japonya’daki negatif faiz ortamının Türkiye finansal piyasaları üzerinde yarattığı pozitif etkilerinin ve koruyuculuğunun devam etmesine rağmen, Türkiye’de gösterge faiz oranlarında herhangi bir artırıma siyaseten gidilemeyeceği yönündeki algı risklerin olası tahribatını artırıyor: Sermaye akımlarının giderek daha çok gelişmiş ekonomilere doğru yönelmesinin yarattığı sınırlayıcı risklere karşı Türkiye’nin ABD deki faizler ile Türkiye tahvil faizleri arasındaki farkı korumak için politika önlemlerini almakta gecikiliyor.
FED’in faiz kararlarındaki belirsizlik devam etse de beklendiği gibi artırılsa da Gelişmekte olan ülkeler her hâlükârda olumsuz etkilenecektir: FED’in bundan sonraki politikalarında faiz oranlarının artışının ne düzeyde olacağı yönündeki belirsizliğin devam ediyor olması 2016 yılında sermaye çıkışlarının yoğunluğunu artırıyor. Belirsizliğin sonlandırılıp faizleri artırılması halinde de pek çok yükselen ekonomilerin daha fazla yavaşlamasına ve fon maliyetlerinin artmasına sebep olacaktır. FED’in kararlar ise ABD ekonomisinin genel görünümüne göre şekillenecektir.
Cari açık, ulusal tasarruf oranı, İstihdam ve enflasyon konularında Türkiye’den daha dengeli ve daha avantajlı konumda bulunan Rusya ile doğan siyasi kriz nedeniyle Türkiye’nin dış satım kayıpları sadece Rusya ile sınırlı kalmayacaktır. Krizin devam etmesi halinde Türkiye’nin Orta Asya pazarlarını İran’a bırakması kaçınılmazdır. Türkiye’nin Ortadoğu politikaları ve İran’ın rekabetçi gücü, Iran ile Türkiye’nin ikili ve tercihli ticaretini sınırlayıcı etki yapıyor. Arap ve Ortadoğu bölgelerine yönelik dış politikaların değişmemesi halinde, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi kayıpları daha da büyüyecektir.
Türkiye’nin 2016 yılındaki finansman kalitesindeki görünüm pozitiftir: Yatırım ortamındaki güven eksikliği, bölgesel riskler, demokrasi standartlarındaki bozulmalar ve mülkiyet hakkının korunmasındaki ihlaller, Türk girişimcilerin yurtdışındaki yatırım eğilimlerini artırıyor ve ulusal tasarruf açığı seviyesini daha da bozuyor. Ayrıca, devam eden zayıf ihracat performansı, İthalatta enerji fiyatlarındaki düşüşün dış ticaret açığı ve cari açık üzerinde yarattığı olumlu etkisini zayıflatıyor. Bu negatif gelişmeler karşın, portföy yatırımlarında çıkış eğiliminin devam etmesine rağmen doğrudan yabancı yatırım girişlerinde orta vadeli görünüm beklentisinin olumlu olmasının 2016 yılında oluşacak finansman kalitesini artıracağını bekliyoruz. Ayrıca, Enerji fiyatlarındaki düşüşün uzun süreli olması Türk ekonomisinin dış satım olanaklarına zarar verecektir.
AB ve Japonya’daki negatif faiz ortamı Türk bankalarının dış fonlara bağımlılık riskinin olumsuz sonuçlarını azaltıyor: Euro Bölgesinin yapısal sorunlarına ve düşük büyüme görünümüne karşı Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından uygulanmaya konan tedbirlerin ve politikaların olumlu etkileri Türkiye finans piyasalarına katkı yapmaya devam edecektir. Nitekim ECB tarafından büyümeyi ve enflasyonu desteklemek amacıyla para politikası faizinin 10 baz puan azaltılarak faizlerin negatif seviyeye (yüzde 0,3’e ) indirilmiş olması ve varlık alım programının süresinin 2017 yılı ilk çeyreğinin sonuna kadar uzatılmış olması Türk bankalarının dış fonlara bağımlılık riskinin negatif sonuçlarını azaltıyor. Sonuçta, Japonya ve Avrupa’daki kırılgan toparlanma ve zayıf enflasyon açısından devam ettirilen genişlemeci ve negatif faiz tabanlı para politikası Türkiye’nin dış fonlamasında kaldıraç rolü görüyor.
Türkiye’nin mali politikalarını etkinleştirmesi gerekiyor: Özel sektörü dışlayıcı bir etki üretmeden alternatif finansman koşulları yaratılması, emek piyasası üzerindeki vergi yükünün azaltılması ve yüksek sosyal getirileri olan projeler üzerinde harcama yönünde odaklanılması yoluyla makro büyümeyi destekleyici bir rol oynamaya başlaması için Türkiye’nin mali politikasını etkinleştirmesi gerekiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.