-Hem ABD’de hem de Avrupa’da bazı büyük ve orta boy bankalar, nakit akışları açısından sorunlarla karşı karşıya. Bu bankalar, ciddi değer kayıpları yaşıyor. Credit Suisse ve Deutschebank gibi dikkat çekici büyüklük ve itibar sahibi olan bankaların bu sorunları yaşaması, önemsenmesi gereken bir konudur. Bu gelişmeler nedeniyle “2008 Küresel Finans Krizi”nden sonra yeni ve benzer bir kriz olur mu sorusu tartışılıyor. Bu tarz bir kırılmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden kimse emin değil, ancak endişeler bu yönde.
–Bu gelişmeler karşısında merkez bankalarının verdiği reaksiyonlar da tartışılıyor. Finansal piyasalarda bankaların iflas riskleri dile getiriliyor. Ancak bu bankaların esas sorunu likidite ise merkez bankalarının hızlı ve etkin müdahaleleri, konunun çözümlenmesine büyük katkı sağlayacaktır. Fakat şu anda bilinemeyecek yapısal parametrelerde yaşanan ciddi sorunlar varsa, bu bankalar için daha kapsamlı müdahaleleri gerektirir. Örneğin devletin diğer düzenleyici-denetleyici kurumlarının müdahaleleri gerekir. Bu tarz açmazların yaşanmaması için yapılması gereken, yapısal çözümlerdir.
“2008 Küresel Finans Krizi”nden sonra yeni ve benzer bir kriz olasılığı bugünlerde tartışılıyor. Henüz bu tarz bir kırılmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden emin olunmasa da endişeler bu yönde. Bilindiği üzere 2008 krizi gelişmiş ülkeler başta olmak üzere çok olumsuz gelişmelere neden olmuş ve hatta gelmiş geçmiş en büyük kriz olarak kabul edilen 1929 krizi ile kıyaslanmıştı. Diğer taraftan söz konusu kriz, gelişmiş ülkelerde özellikle de para politikalarında dramatik değişimlere neden olmuştu. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmeleri bu bağlamda değerlendireceğiz.
Günümüzde yaşanılanlara bakıldığında en dikkat çekici olan husus, bazı önemli bankaların sıkıntılar ile anılmasıdır. Hem ABD’de hem de Avrupa’da bazı büyük ve orta boy bankalar, nakit akışları açısından sorunlar yaşıyor. Bunlar arasında Credit Suisse ve Deutschebank gibi dikkat çekici büyüklük ve itibar sahibi olan bankalar olması önemsenmesi gereken bir konudur.
BANKALAR, CİDDİ DEĞER KAYIPLARI YAŞIYOR
Bu gelişmeler karşısında merkez bankalarının verdiği reaksiyonlar da tartışılıyor. Finansal piyasalarda bu bankaların ciddi değer kayıpları yaşamalarına tanık oluyoruz. Bankaların iflas riskleri dile getiriliyor. Ancak, vurgulamak gerekir ki, eğer bu bankaların sorunu esas itibariyle likidite ise merkez bankalarının hızlı ve etkin müdahaleleri, konunun çözümlenmesine büyük katkı sağlayacaktır. Fakat şu anda bilinemeyecek yapısal parametrelerde yaşanan ciddi sorunlar varsa, bu bankalar için daha kapsamlı müdahaleler, örneğin devletin diğer düzenleyici-denetleyici kurumlarının müdahaleleri devreye alınmak durumunda olacaktır.
FİNANSAL PİYASALAR, PARASAL GENİŞLEME SÜRECİNDE AŞIRI RİSKLERE YÖNELİYOR
Neden bu tarz bir sürecin oluştuğu hakkında düşündüğümüzde esasen modern finansallaşmış ekonomilerin bilindik bir açmazı karşımıza çıkıyor. Parasal genişleme dönemlerinde sadece reel ekonomi değil, belki de çok daha fazla finansal sektörlerin genişleme eğiliminde olduğu görülüyor. Zaten hızlı bir genişleme eğilim ve amacına sahip olan finansal piyasalar, parasal genişleme sürecinde aşırı risklere yöneliyor. Merkez bankalarının esasen amaçladıkları makroekonomik büyüme ve istihdamda hedeflenen seviyelere ulaşma gibi gelişmeler ortaya çıkana kadar geçen zaman diliminde, söz konusu aşırı risk alma eğilimi finansal kesimin bazı alt sektör ve/veya birimlerinde kabul edilebilir sınırların çok ötesinde risk birikmesine neden oluyor. Hyman Minsky’nin finansal istikrarsızlık hipotezi bağlamında denilebilir ki, içinde bulunulan süreç istikrarı hedeflemekle birlikte bir istikrarsızlığın da temelini atıyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde, merkez bankacılığının yeni bir dilemma ile karşılaştığı söylenebilir: İstikrar için alınan tedbirler ve bu tedbirlerin yaratabileceği istikrarsızlık riski. Başka bir şekilde söylemek gerekirse, öyle bir parasal-finansal strateji uygulamalısınız ki, aldığınız tedbirlerin yarattığı eğilimler istikrarsızlık yaratmasın. Merkez bankacılığı için zorlu bir optimizasyon sürecidir söz konusu olan.
MERKEZ BANKALARI, POLİİKA FAİZLERİNİ ARTTIRMALI MI?
Bu açmazın bir diğer açılımı modern çağın gelişmiş ekonomileri açısından bilinen iki amaç arasındaki çelişkidir. Geleneksel veya klasik amaç olarak uzak duramayacağınız fiyat istikrarı hedefi ve modern parasallaşmış finansallaşmış piyasa ekonomileri için zorunlu hale gelmiş olan finansal istikrar hedefi. Özellikle de parasal genişleme (isterseniz QE diyebilirsiniz) dönemlerinden sonra merkez bankalarının parasal genişlemeyi durdurdukları veya parasal daralmaya yöneldikleri dönemlerde, para politikaları fiyat istikrarına odaklanırken finansal istikrarın bozulmaya başlaması ve merkez bankalarının kritik bir karar verme anına savrulmaları söz konusu oluyor. Örneğin, politika faizi artışlarına devam mı edilmelidir yoksa bu artışlardan vaz mı geçilmelidir? İşte halihazırda FED veya Avrupa Merkez Bankasının açmazı burada somutlaşıyor.
BU TARZ AÇMAZLARIN YAŞANMAMASI İÇİN YAPISAL ÇÖZÜMLER GEREKİYOR
Likidite sorunu yaşayan bankaların durumlarının sistemik riskler yaratmaması söz konusu ise merkez bankalarının işi nispeten kolay olacaktır. Gelişmeleri izleyerek fiyat istikrarı-finansal istikrar (FİFİ) hedefleri arasındaki bileşimi optimize edeceklerdir. Ancak, kanımca esas sorun, bu tarz açmazların yaşanmaması için gereken yapısal çözümün bulunmasıdır. Teorik düzlemde ele almak gerekirse, Keynesyen çağın yoğun ve isteğe bağlı devlet müdahalelerine karşı önerilen merkez bankası bağımsızlığının yeni bir boyutu daha içermesi gerekiyor. Artık sadece hükümetlerin keyfiyete dönüşen genişletici politikalarına karşı durabilen değil, aynı zamanda aşırı risk alma eğiliminde olan piyasaya da karşıt denge arayan bir merkez bankası. O halde, merkez bankası bağımsızlığı tartışmalarında sadece hükümet politikalarından değil piyasa eğilimlerinden de bağımsız olabilen bir merkez bankası kavramını sorunsallaştırmak gerekiyor.
Doç. Dr. Ertuğrul Kızılkaya
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi
kizilkaya@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.