2012’de küresel ve bölgesel belirsizlikler, gerek ülkelerin ve gerekse de firmaların yönetim kararlarını önemli derecede etkileyecek. Büyüme endişeleri, çözümlenemeyen borç krizi, kırılgan bankacılık sistemi ve siyasi iradenin ekonomik sorunlara çözüm üretememesi başlıca sorunlar olarak öne çıkıyor..
Global belirsizliklerin nedenlerinin başında yüksek volatilite ve ekonomik sorunlara çözüm üretemeyen politikacılar yer almaktadır. 2012 yılına girdiğimiz bugünlerde gelişmekte olan ülkelerde başlayan ve halen devam etmekte olan krizin nedenlerini dört grupta toplamak mümkün.
-Büyüme endişeleri; ABD ve AB’de yavaşlayan ve 2011 yılında yüzde 1’in biraz üzerinde beklenen büyüme, ekonomik endişelerin ana nedenini oluşturuyor. Bu trendin 2012 yılında daha da kötüleşerek devam edeceğine yönelik beklentiler ise global piyasalardaki olumsuz havanın daha da yaygınlaşmasına yol açıyor.
-çözümlenemeyen borç krizi; Büyümeye yönelik tereddütler özellikle Euro Bölgesinin borçluluğuna yönelik riskleri gündemde tutuyor. Zira büyümenin yavaşlaması vergi gelirlerini düşürmekte ve dolayısıyla borçların ödenmesinde belirsizliklere yol açıyor. Bu nedenle de Yunanistan ve İrlanda uluslararası yardım almak zorunda kaldı. Diğer bazı ülkelerin ise ratingleri düşürüldü ve halen ilave düşürülme riski ile karşı karşıyadırlar.
-Kırılgan bankacılık sistemi; ülke borçlanmalarına ilişkin tereddütlerin giderilmemesi mevcut krizin bankacılık sektörüne de sıçramasına yol açıyor. Bu etki de varlık fiyatlarının hızla düşmesine ve yatırımcıların radikal kararlar almasına yol açıyor. İlave olarak, ülke notlarının düşmesi ve buna bağlı olarak fiyatlamaların değişmesi bankacılık kesiminin karlılığını ve sermaye yeterliğini çok olumsuz etkiledi. Sonuçta, başta AB ve ABD bankalarının sermaye ihtiyacı beklenmedik şekilde artmış ve ratingleri de hızla düştü.
Siyasi iradenin ekonomik sorunlara çözüm üretememesi; ABD ve AB’de güçlü bir siyasi liderlikle ilgili boşluk olduğuna yönelik inanış gün geçtikçe ekonomik krizin derinleşmesine yol açıyor. Global düzeyde nasıl bir aksiyon alınacağına ilişkin kararsızlıklar ve anlaşmazlıklar krizin devamında ve derinleşmesinde en önemli faktör olarak öne çıkıyor. ülkelerin ise bu anlamda hareket alanının sınırlı olduğunu da unutmamak gerekiyor.
2012 yılına ilişkin global beklentiler, ülke olarak gerek makro bazda gerekse işletmeler düzeyinde temkinli olmayı gerektiriyor.
Gelişmekte olan ülkelerde gözlenen yavaşlayan büyüme, aşırı borçluluk, bankacılık sisteminin kırılganlığı ve siyasal otoritenin çözüm üretememesi gibi temel sorunlar krizin başlangıcında ve devamında Türkiye için geçerli değildi. Bu nedenle de Türkiye krizin etkisini sınırlı olarak hissetti.
ülkemizde cari açık 2011 yılının sonunda yüzde 9 seviyelerinin üzerinde seyretti. Ancak ekonomik büyümenin yüzde 3-4’lere düşmesi cari açığın da yüzde 6-7’lere gerilemesine yol açacak. Ekonomik daralmanın, bütçe açığının da yüzde 4 seviyesinin üzerine çıkmasına neden olacağını dikkate almak gerekiyor. Diğer taraftan, ekonomi henüz yeterince soğutulamadığından cari işlemler açığına etkisi sınırlı kaldı.
Türkiye’nin 2012 yılında yüzde 2,5-4,0 civarında büyümesi öngörülüyor. Ancak, global piyasalarda belirsizliklerin ve volatilitenin çok yüksek olacağı dikkate alınarak 2012 yılında büyümemizin de beklentilerden çok farklı gerçekleşmesi ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor.
Birçok gelişmiş ülkenin aksine, kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 50’nin altında olması ülkemizin gelecek dönemde önemli ölçüde pozitif ayrışmasına yardımcı olabilecek bir faktör olarak değerlendirilebilir.
Buna karşılık, AB’deki belirsizlikler/gelişmeler paritenin düşmesi nedeniyle doların TL’ye karşı değerlenmesine yol açacağından bu, enflasyon başta olmak üzere temel makro göstergeler üzerinde olumsuz etkiler yaratacak.
2012 yılında dünyadaki belirsizlikler kuşkusuz her ülkeyi etkileyecektir ama bu etki tek yönlü olmayacak. Bazı ülkeler ve özellikle ülkemiz açısından olumsuz faktörler olabileceği gibi olumlu gelişmeler de olacak. Bu nedenle ekonomi yönetiminin başarısı büyük farklılık yaratabilecek. Kaldı ki, dünyada görece olarak Türkiye’den daha iyi durumda ülke olacağı gibi bizden daha olumsuz koşullarda olan ülkeler de olacağından; olumsuz gelişmelerden görece daha az etkilenmek de Türkiye açısından başarı sayılabilecek.
Firmalarımızın 2012 yılında finansal olarak ve/veya yönetimsel açıdan farlılıklarını öne çıkaracak tedbirleri almaları olası negatif gelişmelere karşı korunak oluşturacak.
İşletmelerimizin de gerek uluslararası düzeyde gerekse de ulusal düzeyde ayrışmanın belirginleşeceği 2012 yılında olumlu/pozitif tarafta yer alabilmek için farlılıklarını öne çıkarabilmeleri gerekecek. Global finansal piyasalarda meydana gelecek olumsuz gelişmeler birçok sektörü farklı yönde etkileyecek. Hatta aynı sektörde yer alan firmalarımız da finansal yapılarına ve yönetimsel başarılarına göre sıralandırılacak. O nedenle, 2012 yılında firmalarımızın içinde bulundukları sektörden pozitif ayrışma anlamında yapabileceklerini ve kapasitelerini belirlemeleri ve yönetim becerilerini ortaya koymaları krizin olumsuz etkilerini bertaraf etmelerine yardımcı olacağı gibi yeni fırsatları değerlendirmelerine yardımcı olacak.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.
Genel çerçeve olarak özetlemişsiniz, Daha somut açıklamlarla zenginleştirebilirdiniz.